Dünyada bazı canlı türleri tehlikede. Örneğin Türkiye’de nesli tükenme sinyali veren 126 adet deniz canlısı varmış. Rakamda hata var. 126 + 1. Bu canlı türleri bir tür balık… Sudan çıkmış balık misali karada yaşayan bir canlı türü var. Kadınlar! Türkiye’de nesilleri tükeniyor. Her gün birer ikişer öldürüldükleri için adetsel, her gün taciz tecavüze uğradıkları için ruhsal, eğitimden uzak tutuldukları için zihinsel, ekonomiden uzak tutuldukları için açlıktan ölüyorlar. Kadınların nesli tükeniyor.
Mal da yalan mülk de yalan
Mal dolaşımı, hizmet dolaşımı, insan dolaşımı… küresel ekonomi ve insanlık temelinde mücadelesini verdiğimiz en önemli 3 unsur. Mal ve hizmet gümrük duvarlarının hegemonyasında. İnsan dolaşımı siyasetin… Kör topal ve esen rüzgarlara göre ilerliyor. Bazen ilerlese de çoğunlukla yerinde sayıyor, son dönemlerde geriliyor.
Dünya üzerinde dolaşımından söz edilebilecek tek kavram: bilgi. Bilgi, dünyada artan tek dolaşım. 900 milyon kişinin internet bağlantısı var. Bilgi dolaşımı mal, hizmet ve insan dolaşımını katlamış gözüküyor. Bu dört unsurun dolaşımı küresel gayri safi hasılayı yüzde 10 artırmış (2014 verileriyle 7.8 trilyon dolar). Bilgi dolaşımının küçük ekonomilerin de, küçük şirketlerin de ekonominin oyuncusu olmasını sağlayarak piyasalara demokrasi getirdiğini söylüyor otoriteler. Demokrasiden anlaşılan buysa… Bilgi dolaşımının bu rakam içindeki büyüklüğü ise 2.8 trilyon dolar.
Paradoks ise bilgi serbestçe dolaşıyor, büyüyor ve kazandırıyor, kültür ve eğitim yoksunluğu da aynı hızla yayılıyor çoğalıyor. Gelişmeler dünyanın farklı
coğrafyalarında değişik hızla ilerliyor. Kaldı ki artık coğrafyadan değil, toplum ve topluluklardan söz etmeliyiz… Paralel eksenlerde yaşamlar sürmeye başlıyoruz. Bazı toplumlar belli bir coğrafyada lüks içinde olsa da paralel eksende örneğin kadınlar yoksunlukla mücadele ediyor. Anlaşılması zor geliyor ya da anlamak istemiyoruz.
126 + 1 canlı tehlikede
TOBB Kadın Girişimciler Kurulu İSO’nun da desteğiyle 1’nci Sanayi Kadın Çalıştayı’nı düzenledi. Dünya Gazetesi’nin basın önderliğinde gerçekleşen toplantının adı “Sanayici Kadınlar Üretken Yarınlar”. Çalıştayın grup moderatörlerinden biri de bendim. Uzun zamandır bu kadar çok kadınla, bu kadar uzun zaman bir arada olmamıştım, başım döndü. İnsanı oksijen komasına sokuyorlar. Bence her erkeğin tatması gereken bir duygu!
Kadın istatistiklerini vermeye kalkarak işe başlasam, buradan Kars’a yol olur. Okuma yazma bilme, ilköğretim, orta-lise ve üniversite, çalışma hayatında kadın, evli kadın boşanmış kadın, çocuklu çocuksuz kadın, dayak yiyen kadın, kadın ölümleri, çocuk kadınlar, mülteci kadınlar, kimsesiz kadınlar… kadınlık hallerinin bu yüzü çok zengin. Liste uzun, kalemlere düşen kadın sayısı fazla…
Bir de madalyonun diğer yanı var ki nedense buradaki kadınlık halleri hal değil. Liste kısa, kümelenen kadın sayısı az. Borsa İstanbul’a kote şirketler içinde CEO’su kadın olanların oranı %3.1’miş. Bilmiyordum, bu kadar olmasına bile şaşırdım. Özetle kadının canlı türü olarak neslinin tükendiğini yerinde gördüm. Sanayici kadın yok!
Bu çalıştayın öncüsü Kale Grubu’nun lideri Zeynep Bodur Okyay. Konuşmasında çok hoşuma giden bir benzetme yaptı; “… biz kadınları yeri geliyor ekonominin petrolü diye tanımlıyorlar, enerji tanımına itirazımız yok ama güneş enerjisi olmayı tercih ederiz ve böyle anılmak isteriz. Hem tükenmeyen ve sürdürülebilir hem de temiz enerji.”
Hulusi Kentmen’den öte
Çalıştay’ın sonuçları haber olarak ambargolu, yakında Ankara’da önce TOBB Yönetim Kurulu’na ardından hükümete sunularak sanayide kadın sayısının ve rolünün artması için kaldıraç vazifesi görecek. Türkiye’nin her yöresinden gelen kadınların açık gönüllülükle aktardıkları sorunları ve ortaya koydukları çözüm önerileri paylaşılacak.
Sizin kafanızdaki sanayici kadın fotoğrafı ne bilemem… Sanayici deyince fabrikatör, fabrikatör deyince rahmetli Hulusi Kentmen’den öteye gidemediğimizi söylemek ne yalan ne de haksızlık olur. Erkekler açısından son dönem sanayici gibi görüntü verenler yerine Hulusi amca görüntüsünü tercih ederim.
Kadınlar müthiş. Lastik üreten, boru döşeyen, atık kâğıttan geri dönüşümlü kağıt elde eden, akıllı tekstil üretip ihraç eden bu kadınlar başka bir şey. Bakımlı, renkli, her yaştan her coğrafyadan… Cesur, alımlı, girişken, kararlı… Gördüğüm kadınların önünde pek engel yok, olsa da dayanmaz… bu yola yeni çıkacak kadınlara ise geçit yok.
İfade ettiğim gibi ülkemizde sanayici kadın yok denecek kadar az. Türkiye’de mühendis kadın da az. Türkiye’de zaten kadın da az. Varsa yoksa hanım ve bayan. Sanırım üçüncü bir tür. “Bizim hanım”… evde. Sokakta ise yalnızca “Bayan WC”. Ağızlara yapışmış, zaten algı yok, var olanı da sallıyor. Belli ki birilerinin kafasında ve dilinde daha sevimli, daha yumuşak…
12 trilyon dolar
Mc Kinsey’in küresel ölçekte yaptığı bir araştırmaya göre, kadın ve erkek arasında toplumsal ve ekonomik eşitlik sağlanabilirse, 2025 yılına kadar küresel ekonomiye 12 trilyon dolar ek değer katmak mümkün. Bunun için dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınların, dünyanın diğer yarısı gibi serbestçe ekonomiye katılması gerekiyor. Kulağa masal gibi geliyor olsa da, kadınların katılmaması halinde dünya ekonomisinin gerçek anlamda zarar göreceği tahmin ediliyor.
McKinsey’in araştırmasına göre kadınların sorunları 4 ana başlıkta toplanıyor: iş yaşamında eşitlik, ekonomik fırsat, yasal koruma, siyasette ses… Eşitlikten uzaklar, fırsatlara ulaşamıyorlar, korumasızlar ve seslerini duyuramıyorlar. Sorunların çözümüne bakılacak olursa araştırma şu 6 başlığı ortaya çıkarıyor: finansal teşvik gerek, teknoloji ve alt yapı desteği gerek, ekonomik fırsat tanınması gerek, yetkinliklerinin artırılması gerek, kadının haklarını savunabilecek güce kavuşması gerek, yasal düzenleme gerek… Gerek!..
Evde tuttuk obez oldular
The Economist’in paket kitapçıklarını bilirsiniz. Rakamlarla Dünya (World in Figures) 2016 kitapçığı bir süre önce ulaştı… Kadın konusunda ne çıkıyor diye bakayım dedim. The Economist ya yorulmuş ya da nasılsa bir şey olmuyor diye kadın rakamlarını “unutmuş” kadının adı sanı yok. Tüm başlıkları üşenmedim tek tek taradım. Türkiye ile ilgili olan bölümleri de kadının adı olmasa da ayıkladım, aşağıda göreceksiniz.
Nesli tükenen canlı türünde Türkiye ön sıralarda. 126 adet balık türüyle önden 6’ncıyız. Burada The Economist’in yanlışını bulduğumdan adım gibi eminim. Bu ülkede “sudan çıkmış balık” olarak karada yaşayan kadınların da nesli tükeniyor. Vurula vurula, darp, tecavüz edile edile, yok sayıla sayıla… Türkiye’de 126 + 1 balık türü yok olma tehlikesi yaşıyor kanımca…
Unutmadan Türk kadınlarının rakamlarla cebe giren tek yönü obezite! Yanlış duymadınız obezite kadını tehdit ediyor; dünyada 17’nciyiz. Ne ara bu kadar şişmanladık anlamadım. Türk erkeklerinin obez sıralamasında yer almamasında çıkarım yapmadan geçemeyeceğim. Kadını eve hapseden erkek onu obezitenin kollarına bırakıyor. Sonra gelsin depresyon. Daha çok ye, obez ol.
En’ler ve Çok’lar
Cep kitabın tanıtımında, dünyanın en hızlısı… en uzunu… en yükseği sıralanıyor… En’ler ve çok’ların listesi 25 yıldır aralıksız yayınlanıyor. En şaşırtıcı olanlarını tanıtım spotuna çekmişler. Tabii biz de varız. Dubai dünyanın en yüksek binasıyla en’lere giriyor, Ruanda, Bolivya, Küba parlamentolarında en fazla kadın siyasetçi bulunan 3 ülke olarak girmiş. Dünyanın en yüksek ofis kira bedeli Londra’da olduğu için İngilizler çok’larda dikkat çekiyor. İsrail’de bir “big mac” Güney Afrika’da satılanın tam 2 katı olduğu için pahalılıkta cımbızlanmış. ABD’nin uzay çalışmalarına harcadığı bütçe en yakın rakibi Çin’in tam iki katı diye dikkat çekiyor. Türkiye, çalışma hayatındakilerin neredeyse tamamı asgari ücret alan yegane ülke olarak dünyanın “asgari ücret şampiyonu”. Hakkını yiyemeyiz bir şampiyonluğu daha var, dünyanın en uzun saat çalışan halkı biziz; haftada 49 saat. En çok çalışıp en az kazanan halkız.
Sonuç;
Tüm bunlarla kadınların ne alakası var diyecek olabilirsiniz… Deveye sormuşlar senin sırtın neden eğri diye, nerem düzgün ki demiş… Kadını ekonomiye katmak bir yana uzak tutan zihniyetle yönetilen ülkemizde pek çok rakam eğri büğrü…
Patent sıralamasında yokuz, inovasyon, girişimcilik sıralamasında yokuz, en iyi üniversitelerde adımız sanımız yok, çoğu alanda vasatız, iyi olduklarımızda 5’ten şaşma 6’yı aşma durumundayız. İddiamız yok. Sanıldığı gibi bonkör değiliz, kimseye bir şey vermiyoruz. Telefonu elimizden düşürmüyoruz, ama teknoloji kullanma rakamlarına girmiyoruz. Bilgiye ulaşım için çırpınmıyoruz. Buna karşılık, toprağımız bonkör verdikçe vermiş, halkımız tüketim yarışında, üretimde averaj, katma değerde yokuz. Nobel’in hiç bir yerinde yokuz… barışında, edebiyatında (3’ten az Nobel alanlar sıralamaya girmiyor) fizikte, kimyada, ekonomide, tıpta… En çok gazete tirajına sahip olan ülkeler arasında yokuz. Basın özgürlüğünde yokuz…
KUTU
Dünya “cep” endeksinde Türkiye:
En fazla nüfusu olanlarda 18’inci, en geniş yüzölçümünde 37’nci
En kalabalık kent (İstanbul) 15’inci
En yüksek kırsal nüfusa sahip olmada 26’ıncı, kent nüfusunda 13’üncü
En yüksek satın alma gücünde 17’nci
En yüksek mülteci nüfusuyla 5’inci, en fazla iltica talebinde 5’inci
En yüksek tüketici fiyat enflasyonunda 16’ncı
En değersiz para biriminde 30’uncu
En yüksek ihracat yapanlarda 25’inci, mal ticaretinde 18’inci
En yüksek hizmet kazancı olanlarda 31’inci
En yüksek tarım çıktısı olan 9’uncu, sebzede 4’üncü meyvede 10’uncu
En yüksek sanayi çıktısında 20’nci, imalatta 17’nci, hizmet çıktısında 18’inci
En yüksek borç oranında 11’inci
En yüksek enerji tüketiminde 21’inci (enerji üretiminde ligde yokuz)
En yüksek ilk 10 tüketende önde; buğdayda 8, çay 3, bakır 8, alüminyum 8, pamuk 4’üncü
En yüksek işsizlik 47’nci
En yüksek Ar- Ge harcaması yapan 25’inci (ilklerle uçurum var)
Otomobil üretiminde 18’inci; hafif vasıtada 9’uncu araç satışlarında 18’inci
En uzun kara yolunda 18’inci
Obez kadınlarda 17’nci
En çok evlenenlerde 18, boşananlarda 29’uncu
Kumarda 18’inci
En yüksek sinema izleyenlerde 17’nci, en çok müzik tüketiminde 29’uncu
Kanserde 17’nci, diabette 15’inci
Neredeyse iyi olduğumuz tek alan turizmi bu sıralamaya almak istemiyorum, bu yılın ne kadar kötü olduğunu ve olacağını hepimiz biliyor ve üzülüyoruz.