Hayattan beklentilerinizi 3 maddede özetleyebilir misiniz? Seçim arefesindeyiz, gelecek 4 yıl gündeminizi ne belirleyecek? 4 gün değil, 4 hafta değil! Tam 1460 günden söz ediyoruz…
Doğum yapacak anneler 4 yıl sonra çocuklarını hangi okula vereceklerinin telaşına düşecek. Bu yıl üniversiteye giren, mezun olup iş arayacak… Hepimiz tam 4 yaş alacağız. Evin taksidi bitecek mi, arabayı yenileyebilecek misiniz? Engellilerin hayatına umut doğacak mı? 1460 günde kaç gün tatil yapabileceksiniz? Kaç kitap okursunuz acaba? Girişimci ruha sahipseniz iş kurma, profesyonelseniz terfi alma şansınız ne?
Gelişmiş toplumlarda bireylerin dilek listesi ile yönetime talip olanların taahhüt listesi birbirini tamamlar, aralarındaki uyumu ise kurumsal mekanizmalar garanti altına alır.
İki örnek vereceğim; ABD Başkanı Obama ile İngiltere Başbakanı Cameron için “vaad barometresi” hazırlamış, halka “vaad bilançosu” sunuyorlar. Sorumlu bir davranış. Obama, küçük vaadlerde iyi! Aralarında, 5 milyon yeni “yeşil iş”; petrol tüketimini 2030’a kadar yüzde 30 düşürmek; Demokratlarla Cumhuriyetçilerin birlikte yasa geçirecek kıvama gelmesi gibi yaratıcı ve büyük vaadlerde başarısız.
İngiliz usulü barometrede ise detaylı. Eğitimde 6 yaş çocuklarının okumayı sökmesi, daha küçük dersliklerin hayata geçirilmesi, yeni kanser ilacı fonu kurulması yerine getirilen yüzlerce vaadden bir kaçı. Cameron da büyük vaadlerde sorunlu; minimum karbon salınımında ve yeşil ürün/hizmetlerde dünya lideri yapma sözü hayal görünüyor.
Gelişmiş ekonomilerde, yönetime talip olanların vaadleri bireysel yaşamdan kopuk değil. Gündem bireyin mutlu olacağı bir yaşam ekseninde dönüyor. Gelişmekte olan ülkelerde ise eksen lider çevresinden uzaklaşamıyor.
Siyasi partiler seçim beyannamelerini açıkladı, ekonomi gözde, siyaset her yerde. Lütfen bir dakikanızı ayırın ve gelecekten beklediğiniz 3 maddeyle, okuduğunuz siyasi parti vaadlerinin sizi yakalayıp yakalamadığına bakın. Ben kendimce değerlendirdim, makas fazlasıyla açık! Hayatım başkalarının 3 maddesi içine tıkıştırılmış!
Diğer yandan, seçim vaadlerini konuşuyoruz ama vaadler dünyayla konuşuyor mu? Dünya ne konuşuyor? Dünya, örneğin “büyük data”yla meşgul. Yatırımın geri dönüşü yerine “bilginin geri dönüşü” kavramı hararetle tartışılıyor… Dijital altyapı yatırımlarının ekonomik kalkınmaya etkisi hesaplanıyor. Kent yaşamı ile yaratıcılık arasındaki ilişki inceleniyor. Güvenlik, verimlilik, rekabet ve risk kavramlarının tanımı, tonu ve tarifi değişiyor. Sağlık ve eğitimde verim tartışılıyor… Davranışsal ekonomi sayesinde kriz sinyalleri algılanıyor. Mülteci sorunu , yapısal reformların niteliği… Daha sayayım mı?…
Takdirle izlediğim, yurt dışında yaşayan bir Türk akademisyen ekonomistimiz var; Maryland Üniversitesi Profesörlerinden Şebnem Kalemli Özcan. Akademik çalışmalarının yanı sıra IMF ve Dünya Bankası’nda üstlendiği aktif görevlerini de düşünerek küresel-yerel gündemi karşılaştırmasını istedim.
Size sorduğum gibi sordum ona da:
Küresel gündemde en önemli 3 konu sizce ne?
Bir numaraya Orta Doğu sorununu yerleştirirdim, ikinci sırada fakir ülkelerden zengin ülkelere göç ve mülteci sorunu yer alırdı… Son hakkımı her alanda kadınların yükselişinde kullanırdım.
Neden kadın, Janet Yellen, Christine Lagarde, Angela Merkel ve Hillary Clinton gibi kadınlar yüzünden mi?
Önemleri sadece erkeklerin domine ettiği ekonomik ve siyasi sahnede baş rolde olmaları değil, kısa vadeli kısır politikalar yerine, uzun vadede getirisi yüksek politikaları benimsemeleri: uzun dönemli istikrarlı büyümeye, işsizliğin düşmesine, şeffaf para ve mali politikalara önem veriyorlar. Büyüme için kadın iş gücüne dikkat çekiyorlar.
Küresel gündemle Türkiye gündemi uyuşuyor mu?
Uyuşması gerekirken uyuşmuyor, çünkü Türkiye’nin gündemi saçma konularla dolu. Oysa Türkiye, G20 önderliğinde, dünya gündeminin nabzını tutabilecek konumda. Kısır düşünme şekli engelliyor.
Ekonomi, siyasi partilerin seçim beyannamelerinde önemli yer tutuyor. Vaadler, dünyanın konuştuğu konularla örtüşüyor mu?
Partilerin ekonomi beyanları Türkiye’nin ihtiyaçlarına cevap verecek durumda değil, dünya gündemindeki ekonomiden de tamamen kopuk.
İktidara talip olan partiler, küresel ajandadan nasıl etkilenecekler?
Türkiye, dünya ekonomi ajandasından ve küresel konjonktürden gelecek 4 yıl çok etkilenecek. Önceden hazırlanmak mümkün, ama oy kaybı demek. Bu güçlü bir siyasi irade koymakla mümkün. Hepsi sadece seçim kazanmayı düşünüyor. Hiçbiri Turkiye’nin geleceğini düşünmüyor.
ABD’de ekonomi yönetiminde hangi uzmanlık ve meslek gruplarını görüyoruz? Başkan, kimlere danışıyor?
Ekonomistlere, özellikle de akademisyen ekonomistlere, ABD’de Başkan’ın ekonomi danışma konseyi tamamen böyle. Maalesef Türkiye’de akademik ekonomist kalitesi çok çok düşük.
Türkiye küresel değişime ayak uydurabilecek mi?
“Evet”, çünkü jeopolitik konumu gereği Türkiye’nin dünyada olup bitenin dışında kalması mümkün değil. Ayak uyduramasa da uydurmak zorunda bırakılır. “Hayır”, çünkü Türkiye demokrasi çıtasından sapmış… Hak, hukuk, kanun gibi kavramların anlamlarını yitirdiği bir ülke. Ülkeyi yönetenler kısa vadeyi (10-20 yıl) düşündükleri, uzun dönemli (50-100 yıl) büyümeyi göz ardı ettikleri için siyaset, ekonomi ve de dış politikanın beraber yürümesinin her geçen gün zorlaştığı bir ülke.
Konulara “kuş bakışı” bakıyor, seyirci kalıyoruz, bu yüzden bizim için yazılan içeriğe razı oluyoruz. Kendi hikayemizi kendimiz yazmalı, hayatımızın içeriğini hayallerimizle renklendirmeliyiz.
– Hayatın İçeriği / Dünya Gazetesi (1 Mayıs 2015)