Spor Toto mu, yoksa maç skoru mu

Spor Toto mu, yoksa maç skoru mu

İstihdam rakamlarında meydana gelen iniş çıkışlar Spor Toto ya da maç skoru gibi algılanıyor. Bütün derdimiz sonuçlarla. Sonuçlarda ortaya çıkan iyileşmenin hepimizi sevindirdiğini söylemeliyiz. Çünkü bu ülke hepimizin. Ne kadar az işsizlik o kadar gelişmiş bir Türkiye demektir.

Ancak lütfen artık, “2 puan indi” alkış (!), “3 puan çıktı” yuh tavrını terkedelim. Çünkü işe yaramıyor, bu iniş çıkışlar bize bir şey anlatmıyor. Nedenlerden biri, inişler dönemsel iyileşmeden kaynaklanıyor olması. İkinci neden; bizim işsizliğimiz yapısal.

Peki neye bakalım? Sonuçla birlikte, o sonuca götüren verilerin analizine bakmamız gerekiyor.

Kısaca hatırlayalım:

  • İşsizlik oranı yüzde 11
  • Genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 19,8
  • Erkeklerde işgücüne katılma oranı  yüzde 71,2
  • Kadınlarda ise yüzde 28,4
  • Toplam işgücünün yüzde 16,9’u 15-24 yaş grubunda
  • Lise altında işgücüne katılma oranı; erkekler için % 69,3, kadınlar için % 24,6
  • Yükseköğretim mezunu erkeklerde % 84,6, kadınlarda % 70,4.

Demografik Göstergeler ve Türkiye:

  • Sürekli genç nüfusuyla övünen Türkiye’de demografi konusu göz ardı edildi.
  • Hem AB’de hem de dünyada ciddi bir demografik dönüşüm söz konusu.
  • AB’de demografik dönüşüm 1990’lardan sonra hızla önem kazanmaya başladı. 1950’lerde 2. Dünya Savaşı’ndan sonra hızlı bir şekilde artan doğum oranları ve düşen ölüm oranlarının etkisiyle demografik dönüşümde ciddi değişiklikler yaşanmaya başladı.
  • Bu nüfus artış eğilimi 2000’li yıllara geldiğinde tersine döndü. Sağlık alanındaki büyük gelişmelerle ortalama yaşam süresinin uzaması ve doğum artış oranlarının düşmesi ile birlikte özellikle AB’de bir yaşlanma süreci başlamıştır. Türkiye’de bu süreçten yavaş da olsa nasibini almaya başladı.
  • Demografik dönüşüm iş gücü piyasası, finansal piyasalar, sosyal güvenlik sistemi ve bütçe gibi konular üzerinde etkileri olan ciddi bir konudur.
  • Demografik dönüşümün en önemli etkisi 65 yaşın üzerindeki nüfusun yükselmesi sonucu, yaşlı nüfusun toplam nüfus içerisindeki oranının artması olarak degerlendiriliyor. Yaşlanmanın etkisi, en yoğun şekilde Avrupa Birligi (AB) ve Japonya’da görülüyor.
  • Mevcut nüfusun yarısı 28,8 yaşın altında
  • Türkiye’de 80 yaş ve üzeri yaşlı nüfusu 50 yılda yüzde 266 arttı
  • Türkiye, Güney Kore’den sonra en hızlı yaşlanan ikinci ülke.
  • Türkiye’de 2050 yılında 65 yaş ve üzerinde 16 milyon 982 bin kişi yaşıyor olacak.
  • Varsayımdan hareketle yapılan hesaplamalar, 21. yüzyılın Türkiye’de de “yaşlı yüzyılı” olacağını ortaya koyuyor.
  • Buna karşın 0-14 yaş grubunun nüfustaki ağırlığında ciddi bir gerileme olacak. 2000’de nüfusun yüzde 30’unu temsil eden 0-14 yaş grubu, 2025’te yüzde 22,1’e, 2038’de yüzde 19,5’e, 2050’de de yüzde 17,7’ye gerileyecek.

Çocuk yaparak bu döngüyü kırmak mümkün mü?

Uzun vadede mümkün tabii. Zaten başka da yolu yok. Ama bu noktada da sonuca değil satır aralarına odaklanmak gerekiyor. 

 BETAM’ın “Üç Çocuk Hayal” araştırmasından alıntılar yapmak istiyorum:

  • Çocuk doğurma kararını büyük ölçüde kadınlar, bir ölçüde de eşler beraber veriyor, doğurganlık oranını artırmak için bu kararları etkilemek gerekiyor. Kadınlar kaç çocuk sahibi olmak istiyor?
  • Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) 2003 verileri “ideal çocuk” sayısının ortalama 2,5 civarında olduğunu gösteriyor.
  • Kentleşme, modern yaşam biçimleri ve çocuk yetiştirme maliyetinin gelişmeye paralel olarak artması ideal çocuk sayısını azaltıyor.
  • Hızla kentleşme, göç eden ailelerin doğurganlık kararlarını da etkiliyor. Kırdan kente göç, çocuk sahibi olmanın maliyetini artırıyor getirisini azaltıyor ideal çocuk sayısının azalmasına neden oluyor.
  • Hem erkek hem kadın eğitiminin, ama özellikle kadın eğitiminin, aile planlamasında kilit bir rol oynadığını gösteriyor.

Demografik veriler arasında en çarpıcı olan gençlerin durumu. Kelimenin tam anlamıyla kayıp bir genç kuşağımız var. Kendimizle gurur duyabiliriz. 

Türkiye’de Gençliğin Durumu:

15-19 yaş grubundaki 6,3 milyon gencin eğitim ve işgücü durumu iç karartıcı.

  • 1,6 milyon erkek ve 1,9 milyon kız eğitime devam etmiyor. Eğitime devam etmeyen genç erkeklerin yüzde 61’i, kızların yüzde 72’si en fazla ilköğretimi bitirebilmiş.
  • Bu gençlerin bir kısmı işgücüne katılıyor. İşgücüne katılan gençler olumsuz koşullarla karşı karşıya. Çoğu herhangi bir sosyal güvenlik sisteminde kayıtlı olmadan haftada 40 saat veya daha fazla çalışıyor. Her 100 gencin 17’si işsiz. Sanayi, hizmet ve inşaat sektörlerinde çalışan her dört gençten üçü kayıt dışı.
  • 15-19 yaş grubunda iki milyon genç, 600 bin erkek ve 1,4 milyon kız ne okula gidiyor, ne çalışıyor ne de iş arıyor.
  • Türkiye’de 15-19 yaş grubunda işgücüne katılan 1,7 milyon genç var. Bu gençlerin yaklaşık 200 bini hem çalışıyor hem okuyor.
  • Okulu terk etmiş erkeklerin yüzde 72’si, kızların yüzde 26’sı çalışıyor ya da iş arıyor.
  • İşgücüne katılan gençler sayısı 1,4 milyon. Bunların yüzde 82’si herhangi bir sosyal sigorta sistemine kayıtlı bulunmuyor.
  • Tarımda çalışan gençler genelde aile işinde çalışıyorlar. Dolayısıyla kayıtlı olmayanların oranı çok yüksek (yüzde 99).
  • Yüzde 25 ayda 100 YTL’den az, yüzde 87 ise ayda 250 YTL’den az kazanıyor (2006 fiyatlarıyla).
Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir