Avrupa Birliği’ne (AB) üye olmak ya da olmamak konusu Türkiye’de, kamuoyu nezdinde fazlaca tartışılan bir konu değil.
Avrupa Birliği’ne tam üyelik konusu, 7’den 70’e hepimizi yakından ilgilendiriyor. Ulus olarak coşku içinde Birliğin bir parçası olmak arzusundayız. Buna karşın, pek çoğumuz AB’nin bizi ne şekilde etkileyeceğini bilmiyoruz. Bunun için yeterli bilgi ve deneyim birikimi yok. Bildiklerimiz genel geçer konular, bir türlü daha bir adım daha derine inmeyi başaramıyoruz. Okuyacağınız makale, AB tam üyeliğinin gerçekleşmesi halinde çalışma hayatımızın nasıl etkileneceğine dair kısmi bir yanıt vermeye çabalıyor.
Avrupa Birliği’ne (AB) üye olmak ya da olmamak konusu Türkiye’de, kamuoyu nezdinde fazlaca tartışılan bir konu değil. Daha çok olmak üzerinde yoğunlaşan ve belli bir zümre dışında sanki herkes istiyormuş gibi kabul edilen bir durum. Bazı üye ülke kamuoylarında ise durum tersine. Çok konuşulup çok tartışılıyor.
Biz AB’yi çağ atlayabilmemiz için bir fırsat kapısı olarak görüyoruz. Girdiğimiz zaman sorunlarımız çözümlenecek, birden bire Türkiye’ye temel hak ve özgürlükler ile demokrasi gelecek.
Ancak ilginç bir durum söz konusu, üye olmak istediğimiz ya da üye olmak istediğimizi sandığımız ya da ses çıkarmadığımız bu durumun neler kazandıracağını bilenlerin sayısı fazla değil. Hangi sosyal hakkımız ne kadar gelişecek?
Çalışma hayatında olan bizleri tam üyelik ne şekilde etkileyecek?
Acaba tam üyeliğin belirli noktalarda bazı dezavantajları da yok mu?
Sokaktaki vatandaşı çevirseniz, AB üyeliğinin iyi bir şey olacağını söylüyor.
Pasta tarifi yapar gibi.
Çünkü siyasilerin elinde önemli bir oy aracı olarak görülen AB’ye tam üyelik, vatandaşa hizmet için değil, oy haşatının toplanması için oluşturulmuş bir mekanizma gibi algılanıyor.
Şimdi Türkiye’de her şey kötü, tam üye olunca her şey işi olacak!
Peki, ama neden?
Peki, ama nasıl?
Çalışma Hayatı Değişecek;
Doğrudur, AB üyeliğinin Türk vatandaşlarına getireceği pek çok fayda var. Buna karşın pek çok yükümlülük ve sorumluluk da söz konusu…
AB, geçmişte “Uzun ince bir yol” olarak tarif edilmesine karşın, hem uzun, hem ince ve daha önemlisi, dolambaçlı ve engebeli bir yol olarak karşımıza çıktı.
Türkiye AB ilişkileri üzerinde uzun zamandır çaba sarf edilmesine karşın, “tam üye olunca bana ne olacak?” sorusuna ilişkin Türk kamuoyu yeterince bilgili değil. Biz değiliz, Birlik üyesi ülke kamuoyları Türkiye tam üye olursa ne olur diye yeterince ve doğru bir şekilde bilgi sahibi değil.
Onları bir kenara bırakıp, kendimizi düşünelim.
İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV), Türkiye’nin AB ile ilişkilerini özel sektör adına düzenlemeye çalışan, bu ilişkileri gözleyen ve izleyen bir kurum. Pek çok araştırma yapılıyor ve yayımlanıyor. Bunlardan biri de Mayıs 2003 tarihini taşıyan “AB Tam Üyeliğinin Türkiye Vatandaşlarına Sağlayacağı Faydalar” başlıklı çalışma. Kütüphanenizde bulunması faydalı yayınlardan biri.
Unutmayın AB’ye üye olmak “tek yönlü” bir yol değil. Gelişi ve gidişi olan çift kulvarlı bir yol. Böyle olunca, AB’ye üye olduk oraya gider kurtuluruz yok. AB’ye üye olduk o zaman gerekli önlemleri burada da almak zorundayız yaklaşımı var.
AB ile ilişkilerimizin en önemli noktalarından biri de çalışma hayatını etkiliyor. AB tam üyeliğinin çalışanlara getirdiği avantajlar, işverene getirdiği yükümlülükler ve bugüne kadar hiçbirimizin kafasından geçmeyen ve herkesi etkileyen sorumluluklar var.
Çalışma hayatına bakacak olursak, en önemli grup işçiler.
İşçi tanımı, tüm ücretli işçileri kapsıyor. Geçici işçiler, farklı ülkede yaşayan ve farklı ülkede çalışan sınır geçen işçiler, mevsimlik işçiler ve kısmi zamanlı işçiler serbest dolaşım bağlamındaki haklardan faydalanıyor. Tam üye olmak, diğer AB ülkelerinde tam zamanlı veya uzun süreli olmayan işlerde çalışan Türk vatandaşlarının üye ülke vatandaşı işçilerin sahip olduğu tüm haklarından faydalanmasını sağlayacak.
Serbest Dolaşım Hakkı;
AB’nin nüfus yapısındaki ve istihdam ihtiyaçlarındaki değişikliklere bağlı olarak Türkiye belirli bir geçiş sürecinin ardından serbest dolaşım hakkına sahip olabilecek. Bu sayede Türk işçileri tüm AB üye ülkelerinde çalışabilecek. Türk işçileri, 30’a yakın üyeye sahip olacak AB’deki istihdam olanaklarından faydalanabilecek.
Eşit Muamele Görmek;
Serbest dolaşım ile diğer AB ülkelerindeki çalışan Türk işçileri çalıştıkları vatandaşları ile her alanda eşit muamele görecek. AB’de istihdam, ücret ve çalışma koşulları açısından üye ülke işçileri arasında milliyete dayalı her türlü ayırımcılık yasak. AB hukuku çerçevesinde bir üye ülke vatandaşı bir başka üye ülkede istihdam, iş koşulları, ücret ve işten çıkarma konularında yalnızca milliyetinden ötürü farklı muameleye tabi tutulamaz. Bir üye ülke işçisi bir başka üye ülke vatandaşı ile aynı sosyal hizmetlerden ve vergi avantajlarından faydalanma, aynı eğitim ve konut imkanlarını kullanma hakkına sahiptir.
Türk işçileri, çalıştıkları üye ülke işçileri ile ücret, izinler, çalışma süreleri, mesleki eğitim, sigorta, emeklilik, sağlık, işe alım, işten çıkarma ve lojman gibi alanlarda eşit muamele görecek.
İşçi ailesinin hakları;
AB üyesi ülke vatandaşı bir işçinin aile bireyleri (eş, 21 yaşın altındaki çocuklar, işçilerin bakmakla yükümlü oldukları 21 yaşın üstündeki çocuklar ve bakmakla yükümlü oldukları ebeveynleri) milliyetleri ne olursa olsun işçi ile beraber bir başka üye ülkeye yerleşebilir. İşçilerin çocukları o ülkenin genel eğitim, çıraklık ve mesleki eğitim imkanlarından ülke vatandaşları ile eşit koşullarda faydalanabilir.
Bu durumda bir üye ülkenin istihdam piyasasında bulunan Türk işçisi, aile bireylerini bulunduğu ülkeye getirebilecek, iş değiştirip bir başka üye ülkeye gittiğinde yanında götürebilecektir. Bu konu aslında halen AB ülkelerinde çalışan işçilerimizin aile birleşmelerinde yaşadıkları sorunları da çözecek.
İş arama özgürlüğü;
Türk işçileri, bir AB ülkesinde, söz konusu ülkenin sosyal güvenlik sisteminden faydalanmadan 6 aya kadar ikamet ederek iş arayabilecekler. Türk işçileri Birlik içindeki istihdam olanaklarından Avrupa İstihdam Hizmetleri Ağı EURES aracılığıyla bilgi sahibi olabilecekler.
Bağımsız ikamet hakkı;
Tam üyelik sonrasında, bir AB üyesi ülkede çalışan ve gerekli koşulları yerine getirebilen Türk işçisi, işinin son bulmasından sonra söz konusu ülkede ailesiyle birlikte ikamet etmeye devam edebilecek. Düzenini değiştirmek zorunda kalamayacak, yeni eğitim ya da iş imkanlarını araştırabilecek. Emekliliğinin ardından ikameti devam edecek, kendisinin ve ailesinin sahip olduğu haklar devam edecek, istihdam ilişkisi sona erdiği için işçi ve ailesi dönmek zorunda kalmayacak.
Başka ülkede elde edilen sosyal güvence;
Türk işçilerinin diğer ülkelerde çalışırken elde ettikleri hakları Türkiye’de, Türkiye’de çalışırken elde ettikleri hakları diğer AB üye ülkelerinde korunabilecek. Birden fazla AB ülkesinde çalışan işçilerin sosyal haklarının zafiyete uğramasının önüne geçilecek, böylelikle işçiler istihdam imkanlarını değerlendirirken sosyal hakları konusunda endişe duymayacaklar.
Toplu işten çıkarmalar ve işçi hakları;
AB mevzuatı, 30 ya da 90 günlük süreler zarfında işletmenin büyüklüğüne bağlı olarak değişen sayı ve oranda işçinin kendilerinden kaynaklanmayan nedenlerle işten çıkarılmasını toplu işten çıkarma olarak nitelendiriyor. AB mevzuatına göre toplu işten çıkarmaya başvuran her işverenin bir anlaşmaya varmak üzere işçi temsilcileri ile görüşmesi gerekiyor.
Türk çalışma mevzuatını, Birlik müktesebatına yakınlaştırmak için hazırlanan İş Güvencesi Yasası ile İş Kanunu’nda değişiklikler yapıldı. İşveren, topluca ya da en az bir ay içinde en az on işçinin iş akdini feshetmek istediğinde bunu en az 30 gün önce sendika ya da işçi temsilcisine ayrıca ilgili resmi kurumlara bildirmek zorunda.
AB üyeliğiyle birlikte genel olarak toplu işten çıkarmaların oluşturduğu belirsizlik azalacak, çalışanlar olumsuz etkileri en aza indirmek için öneride bulunabilecekler.
İşveren ödeme güçlüğüne düşerse;
AB iş hukukunun üstlenilmesi ile birlikte Türkiye’de işçilere, işverenin ödeme aczi haline karşı daha ileri koruma sağlayacak olan garanti kurumları oluşturulacak. Türkiye Ulusal Program’da bu garanti fonunun tesis edileceğini taahhüt etti.
Böylece işverenin ödeme güçlüğü içine girmesi halinde çalışanların alacakları güvence altına alınabilecek. Tam üyelik sonrasında 30’a yakın ülkede işleyen kurallar bütününe Türkiye de dahil olacak.
Çalışma Konseyleri;
Tam üyelik sonrasında Türkiye’de en az bin çalışanı ve en az iki AB üyesinin her birinde 150 çalışanı olan işletmelerde Çalışma Konsey’leri kurulacak. Üretimini uluslararası ölçekte örgütlemiş büyük firmalarda çalışan işçiler firmaların öngörülerinden, planlarından ve yeni stratejilerinden haberdar olabilecek.
İşveren tarafından bilgilendirilmek;
Mevcut Türk mevzuatında işe başlama ve iş koşullarının değişmesi durumlarında işverenin ne kadar sürede işçileri bilgilendireceği belirtilmiyor. Yurtdışına gönderilecek işçiler için hazırlanacak hizmet akitlerinde ya da bilgilendirme amacıyla bu kişilere verilecek belgelerde AB mevzuatınca yer alması öngörülen hususlara dair hüküm bulunmuyor. Bundan sonra işçi, yurtdışındaki görevinde sahip olacağı haklar, yapacağı işin tanımı hakkında bilgi sahibi olarak işi kabul edecek.
Gençlere koruma, çocuk işçilik önlenecek;
Tam üyelik süreciyle birlikte aile işletmelerinde çalışan gençler ve çocukların yaptığı işler denetim altına alınacak, bu işlerde çocukların tehlikeli işlerde çalıştırılması engelleniyor. Genç (yaşı 18’in altındakiler), çocuk (15 yaşından küçük ya da zorunlu eğitim kapsamındakiler), ergenlik çağındaki (15 yaşından büyük, 18’den küçük) ve hafif iş tanımları kesinleştirilecek ve belirsizlikler ortadan kalkacak. Çocukların çalışabileceği işler belirlenecek, kültürel faaliyetler için izin sistemi oluşturulacak, çocuklar sınırlı alanlarda görev alabilecek.
“Belirli süreli çalışmada” istismar kalkacak;
Türkiye’de işverenin belirli süreli işlerde çalışan işçilerine karşı Avrupa iş hukukunda yer alan yükümlülükleri yok. Oysa belirli süreli işlerde çalışmak gibi esnek çalışma şekilleri giderek yaygınlaşıyor. Tam üyelik sayesinde belirli süreli işlerde kontrat yapmak ve sürekli yenilemek söz konusu olabilecek.
Kısmi süreli çalışanların (Part time) hakları;
Türk iş mevzuatında henüz kısmi süreli iş tanımı bulunmuyor. Kısmi süreli çalışanlar kıdem tazminatı, ücretli izin gibi bireysel iş hukuku ile sendikal haklardan ve toplu iş sözleşmelerinden yararlanamıyor. Tam üyelikle birlikte kısmi süreli çalışanlar, iş yerlerindeki tam süreli işler hakkında işveren tarafından bilgilendirilecek, bu işlerin gerektirdiği mesleki eğitimi alabilecekler.
Çalışma saatleri ve izinler;
AB’de çalışma süresi, fazla mesai süresi de dahi olmak üzere haftada 48 saat ile sınırlı. Her işçinin 24 saatlik sürede 11 saat aralıksız dinlenme hakkı öngörüyor, her işçiye yılda en az 4 hafta ücretli izin hakkı tanınıyor.
Türk mevzuatı yılda 270 saat fazla mesaiye izin veriyor. AB mevzuatı ise yılda en fazla 156 saat fazla mesai yapılmasını öngörüyor. Yapılacak düzenlemeler Türk işçisinin çalışabileceği azami süreyi 100 saat kısaltacak. AB Mevzuatı’nın üstlenilmesiyle birlikte gece çalışan işçilerin hakları da gelişecek.
İş sağlığı ve iş güvenliği;
Türkiye’de en az 50 işçi çalıştıran işyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği kurullarının oluşturulması zorunludur. 50 işçiden az çalışanı olan kobilerde bu konularda eleman görevlendirmek ve dışarıdan sağlama zorunluluğu getirmiyor. Ayrıca mevcut Türk mevzuatı, AB Mevzuatı’nın aksine, işçilerin yargı hakkını ya da denetimlerde gözlemlerini müfettişe bildirme hakkını içermiyor. Türk mevzuatında devlet memuru tanımı da çok geniş. AB ülkelerinde işçilerin yaptıkları bazı işlerin Türkiye’de devlet memuru tarafından yapıldığı gözlemleniyor. Ayrıca Türkiye’de sosyal güvenlik dahil olmak üzere diğer pek çok alanda yaşanan temel sorun, var olan temel mevzuatın uygulanamaması… Tam üyelik sonrasında sayılan bu hususların hemen hepsi düzene sokulmuş olacak.
Çalışma hayatında ayırımcılık;
TC Anayasası’nda herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu belirtilir. İş Kanunu’nda yapılan son değişiklikle ırk, renk, cinsiyet, medeni hal, aile yükümlülükleri, hamilelik, din, siyasi görüş, etnik ya da sosyal köken işten çıkarma için geçerli neden olmadığı belirtildi. Tam üyelikle birlikte, işe alımlarda, terfilerde, iş içinde görev değişikliklerinde, eğitim ve sosyal yardımlarda oluşabilecek ayırımcılıkla etkin bir şekilde mücadele edilebilecek.
Sendika ve grev hakkı;
Tam üyelik sürecinde sendika, grev ve toplu iş sözleşmesi haklarında uygulanan kısıtlamalar kalkacak.
İstihdama yönelik destek ve AB Fonları;
AB üye ülkelerde istihdam olanaklarının artması ve iyileştirilmesine destek veriyor. Bu alandaki çalışmalar AB’nin yalnızca üye ülkelerin faydalandığı yapısal fonlarından biri olan Avrupa Sosyal Fonu ile finanse ediliyor. Fon 2000-2006 döneminde 60 milyar Euro tutarında bütçeye sahip. Tam üyelik sonrasında Türkiye Avrupa Sosyal Fonu’nu kullanarak istihdamı geliştirmeye yönelik çeşitli projeler üretebilir.
Not: Gelecek hafta serbest meslek sahipleri, kadınlar, girişimciler, tarım sektöründe çalışanların AB tam üyeliğinden nasıl etkileneceklerini aktaracağım.