Doğrusunu isterseniz, dizi mantığı ile köşe yazısı mantığı birbirlerine ne teknik, ne gelenek ne de mantık açısından uygun değil.
Geçtiğimiz hafta söz verdiğim gibi, “Avrupa Birliği’ne (AB) Üyelik Ne İşe Yarar” konusunu bu hafta sizlerle paylaşmaya devam ediyorum.
Girişimciler, serbest meslek sahipleri, çalışan kadın, tarımda çiftçi, tarımda kadın, tüketici… Yani siz yani ben, yani hepimiz… AB’ye tam üyelik sürecinde öyle ya da böyle hepimiz derinden etkileniyoruz, etkileneceğiz. Karşımıza pek çok olanak ve bir o kadar da yükümlülük çıkacak. Bunlardan bazılarını öğrenmek ister misiniz?
Doğrusunu isterseniz, dizi mantığı ile köşe yazısı mantığı birbirlerine ne teknik, ne gelenek ne de mantık açısından uygun değil.
Benim de tercih ettiğim bir üslup ya da metod değil. Ancak geçen hafta ele almaya karar verdiğim, AB alt yapısını ve Türkiye’nin bu sisteme entegrasyonu halinde karşımıza çıkacak olan bilgileri yenilir yutulur hale getirmenin başka bir yolu yoktu. Her şey iyi hoş ama durduk yerde bu bilgilerin anlaşılması ve hazmedilmesi oldukça zor.
Laf aramızda ağır ve sıkıcı olduğunu bile söyleyebiliriz.
Sizi bir kerede boğacağıma iki kerede yavaş yavaş boğayım istedim.
Bu arada bu tür “ağır” konularda taşıdığım endişeyi fark etmiş olmalısınız ki, verdiğiniz destek çok hoştu.
Ve anladım ki, konu ne kadar sıkıcı, ne kadar teknik olursa olsun, menfaatimiz doğrultusunda ise, alıcısı mutlaka oluyor.
Demek Türkiye azımsanamayacak kadar iyi yolda…
Aşağıda, serbest meslek sahipleri, girişimciler, kadınlar, tarımda çalışanlar ile tüketicilerin, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği gerçekleştiğinde görecekleri etkileşim ve kazanımlarını bulacaksınız.
Bilgi en değerli hazine.
Siz de bugün itibariyle araştırmaya koyulun.
Önümüzdeki AB sürecinde bilmemiz gereken önemli detaylar var.
Serbest Meslek Sahipleri
Serbest meslek sahipleri AB’ye tam üye olmamız halinde AB’ye üye ülkelerde mesleklerini serbestçe icra edebilecekler. Türkiye’de yapılan çalışmaların tamamlanmasıyla serbest meslek sahiplerinin uzmanlıklarının AB tarafından tanınması kolaylaşacak.
AB meslek ve uzmanlıkları iki temel gruba ayırıyor. İlk gruptakiler doktorlar, veterinerler, hemşireler, ebeler, eczacılar ve mimarlar. Bu gruptakilerin mesleklerini icra etme durumları ayrı ayrı mevzuatlarla açık olarak belirlenmiş.
Diplomaların Denkliği
Bu kişilerin ilk olarak yapacakları şey, çalışmak istedikleri AB ülkesinin yetkili makamlarına başvurmak. Yetkili kurumların başvuru sahibinin diplomasının denkliğini kabul etmesi gerekiyor.
İkinci grup AB mevzuatında açıkça düzenlenmeyen diğer meslek gruplarını kapsıyor. AB üyesi ülkelerde hukuki düzenlemelere tabi olan avukatlık, muhasebecilik, öğretmenlik, fizyoterapi gibi mesleklere sahip olanlar önce diplomalarının denkliğini alacaklar.
Üye ülkeler, bir başka üye ülkenin verdiği diploma, sertifika gibi belgeleri otomatik olarak kabul etmiyor.
Gerekirse Meslek Sınavı
Bir AB üyesi ülkede çalışmayı kafaya koyduysanız ve yola koyuluyorsanız, karşılaşacağınız ve uymanız beklenen diğer kriterleri de bilmekte fayda var. Serbest meslek sahibi olarak bundan sonra çalışmalarınızı AB üyesi bir ülkede (Tabii Türkiye’nin tam üye olması halinde) sürdürmek istediğinizde AB yetkili organları, aldığınız eğitim ile yapmak istediğiniz iş arasında bir ilişkinin bulunup bulunmadığını inceliyor. Yanı sıra, okuduğunuz okul ve kaç yıl okuduğunuz inceleniyor. Başvuru yapan kişinin ayrıca 1-4 yıl arasında mesleki tecrübesinin olması gerekiyor. Gerekli görülürse, aday ayrıca değişik meslek sınavlarından geçirilebiliyor.
Anlayacağınız çok cazip ama çok kolay değil. Elinizi kolunuzu sallayarak, dilediğinizi yapamıyorsunuz. Keyfiyet yok, kurallar var.
AB Ülkesine Yerleşebilmek
Tam üyelik ile serbest meslek sahibi Türk vatandaşları mesleklerini icra etmek ve hizmet sunmak için bir diğer AB üyesi ülkeye serbestçe gidebilecekler. Bu kişilerin ve ailelerinin diğer ülkede yerleşmesi mümkün olabilecek.
Tam üyelik sonrasında bir başka AB üyesi ülkede çalışan ve gerekli koşulları karşılayan Türk serbest meslek sahipleri, işlerinin son bulmasının ardından söz konusu ülkede aileleriyle birlikte kalmaya devam edebilecekler. Serbest çalışanlar da işçilerinkine benzer şekilde emekliliklerinin ardından ikamet etmeye devam edebilecekler. Ailelerin sahip olduğu haklar korunabilecek. İstihdam ilişkisinin sona ermesi, serbest çalışan kişinin ve ailesinin ülkesine geri dönmesini zorunlu kılmayacak.
Kadın Ve Erkek Eşit
AB’de kadınlar ile erkekler sosyal güvenlik mevzuatında bağlayıcı hükümlerle birbirlerine eşit tutuluyorlar. Türkiye’de uygulanan sosyal güvenli rejiminde kadın erkek eşitliğine aykırı hükümler mevcut. Bunun dışında kağıt üzerinde çok büyük farklılıklar ve aykırılıklar bulunmasa da, uygulamada kadınların aleyhine durumların söz konusu olduğu bir gerçek. Örneğin Türkiye’de kadınların yüzde 54’ü çalıştıkları iş yerlerinde sigortalı değiller. Tam üyelikle birlikte mevzuatta yaşanan eşitlik günlük hayata da aktarılabilecek.
Hamile Kadınlar Ve AB
AB, çalışan ve hamile kadın konusunda son derece duyarlı mevzuata sahip. Bakın bunlardan bazıları neler;
AB hamile ve yeni doğum yapmış çalışan kadınların işverenlerine önemli sorumluluklar yüklüyor. İşveren hamile ve yeni doğum yapmış kadın için tehlike unsuru doğuran nedenleri bulup iyileştirmek durumunda. Hamile ve yeni doğum yapmış kadınlar hiçbir şart altında tehlike oluşturabilecek işlerde çalıştırılamaz.
Oysa Türkiye’de hamile ve yeni doğum yapmış gibi ayırım yok. Tüm kadınları öngörerek düzenlenmiş bazı çalışma durumları söz konusu. Hamile kadınlar ile doğum yapmış kadınlar, ülke mevzuatlarının ayarlamalarına göre gece işlerinde çalıştırılamıyor.
Türkiye’de bu durum yalnızca hamile kadınları kapsıyor, yeni doğum yapmış olanlar dışında tutuluyor.
Doğum İzni
AB’de çalışan kadınlar doğum öncesi ya da doğum sonrası en az 14 haftalık kesintisiz doğum izni kullanabiliyorlar. Türkiye’de ise doğum öncesi ve doğum sonrası 6 hafta olmak üzere toplam 12 hafta izin kullanabilmekteler. Tam üyelik halinde doğum izni ücretli 14 hafta olacak.
AB’de çalışan anne ve babalar yeni doğan veya evlat edinilen bebeğe bakmak için çocuk 8 yaşına gelene kadar üçer ay süreyle ebeveyn izni alma hakkına sahipler. Hastalık ve kaza gibi durumlarda da acil ebeveyn izni söz konusu olabiliyor.
Tam üyelikle birlikte çocuk bakım imkanları da gelişecek.
İşe Girişte Eşitlik
AB mevzuatının üstlenilmesiyle birlikte işe alma ve çalışma koşullarında kadın-erkek eşitliği sağlanacak. Aslına bakacak olursak, Türk mevzuatı AB mevzuatına pek çok alanda uyum gösterebiliyor.
Sorun uygulamada.
Türkiye’de cinsiyete dayalı ayırımcılık hallerinde ispat yükümlülüğü ayırımcılığa uğradığını iddia eden tarafta. AB’de ise ispat yükümlülüğü davalıya ait.
Kadınlara ilişkin iş yaşamında iyileşecek alanlarında başında eşit ücret konusu geliyor.
Girişimciler Ve AB
Türkiye’nin AB’ye üye olması ile Türk girişimciler doğrudan ya da dolaylı kısıtlamalara tabi olmadan bir diğer AB üyesi ülkede o ülke mevzuatı çerçevesinde şirket kurabilecekler.
Bunun yanı sıra Türk şirketlerinin AB üyesi ülkelerde kuracakları acenteler, şubeler ya da bağlı kuruluşlara uygulanan kısıtlamalar ortadan kalkacak.
Serbest dolaşım hakkı ile birlikte bu kuruluşlarda Türk çalışanları istihdam edilebilecek.
Tam üyelik Türk girişimcilerin finansman desteği bulmasını da kolaylaştıracak. Başta küçük ve orta boy işletmeler olmak üzere Türk girişimciler finansman olanakları, ARGE ve teknoloji geliştirme olanakları, mevzuat, mesleki eğitim ve pazar bilgisi konularında bugüne kadar karşılaştıkları sorunlar azalacak.
Avrupa Yatırım Bankası
AB’nin girişimcilere sağladığı en önemli destek Avrupa Yatırım Bankası aracılığıyla gerçekleşiyor. AB’nin finansman kurumu olan Avrupa Yatırım Bankası üye ülkeler ve AB’nin işbirliği anlaşmalarının olduğu ülkelerdeki bankalar aracılığıyla KOBİ’lere uzun dönemli düşük faizle kredi sağlıyor.
AB Türkiye’deki KOBİ’lere son üç yılda 250 milyon Euro Avupa Yatırım Bankası kredisi kullandırdı. Tam üyeliğin ardından Türkiye’deki küçük ve orta boy işletmeler kredilerden yararlanabilecekler.
Avrupa Yatırım Fonu
AB’nin işletmelere dönük ikinci desteği Avrupa Yatırım Fonu aracılığıyla sağlanıyor. Avrupa Yatırım Fonu risk sermayesi ve kredi teminatı sağlıyor. Fon 2001 yılında 57 risk sermayesi fonuna 800 milyon
Euro katkı yaptı.
AB’nin girişimcilere sağladığı bir diğer destek de AB programları.
Çok Yıllı Girişimcilik Programı
AB programları arasında bulunan “Çok yıllı girişim ve girişimcilik programı”, 2001-2005 dönemi için 450 milyon tutarında bütçeye sahip. Program risk sermayesi fonlarına destek sağlıyor. Fon ayrıca değişik ülkelerdeki Avrupa Birliği Merkezleri’ni destekliyor.
6’ncı Çerçeve Programı
AB programları arasında son zamanlarda adını en sık duyduğumuz “6’ncı Çerçeve Programı”… ARGE konusunda süreklilik kazanmış olan Çerçeve Programı, Birliğin en önemli destek araçlarından biri.
6’ncı Çerçeve Programı’na Türkiye diğer aday ülkelerle birlikte katılıyor. 17 milyar Euro değerinde bütçeye sahip olan program bilgi teknolojileri ve bio teknoloji gibi yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve kullanımının yaygınlaştırılmasını destekliyor.
Leonardo
Bir başka program da Leonardo. Leonardo eğitim programı üye ülkelerdeki işgücünün vasıflarını artırmak, eğitim ve staj imkanlarını geliştirmek, ülkeler arasında bilgi ve tecrübe aktarımını gerçekleştirmek için geliştirildi.
Sözü edilen bu programlar üye ülkeler dışında sadece aday ülkelerin katılımına açık.
Fikri Ve Sanayi Mülkiyeti
AB’ye tam üyelik ya da bu yolda atılacak uyum adımları çerçevesinde girişimcileri çok yakından etkileyen yasal düzenlemelerin önemli ölçüde yapıldığı görülecek. Fikri ve sanayi mülkiyet hakları rahatlıkla korunacak, üye olmak isteyen ülkelerin adli yapıları da değişecek. Davalar zaman aşımına uğramayacak, bürokraside beklemeyecek…
Üyelik süreciyle genel ekonomik koşullarda gerçekleşecek olumlu gelişmeler girişimcilerin risklerin ve belirsizliğin azaldığı bir ortamda yatırım yapmasını sağlayacak.
AB tam üyeliğinin yabancı sermaye girişini hızlandırması bekleniyor.
Tarım Çok Etkilenecek
AB’ye tam üyelikle etkilenecek sektörlerin başında tarım geliyor.
Tam üyelikle Türkiye’nin AB Tarım Politikasına dahil olması söz konusu olacak. Böylece Türk çiftçileri mali destek mekanizmalarından faydalanabilecek. Tam üyelikle birlikte, Türkiye, AB Tarım Politikası bütçesinin büyük bir bölümünü oluşturan Avrupa Tarımsal Yönlendirme ve Garanti Fonu’ndan (FEOGA) destek alacak. Bu desteğin hem maddi hem de manevi değeri var. Destekle tarım nüfusunu geliri artacak, tarım sektörünün modernizasyonu sağlanabilecek, kalite ve çeşitlilik artacak ama diğer yandan da çok başlılık ortadan kalkacak. Yetki karmaşası giderilecek.
Feoga Desteği
Türk çiftçisinin FEOGA kapsamında yararlanacağı en önemli mali destek aracı üretimden ve girdi kullanımından bağımsız, doğrudan çiftçi gelirini artırmaya yönelik doğrudan ürün destekleme mekanizmaları olacak. Tam üyelikte doğrudan destek tek bir merkeze bağlanacak, çiftçiler destekleri zamanında ve yeterli oranlarda alabilecekler.
Tam üyelikle Türk çiftçisi kırsal kalkınma politikalarından da faydalanabilecek. Yine FEOGA kapsamında bulumunda bir kırsal kalkınma politikası bulunmakta. Türkiye böylece kırsal alanları, sadece tarımla ilgili olan ve tarım nüfusunu barındıran alanlar olarak değil, sosyal ekonomik kültürel ve doğal kaynakları barındıran ekonomik bir bütün olarak kabul edilecek. Kırsal alandaki işletmeler modernleştirilecek, bölge insanlarına meslek eğitim olanakları sağlanacak, ulaşım, eğitim ve haberleşme gibi sistemler bölgelere getirilecek.
Tarımda Kadın
Tam üyelikten en fazla faydalanacak kesim ise, tarım sektöründe çoğu kayıtsız çalışan Türk kadını. Bilindiği gibi kırsal bölgelerimizde kadınların yüzde 83.4’ü tarım sektöründe ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyor.
Tam üyelikten sonra mülkiyet ve zilyetlik yoluyla tarım arazisine sahip olup, tarım işletmeciliği yapan kadınlar da sigortalı sayılacak ve analık sigortası kapsamına alınacak.
Bilindiği gibi Türkiye’de sigortalı kadın analık sigortası yardımlarından yararlanıyor. Sigortalı bir kadının bu olanaktan yararlanabilmesi için doğumdan önceki bir yıl içinde en az 90 günlük analık sigortası priminin işveren tarafından ödenmiş olması gerekiyor.
Bir De Tüketiciler
Türkiye 1995 yılında kabul edilen tüketicinin korunması hakkındaki kanunla AB müktesebatına yaklaştı. Ancak tam üyelik Türk tüketicisinin korunmasını daha etkin geliştirecek ve tüketici haklarını güçlendirecek.
Ayrıca 2002 yılında “Çerçeve Kanun” olarak adlandırılan “Ürünlere ilişkin teknik mevzuatın hazırlanmasına ve uygulanmasına dair kanun” kabul edildi. Satışa sunulan malların tüketici sağlık ve güvenliğine uygun olduğuna dair belgelendirme düzenini oluşturması için Türk Akreditasyon Kurumu kuruldu.
Devlet tekellerini rekabete açmayı hedefleyen AB, telekomünikasyonda sağlanan serbestleşmenin ardından, elektrik, doğalgaz ve posta hizmetlerinde serbestleşmeyi sağlamayı hedefliyor. Ticari ve sınai tüketiciler için doğal gaz ve elektrik piyasalarının 2004 yılına kadar serbestleşmesi kararlaştırıldı.
Türkiye’de sözü edilen serbestleşme henüz gerilerde olmakla birlikte kaçınılmaz görünüyor.
Tüketici haklarını savunan örgütler, AB’de tekellerin yıkılıp yerine rekabetçi bir ortam geldiğinde temel ihtiyaçlarımız sayılan sektörlerdeki hizmetin kamunun verdiği kalitede olamayacağı endişesi yaşadılar. Ancak AB’de bugüne kadar gelen uygulamalar endişelerin yersiz olduğunu gösteriyor.