AVA GİDİP AVLANMAK

“Avrupa için çok büyük, dünya için çok küçük” işte Almanya’nın tarifi. Tarif eden, gelmiş geçmiş en başarılı diplomatlardan biri olan ABD’nin efsane Dışişleri eski Bakanı Henry Kissinger. O günkü konjonktüre göre bu cümleyi kurduğunu biliyoruz. Bugüne tercüme etmek gerekirse kabuğuna sığmayan, Avrupa’yı yöneten güç! Başında bir kadının bulunmasını ise çok anlamlı buluyorum. Teknokrat bir kimlikten ve bilime dayalı bir akademik çalışmadan geliyor, sinirleri alınmış gibi duruyor, detaycı, az duygusal, mantıklı, temkinli, soğuk kanlı, çalışkan, halktan biri gibi.

Almanya ile değişik bir noktaya geliverdik. Akıllara ziyan bir şekilde attığımız adımlarla ve yaptığımız açıklamalarla onarılmaz yaralar bırakırken, iyi niyetli bir grup Avrupa Birliği’nden kopacağız telaşıyla Merkel’e “Türkiye’den vazgeçme” mesajları atarken…

Almanya önemli mi? Neden önemli? Kafa yormaya var mısınız?…

1999 yılında Doğu Batı Almanya’nın birleşmesiyle yaşanan dönüşüm Almanya’yı çok sarstı. Hatta bir zamanlar  bize reva görülen Avrupa’nın Hasta Adamı yakıştırmasıyla anıldı.

Çalıştı çabaladı Almanya küllerinden yeniden doğmayı başardı. Bugün, Kissenger’in dediği gibi Avrupa’ya sığamıyor. Dünya için çok küçük mü sorusuna ben temkinli yaklaşıyorum. Eminim Kissinger’in vermek istediği bir mesaja hizmet ediyordu söylem…

Almanya’da işsizlik OECD istatistiklerine göre %5.4. Genç işsizliği son 20 yılın en düşük seviyesinde. Avrupa’nın kreditörü olarak anılıyor.Diğer bir ifadeyle AB’yi ayakta tutan ekonomi. Sözü de bu nedenle diğerlerinden daha fazla geçiyor.

Almanya’yı yöneten Angela Merkelbalığa çıkıyor mu bilmiyorum ama 2 dönem üst üste  yönettiği Alman ekonomisi balık tutmasını iyi biliyor.

Almanya’yı yakın vadede bekleyen en önemli konu Eylül’de yapılacak seçimler. Merkel’in üçüncü kez başbakanlığı alacağına kesin gözüyle bakılıyor. En kötü senaryo Merkel’in büyük bir koalisyon hükümetinin başına geçmesi… Merkel’in borç içinde yüzen Avrupalı dostlarına bonkör davranmamasının nedenlerinden biri de bu! Örneğin Rumlara, “size balık yok, kendi balığınızı tutun” diyebiliyor.

Alman siyasi partileri içinde, Merkel’in başında olduğu Hristiyan Demokratlar Birliği en büyük siyasi parti. Destekçilerinin seçmen nüfusundaki oranı %40’larda. İkinci büyük parti ana muhalefet, Sosyal Demokratlar. Oyları %27’lerde. Özgür Demokratlar, Sol Parti, Yeşiller, Korsanlar, Alternatif Parti… ana akıma renk katan küçük unsurlar.

Almanya başkalarını sinir edecek kadar gücü nereden buluyor? Birkaç unsura dikkat çekmek istiyorum. Tabii ki daha fazlası daha derin analizi yapılmalı.

Almanya’nın bana kalırsa ders alınacak başarıları var.  Her şeyden önce bugünden yarına değil, bir iş yapıyorlarsa ülkenin genel menfaatleri için ve uzun vadeli düşünüyorlar.

Avrupa Şampiyonlar Ligi’ni ulusal kupaya çeviren bir ülkeden söz ediyoruz. Volkwagen, SAP gibi devlerin arakasına sığınmıyor… Esas güçlü olan Alman KOBİ’leri…  Zamanında üretim, disiplin, ödemelerde şeffaflık iş yapma prensiplerinden bir kaç tanesi.

Dostlar alışverişte görsün mantığı yok. İşte bir örneksize:istihdam konusu. Bundan 10 yıl önce işsizlik ciddi boyutlara ulaşmışken, nasıl oluyor da başarı sağlanabiliyor?Şöyle; Eğitim sistemiyle her gün oynanmıyor. Eğitime ideolojik olarak bakılmıyor. İşsizleri, kamuya adam alarak, on binleri polis yaparak kağıt üzerindeki rakamları güzelleştirmiyorlar. Özellikle gençleri ilgilendiren köklü çözümler üzerinde çalışıyorlar. Formül sanayi-eğitim işbirliği… Bunun altındaki güçlü unsur, meslek okulları ve takiben kurumsallaştırılmış staj politikası. Bir ülkenin kalkınması için daha önemli bir başlık düşünemiyorum… Gençlik, meslek ve deneyim!

Başka ne dikkatimi çekiyor? Tasarruf! Almanlar diğer Avrupa ülkelerinden daha yüksek oranda tasarruf ediyorlar. Tabii şunu dile getirebilirsiniz, Almanya yaşlanan ve buna bağlı olarak harcaması düşen bir ülke… Bu nedenle  kenara para koyan bir halktan söz ediyoruz.

Tasarruf bizim kanımızda dolaşmayan bir virüs. Sabahları kenara ne kadar koyarım diye değil, bugün ne alsam hangi AVM’ye dalsam diye uyanıyoruz. Kredi kartı borçlarımız kazancımızın üzerinde. Neden dakikada bir ev satılıyor İstanbul’da? Tasarruf kültürü kolay kazanılmıyor.

Başkaca  dikkatimi çeken unsur ise… Almanya Avrupa’daki en zengin ülke olsada bireylerin zenginliği Avrupa ortalamasından düşük. Almanlar birey olarak İtalyan ve İspanyollardan daha fakir. Bakın şu Allah’ın işine! İtalyan ve İspanyol ekonomisinin krizden çıkabilmesinin garantörü, Yunanistan’ın kreditörü Almanya! İtalya’da devlet iflas ediyor bireyler hala zengin. Bir İtalya’nın Alman’dan daha zengin olduğunu anlayabilmek zor.

Bu bir paradoks ise biraz kafa yormak gerek, değil mi…

Ava gidip avlanmak an meselesi olabilir. Bir bakmışsınız siz balık tutuyorsunuz.

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir