Türkiye’deki ücretlerin mevcut koşullarda çok iyi olduğunu savunan ve buna örnek olarak İngiltere’de aylık ücret bağlanma oranının 1.25, Türkiye’de ise 3 olduğunu örnek gösteren Hazineden Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, geçtiğimiz günlerde şunları söyledi: “Şimdi bu oranı 2’ye indiriyoruz, buna rağmen bir sürü gürültü. Diyorlar ki ücretler çok düşük. Türkiye’de ortalama ücreti alın, kişi başına milli gelire bölün. OECD ülkeleri ile karşılaştırdığınızda, ücrette en yüksek ülkelerden bir tanesiyiz. Yani yorganına göre imkanlar, aslında son derece iyi.”
Hükümetin ikinci icraat döneminde şimşekleri üzerine çekme görevi anlaşılan kabinenin ve siyasetin yeni ismi Mehmet Şimşek’te. Şimşek uluslararası para piyasalarından paraşütle Türkiye’ye indi. Her ne kadar fakir ve çok çocuklu bir Anadolu ailesinin ferdi olarak gözlerini dünyaya açsa da, İngilizcesi Türkçesi’nden, rakamlarla diyaloğu sokakla ilişkisinden daha iyi. Cebinde İngiliz pasaportu olunca ister istemez Türkiye’yi bu ülkeyle kıyaslıyor. Birbiri ardına yaptığı açıklamalara şaşırmamak mümkün değil.
Gelelim karşılaştırıldığımız İngiltere’ye. Bu ülkede asgari ücret, saat başı 5.52 Sterlin. IMF’nin “World Economic Outlook 2007” raporuna göre kişi başına gelir 39,213 Dolarla 12. sırada. Türkiye kişi başına 5,408 Dolar gelirle 67. sırada. Kişi başına satın alma gücü paritesine İngiltere 35,486 Dolarla 13, Türkiye 9,240 Dolarla 70. sırada. Günde 2 Doların altında kazanan insanların oranı Türkiye’de yüzde 18,7, İngiltere’de günde 11 Doların altında kazananların oranı yüzde 15,7. İngiltere’de uzun dönem işsizlik oranı yüzde 1,2. genel işsizlik oranı ise yüzde 5.3.
Öncelikle İK gazetesinin ruhuna uygun olması, ardından hazineden sorumlu bir bakandan beklentillerin temelinde çalışma ekonomisi bulunması nedeniyle istihdam verilerine vurgu yapmak doğru olacaktır. Türkiye’de genel ve resmi işsizlik oranı yüzde 9,2. Erkeklerde yüzde 10,3, kadınlarda yüzde 18,7. Erkeklerde işgücüne katılma oranı yüzde 72,9, kadınlarda yüzde 26,1. Nüfusumuzun yüzde 54’ü istihdam edilemiyor.
Ulusal rekabet gücünün en önemli özelliği olsa olsa istihdam edilenlerin eğitimi olur. İstihdam edilenlerin yüzde 61,1’i lise altı eğitimli. Genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 19,2. Artma eğiliminde. 5-14 yaş grubunda ve temel eğitim çağında olan nüfusun 2000’den 2010’a kadar yüzde 6 düzeyinde artması, daha sonra sıfıra yaklaşması bekleniyor. 20-24 yaş arası nüfusun 2020 yılında düşmeye başlayacağı öngörülüyor.
Sokak, “vur vur inlesin…” diye bağırmaya başladı. Grev tehditleri yeniden karşımızda. “İyi” olan ücretlerinden şikayet eden çalışanlar birer birer iş bırakıyor. Zaten nüfusunun küçük bir bölümü çalışan Türkiye, bir de eylem yaparsa ne olur bilinmiyor. Bilinebilen, ölçülebilenlerden yola çıkalım. En somut örnek olan Telekom grevinin 45 günlük faturasının 100 milyon YTL’nin üzerinde olduğu söyleniyor. Grev süresince sabotaj olduğu belirtilen 200 olay olmuş, 237 bin telefon abonesi etkilenmiş. Grev boyunca ADSL hatlarında 53 bin arıza meydana gelmiş. Özet şu, çalışan Türkiye iletişim kuramadığı için iş yapamamış. İş kaybının faturasını bilmiyoruz. 100 milyon YTL fiber optik kablodaki hasar.
Ücretler tabii ki imkanlarla sınırlı olacak. Herkes ayağını yorganına göre uzatacak. Ama bu yorgana bu maaş demek doğru mu? Ücreti, yanında da yorganı tartışmak gerek. Bakan anımsar mı acaba… Yün yorganlar her yıl havalandırılır, attırılır, güneşe çıkırılır, yeni yüzler dikilir. Çocuklarınkine ilaveler yapılır, büyütülür. Türkiye’nin bu gelişmişlik seviyesiyle İngiltere ölçeğinde ücret ödemesi beklenemez. Ama Türkiye’nin IMF’ye hoş görünmek için kağıt üzerindeki rakamları cilalamak adına adım atmaktan, insan kaynağını cilalamaya geçmesi şart. Türkiyenin yeni yıldaki en büyük sıkıntısı insan kaynağı. Nüfusunun yarısından daha azı çalışan, çoğu oturan; çalışanları mutsuz ve çoğunluğu niteliksiz işgücünden oluşan ülkenin ücretini gelişmiş bir ülkeyle kıyaslamadan önce, bakanlarımızın ülkenin şartlarına çözüm üreten mesajlar vermesi gerekir.