Memleket mutlu insanlarla dolu. Benim onlardan neyim eksik. Benim itirazım, insanların bana, ben mutsuzmuşum gibi bakmaları. Hatta nedense bana, mutluluklarını kanıtlamak istemeleri.
Karar verdim, göğsüme kocaman bir pankart asacağım. Üzerine de “Ben mutluyum” diye yazacağım. Hatta ben “Çok ama çokkkk mutluyum” diye de yazabilirim. Olmazsa arkama da bir başka pankart asmayı planlıyorum, ona da “Gelecekten umutluyum” yazacağım. Böylece 360 derecelik bir açıyı kapsayabilir ve ele güne, ne dediğimi ne hissettiğimi daha iyi anlatabilirim.
Memleket mutlu insanlarla dolu. Benim onlardan neyim eksik. Daya mikrofonu sor bakalım karşına ilk çıkana, “Mutlu musun?”; “Mutluyum” diyor.
Nasılsınız?
“İyiyim teşekkür ederim, siz nasılsınız” demek gibi bir şey olsa gerek…
Benim diğerlerinden neyim eksik.
Herkes mutlu, ben niye mutsuz olayım.
Mutluyum, mutlusun, mutluyuz…
Olmayanlar da mutlaka mutlu olmalı.
İşin garibi, insanların mutlu olmasında değil. İsteyen istediği kadar mutlu olsun. Ben karışmam, karışana da kızarım.
Benim itirazım, bu kadar mutluluk varken, insanların bana, ben mutsuzmuşum gibi bakmaları. Hatta nedense bana, mutluluklarını kanıtlamak istemeleri. Mutluysan mutlusun… Ne yapayım yani!
Bahar Geldi Sarhoşuz
Bahar geldi, konuşma yaptığım konferans, yönettiğim panellerin sayısı arttı ve çeşitlendi. Bahar ayları üniversite gençliği için uyanma ayıdır. Üniversite yönetimi hazır çocuklar uyanıyor, kafalarına vuralım vurabildiğimiz kadar diye düşünür, sürü sepet konuşma konferans yapılmasına izin verirler.
Ama bir tek onlar değil coşan. Toplumun her kesimi bahar aylarında uyanır. Sivil toplum kuruluşları, özel sektörde ve hatta kamuda kurum ve kuruluşlar baharda canlanır. Geçtiğimiz hafta Türk Silahlı Kuvvetleri’nin değişik bölümlerinde ve sivil toplum kuruluşlarında da konuşmalar yaptım.
Anlayacağınız, düğmeye basıyorsunuz ben konuşuyorum. Konular çeşitli. Kimi istihdam, kimi kalite, kimi iletişim, kimi kadınlar… Hepsi büyük büyük konular.
Neyse, söylemek istediğim bu değil aslında.
Nereye gitsem ve konuşsam, ‘Neden bu kadar karamsarsınız” diye soruyorlar…
Ne zaman ağzımı açsam, “Ama daha iyiyiz” diyorlar.
Sonunda geçen gün, “Siz böyle diyorsunuz ama yapılan bir araştırmaya göre herkes mutlu” diyen de çıktı.
Ben de karar verdim, bu hafta mutluluğu yazacağım.
Memlekette mutlu olmayanı dövecekler.
Mutluluk Muhabbeti
Ben yazılarımda ne yazıyorsam ya da yazılarımı nasıl yazıyorsam, konuşmalarımı da o şekilde yapıyorum. Dolayısıyla, rakamlardan yararlanmayı ve fikirlerimi belli gerçeklere oturtmaya bayılıyorum.
Bu gerçekler de, ne yazık ki, her zaman güllük gülistanlık bir fotoğraf çıkartmıyor.
İşin komiği kadınların dövüldüğünü söyleyince, erkekler daha fazla mutsuz oluyor. Gençlerin işsiz olduğunu söylediğinizde de işveren grubu…
Ama şunu anladım ki, kimse ülkedeki eksikliklerden söz edilmesinden hoşlanmıyor. Umutlu olmak ve geleceğe umutla bakabilmek için bugünü iyi bilmek gerekiyor.
Nedir bu mutluluk muhabbeti? İnanın ben de tam çözemedim. Ama geçtiğimiz hafta, yapılan bir araştırmanın sonuçları “güm” diye gündeme düştü. Kimi güldü, kimi düşündü.
Halkın yüzde 30′u yoksul ama yüzde 60′ı mutlu…
İnanmıyorsunuz ama doğru. Türkiye halkının dörtte biri yoksulluk sınırının altında yaşıyor ama olsun… Nüfusun yüzde 60’a yakın bir bölümü “”mutlu”” olduğunu iddia ediyor.
Hem Ağlarım Hem Giderim
İnsanlar benim ortaya koyup mutsuz umutsuz damgasını yediğim şartları yaratıyor ya da tam içinde yaşıyorlar, ama sorulduğunda “mutluyuz, huzurluyuz ve umutluyuz” diyorlar.
Ben de kalkmış, “Hayır, bu adamların mutlu olmaları mümkün değil…” ya da ”Bu insanların mutlu
olması için gerekenler…” diye başlayan cümleler kuruyorum…
Şimdi bu resme bakınca, bana mı inanacaksınız onlara mı?
Bir tarafta, genel resim içinde bir eli yağda bir eli balda duran bir kadın; “Aman dikkat tehlike var, böyle olmaz, şöyle yapılmalı, sorunlar büyük” diyor.
Öte tarafta, söylediğim ve söyleyemediğim, görebildiğim ve göremediğim türlü sorun ve zorluk içinde yaşayıp, mutlu musun diye sorduklarında “evet” çığlıkları atanlar var.
Birimizden biri yanlış.
Ben yanlışım herhalde…
Ama ne olur, siz de şu aşağıdaki araştırma ve gözlemleri okuyun olmaz mı?
Olur ya, aranızdan konuyu çözmüş olanlar çıkar. Çıkarsa lütfen görüşlerini paylaşsın. Biliyorum ben ve benim gibilerin sayıları az, ama yalnız değiliz. Bize anlatın lütfen.
Mutluluğun Resmini Yapabilir misiniz
Sanırım sonunda mutluluğun resmini çizmeyi bir tek Türk halkı başardı:
Bunun adına ne demeli bilmiyorum.
Azla yetinmek desek, değil…
Gözü tokluk desek, değil…
Müthiş bir zenginlik desek, değil…
Ermek diyebilir miyiz? Sanmam·Dört dörtlüğüz diye övünebilir miyiz? Git Allah aşkına.
Gerçekten büyük mutluluk desek hiç değil…
Fakat düşünecek olursak, bizim kültürümüze aykırı olmadığını görürüz. Örneğin eskiler gelin olan kızlar için hem ağlarım hem giderim demişler. Mutluluk içinde mutsuzluk… Mutsuzken mutluluk…
Buldum! “Acılar içinde mutluluk”.
Kadın, Erkek Hep Mutlu
DİE’nin 2003 yılına ilişkin ‘Yaşam Memnuniyeti Araştırması’nda birbiriyle çelişen sonuçlar elde edilmiş. Çalışan, çalışmayan, evli-bekar, kadın ve erkek bireylerle yapılan araştırmadaki çarpıcı sonuçlara bakın, bakalım siz bu araştırmanın neresinde yer alıyorsunuz:
- Nüfusun yüzde 46.6’sının mutlu, yüzde 12’si “”çok mutlu””. Nüfusun yüzde 33.2’si mutluluk düzeyini “”orta”” olarak ifade ediyor, yüzde 5.6’sı mutsuz, yüzde 1.7’si ise çok mutsuz olduğunu söylüyor.
- Kadınlarda, yüzde 61’e ulaşan “mutlu” ve “çok mutlu” bireylerin oranı; erkeklerde, yüzde 58.1 düzeyinde.
Evli Bekar Yine Mutlu
- Evli kadınların yüzde 65.9’u, bekarların yüzde 46.1’i; evli erkeklerin yüzde 62’si, bekar erkeklerin yüzde 46.6’sı mutlu.
- Evlilerde mutluluk kaynağı olarak eşini görenlerin oranı, çocuklara göre daha yüksek.
- Evli olmayanlarda mutluluk kaynağı olarak anne-babayı görenler en büyük grup.
- Evlilerin yüzde 60.3’ünün evlilikten memnun, yüzde 29.9′unun ise çok memnun.
- Evlilikten memnun olanların oranı kadınlarda yüzde 58.5, erkeklerde yüzde 62.
Kazanamıyor ama Mutlu
- Orta yaş grubunda ve sosyal güvenlik kapsamındakilerde mutluluk oranı daha yüksek.
- İşinden memnun olanların oranı yüzde 36, çok memnunların oranı yüzde 9.1, memnuniyetinin orta derecede olduğunu bildirenler yüzde 34.8.
- Yüzde 13.5′lik kesim işinden memnun değil, yüzde 6.8′lik kesim ise hiç memnun değil.
- Kazancından memnun olanların oranı yüzde 16.7. Yüzde 39.3’lük kesim orta, yüzde 2.3’lük bir kesim de üst düzeyde memnuniyet ifade ediyor, yüzde 25.8’lik bir kesim kazancından memnun olmadığını söylüyor. Nüfusun yüzde 15.9′u ise kazancından “”hiç”” memnun olmadığını belirtiyor.
- Yevmiyelilerde mutluluk oranı yüzde 11.5’le en düşük düzeyde. Kendi hesabına çalışanlarda mutluluk yüzdesi 14.5, ücretlilerde yüzde 21.1, işverenlerde yüzde 43.6’ya ulaşıyor.
Sosyal Güvenlik Yok, Mutlu
- Sosyal güvenlik kurumlarının verdiği hizmetlerden memnun ya da çok memnun olanların oranı yüzde 40′a yaklaşıyor.
- SSK’da yüzde 31.1 olan memnuniyet oranı, Bağ-Kur’da yüzde 50.5′e, Emekli Sandığı’nda yüzde 57.2′ye yükseliyor.
- Genel olarak sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranı yüzde 35.8, çok memnunların oranı yüzde 3.7.
- Memnuniyet oranı SSK hastanelerinde yüzde 30.5, sağlık ocaklarında yüzde 39.4, devlet hastanelerinde yüzde 41, özel muayenehanede yüzde 46.7, üniversite hastanelerinde yüzde 46.8, özel hastanelerde yüzde 49.3.
Beni Yalnız Bırakmayın
Size mutlu olmanız için daha fazla fırsat yaratmak istedim. Eğer aranızda mutluluğunun farkında olmayan varsa, daha gür “ben mutluyum” diye bağırsın istedim. Ve yemedim, içmedim aşağıdaki araştırmaları derledim. Ne olur ne olmaz, belki siz de mutlular saflarına geçersiniz, sonra ben buralarda tek başıma kalmayayım.
Yoksulluk Sınırının Altında
DİE’nin 9 bin 600 haneyi kapsayan 2002 yılı hane halkı tüketim ve gelir anketine göre oluşturulan yoksulluk profili araştırmasında, nüfusun yüzde 27’sini oluşturan 18 milyon 441 bin kişi, (dört kişilik aile bazında) aylık 310 milyon lira düzeyinin altında yaşıyor. Yoksulluk sınırının altındaki bu kesim içinde yer alan 926 bin kişinin aylık hane halkı gelirinin ise 133 milyon liradan da az. Buna göre yaklaşık bir milyona yakın kişi açlık sınırının altında. Söz konusu kesim nüfusun yüzde 1.4’ü..
İçimizden Biri
Geçtiğimiz hafta yazıma gelen, sizlerin okuyamadığı yorumlardan yalnızca biri. İlginizi çekebilir:
“Daha önce yıllarca aynı kurumsal yerde çalışan ben, bir yıl içinde tam 5 kez iş değiştirdim. İşe ihtiyacım vardı ve bulabildiğim her işe girdim, ancak çok kalitesiz işler buluyorum, yani iş denirse. Ne sosyal sigortası ne de aybaşında alınması gereken maaşı garanti. Hepsinden öte kendinizi çalıştığınız yere ait hissedemiyorsunuz motivasyonunuz da düşüyor. Her gün atılacağım korkusu yaşıyorsunuz. Üstelik bu işleri internetin saygın kariyer sitelerinden bulmuştum. Çoğunda da seviyesiz ve bir şekilde yönetici yapılmış ancak vizyonu ve iletişimi sıfır olan alaylı takımı kaba erkekler iş başında. Bir iki ay çalıştırıp, hiçbir şekilde resmi giriş yapmayıp, sonra kapıdan köpek gibi aşağılayarak kovan maaşınızı da ya vermeyen ya da gündelik hesabına göre hesaplayan şirketler. Bazılarında kadın yöneticiler var ağızlarına bir parmak bal sürülmüş, resmen kullanılan, fakat farkında olmayan ya da sindirilmiş, sadece diğer kadın işgücünü kendisine rakip bilen kadınlar ve bu şekilde tek tabanca gibi gözükerek o kurumda tutunmaya çalışan, sadece kadın işgücüyle mücadele eden kadınlar. Şikayet etsem adalete güvenim yok çünkü uzun sürecek ve benim sinirlerim bozulacak. Kadın haklarını savunan bir sivil toplum örgütüne kaydolmak istedim. Ancak dünya kadınlar günü hariç hiçbir gün kendilerine ulaşamadım. Gönüllü olarak çalışmak istedim hiçbirinde mücadele ile ilgili bir girişim yok. Orada bile aralarına almadılar. Çok mağdurum. Mutlu ve özgüveni tam bir insan iken, şu an kendime güvenim hiç kalmadı. İnsanlara iki ayda bir işten çıktım demekten bıktım. 31 yaşındayım ve gelecekten umudu kestim.”
En Yüksek Vergiyi Biz Veriyoruz
Türkiye; birçok ülkenin muafiyet uyguladığı evli, eşi çalışmayan, çocuklu çalışanlar bazında yapılan karşılaştırmada, OECD ülkeleri arasında, ücretlerdeki vergi yükü en yüksek ülke. OECD’nin üye ülkelerde ücretler üzerindeki vergi yüklerine ilişkin 2003 yılı raporuna göre, Türkiye’de ücretler üzerinden ödenen gelir vergisi ve sosyal güvenlik primlerinin toplam işçilik maliyeti içindeki payı 2003 yılında ortalama yüzde 42.1 düzeyinde gerçekleşti.
En Sevilen Diziler Acıların Kadını
TV ekranlarının gündüz kuşağı kadınlara sesleniyor. Bu kuşakta sabahın erken saatlerinden akşama kadar Türk filmi, yerli dizi, pembe dizi ve şarkılı-türkülü, bol göbekli eğlence programları izleniyor. Medya Takip Merkezi (MTM) Aralık ayında yaptığı medya araştırmasında; kimi zaman ağlatan, kimi zaman da eğlendiren kadın programlarının iletişim ve pazarlamadaki etkisini incelemiş. Buna göre, severek ve ilgiyle izlenilen “kadınlara yönelik programlar”, yalnızca kadınların değil, reklam verenlerin ve televizyonların vazgeçemediği programların başında geliyor.
Temizlik malzemeleri, küçük ev aletleri, kozmetik, banka, dayanıklı tüketim malları ve gıda gibi sektörlerden çeşitli markalar, pazarlamada en büyük hedef kitleyi oluşturan kadınlara en kısa yoldan ulaşmak için kadın programlarını kullanıyorlar.
Bol acılı, çok ağlamalı, ağlarken güldürmeli bu programlar reklam rekorları kırıyor.
Milli Gelir Artmış ama Ne Kadar
Devlet İstatistik Enstitüsü’nün (DİE) verilerine göre geçen yıl kişi başına milli gelir cari fiyatlarla 5 milyar 44 milyon 135 bin 199 lira oldu. Kişi başına milli gelirde cari fiyatlarla TL bazında yüzde 27.7’lik artış yaşandı. Bunun Türkiye tarihinde yıllar itibariyle en yüksek kişi başına milli gelir düzeyi olduğu belirlendi. Kişi başına milli gelirde bundan önceki en yüksek düzey 3 bin 171 dolarla 1998 yılında yaşanmıştı.
Büyüme Artmış ama Diğerlerinde Daha Fazla
Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE), Türkiye’nin Gayri Safi Milli Hasılası’nın (GSMH) 2003 yılında yüzde 5.9 oranında büyüdüğünü açıkladı. Geçen yılın son çeyreğinde ise büyüme hızı yüzde 7.2 olarak gerçekleşti. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’daki (GSYİH) artış ise 2003 yılının tamamında yüzde 5.8, son çeyrekte ise yüzde 6.1 olarak hesaplandı.
Çocuklarımız İşsiz
Ekonomik ve Sosyal Konsey’e bağlı İstihdam ve Çalışma Hayatı Kurulu tarafından hazırlanan rapora göre, Türkiye’de her 3 eğitimli gençten biri işsiz. Genel işsizlerin yüzde 49’u ilkokul ve altında eğitim gören kişilerden oluşuyor. Kadın işsizlik oranı, erkek işsizlik oranından 1.5 kat fazla. Türkiye’de 25-54 yaş grubundaki kadınların yüzde 67’si işgücüne dahil değil. Lise ve üniversite mezunu gençlerin işsizlik oranı her geçen gün artıyor. Deneyimli ve nitelikli beyaz yakalı kesimde de işsizlikte artış sürüyor, genelde işsizlerin büyük bölümü eğitimsiz kişilerden oluşuyor.
Kayıt Dışı Çok Fazla
Türkiye’de her 10 işçiden 4′ü kayıt dışı istihdam ediliyor. SSK’ya kayıtlı işçi sayısı 5 milyon 300 bin. 3 milyon 400 bin dolayında kayıt dışı işçi bulunduğu hesaplanmaktadır. Bunun yanı sıra önemli sayıda yabancı kaçak işçi faaliyet gösteriyor. Kayıt dışı ekonomiyi ve kayıt dışı istihdamı bu ölçülere getiren önemli bir neden, vergi ve SSK prim tabanının çok dar olması ve bu kesime getirilen yükümlülüklerde aşırı artışlar gerçekleştikçe tabanın daha da daralması.
Mutlu Olmak İstiyorum
Biliyorum, mutluluk içimizde. Mutlu olmak, ancak onu hak edenler için geçerli olabilir. Mutlu bir ortamda mutsuz da olabilir, hiçbir şeyiniz yokken mutluluk da duyabilirsiniz.
Mutluluğun resmini yapabiliriz.
Ama…
Ama mutlu olmak demek, gerçek dışı yaşamak anlamına gelmemeli.
Mutlu olmak demek, gerçekleri inkar etmek olmamalı.
Mutlu olmak demek, bir tek benim mutluluğum diye algılanmamalı.
Ne yapalım bu da böyle, diyerek mutlu olmak ve bununla yetinmek bize yetmemeli. Mutluluğu artıracak adımlar atılabilmeli.
Mutlu musun diye mikrofonu ya da teybi ağzına dayadıklarında, neden, hangi anlamda, nasıl diye soru sorabilmeli, yanıtını doğru verebilmeli.
Mutluyum, bunları yazabiliyorum
Mutluyum başkalarının mutsuzluğunu dile getirebiliyorum
Mutluyum, çünkü gerçekleri görerek mutlu olup olmamaya karar verebiliyorum.
En büyük mutluluk karar verebilmek.
Ben mutluyum.
En mutlu günler sizin olsun.
25