Tarih, parlamenter sistemi terk ettiğimiz 24 Haziran 2018 Genel Seçimi’ni her detayıyla enine boyuna yazacak. Bugün aceleyle ve özensiz yazılan her şeyden farklı olacağından kuşkum yok. Örneğin seçimin kazananı ve kaybedenini Spor Toto misali puanlamanın çıpası olmadığı için izi kalmaz herhalde. Çıpadan kastım şu; “neye göre” dediğinizde yanıt “bana göre” oluyor. Subjektif değerler bence-sence tonunda çarpışıyor. Bu analizlere vesile olup platform yaratan iletişim çalışmalarından tarihe ne kalacak derseniz… akordu bozuk orkestra görüntüsü derim. İletişim dünyasının performansı evlere şenlikti, eminim sizin ekleyecekleriniz de olacaktır, kısa analizimi paylaşmak isterim;
Performansı vasattan da vasattı. Kendi derdiyle meşgul izlenimi verdi. Araştırmacı gazetecilik örneğine rastlamadık. Tarihe iz düşecek habercilik yapan bir medya kurumu olmadı. Geleneksel medya temsil ettiği kampın propaganda aracı olmayı tercih etti. Gazetelerin isim bantlarını kapasanız aynı tarafta olanları birbirinden ayırmak mümkün olamadı.
Ajanslar
Kayıt cihazı iletişimi diye bir konsept olsa ajansların tekniğini özetlemeye yeter. İzlemek ve kaydetmekle yetindiler. Servis edileceği soru işaretli çalışma yapmanın faydasız olduğu deneyimle sabit olduğundan, özel haberciliğe teşebbüs etmek anlamsız görülmüş olmalı.
Televizyon
Tüm kanalların, yurttan sesler korosu misali otururken bile hazır ol pozisyonundan çıkmayan, yan yana sıralanmış televizyoncular karşısında oturan tek kişi görüntüsü unutulmayacak. Siyasiler seslerini duyurmak pahasına sorguya çekilmeyi seve seve kabul ettiler. Haber yerine seçim bildirgeleri deşifre edildi. Televizyonlar habercilikte iflas etmiş olsalar da hala en önemli iletişim aracı olarak kabul görüyorlar. Türk halkı günde 5-6 saatlik performansıyla dünya üzerinde en fazla televizyon seyredenler arasında. Yazıktır bu mecrayı özgün bir sistemle kullanan olmadı.
Radyo
Bu medya neden bu kadar talihsiz anlamak mümkün değil. En etkili araçlardan biri olması gerekirken kendisini yalnızca değişik müziklerin servis edildiği kanal olarak konumlayan radyolar, insan kaynakları sorunları nedeniyle habercilik yapmayı unutmuş görünüyor. Bu mecra teknolojiden yararlanarak kutunun dışına çıkmayı beceremedi.
Sosyal medya
Sosyal medya kural tanımadan ilerleyen, çoğu zaman kontrol dışı hareket eden, disiplinden uzak, virüs misali yayılma özelliği olan bir alan. Yaygın olduğu için etki alanının çok geniş olduğu varsayımıyla hareket edilen bir dünya. Seçim haberlerinin, en fazla yer aldığı mecra oldu. Herkes kendi okuduklarına bakarak etki tahmini yaptığı için, her pencereden farklı bir resim sergiledi. Performansı hayal kırıklığı diye tanımlanabilir. Çığırtkanlığı yüksek, etkisi düşük bir alan. Ciddi analizlere muhtaç diyebilirim.
Yüz yüze iletişim
Büyük küçük tüm miting alanları olarak düşünmek gerekiyor. Yığınlara hitap eden siyasiler bu seçimde küçük semt mitinglerine de ağırlık verdiler ki, çıkan sonuçlara bakıldığında büyükçe gövde gösterisinden daha etkin olduklarını söylemeli. Diğer yandan farklı hedef kitlelerin meydanları doldurma motivasyonunun farklı nedenleri olduğunu gördük. Kimi bunu bir maddi kazanç olarak değerlendirirken, kimileri de bir sosyalleşme aracı olarak koştu. Yüz yüze iletişimle teknoloji ve dijital pazarlama metotları bir türlü evlendirilemedi. Kalabalıklar göz doldursa da meydanlar sandıkta bekleneni vermedi.
Uzmanlar
Ülkemizde uzman-danışman-koç-bilen sayısı, bilmeyen ve uzman olmayandan daha fazla. Eğitimdeki performansımız ortadayken uzman enflasyonu inanılır gibi değil. Uzman yorumcu ve konuşmacılar kendilerine pazarlama ve kazanç mecrası yaratma arayışıyla yayınlarını ekonomik kaygı ve siyasi baskıyla yapan kurumların yayın formülü oldu. Uzmanlar resmi olmayan iletişim sözcüleri olarak hareket etti.
Gazeteciler
Taraf tutan gazetecilikle iletişim tarihine yerimizi altın harflerle yazdırdık. Profesyonel gazetecilerden daha ekonomik olan ve kendisini göstermek kaygısıyla her mecraya yetişen iletişimci olmayan gazeteciler, doğaldır ki haber yerine şahsi yorum yaptılar. İnandırıcılıktan uzaktılar.
Vatandaş gazeteciliği
Tek kelimeyle “patladı” denebilir. Dünyanın en tehlikeli iletişimi. Çığ gibi büyüyor. Donanımı bir akıllı telefondan ibaret olan vatandaş, gördüğünü duyduğunu aktarmaya bayılıyor. Aktardığı bilgi ondan ona değişip yine kendisine döndü, yılmadı yine haber yaptı: kısır döngü. Vatandaşın hobisi olan iletişim fiyasko ya da iletişim faciasıyla son buldu.
Sözcü iletişimi
Siyasi partilerin en büyük eksiği sözcü iletişimi. Sözcüler iletişim eğitimleri almadıkları için iletişim kazalarının bini bir para kıvamında. Yaptıkları gaflar ve çıkardıkları krizler yüzünden, liderler sözcülüğü tekellerine aldılar, sürecin sonunda aynı mimik, ses tonu, söylem ve çıkışlarla görüntüsü yorgun liderler sahneleri doldurdu. Bireysel motivasyona ve yaşa bağlı performansların başarısı sınırlı kaldı.
Müzikle iletişim
Bu yılın en iyi iletişim performansı niteliğindeydi. Rap’den türküye, klip eşliğinde ortaya konan çalışmalara… siyasi partiler yeterince inanmadıkları için etkin kullanmadılar. Son anda, onların da oyu lazım mantığıyla “bizim çocuklar yapmış bir şeyler” diyerek ortaya çıkan çalışmalar mitinglerden daha etkili olabilirdi. Ahh bir de bu işi bilimsel yapmış olsalardı…
Düşünce kuruluşları
Demokratik toplumlarda önemli işlevi olan bu kurumlar düşünmeyi başka bir zamana bıraktıkları için yazık ki, etkili değiller. Düşünce kurumlarının belli bir ideoloji ve görüşe sahip olmaları işin doğası olsa da, abartılı taraf tutma eğilimleri nedeniyle inandırıcı değiller, temel görevleri olan bilgi üretmekte de eksikler. İletişim açısından kayıp olduğu düşünülebilir.
Akademi
Akademi var mı diye sormak geliyor insanın içinden. Korku içinde olmayı konfor içinde olmakla karıştıran kurumlar olarak tarihe geçtiler. Kendilerini siyasete angaje olmanın dışında tarafsız akademik çalışmalarda pozisyonlandıramadıkları için, yerlerini kıymeti kendinden menkul uzmanlara bırakmakla varlıklarını noktaladılar.
Siyaset iletişimi uzmanları
Bu alanda çalışma yapan ehliyet sahibi az sayıda uzman var. Kimi küskün, kimi geçmişte yanlış anlaşıldığı için tövbeli, az sayıda bir grup olabildiğince çabalıyor. Seçimden seçime anımsandıkları ve yaptıkları iş tanımlı olamadığı için iletişim çalışmaları kesik kesik oluyor. Diğer yandan siyaset iletişimi uzmanlarını adeta bir sözcü gibi konumlandırıyoruz, oysa gerçek sözcülerin iletişimlerini yönetmeleri gerekiyor.
Siyasilerin performansı
İletişim becerilerinin doğuştan olduğu varsayımıyla hareket ediyor, geliştirmenin zaaf olduğunu düşünüyorlar. Hemen hepsinin ses, nefes, beden dili eğitimleri kadar, dinleme, öfke kontrolü, dil bilgisi eğitimine ihtiyacı var. Metin yazarlarının iletişim çalışmalarının kalbi olduğunu düşünmekle hata ettikleri ortada. Her işin uzmanı geniş bir orkestraya ihtiyaç duyuyorlar. İletişimlerindeki tekrarları, hedef kitle ayrıştırması yapmadan konuşmalarını, zamansız ve hazırlıksız olmalarına bağlıyorum.
Öncesi sırası ve sonrası
Seçim iletişiminde en büyük yanlış zamanlamada. Baskın seçimin baskın olmadığını biliyoruz. Tuhaftır iktidar da dahil olmak üzere geç kalınmış bir çalışma görüntüsü verdi siyasi partiler. Önceden çalışmanın pahalı ve gereksiz olduğu düşünüldüğü için organizasyona abanırız. İyi niyetle de olsa hataların ucu kaçar. Peki ya sonrası. Sonrası yok. Olan oldu diye işi sermek ve zaman zaman kavgaya tutuşmak ata sporumuz.
Formül ne diyecek olursanız, hedef kitleye göre ayrıştırılmış, zaman ayarlı, küçük özgün parçalara ayrılmış, samimi olduğu kadar fonksiyonel, bilgi verdiği için güven de veren, ölçümlenerek revize edilen içerik üretimi ve yönetimi. Hiç kolay değil. Tarihe geçecek önemli ders; içeriksiz iletişim olmuyor.