Geçenlerde bir araştırmayı incelerken dikkatimi çeken detayı sizinle paylaşmak istedim. Konu kadın olunca küçük adımlar nasıl büyük sıçramaya neden olabiliyor göreceksiniz… Türkiye’de kadın ve onu sarmalayan toplumsal alanlarda büyük çalışma olduğu söylenemez. Bu, var olan çalışmaları görmezden geleceğimiz anlamına gelemez. En ufak iyileşmeyi alkışlıyorum! Ama özellikle herkesin gözüne sokmak istediğim gerçek şu; Türkiye’de kalkınmanın lokomotifi kadınlar. Hafızanızı bir miktar zorlayın.
2002 yılında Medeni Kanun’da yapılan bir değişiklikle, kadınların yasal evlenme yaşı 15’ten 17’ye çıkarıldı. Türkiye’de 20-45 yaş aralığındaki kadınların yüzde 17’si, 16 yaşından önce evlendiğini belirtiyor. Henüz 17 yaşını doldurmadan bir çocuk sahibi olanların oranı yüzde 13. 2013 Türkiye’sinde genç çiftlere verilen evlilik desteklerinin okumayı mı evliliği mi özendireceği konusunda şüphelerim var.
Kadına ilişkin çalışmalarda en etkin adımlardan birinin 1997 yılında çıkarılan, 8 yıllık zorunlu eğitim yasası olduğunu görüyoruz. Sabancı Üniversitesi çatısı altında faaliyetlerini yürüten Eğitim Reformu Girişimi (ERG) yaptığı analizlerle ortaya somut iyileşmeler çıktığını gösteriyor. ERG çalışması 8 yıllık zorunlu eğitim yasasını merkeze almış ve zorunlu eğitim faaliyetinin kadınlarda eğitim / doğurganlık / çocuk sağlığı / kadın gücü üzerindeki etkisini ortaya çıkarmış.
Okuyan kadınla okumayan bir olur mu? 8 yıllık zorunlu eğitimin devreye girmesinin üzerinden 7 yıl geçti. Bu sürede 80 bin yeni derslik ve 103 bin yeni öğretmen devreye sokuldu. Yasayla birlikte kadınların 8 yıllık eğitim sürelerini tamamlama oranları yüzde 10 oranında arttı. ERG araştırmasına bakılacak olursa, “yüzde 10” artış hayatın çeşitli alanlarına doğrudan yansıdı.
Ağızdan çıktığı şekliyle alt tarafı “yüzde 10” mucizevi bir artış gelmeyebilir. Ama bir dakika diyerek düşünecek olursak, “Yüzde 10” ne kadar etkili görmek ister misiniz:
1. Kadın başına hamilelik oranları yüzde 0,13’lük düşüş yarattı.
2. Kadın başına doğurganlıkta da yüzde 0,11’lik bir düşüş anlamına geliyor.
3. 2003 yılında “kararları erkek almalı” diyen kadınların oranı yüzde 50’nin üzerindeydi, araştırmalar kadınların yüzde 80’nin bu söyleme karşı olduğunu gösteriyor.
4. Annenin eğitim düzeyi arttıkça çocuk ölümleri azalıyor.
5. Zorunlu eğitim yasası sonrasında kadın aile planlaması konusunda daha bilinçli hareket ediyor. Planlama yapan kadın oranı da yüzde 10 artış gösterdi.
Görülen o ki, kadına bir adım atın, o size 10 adım atıyor. Çabuk kavrıyor, hızla adapte oluyor, çalışıyor, yılmıyor…
Kadınla ilgili tek bir sorum var, samimiyetle yanıt istiyorum: Kadının hayata katılmasını istiyor muyuz? Gerisi gerçekten boş.