Bir avuç dolar için

Dilin kemiği olsaydı… neler olurdu dersiniz?

Dilin kemiği olsaydı, namaz kılmayanlar hayvan olmazdı. (detaylar için bkz. genel medya) Aslında hayvan dediğiniz insanın yanında zararsız, masum ve sevecen… Olsak, hiç zararı yok! Ama adettendir, şu dünyadan hayvan olmadan gelip geçmeyi başarmak gerek.

Dilin kemiği olsaydı eğer, füzeler Kilis’e düşerken vali; “… havada mı kalacaklar, yerçekimi var, Süpermen değilim, roketleri havada yakalayamam” demeyecekti. Haksız değildi aslında, durmuyor havada bu alet.

Dilin kemiği olsaydı, ana muhalefet partisi lideri teröristi hastanede ya da hapishanede ziyaret ettiğini söylemeyecekti. Bırakın hastaneyi, bu teröristler, afiyetteyken İmralı’da, Pensilvanya’da ya da dağlarda ziyaret edilmiyorlar sanki… Dilin kemiği olsaydı, kime, nerede, ne kadar söyleyeceğini bilecekti.

Dilin kemiği olsaydı, coşan bir bürokrat, yurttaşa “gavat” deyip sonra “pardon dilim sürçtü “kavas” diyecektim” demeyecekti. Madem dedi arkasında duracak ya da türdeş/benzeş bir şey uyduracaktı. Dilinde sert doku bulunmadığından halkın aklına hakaret etti!

Bütün bunlar bir avuç röportaj için. Bir avuç PR.

Dilin bekçisi

Dil ustası gazeteci Hakkı Devrim** vefat etti. Güzel Türkçemizin bekçisiydi. Ben ustayla Hürriyet binasında ofis paylaştım, yanyana çalıştım.  Rutinimiz, konuşurken dikkat, yazarken itina olurdu… Dilin bekçisi sağlığında yalnızca dil bilgisi hatalarına değil, iletişimde içerik kaymalarına işaret ederdi.

Aslına bakacak olursanız, hataların birçoğunda dil bilgisi tolere edilebilecek düzeyde, sorun gaflarda… Dil kullanımı teknik bilgiden oluşmuyor. Fazlası var: dünya üzerinde  tahribat gücü en yüksek silah da dil; bulunmuş en etkin tedavi yöntemi de dil.

Safları sıklaştırmak için iletişim

Bizim coğrafyamızda siyaset, bilmece bildirmece, ABD Başkanlık yarışları da adeta dil üzerinde kaydırmaca… Emlak milyarderi olduğu varsayılan Donald Trump, dili silah olarak kullandıkça taraftarının gözünde başarı hanesine bir çentik atıyor. Meksika sınırına duvar örmeyi öneren Trump, Orlando katliamından sonra “radikal islam” diyerek müslümanları hedef göstermekten çekinmedi. Demokratların adayı Hillary Clinton ise inandırıcılığı tartışılsa da kapsayıcı, olumlu ve yapıcı gidiyor. İşin ilginç yanı, ABD teyakkuzda, görevde olmasına karşın ABD Başkanı bile açıkca Trump’a cephe aldı.

Tirajın kadar konuş

Dili iyi kullanmak, vaktiyle yığınları harekete geçirmeye yetiyordu. Artık iyi bir dil kadar sesinizi duyuracak araçlara ihtiyacınız var.

Geçtiğimiz hafta medya takipçilerini derinden sarsan bir tartışma vardı; Tirajın kaç? Çok sattığı sanılan gazetelerin tirajları yerlerde sürünüyor, havuz gazetelerinin toplam tirajları 100 bini bulmuyor. Gazetelerin satış rakamlarının bayi karşılıkları gözükmüyor. Türkiye’de 4 milyona gerilediği sanılan gazete tirajları, meğer çok çok daha gerilerdeymiş.

Bu iş matematik işi…

ABD Başkanlık seçimleri başından bu yana iletişim ve dil anlamında önemli ipuçları ve öğreti sergiliyor. Düşünce kuruluşu Brookings yarışa giren 5 Başkan adayının (Hillary Clinton, Bernie Sanders, Ted Cruz, John Kasich ve Donald Trump) Facebook sayfalarında tartıştığı konuların içeriklerini inceledi. Brookings model bir algoritma uygulamış. Anlaşılıyor ki, partiler adayların konularından kullanacakları mecraya, tonlarına kadar her konuda dinamik strateji kurgulamışlar.

Cumhuriyetçi adaylar 4 ana konu grubuna odaklanmış: 1) İran meselesi, IŞİD, silah kontrolü 2) Planlı Ebeveynlik 3) Göçmenlik ve Obama-care 4) Vergi ve federal harcamalar.

Demokratlar ise şu 4 gruba: 1) Kadın hakları ve eğitim 2) Wall Street ve orta sınıf 3) İklim değişimi ve gelir eşitsizliği 4) Sağlık hizmetleri ve sosyal güvenlik.

Artık iki aday var, Clinton ve Trump. Bundan sonrası yüksek matematik. 

Avrupa’da lider yok

Avrupa’dan bir örnek vereyim dedim, doğru dürüst veri yok… Akla gelen bir lider de yok ya… En gençlerinden biri olan İtalyan Başbakanı Matteo Renzi’yi seçtim. Acaba seçmene nasıl ulaşıyor merak ettim. Facebook ve Twitter analizine göre takipçilerinin %75’i erkek, %25’i kadın. Yurt dışı takipçisi az. 2015’te Facebook’ta haftalık ortalama paylaşım sayısı 5,3. Twitter’da haftalık paylaşılan tweet sayısı ortalama 11,2. Paylaştığı konular ve paylaşım stili, dinamik ve ilk-ağızdan yaklaşım sergiliyor. Düzensiz aralıklarla paylaşım yapıyor, halkın hassas olduğu konularda temas kurduğunda etkileşimi artıyor. Facebook sayfasında çok sayıda resim, resmi sayfasında ise bolca yazı var. Twitter’da aktif sayılır. Bu mecrada  “sıcak gündem” paylaşımı yapıyor. Renzi ve diğer Avrupalıların neden iz bırakmadıklarını anlıyoruz. Ne yalan söyleyeyim hiç heyecanlanmadım. 

Amaç satış

Bu işi en iyi yapanlar ticari markalar. Geçen gün elime bir haber geçti, iki kez okudum. Reebok, fitness eğitmenlerini onurlandırmaya karar vermiş şu anafikirde pazarlama dili kullanmış: “…Onlar birer kahraman, bizden önce gördüler, en büyük sermayemiz vücutlarımızı taçlandırıyorlar…” Ne büyük laflar değil mi?… Olay özetle, dünyanın en büyük spor malzemeleri üreticilerinden Reebok firmasının, ürünlerini daha çok satabilmek için iletişim elçisi yaratma operasyonu. Marka 2016 yılı boyunca sürecek, popüler aktivitelerin de bulunduğu, 15 değişik spor disiplini üzerinden ilerleyecek Reebok sosyal medya üzerinden her gün onlarca milyon kişiye ulaşıyor. Amaç birkaç on milyon daha çekmek.

Muhtarların gücü

Siz mahallenizin muhtarını tanımıyor olabilirsiniz, kırsalda halkın tanıdığı yegane otorite muhtarlar… Beştepe, manzaraya bakıp gazetelerden çoktan vazgeçmiş anlaşılan. Sosyal mecradan vazgeçtiğini söyleyemeyiz ama ulaşmak istediği kitlenin ne kadarında bilgisayar ve veya akıllı iletişim araçları var? Televizyon deseniz aşk, intikam, komedi, yarışma programlarından habere yer kalmıyor, yer olsa da seçki size uymayabiliyor.

Muhtarlar iletişimin “yüz yüze” gücü! Cumhurbaşkanı bir yılda 72 ilden 7 bin 482 köy ve mahalle muhtarını en fazla 400’lük gruplarda topladı konuştu. Toplam 42 bin 518 köy ve mahalle muhtarı bulunuyor.  Tamamının Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni görmesi 6-7 yıl sürer deniyor. Cumhurbaşkanı, muhtarlara demokrasi, terör, Kürt sorunu, Bayırbucak Türkmenleri, seçimlerin yenilenmesi, başkanlık sistemi, bürokratik oligarşi, anayasa gibi konular anlatıyor. Muhtarlar yüksek lisansı geçtim, doktora programındalar. Stratejinin bana göre adı; “kızım sana söylüyorum gelinim sen anla”. Cumhurbaşkanı’nın ifadesiyle; tanımı net: “… Mümkün olsa da 79 milyon insanımızın tamamıyla her gün yüz yüze, birebir temas kurabilsek, konuşabilsek, dertleşebilsek ama sizler onların zaten vekilisiniz. Dolayısıyla sizlerle buluşmak, sizlerle bir araya gelmek 79 milyonla buluşmaktır…”

Cumhurbaşkanı’nın iletişim stratejisi incelenmeye değer. Pek çok konuda olduğu gibi bunda da farklı. Küçük gruplar, etkin ve sürekli iletişim. Külliye’nin tek konuk grubu muhtarlar değildi. Kaymakamlar da geldi gitti. Sigara paketini Cumhurbaşkanı’na kaptırıp sigara bırakanlar da (250’den fazla). Kadın rektörler de konuk oldu… Pazarlama iletişimcileri  BtoB/ BtoC kavramlarını bir kere daha gözden geçirse fena olmaz.

Beyaz Saray’la yarış

Biz mi Beyaz Saray’dan kopya çekiyoruz, Beyaz Saray mı bizden, belli değil. ABD Başkanı Barack Obama, futbolda Kadınlar Dünya Kupası Şampiyonu olan takımı Beyaz Saray’da ağırladı. Sıradan vatandaş, 106 yaşındaki Virginia McLaurin 2014’te Obama’ya mektup yazmış, 2016’da Barack ve Michele Obama ile Beyaz Saray’da bir araya geldi. Mutluluktan dans ettiği videoları var. Danny Abell  adındaki sıradan bir öğretmen de Beyaz Saray’ın konuğuydu. Sınıfında kimin öğretmen olmak istediğini sormuş, kimse el kaldırmamış. Abell çok üzülmüş. Endişelerini mektupta dile getirmiş, davet alıp Başkan’la buluştu. Obama sanatçıya da kapılarını açıyor. Nicki Minaj, Pusha T, Rick Ross, Busta Rhymes, Common, J. Cole, Alicia Keys  Beyaz Saray’a bu yıl çaya gidenlerden bazıları…

Ulaşmak istenen kitlelere bir demeçle, bir röportajla ulaşma devri kapandı. Strateji, bir avuç seçmene, bir avuç müşteriye ulaşmak. Hangi yöntem daha etkiliyse, boşluk bırakmadan, hep ileri. Bir avuç hesabı yap, safları sıklaştır. Tempo!

* Bir Avuç Dolar başrolünü Clint Eastwood’un oynadığı, yönetmenliğini Sergio Leone’nun yaptığı 1964 yapımı spagetti western tarzı film. Birkaç Dolar İçin (1965) ve İyi, Kötü ve Çirkin (1966) filmlerinin takip ettiği, kısaca Dolar Üçlemesi olarak bilinen serinin ilk filmi.

**Hakkı Devrim gazeteciliğe, 1952’de Son Saat’te başladı. Tercüman, Havadis, Yeni Sabah, Ege Ekspres ve Tasvir, Yeni Sabah gazetelerinde çalıştı. Meydan Larousse Genel Yayın Müdürlüğü yaptı. AD Kitapçılık’ta Genel Yayın Yönetmeni olarak çalıştı Posta’da, Radikal’de köşe yazdı. CNN Türk’te “Hakkıyla Sohbet” ve “Günbegün” adıyla sohbet programları yaptı. Okan Bayülgen’in programında (2005-2011) daimi konuk oldu.

12

 

 

Adaylara göre konu dağılımı

Her bir konu şeridinin üstündeki numaralar o konu hakkındaki paylaşımların toplam sayısı. Adaylar şeridindeki sayılar, o adayın toplam paylaşım sayısını belirtiyor.

 

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir