Bir Varmış Bir Yokmuş

Closeup of the brush painting in oil colours - craftsmanship

İnsanların fizyolojik ömürleri sonlu, fikir ömürleri sonsuza kadar. Dokunamayacak olsam da hep “varmış” kalabilmenin ekonomisine değinmek istiyorum.

Fikirlerine sıklıkla başvurduğum, bilgisinden sınırsız yararlandığım, kızı olduğum için kendimi şanslı saydığım, şans faktörünün de bir sonu olduğunu idrak ettiğim bir fikir önderinin göçü, basit yalın önemli kavramları anımsattı.

Değer ile Eder

Kişisel tercihlere, toplumsal normlara ve kültürel faktörlere bağlı olarak farklılık gösteren “değer” bunlardan ilki. Değer, bir şeyin sahip olduğu önem, yarar, anlam veya paha biçilebilirlik düzeyi olarak tanımlanabilir. Ölçülebilir veya sağlık, ahlak, özgürlük, para, zaman ve bilgi gibi soyut bir iz sürebilir.

Kişisel hedefler, toplumsal normlar ve kültürel etkenlerle belirlenebilen “eder” ise diğer kavram. Bir nesnenin, bir davranışın veya bir özelliğin sahip olduğu değeri, önemi veya paha biçilirliği ifade eder.

Bir şeyin “ederi” ya da “değeri” olması, onun başkaları tarafından takdir edilmesini, önemsenmesini veya arzu edilmesini sağlar.

İnsanın benzersizliği, duygusal zenginlikleri ve soyut özellikleri kişinin değerini bulmayı zorlaştırıyor. Kişinin değerini “ekonomik” olarak ortaya koymak günümüzde en yaygın yaklaşım olabilir, ama ne zenginler gördük değersiz ne çulsuzlar gördük değerliydi… değil mi?

İnsan ederi ölçülür mü?

Ölçmeyi zorlaştıran kriterler arasında özsaygı, başarı, yetenekler gibi bireyin toplum içindeki statüsü, rolü, sosyal becerileri ve katkıları dikkat çekiyor.

“Kıymet” takıldığım bir başka kavram…  bir şeyin veya bir kişinin sahip olduğu değeri, önemi ifade eden bu kelime, dilimizde değeri yüksek, değerli olan anlamında kullanılıyor. Kıymet, somut ve maddi nesnelerden, soyut kavramlara ve insanlara kadar farklı alanlarda kullanılabiliyor. Aynı nesne, fikir veya insan, farklı insanlar veya toplumlar tarafından farklı kıymetlere sahip olarak algılanabiliyor. Kıymet, kişisel tercihlere, kültürel normlara, zaman ve mekâna göre değişebiliyor. Bir insanın kıymeti, onun sadakati, anlayışı ve desteği ile ölçülebilir. Bir fikrin kıymeti, topluma veya bilime olan katkısı ve yararıyla değerlendirilebilir.

Kıymet, eder mi yoksa değer mi?

Değer kavramının ekonomideki açıklaması bir malın veya hizmetin piyasada ne kadar talep görüp arzu edildiğini, nihai tüketici tarafından ödemeye istekli oldukları fiyatı ifade eder. Ekonomide değer, ürün veya hizmetin fiyatını belirleyen önemli bir faktör. Değer, talep ve arz dengesi ile belirleniyor. Bu bakış açısıyla “kıymetli” bir insanın değeri taleple açıklanabilir mi?

Birey sadece ekonomik bir nesne midir? Kıymeti talebe bağlıysa neden şu aralar çok talep görenlere saygı ve sevgi duymuyoruz?

Kıymetli bir insanın değeri, kişisel nitelikleri, yetenekleri, etkisi, başarıları, insanlara ve topluma katkıları, sosyal ilişkileri, empati, adalet ve hoşgörü gibi etik değerleri, ahlaki yönleri ve toplumda kabul gören diğer değerlerle şekillenip, ailesi, arkadaşları, toplumu ve diğer insanlarla olan etkileşimleriyle ilişkilendiriliyorsa… Değeri yüksek bireylerin ederi neden paralel olarak artmaz?

Kitaplar ne yazar yazdıkları yanlış mı?

Ekonomide, insanlar, ekonomik faaliyetlerin temel aktörleri olarak kabul edilir. İnsanlar, mal ve hizmetleri üreten, tüketen, çalışan, girişimci olarak hareket eden ve kaynakları yöneten varlıklardır. Ekonomi, insanların ihtiyaçlarını karşılamak için kullandıkları sınırlı kaynakların etkin bir şekilde kullanılması ve yönetilmesiyle ilgilenir.

Nerede hata yapıyoruz?

Geldik “milli servet” kavramına…  bir ülkenin sahip olduğu tüm ekonomik varlıkları ve kaynakları kapsar. Ükenin toprakları, binaları, fabrikaları, tesisleri, makineleri, araçları, doğal kaynakları, insan sermayesi, teknolojisi, finansal varlıkları, kamu ve özel sektörün sahip olduğu varlıkları, tüketim malları ve diğer ekonomik kaynakları içerir. Aynı zamanda ülkenin bilgi birikimi, teknolojisi, eğitim seviyesi, sosyal sermayesi ve diğer değerleri de içerir, ülkenin ekonomik performansını değerlendirmede ve ülkenin ekonomik büyüklüğünü, refahını ve kalkınma düzeyini belirlemede önemli bir göstergedir.

Ulusal gelir belirli bir zaman diliminde üretilen toplam mal ve hizmetlerin parasal değerini ifade ederken, milli servet ülkenin sahip olduğu tüm varlıkların toplam değerini yansıtır. Milli servet içinde insanın yeri, bir ülkenin milli servetinin en değerli ve önemli bileşenlerindendir. “İnsan sermayesi”, bir ülkenin ekonomik potansiyelini ve rekabet gücünü belirleyen önemli faktördür. Geliri yaratan unsur insan sermayesidir.

Cemil Özer, ömrünün büyük bölümünü asker olarak geçirdi. 1957’de Harbiye’den topçu subayı olarak mezun oldu. Harp Akademileri’nde aldığı eğitim sonucunda kurmay subaylığa yükseldi. ABD Komuta ve Kurmay Koleji ile Roma, NATO Savunma Koleji’nde eğitim gördü. Kara Harp Akademisi’nde öğretim üyeliği yaptı. Kariyerinin önemli bir bölümünü yurt içi ve yurt dışında NATO karargahlarında hizmet ederek geçirdi. Yurdun değişik coğrafyalarında görev aldı. 1990’da Tümgeneral rütbesiyle TSK’dan emekli oldu.

Sivil yaşamında, “Ülkeye hizmete nasıl devam edebilirim?” arayışına girdi toplumsal fayda tabanlı aktif faaliyetlere katıldı. Güncel, ekonomi ve siyasi gelişmelerin analizini yaptığı yazılar yazdı, canlı televizyon programı hazırladı sundu. Marmara ve Yeditepe Üniversiteleri’nde, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Dersleri verdi. Sosyal antropoloji dalında doktora çalışması yaptı. Toplumu ve dinamiklerini daha iyi anlamanın yollarını bulmaya çalıştı. Değer, eder, kıymet, milli servet, inanç, birey, insan sermayesi ile gençlik ve gelecek kavramları üzerine kafa yordu.

Güle güle demek çok zor, fikirlerin sonsuz olabilme gücü rahatlatıyor. İnsan değerine saygı, eder kavramına şekil, kıymete iadeyi itibar sağlamak üzere yola devam edeceğiz… durmak yok.

 

 

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir