Hiç bir şey biriktirmiyoruz… Anı biriktirmiyoruz, arkadaş biriktirmiyoruz, para biriktirmiyoruz, içerik biriktirmiyoruz. Kitap biriktirmiyoruz. Sevgi biriktirmiyoruz. Güven biriktirmiyoruz.
Harcıyoruz! İlişki harcıyoruz, arkadaş harcıyoruz, günü harcıyoruz. Dünyanın en hovarda milletiyiz.
“Neden biriktirmiyoruz?” sorusunun tek bir cevabı yok. İnancım şu ki, yoksun olduklarımızdan bir tanesini biriktirebilseydik, biriktirmesini öğrenebilseydik, biriktirmenin önemini anlasaydık, belki öbürlerini de biriktirebilirdik… Nasıl başlayacağımızı bilsek!
Biriktiremediklerimizden, “tasarruf” maddesine konsantre olmak istiyorum. Neden para biriktiremiyoruz, neden cep delik cepken delik. Neden kevgir gibiyiz, gelen gidiyor.
ING Bank, faaliyet alanında tasarruf araştırması yapmış. Bu araştırmadan bana göre beklediklerinden daha fazlası, diğer bir ifadeyle hayatı neden biriktiremememizin cevabı çıkmış:
Birinci sırada “ekonomik kötüleşme” (%35), ikinci sırada “siyasi belirsizlik” (%31), üçte “gerilimin artması” (%39), dördüncü sırada “küresel gelişmeler” (%22) ve son sırada “ekonomik iyileşme” (%19) yer alıyor.
“Neden para biriktirmiyorsun?” diye sormuşlar, yarımız (yüzde 53) “gelir seviyem yetmiyor” diyor. Yetse, tasarruf yapacak mı, kuşkuluyum. Bulduğu ilk parayla telefon alan, araba ya da ev alan bir halkız biz! Borç yiğidin kamçısıdır diye büyütülen nesiller, bir de çevredeki istikrarsızlık eklenince niye biriktirsin. Neden para biriktirmiyorsun sorusun ikinci yanıtı; “borcum var” (%21), anlamlı üçüncü yanıt; “işsizim”(%8).
Biriktirme ve yoksunluk gerçeği iletişime nasıl etki ediyor dersiniz. Biriktirmeyince kıymetliniz olmuyor. Kıymetliniz olmazsa, kaybetmekten korkacağınız bir şey bulunmuyor. Kaybetmekten korkmadığınızda, elinize dilinize hakim olmak için hiçbir gerekçeniz bulunmuyor. Memlekette neden herkes asıp kesiyor, neden herkes birbirinin üzerine yürüyecekmiş gibi enerji patlaması yaşıyor?… Kaybedecek bir şeyi olmadığından, empatiye ve sempatiye ihtiyaç duymuyor da ondan! Kaybetmekten korkmazsa, neden diline hakim olmak için zahmet etsin, kırıp geçirmek daha kolay değil mi? Ülkemizde iletişimin taş devrinde seyretmesinin nedenlerinden biri de bu işte…
Cinsiyeti ve yaşı beraberinde demografik özellikleri ne olursa olsun, halkımızın en sevdiği tasarruf yöntemi altın, müthiş bir yatırım aracı! Yastık altı. Ne enteresan değil mi? Tasarruf yapmıyoruz, tasarruf yapanlar da muhafazakar davranış sergiliyor. Altın dönemsel olarak iyi bir yatırım aracı olsa da, büyüklerimizden yadigar! Buna karşılık altın, koşuların zorladığı bir yatırım aracı… En ufak bir istikrarsızlıkta, al git! Sakla kalsın gelir zamanı! Güven veriyor altın, onun için kabul gören bir yatırım aracı.
Mübadeleler görmüş, Suriye’den, Irak’tan, Filistin’den kaçanlara tanıklık etmiş, geçmişte zulümden kaçan Yahudilere kucak açmış, Bulgaristan’daki Türk azınlığa kapılarını açmış bir ülkede yaşıyoruz, her gün siyasi istikrarsızlığın içinde dolup dolup taşıyoruz. İnsanların bir gün ansızın evlerini, yurtlarını terk etmek zorunda kaldıklarını biliyoruz. Güvensizliğin ne demek olduğunu yaşayarak görüyoruz. Bu yüzden altını seviyoruz, onda huzur buluyoruz. Bu nedenle bankalar altınla yarışamıyor, ne yaparlarsa yapsınlar, yastık altından altın hesabına çekemiyor.
Son olarak gelin tasarrufla ilişkimize bakalım; Türkiye’de tasarruf oranı 2013 yılında GSYH’nın yüzde 12,6’sine kadar gerileyerek Cumhuriyet tarihinin en düşük seviyelerine ulaştı. ING Bank Türkiye’nin Tasarruf Eğilimleri araştırmasına göre; kentli nüfusun yüzde 85’nin tasarrufu bulunmuyor. Kenara bir şey koymamış yani. Günlük yaşıyor. Üstelik bu iyi halimiz, kentli nüfusun tasarruf oranı yüzde 15,1 ile son iki yılın en yüksek seviyesine ulaşmış. Övün övün bitmez!
Tasarrufu olmayıp da uzun dönemde tasarruf yapmayı planlayanların oranı yüzde 39. Çocuğu olup da tasarruf yapanların oranı yüzde 14, bu oran çocuksuz ailelerde yüzde 18’e kadar yükseliyor. Ne çelişki değil mi?… Çocuk için tasarruf yapmak gerek! Aklın yolu bir; tasarruf yapanların yüzde 52’si çocukları için tasarruf yapıyor.
Tasarruf yapan halkın yüzde 32’si geleceğe tasarruf yapıyor. Bir anlamda geleceği satın almak istiyorlar. Geleceği başını sokacak bir yerle özdeşleştirdiği için tasarruf yapanlar var. Tasarruf yapanlara sormuşlar; yüzde 11’i ev aldığı veya alacağı için tasarruf yaptığını ifade etmiş. Yatırım aracı olarak altını sırayla mevduat (%30), döviz (%25), gayrimenkul (%18), hisse senedi (%11), tahvil/bono (%8) takip ediyor. Halkın yarıdan fazlası, (% 67) ileride yapmayı planladığı yeni yatırımın gayrimenkul olduğunu ifade ediyor.
Bir gün umarım, duygularımıza ilişkin bir araştırmayla da karşılaşırız. Ne biriktirdiğimiz, neden biriktiremediğimize bakarız. Çünkü inancım o ki, biriktiren kültürlerde, yani tasarruf alışkanlığı olan toplumlarda demokrasi kök salıyor, iletişim daha rahat kuruluyor, geleceğe güvenle bakılıyor.