Bizim Türkiye, öbür Türkiye;
Nerede Türkiye?…
Okullar bu yıl da açıldı. Kağıt üzerinde çocuk var, okul var, öğretmen var. Fakat helvanın tadı yok. Bardağın dolu tarafı böyle. Boş olan da durum ne, kim bilir… Örneğin “çocuk var, okul yok, öğretmen var” ya da “okul var, çocuk var, öğretmen yok”, “Okul var, öğretmen var, çocuk yok”… Bildik manzaralar. Orası “Öbür Türkiye”.
Benim bugün size anlatacağım, bu satırları okuyanların Türkiye’si; şu “Bizim Türkiye”. Bardağın dolu tarafı da denebilir. Kana kana için.
“Bizim Türkiye”de gençlerinin yüzde 70’i hiç okumuyor. Bizim Türkiye’de düzenli kitap okuma alışkanlığı oranı, binde bir. Fakat Allah’a şükür, Öbür Türkiye ile Bizim Türkiye toplam nüfusunun yüzde 88’i okur-yazar. Fakat son on yılda (1995-2005) kitapçılar birer birer kapanıyor, kapanmayanlar kırtasiyeci oluyor. Raflarının yalnızca yüzde 15’i kültür kitabına ait.
Çocuk Vakfınca yapılan ”Türkiye’nin Okuma Alışkanlığı Karnesi” (2006) araştırmasında çarpıcı verilere rastladım. Temel ihtiyaç maddeleri sıralamasında kitap bizler için 235. sırada yer alıyor. Türk halkı kitap için yılda kişi başı 1 YTL dahi harcamıyor. Nüfusun yüzde 95’i televizyon seyrediyor, yüzde 5’i televizyon seyretmenin yanı sıra kitap okuyor. Türkiye’de haftalık televizyon seyretme süresi 20.2 saat. Televizyon, gazete okumayı yüzde 20; dergi ve kitap okumayı yüzde 22 azaltıyor.
Bizim Türkiye’de okullarda program dışı okuma etkinliği çok az, çocuk kitapları, gazete ve dergilerden yararlanma oranı çok düşük, öğrencilerin kütüphane alışkanlığı zayıf. Köy çocuklarının yüzde 60’ı ilköğretimde ders kitabı dışında kitap okumuyor.
Öğretmenler de genelde kitap okumuyor. Gazi Üniversitesi’nde görevli bin 915 öğretim üyesi arasında yapılan araştırma sonuçlarına göre yüzde 21.9’u akademik yayınlar dışında kitap okumuyor.
Evde de durum farklı değil. Türkiye’de anne-babaların dörtte biri çocukların okuma alışkanlığını geliştirmek için çaba harcıyor. Uluslararası ortalamada öğrencilerin evlerinde 25’ten fazla kitap bulunurken, Türkiye’de çocukların sadece yüzde 19’unun evinde 25’ten fazla kitabı bulunuyor. Türkiye’de üst gelir grubundakiler roman, alt gelir grubundakilerin evinde hikaye kitapları okunuyor.
İstanbul kültür başkentimiz. Eğitim durumu, Türkiye ortalamasının üstünde! Ama nasıl?… Türkiye genelinde 6 yaşın üstündeki nüfusun yüzde 20’sine yakını okuma yazma bilmiyor, bu sayı İstanbul’da yüzde 10. Türkiye genelinde yüksek okul bitirenler nüfusun yüzde 3’ünü oluşturuyor, İstanbul’da bu oran yüzde 5.5.
Türkiye’de nüfusun yüzde 40’ı hayatı boyunca kütüphaneye gitmemiş. Yüzde 31’i birkaç kez gitmiş. Kütüphaneye gidenlerin sadece yüzde 8’i kitap okumak amacıyla kapıdan içeri girmiş. Türkiye’de en çok basılan çocuk kitabı türü masal. En çok basılan beş kitap sırasıyla, Keloğlan, Nasrettin Hoca fıkraları, anonim Türk masalları, Dede Korkut Hikayeleri, Ömer Seyfettin hikayeleri…
Uzun lafın kısası Türkiye okumuyor. Peki kim okur?… Haklı olarak merak edebilirsiniz. Kendinizi ölçmek için de yardımcı olabilir. Bir yılda 21 ve daha fazla kitap okuyan kişiye “Çok okuyan”; bir yılda 6-20 kitap okuyan kişiye “Orta düzeyde okuyan”; bir yılda 1 ile 5 kitap okuma performansı gösterene “Az okuyan” deniyor.
Okumak neye yarar diye düşünebilirsiniz. Olur da birilerini okuma konusunda zehirlemek isterseniz şu verileri kullanabilirsiniz: Temel eğitim, bireyin verimliliğini yüzde 50 yükseltiyor. Okumak eğitimdeki verimliliği yüzde 30 oranında artırıyor. Eğitimin ekonomideki verimliliği artırma oranı yüzde 44.
Dünya Bankası’nın Türkiye’de eğitim araştırmasını bulduğumda anlam verememiştim şimdi anladım. Sanıyorum Dünya Bankası verdiği kredileri, açtığı imkanları iyi kullanıp kullanmadığımızı, doğru yerlere harcayıp harcamadığımızı görmek, hatta bu kriterleri sağlamak istiyor. Yatırımın geri dönüşünü diyebilir miyiz?… Baksanıza eğitim ekonomideki verimi yüzde 44 oranında artıyormuş.
Dünya Bankası Türkiye’yi araştırmış ve okul sisteminin çok az öğrenciyi iyi eğittiğini, çoğunu da bozduğunu gözlemleyip şaşırmış. Hala bardağın dolu tarafındayız. Bizim Türkiye’den söz ediyoruz. Eğitim alamayan çocukları okul yüzü görmeyenleri, öğretmenle uzaylı arasındaki farkı bilmeyenlerden söz etmiyorum. Öbür Türkiye’yi Allah’a havale ettik. Biz hala Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı müfredatı içinde bulunan öğrencilerimize bakıyoruz.
Dünya Bankası’nın raporundan seçtiğim tespitler şöyle: Türk eğitim sistemi uluslararası normlara uymuyor. Türkiye, okul öncesi eğitimde geride. 3-5 yaş grubunda okullaşma oranı Fransa’da yüzde 100, Türkiye’de yüzde 15. Türkiye’de orta öğretime erişim oranları AB’ye yaklaşamıyor. Türk okul sistemi, çok az öğrenciyi iyi eğitiyor. Öğrencilerin çoğunu başarısız kılıyor. Türkiye’de meslek liseleri, çalışma piyasası ile ilgili hedeflerini gerçekleştiremiyor. Türkiye’nin genel ortaöğretim okulları da eğitim hedeflerine ulaşmada başarılı değil.
Okut, öğret ve nihayet yurda yararlı bir adam et.
Yeni eğitim öğretim yılı hepimize hayırlı olsun.