Bizimkisi Bir İletişim Hikâyesi: Siyah Beyaz, Film Gibi Biraz

İletişim stratejilerinden, “storytelling – mythmaking – narration” üretmek gelmiş geçmiş en kritik halkla ilişkiler yöntemleri arasında.  Kurumlar, devletler, uluslararası organizasyonlar hatta bireyler yeri geldikçe bu yönteme başvuruyor. En basit şekliyle hikâye yazmak denebilir. Bu yöntem, hikâye edilecek olayın nasıl olduğunu ya da neden olduğunu bir kenara bırakarak, olayı olması gerektiği şekilde aktarır, böylece olay, hatırlanması istendiği gibi senaryo edilmiş olur.

Hikâye çoğu zaman ısmarlama üretiliyor… “Sipariş Ver” butonuna basmanız yeter! Yönteme bağlı olarak birden fazla hikâye ya da versiyon üretebilir, kahraman/lar yaratılabilir, buradan itibar elde edilebilir veya itibarsızlaştırma söz konusu olabilir… Kimi durumlarda hikâye, olayların ateşini düşürmek için  kullanılabilir ya da geçmiş olaylar yeniden pişirilip, alevlendirilir…

Çoğu zaman toplumsal huzur için bunların yapıldığı ifade edilir, amacın kamuoyu üzerinde algı kurgulamak olduğu bilinir: destek kazanmak, güven sağlamak, güç göstermek, korkutmak diye sıralanabilir…

Çevremdeki olayları bir film izler gibi seyre daldım gidiyorum. Eskiden sinemaya gitmek keyif verirdi, artık vermiyor. Pat uçak düşüyor, savaşa giriyoruz! Pat bomba patlıyor yüzlerce insan ölüyor… Niye sinemaya gideyim? Oscar’lık yapımlar bile, hayal gücü, prodüksiyon, kurgu, aktör ve aktris olmak üzere gerçek olayların rengini yakalayamaz oldu.

Gerçek olayların sinematografik uyarlamalarına gelince, işte size pişirilip tekrar gündeme gelen bir örnek: Usama bin Ladin öyküsü.. Bir olay, 3 film bir arada; “direklerarası” mübarek.

Başkan’dan Hikâye 

Olay duyurusunu ABD Başkanı Barack Obama, gece yarısına doğru ulusa sesleniş konuşmasıyla yaptı: “İyi akşamlar. Amerikan halkına ve dünyaya, binlerce masum insan, kadın ve çocuğun öldürülmesinden sorumlu olan El-Kaide lideri terörist Usame bin Ladin’in, ABD tarafından düzenlenen bir harekat sonucu öldürüldüğünü bildiririm.”

Otorite’den Hikâye 

Biraz renk, biraz detay, azıcık da ipucu katmak anlamına geliyor: “Pakistan’ın Abbottabad şehrindeki bir komplekste kaldığı tespit edilen El-Kaide lideri Usame bin Ladin’in ölümü, 2 Mayıs 2011 günü yerel saatle 1:00’den sonra, CIA tarafından gizli olarak yürütülen ve Amerika Birleşik Devletleri Deniz Özel Harp Geliştirme Grubu’na (DEVGRU) bağlı Navy SEALs adını taşıyan Amerikan özel kuvvetleri ile 160. Özel Harekât Havacılık Alayı (Hava İndirme) birimleri tarafından düzenlenen “Neptün Mızrağı” kod adını taşıyan harekât kapsamında gerçekleştirildi. Baskını, Afganistan’dan kalkan iki hayalet helikopterin taşıdığı 23 harekâtçı düzenledi.”

Bol Soslu Açıklamalar

Olayın şoku yaşanırken ama akıllar yerindeyken yapılır. Bu olayda olduğu gibi; helikopterlerle bölgeyi terk eden harekâtçıların, Ladin’in cesedini, İslami cenaze ritüellerine uyuyarak, 24 saat içerisinde Umman Denizi’ne bıraktıkları açıklandı. Açıklamanın bu bölümü çoklarına inandırıcı gelmedi,  tam anlaşılmadı, mantığı zayıf kaldı… Hikâyenin yumuşak karnı da bu; bilginin doğru olup olmadığına ilişkin kamuoyu kuşkuları dinmedi.

Özel Servis 

El Kaide’ye yakın web siteleri, bin Ladin’in öldürüldüğünü doğruladı. Harekâtta öldürülen kişinin bin Ladin olduğuna ilişkin fotoğraf ve DNA testi gibi çeşitli kanıtlar olduğu belirtildi… Söz konusu belgeler yayımlanmadı. Bu durum, hikâye içinde hikâyenin gelişebilmesine uygun verimli bir ortam yarattı. Kuşkular, komplo teorileri ortaya atılan anlık yorumların daha sonra yorum sahiplerini bile inandıracak küçük hikâyelerin oluşmasına neden oldu.

Hikayeyi Bir de Uzman’dan Dinleyelim

Ulusal güvenlik ve istihbarat analisti Raelynn Hillhouse, istihbarat yetkililerinden aldığı verilere dayandığını iddia ederek, bin Ladin’in yerinin kurye üzerinden tespit edilmediğini bir üst düzey Pakistanlı istihbarat yetkilisinin bin Ladin’in konumunu 25 milyon USD ödül karşılığında CIA’ye bildirdiğini anlattı. Analist, bin Ladin’in Servislerarası İstihbarat (ISI) tarafından yakalandığını, Abbottabad’daki evde tutulduğunu, Suudi Arabistan ve Pakistan’ın desteklerini açıkladı.Araştırmacı’nın Hikâyesi Seymour Hersh, London Review of Books’da yayımlanan makalesinde, kurye bağlantısını reddetti Pakistanlı üst düzey istihbaratçı ve ödülü doğruladı. Bin Ladin’in eşleri ve çocuklarıyla 2001-2006 arasında Hindukuş Dağları’nda saklandığını ISI’nin, Ladin’i yerel kabilelere para yedirerek yakaladığını, Abbottabad’da ev hapsinde tuttuğunu ifade etti. Pakistan ve Suudi Arabistan bağlantılarını teyit etti.

Dış Güçlerden Hikâye

Alman gazetesi Bild am Sonntag’da yayımlanan, Alman istihbarat servisi Bundesnachrichtendienst’in (BND) bilgisine dayanan haber Hersh’in hikâyesini destekledi. Bin Ladin, Pakistan’ın bilgisi dâhilinde Pakistan’da yaşadı. Alman istihbaratı bin Ladin’in Pakistan’da olduğunu CIA’ye bildirdi. CIA, Pakistanlı bir kurye aracılığıyla bin Ladin’in kaldığı evi tespit etti.

Zero Dark Thirty

Resmi hikâyeye dayandığını iddia eden en önemli çıktı ise ‘Zero Dark Thirty’ filmi. Filmde bin Ladin’in adamlarından biri, işkence altında, CIA’in kurye ağına girdi. CIA kuryeyi bin Ladin’i Pakistan’ın Abbottabad kasabasında bulana kadar takip etti. Sahte çocuk felci aşısıyla, bin Ladin’in DNA’sına ulaşıldı. Beyaz Saray ordudan izin almadan, deniz komandolarını Pakistan’a gönderip, bin Ladin’i ele geçirdi. İki helikopter çarpışsa da, baskın planında önemli bir değişikliğe yol açmadı. Bin Ladin çatışmada öldürüldü. Cesedi önce Afganistan’a, oradan da denize atılacağı Carl Vinson gemisine getirildi. ABD hükümeti bu hikâyedeki “işkence” unsurundan hoşlanmadı ve hikâyeyi reddetti.

Yerelden Hikâye 

Pakistanlı gazeteci Amir Mir’in hikâyesine göre, 2010 yılında ISI’dan gelen bin Ladin bilgisini, halen ABD’de yaşayan Tuğgeneral Osman Halid CIA’in Pakistan’daki bölge şefine sattı. ABD, Pakistan ordusuna yardımı kesmekle tehdit etti. Pakistan teklifi, Bin Ladin’i teslim edilmesinden bir hafta sonra, İHA saldırısında öldürüldüğü açıklanması şartıyla kabul etti. Amerikan helikopterlerinin Afganistan’a inmesi, Pakistan’la anlaşmanın bozulduğunu gösterdiği için bin Ladin öldürüldü, aslında sağ olarak ele geçirilmesi muhtemeldi.

Hikâye Makinası

“Storytelling Machine” diyorlar buna. Verilen ufak tefek bilgilerle kendiliğinden hikayeler yazılıyor, her adımda hikayeler hem siyasi açıklamalarla hem de fonlarla destekleniyor. Rating motivasyonu ‘hikâye makinalarını’ teşvik etti diyelim… Hikâyeler çeşitlendi, operasyon, başarı, intikam motifleri farklı yönleriyle işlendikçe işlendi…

Final

Bir terörist doğdu, bir terörist öldü… Güven’e sabotaj yapıldı, korkular kapı dışarı bırakıldı… Operasyon yapıldı, iyiler kötüleri yendi, güven tesis edildi… Film iyi gişe yaptı, kitap en çok satanlar arasına girdi, hikâyeleri çok kişi konuştu… Koskoca bir endüstri yaratıldı. Her zaman aşk hikâyesi olmasa da, siyah beyaz bir film işte bu da… Daha seyredecek çok film var.  Etrafınıza iyi bakın, hikâyesini sonra okuyacaksınız. Nasılsa, her şey iletişim, her şey iletişim için.

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir