Konumuz Hindistan. Nüfusu, etnik ve sosyal yapısı, eğitimi, ekonomisiyle sorunlu bir ülke. Hindistan, bilgi teknolojilerine yaptığı bilinçli yatırım sayesinde teknoloji devrimi yaşıyor. Türkiye için model olabilir mi?”;”
Haftalardır yazıp çiziyorum. Önümüzde seçim var diye kendi kendime coşup koşuyorum. Bir o fikir, bir bu fikir…
Seçmek, seçilebilmek büyük bir şanstır.
Böyle öğretildi. Bir kadın olarak, herkesten daha fazla bunun bilincinde yaşamaya çalışıyorum. Üstelik de bir Türk kadını olarak.
Hayat bir seçim. Bu seçimin içine katılabilmek mutlulukların en büyüğü. İrademi kullanabilmek, istediğimi ifade edebilmek.
Müthiş keyif, büyük ayrıcalık, önemli bir sorumluluk.
İşte bunun için coşup koşuyorum.
Belki sizi de sıkıyorum bilmiyorum ki, ama fırsat bu fırsat, “”Haydi birlikte coşup koşalım”” diye kıpır kıpırım. Hayallerden söz ediyorum, kendi hayallerimden de… Sizinkilerden söz etmeye çalışıyorum. Tabi onları en iyi siz ifade edebilirsiniz. Hayal kırıklıklarımı anlatıyorum ve dönüp dolaşıyorum diyorum ki; “”Böyle dönemler çok önemlidir””.
Hangi dönemler?
Manavdan domates seçmek değil herhalde. Sözünü ettiğim parti seçmek, oy vermek, siyasetçi ayrımı yapmak.
Domates yemeğe tat verir. Diğeri hayatımıza.
Ben meyveyi sebzeyi seçebileceğim yerlerden alışveriş yapıyorum. Buna da çok dikkat ediyorum.
Meyveyi ya da sebzeyi bu kadar ince eleyip sık dokurken, herhalde hayatıma lezzet katmasını beklediğim kişi ve kişileri de özenle seçeceğim değil mi?
Benimle birlikte misiniz?
Anlat Yaprak heyecanlı oluyor dememeniz için…
Uyuttun bizi Yaprak diye horlamamanız için…
Bıktık senin hayallerinden artık in yere dememeniz için.
Güzel de senin hayallerinle bizim yaşantımız birbirine uymuyor diye eleştirmemeniz için…
Hayallerimi yere çektim, ayaklarımla toprağı hissetmeye çabalıyorum.
Somut örnekler mi istiyorsunuz?
Konumuz Hindistan
Bu hafta konumuz Hindistan. İyi bildiniz, neredeyse hiç bilmediğimiz Hindistan. İlgilenmediğimiz, tanımaya gayret etmediğimiz Hindistan.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), biliyorsunuz meclis dışında kalınca, hayatın gerçeklerini anladı. Eski köye yeni adetler getirmenin kaçınılmaz olduğunu gördü.
Aslına bakacak olursanız köy, onu reddetmeden önce zaten onun köyüydü, adetleri de kendisi getirmişti…
Lafla peynir gemisi yürümüyor.
Baktı ki, belli olmuyor birden alaşağı oluveriyor, kimse gözünün yaşına bakmıyor.
Bu acı dersin sonunda daha bilimsel, daha sorgulayan, daha akıllı uslu duran yöntemleri denemeye başladı: Araştırma yapmak, incelemelerde bulunmak, kıyaslamak ve Türkiye için daha doğrusunu bulmak.
Bu yazının konusu doğrudan Cumhuriyet Halk Partisi değil zaten. CHP, Hindistan’la ilgili bir araştırma yaptı. Bu araştırmadan çıkarılacak dersler olduğunu düşünüyor.
Gerçekten de var.
İki Hindistan
Hindistan 1 milyarın üzerinde nüfusuyla Çin’den sonra dünyanın en kalabalık ikinci ülkesi. Ülkede, aktif olarak konuşulan toplam 24 değişik dil var. Zorunlu eğitim sekiz yıl, ama nüfusun ancak yüzde 50′si okuma yazma biliyor.
Kişi başına milli gelir 455 dolar. Bu 455 doların satın alma paritesine göre eş değeri 2 bin 340 dolar.
Yine düşük, yine düşük.
Ülkede toplam iş gücü 370 milyon, işsizlik yüksek.
Bu Hindistan’ın bir yüzü. Bir de diğer yüzü var.
Diğer Hindistan’da 850-900 milyon kişi, kişi başına 1 dolardan az gelirle yaşamaya çabalıyor. İçme suyu, elektrik, telefon, ulaşım ve temel sağlık hizmetlerinden yoksun bir hayat sürüyorlar.
Hindistan dünya ölçülerinde hem kalabalık, hem de fakir bir ülke. Ülkede sefalet kol geziyor. Sorunları büyük, kolay baş edilebilir gibi değil.
Geceyle Gündüz
Hindistan’ın tüm bu olumsuz tablosunun yanı sıra örnek alınması gereken önemli meziyetleri de var.
Hindistan bilgi teknolojileri alanında önemli bir atılım yapabilmeyi başarmış az sayıda ülkeden biri.
Diğer bir ifadeyle artık tüketici değil, üretici bir ülke olarak anılıyor.
Çoğu Hint sermayeli binlerce şirket Hindistan’da faaliyet göstererek, başta Amerika ve İngiltere olmak üzere batı ekonomilerine yazılım ve bilgi teknolojileri ihraç ediyor. Hindistan bilgi teknolojileri alanında insan ihraç eden bir numaralı ülke aynı zamanda. Pek çok ülke göçmen kotalarını Hintliler için esnetiyor, sağa sola çekiştiriyor.
Hindistan bilgi teknolojileri alanında yaklaşık 500 bin kişi istihdam ediyor, bu sektörün ihracatı 7,8 milyar dolar ve toplam ihracatın içindeki payı yüzde 21.
Bilgi teknolojileri alanında faaliyet gösteren şirketlerin bazıları bir milyar dolar ciroya yaklaşmış, bazılarında 4-12 bin kişi istihdam ediliyor.
Hindistan’da bilgi işlem sektörü 2008′de 3 milyon kişiyi istihdam etmeyi, 60 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmeyi planlıyor.
Bilgi teknolojilerinin küresel pazar büyüklüğünün, 2005 yılında 701 milyar dolara ulaşması bekleniyor.
Türkiye mi?
Vallahi adı sanı pek duyulmuyor. Kimse bu alanda ne yaptığını bilmiyor. Üretimi küresel pazarla kıyaslandığında yok denecek kadar az.
Tüketiyor, üretmiyoruz.
Sosyal dengeleri Hindistan kadar bozuk bir ülkede bile teknoloji devrimi yaşanabiliyor. Çünkü bu ülkede türlü zorluğa karşın uzun dönemli planlama yapılıyor, geleceğe ilişkin senaryolar üzerinde çalışılıyor, ülke için bir ana fikir etrafında buluşulabiliyor…
Türkiye’de de benzer çabalar sergilenemez, gelişme kaydedilemez mi?
İşte bu yüzden diyorum ya, hep olması gerekenleri yazmak, felsefe yapmak olmuyor. Düşünceyi, iyi niyetleri gerçeklerle buluşturmak ve somut konu ve rakamlardan söz etmek gerekiyor.
Canlı Bir Deney Alanı
Türkiye’de işsizlik gelecek kuşaklara miras kalmamalı. Ekonomik daralma ve kriz kuşaktan kuşağa miras bırakılmamalı. Enflasyondan artık canavar diye söz edilmemeli. Bir ülkenin gelişmesinin yalnızca ekonomik verilerle olmayacağı kabul edilmeli. Çağı yakalamanın kaçınılmaz olduğunu kavramalı, bununla mücadele etmenin tarihe gömülmek demek olduğu gerçeği görülmeli.
Boş nutuklara kanmamalı. Boş lafa tamah edilmemeli. Herkesi dinlemeli ama artık körü körüne oy vermek yenine talep etmeli, hangi konuda ne yapılacağı konusunda sormalı soruşturmalı, buna göre “”altın oy”” kullanılmalı.
Bu yazı kesinlikle bir siyasi partinin görüşlerine zemin hazırlamıyor. Bir siyasi partinin yaptığı çalışmadan esinleniyor olması, yapılmış bir araştırmanın ilginç verileri ve yaklaşımın sizlerle paylaşmaya değer bulunmasından kaynaklanıyor.
Kendi içinde geceyle gündüz gibi bölünmüş bir ülke, bilgi teknolojilerinde kendisine ve vatandaşlarına bir gelecek yaratabiliyorsa, biz neden yaratamayalım. Bazı temel konularda çok ciddi sıkıntılar yaşamasına karşın, yeni teknolojiler konusunda vatandaşlarının önüne büyük fırsatlar açabiliyorsa, biz neden açamayalım?
Hindistan 1970′lerin ortasında ekonomide devletçi anlayışı benimseyince, ülkede o ana kadar mevcut yabancı şirketler baş edemeyeceklerini görerek Hindistan’ı terk ettiler.
Body Shopping
Aralarında IBM ve Coca Cola gibi firmaların bulunduğu özel teşebbüsler ülkeden ümidi kesmişti. O ana kadar başlayan teknoloji atılımının devlet eliyle daha sonraki yıllarda yürütülmeye çalışıldığını ancak, eski rüzgarını kaybettiğini gözlüyoruz.
Hindistan bu dönemde hemen her ülkede, halen Türkiye’de de yaşanan bir gelişmeyi iliklerine kadar hissediyor: Beyin Göçü.
Onlar bu duruma Body Shopping adını veriyorlar. Yetenekli ve iyi eğitimli olanlar şanslarını yurt dışında aramak için akın akın ülkeyi terk ediyor. Hindistan için başlangıçta kadersiz ve şanssız sayılan bu gelişme yıllar sonra meyvelerini verdi… Başta ABD olmak üzere batıya doğru yola çıkan genç beyinler, İngilizce dil bilgileri nedeniyle girdikleri ortama uyum sağlamak konusunda zorlanmadılar.
1990′lara gelindiğinde o ana kadar canla başla çalışıp kendilerini kabul ettiren Hint vatandaşlarının bulundukları ülkelerde birer ikişer girişim modelleri oluşturduklarına şahit oluyoruz. Bu girişim modelleri kısa zaman içinde milyonlarca dolarlık kuruluşlar haline dönüştü, bulundukları ülkeler, ki bunların başında ABD geliyordu, Hintlileri çok sevdi. Çünkü Hintliler ABD’de ciddi bir açığı kapatıyordu. Böylece sayılarının artması teşvik edildi.
On Site Dönemi
Hint vatandaşlarının yurt dışındaki gelişimleri sürerken, Hindistan’da da değişim rüzgarları esmeye başladı. Devletçi ekonomi politikaları terk edildi. Hükümet elektronik, yazılım ve telekomünikasyon alanlarında reform sayılacak değişikliklere imza attı.
Yurt dışındaki Hint vatandaşları artık yavaş yavaş ülkeye geri dönüyor, yatırımlarını ana vatana kaydırıyor, ülkede istihdam olanakları yaratıyor, teknolojide kazanılan bu ivme sayesinde ülkede gelişmelere ön ayak oluyordu.
Hindistan yazılım ve ilgili hizmet ihracatında pek çok ülkenin ağzının suyunu akıtacak kadar ileri.
Yurt dışındaki yatırımlarını ülkeye çeken Hintliler, adına “”on site”” dönemi denen farklı bir zaman dilimine adım atmış oldular.
1990′ların başında ülkeye yatırım çekmek adına önemli teşvikler geliştirildi. Yazılım ve kişisel bilgisayarlara uygulanan gümrükler düşürüldü, yazılım ihracatına karşılık gümrüksüz bilgisayar ithalatına izin verildi, bu alanda yapılacak yatırımlara özel inisiyatif ve teşvikler pek çok şirketin Hindistan’ı cazip bulmasına neden oldu.
Kendi ülkesine yatırım yapan girişimcilerin çoğunun orta sınıftan gelen yetenekli ve parlak fikirli normal ve sıradan insanlardan oluşması, Hint toplumu için ayrı bir öneme sahipti. Raporda belirtildiği üzere, elitizmin ön planda olduğu Hindistan gibi bir ülkede orta sınıftan gelen bu girişimcilerin başarılı işadamı olabilmeleri, Hindistanlı gençlerin önüne çok önemli bir rol modeli koydu.
Offshore Dönemi
1990′ların yarısını devirdiğimizde artık telekomünikasyon sayesinde hayatımız farklılaşmıştı.
Hindistan’da kurulan yüzlerce hatta binlerce bilgi işlem şirketi on-site (müşterinin yanında) çalışmaktan; offshore (işi getirip Hindistan’da yapmak) dönemine geçtiler. Hem daha karlı, hem daha etkin, hem daha verimli olabiliyorlardı.
Başta ABD olmak üzere pek çok ülkenin kamu kurum ve kuruluşunun muhasebeleri ve diğer kayıtları Hindistan’da yerleşik yazılım şirketleri tarafından tutuluyor, kuruluyor, takip ediliyor. Bunlara back office işlemleri deniyor. Hindistan, gelişmiş ekonomilerin mutfağı gibi çalışıyor.
Amerikan mağaza zincirlerinin bir kısmı dükkan içindeki güvenliği sağlamak için, coğrafya olarak Hindistan’da yerleşik şirketlerden yararlanıyor. Hindistan’da yerleşik şirketler, uzaktan izleme yöntemiyle şirket içi faaliyetleri kontrol ediyor; çalıntı, hırsızlık ve benzeri olayla binlerce kilometre öteden mücadele ediyor. Böylece örneğin Amerikan şirketleri çalıştıracakları kendi vatandaşları yerine Hintlileri istihdam ettikleri için ciddi tasarruf sağladıklarını ifade ediyorlar.
Hintli bilişimciler Türkiye pazarına da giriş yaptı. Ancak bu kayda değer ölçülerde olmadı. İhraç edilen Hintli beyinlerin sayısı yüksek rakamlara ulaşmadı.
Ancak ilginizi çekmek istediğim nokta, bir ülkenin beyin göçüyle bir başka ülkede faaliyet göstermesi gerekmiyor artık. Hintliler bize bunu kanıtladılar. Kendi ülkelerinde yerleşik beyinlerini satabiliyorlar.
Nasıl mı?
Küçük değil, küçücük bir örnek.
Tanıdığım bir tıp doktoru, yazmakta olduğu tüm tez ve benzeri akademik çalışmalar için editing, tercüme ve re-writing prosedürlerini Hindistan’dan tedarik ediyor: “”Valla ben kırık İngilizce’mle ne demek istediğimi anlatıyorum anlatmasına da akademik bir üslubu yakalayamıyorum. Bu nedenle çareyi yazdığım malzemeyi, Hindistan’da bulduğum bilişim firmasına yolluyorum. Benim araştırmam yeniden yazılmış ve akademik standartlara uygun olarak tekrar bana geliyor. Ben malzemeyi göndermek istediğim kuruluşa yolluyorum. Bu işlemden çok memnunum. Son yıllarda sürekli kullanıyorum.””
İster inanın ister inanmayın, doğru!
Her 10 Doların 6′sı Yazılım
Hindistan 1994 yılından bu yana yani 7 yılda bilgi teknolojileri alanında yüzde bin beş yüz oranında ihracat artışı sağladı.
Hindistan bu hamleyi gerçekleştirebilmek için 1998 yılında Ulusal Çalışma Grubu oluşturdu. Bu grup, bir kaç ay kadar kısa süre içinde hazırladığı “”Bilgi teknolojileri Aksiyon Planı””nı zaman geçirmeden kamuoyuna aktardı.
İlk değişim eğitim ve bilgi teknolojileri arasındaki koordinasyonda kendisini gösterdi. Örneğin 1994 yılında bilgi teknolojileri alanında mühendislik derecesi için yüksek okullara başvuranların sayısı 58 bin iken, 2002 yılında bilgi teknolojileri alanında eğitim alanların sayısı 141 bini aştı. Diğer mühendislik dallarında 87 bin kişinin okuduğunu da bir yerlerde anımsayalım.
Bu plan ve işaret ettiği çalışmalar sayesinde Hindistan 2008 yılında ihraç edeceği her 10 dolarlık mal ve hizmetin 6 dolarını yazılım ve ilgili hizmet ihracatından sağlayacak.
Türkiye İçin Öneriler
Seçim yaklaşırken, partiler can derdindeyken, bizler oylarımızı kime vereceğiz tartışmaları içinde boğulmadan geliştirilen önerileri sıralayalım.
Türkiye’nin her şeyden önce bilgi teknolojileri sektörünü geliştirebilmek için uzun vadeli planlar geliştirmesi gerekiyor.
Diyeceksiniz ki, “”Bizde plandan projeden bol ne var?””
Uygulamayı kim yapacak?
Öyle ya da böyle bulacağız birilerini.
Peki dönelim neler yapılması gerektiğine…
Hindistan raporunun son bölümü Türkiye önerilerine ayrılmış.
Önerilerin başında teknoloji bakanlığı kurulması zorunluluğu geliyor. Ardından adına, Silikon Vadisi denen, girişimcileri teşvik eden, onları destekleyen bir merkezin kurulması fikri geliyor.
Silikon Vadisi kurmakla iş bitmiyor, rapora göre 10 yıl vergi muafiyeti, donanım ve yazılım için yeni vergi düzenlemeleri, genç girişimcileri motive edebilmek için 10′ar bin dolardan az olmamak kaydıyla sektör destekleme kredisi…
Bunları yapabilmek için eğitim sistemine el atılmalı, özellikle üniversite eğitiminde bilgi teknolojileri konusunda resmi eğitim politikaları geliştirilmeli. Bilgisayar ve internet kullanımını ilkokul çağından başlatmalı, yabancı dil eğitimine hız vermeli, teknoloji transferi için yabancı sermayeye kucak açmalı…
İşte Hindistan modelinden çıkarılan dersler üzerine oturan Türkiye önerileri.
Sözümüz birine değil, tüm siyasi partilere. Hepinizi yakında meydanlarda göreceğiz. Bakalım hangi konulardan konuşacaksınız? İktidara geldiğinizde bakalım bu önerileri, örnek modelleri anımsayabilecek misiniz?
Görecek ve sonra sözümüzü söyleyeceğiz.
Bu seçimde, sonraki seçimde.
Her seçimde.
Yine de araştırmada emeği geçenlere ve böyle araştırmaların yapılmasını teşvik edenlere teşekkürler.
Devamını bekliyoruz.