Bu Bir Gelecek Yarışması

Hayattayken, elim ayağım tutuyor, koşturabiliyor ve kafam çalışıyorken bu işleri başkalarına havale etmeden yapmak istiyorum. Sonuç olarak kimse beni zorlamadı. Hayal ettiğim bir şeyi yapıyorum o zaman en çok ben koşturmalıyım.

Gençler, onlarla tanıştığım günden beri benim için çok önemli. Yıllardır gençlerle birlikteyim, onlarla onlar için bir şeyler yapıyorum. Bunların hepsi son derece medyatik şeyler oldu. Kendi kendime, ‘Peki bundan sonra’, ‘Ya şimdi’ diye soru sormaya başladım. Kalıcı ve sürdürülebilir bir proje konusunda uzun zamandır kafa yoruyordum. Sonunda detaylarıyla birlikte oraya çıktı.

Günümüz üniversite gençliğinin temel gündemini neler oluşturuyor?

Hemen her ülke gençliği gibi, bizim gençlerimiz de kendi dönemlerinin yeni akımlarıyla daha fazla ilgili. Kendilerince bir gündemleri olduğunu düşünüyorum. Hepsini bu yaklaşım içine koymam mümkün değil tabii, ama gözlemlerim, çoğunluğun kendine dönük yaşadığını gösteriyor. Aslına bakarsanız, Türkiye’nin farklı coğrafyalarında yaşayan gençlerin farklı gündemi var.

Benden, bu soruya karşılık olarak, hemen, istihdam ve beraberinde getirdiği iş bulma endişeleri dememi bekliyorsunuz. Doğrudur, diyeceğim, ama biraz sonra…

Gençliğin Türkiye’nin yoğun olarak izlediği gündemden zaman zaman kopuk yaşadığını düşünüyorum ve gözlüyorum. Aslına bakarsanız onları haksız da bulmuyorum. Türkiye de kendi gündemi içinde kaybolmuş ve kör olmuş. Tuhaf bir şekilde, bir gündem yaratıyor sonra o gündemin esiri oluyoruz. Günler gündemsiz geçmiyor. Bu nasıl iş anlamak mümkün değil.

Türkiye’nin gündeminden insanın zaman zaman kendisini soyutlaması, biraz uzaklaştırması sağlıklı bile sayılabilir. Ancak ben bunun dozunun kaçtığını düşünüyorum. Çünkü genç arkadaşlarımın, gündemi izlemedikleri sürece, kendi gündemlerini yaratamayacaklarını, gündeme müdahale edemeyeceklerini düşünüyorum.

Gelelim sizin benden duymak istediklerinize; üniversiteye adım atılan ilk günler, ilk yıllar nedense herhangi bir endişe taşımadan, belki de sınav stresinden, kazandım sevincine geçişin rehavetiyle geçiyor. Gündemsiz bir hayat. Genç arkadaşlarımın daha çok üçüncü yılla birlikte bu tür endişeler taşıdıklarına şahit oldum. O da hepsi için geçerli değil. Dördüncü yılda daha fazla hüzün çöküyor üstlerine. Bu kez de “ne olacak benim halim” gibi bir burukluk içine düşüyorlar. Çok da haklılar çünkü Türkiye’de işsizlik ciddi boyutlarda. Ancak gençlerin gündemi yeterince takip etmemeleri onların gündemi yaratmalarını da engelliyor. Siz gençlerin bu ülkede gündemin başına yerleştiğini gördünüz mü? Ben en son terör yıllarını anımsıyorum. O yılları da doğrusu anımsamak dahi istemiyorum. Gençlerin umutları, endişeleri ve beklentileri bu ülkenin gündemine gelmedi çünkü gençler gündemlerine sahip çıkmadılar. Çıkmaya çalışanların sayısı da sanırım yeterli olmuyor.

Gençlerin özellikle mezuniyet öncesi deneyim edinme süreçlerinde, meslek seçimi ve kariyer gelişimi konularında doğru bir şekilde yönlendirildiklerini düşünüyor musunuz?

Gençlerin doğru bir şekilde yönlendirildiklerini düşünmüyorum. Bir iki üniversitemizin kariyer ofisi var. Buralarda, kariyer konusunda deneyimli ve ehil kişilerin sayısı ise öğrencilerin sayısına göre yok denecek kadar az. Onlar da kendilerini duyuramıyor, öğrencilere ulaşamıyorlar. Etkinlikleri yok, dertlerini üniversite yönetimine bile anlatamıyorlar. Rehberlik ve kariyer danışmanlık ofislerinde görev alanların bir kısmının zorla ve çaresizlik içinde bu işi yaptıklarını, bir kısmının tesadüfler sonucu kendilerini orada bulduklarını gözlemledim. Bu işi profesyonelce yapanlar az.

Şimdi size daha önemli bir şey söylemek istiyorum. Üniversitelerin kariyer bölümlerinde, gençlere meslek seçimlerinde yardımcı olacak danışmanların bulunmasının çok doğru olduğuna inanıyorum. Ancak üniversite bu iş için geç kalınmış bir seviye. Bu bilincin yayılması gereken yer, liseler ve hatta daha alt yaş grupları. Türkiye’de genç insanların, hayata atılmak üzereyken kariyerle tanışmaları yanlış ve yazık.

Bu dönem en verimli şekilde nasıl değerlendirilebilir? Bu konuda üniversitelere ve şirketlere düşen sorumluluk…

Kariyer konusunda şirketlere bir şey düşüyorsa bu sizin söylediğiniz anlamda çok az… Şirketlerin insanların genel kariyer çizgilerine müdahale etmesine gerek yok. Şirketlerin mesleğini seçmiş ve kariyer sahibi insanları, elinde tutmak istemesi halinde, yükselme ya da gelişme eğrisini kontrol etme sorumluluğu var. Bu doğrultuda yapacağı ölçümlerle bir yandan kişileri daha farklı pozisyonlara hazırlayacak, diğer yandan işine yaramayanlardan da kurtulacak.

Kariyer planlamasının yapılacağı tek ve en etkin durak üniversiteler olamaz. Gençlerin hayatında yer alan daha önceki aşamalarda kurulması gereken kariyer danışmanlıkları olmalı. Örneğin, orta öğretim.

Bir kişinin hayatı üniversiteye başladığı gün belirlenir gibi bir yaklaşımım yok. İnsanlar hayatlarının her döneminde değişir ve gelişir ve sonucunda farklı şeyler talep eder, arzularlar. Bu talep ve arzuların en yoğun olduğu yaş üniversitedir. Herkes yanlış ve eksik seçim yapabilir. Böyle olunca değiştirmek ama en uygunuyla değiştirmek hakkıdır. Üniversitedeyken bunun eğitim ve danışmanlığını alması yararlıdır. Çocuklarımızı üniversiteye, kendileriyle ilgili daha bilinçli bir düzeyde göndermek benim tercihim. İnsanların kendi hayatlarıyla oynamaları kendi tercihleri ama o tercihleri doğru yapacak temel eğitimi ve bilinci daha genç yaşlarda aşılamalıyız. Bunun yeri üniversite değil.

İndeks İletişim Danışmanlığı olarak, gençleri bu konuda destekleyecek bir projeniz var: Yönetim Strateji Yarışmaları. Bu fikir nasıl oluştu, hangi kitleyi hedefliyorsunuz?

Doğru, bir proje geliştirdik. Yönetim Strateji Yarışmaları fikri aslında biraz daha farklı şekil ve renkte de olsa, uzun yıllardır aklımda. Bir türlü kafama tam oturtamıyordum. Daha önceki aşamalarda ise bir şey yapmak istediğimi biliyor ama tam olarak bu konuda ne yapmak istediğimi çözemiyordum.

Yıllardır insan kaynakları, yönetim, kişisel gelişim, kadın ve gençlik konularında çalışıyorum. Gençler, onlarla tanıştığım günden beri benim için çok önemli. Yıllardır gençlerle birlikteyim, onlarla onlar için bir şeyler yapıyorum. Bunların hepsi son derece medyatik şeyler oldu. Kendi kendime, ‘Peki bundan sonra’, ‘Ya şimdi’ diye soru sormaya başladım. Medyatik işler su üzerine yazılan yazı gibi, ulaştığınızda büyük kitlelere ulaşıyor, bıraktığınızda yapmaya çalıştıklarınız uçup gidiyor. Kalıcı ve sürdürülebilir bir proje konusunda uzun zamandır kafa yoruyordum. Sonunda detaylarıyla birlikte oraya çıktı. Yakın çevreme açtığımda beni çok desteklediler, çoğu içinde olmak istedi. Hedeflediğimiz kitle, üniversite son sınıf öğrencileri ve deneyimi 5 yıl gibi bir süreyle kısıtlı olan genç profesyoneller. Üniversite son sınıf öğrencileri, bir yıla kalmayacak  büyük olasılıkla kendilerini işsiz ordusunun arasında bulacak. Genç profesyoneller ise çoğunlukla kafasında fikirler henüz tam olarak oturmamış, hareketlilik ve heyecan içinde, biraz da tatminsizlik içinde kıvranan bir grup. Onlara kendilerini sınama, geliştirme ve ölçme fırsatı veriyoruz. Bu fırsatı alıp bir şekilde değerlendirmek onların elinde.

Bu yarışmada kimseye somut ödül yok. Herkes aldığı ödülü fırsata dönüştürmek zorunda. Yani çok iyi bir staj teklifi alması işe girmesi demek değil. Kendisini göstermesi ve işe girmesi gerekiyor. Ama kendi kendine kapısından giremeyeceği şirketlerde staj olanağını biz yaratıyoruz. Tabii o da bu ödülü almak için yarışıyor… Eğitim ödülleri de aynı şekilde… Eğitimi veriyoruz, onunla ne yapacağını genç arkadaşlarımız bilecek.

Yarışma hangi aşamalardan oluşuyor? Gelen projeler hangi kriterlere göre değerlendiriliyor?

Yarışma; başvuru aşamasıyla başlıyor. Kişi burada bana kalırsa,  cesaretini sınıyor. Haftalık sorular gönderiyoruz, bu da ikinci aşama. Burada araştırma yapması gerekiyor. Üçüncü aşamada bir business plan hazırlamak, yani vizyon koymak ve detayları ortaya çıkarmak gerekiyor. Bir diğer ifadeyle, disiplin göstermek ve sistemli olmak anlamına geliyor. Jüri tarafından değerlendirilmek ise son aşama. Bu da başarmak konseptiyle özetlenebilir.

Gelen projeler iki aşamalı bir değerlendirmeye tabi tutuluyor. Bunun ilki İndeks  ekibi tarafından yapılan fiziki eleme. Anlamı şu: Eksik yanıt var mı, başvuru tam mı, business plan ya da strateji planı var mı? Her yarışmanın bir jürisi var. Bu jüri özenle seçilmiş ve senaryonun hazırlanmış olduğu sektörde önemli görev almış kimselerden oluşuyor. Onların değerlendirmesi bizim için tek kriter. Biz yarışmayı yaratan, kurgulayan ve sürdüren çalışmalar yapıyoruz. Yarışmanın her tarafında rol almamız doğru değil. Eleme ve değerlendirme jüri üyelerinin kararıyla yapılıyor.

Bu proje ile gençlere sağlayacağınız olanaklar…

Proje ile gençlere öncelikle Türkiye’nin önde gelen kurumlarında staj yapabilme olanağı sağlıyoruz. Yine bir staj olarak AIESEC’le yurt dışında firmalarda staj olanağı sağlıyoruz. Staj konusunda çok yakında çok önemli başka araçlarımız da olacak. Örneğin İstanbul Teknik Üniversitesi’yle başlattığımız yeni bir çalışmayla Leonardo Projesi kapsamına alacağız. Bu tür projeler uzun soluklu olduğundan bu yarışmaya yetişmesi mümkün gözükmüyor. Ancak söylemekte de bir sakınca görmüyorum, proje kapsamında, oluşturduğumuz kurum ağı çerçevesinde genç arkadaşlarımızın Avrupa Birliği fonuyla AB üyesi ülkelerde staj yapabilmelerini sağlayacağız.

Ödüllerimiz stajla sınırlı değil. Eğitim ödüllerimiz de var. Örneğin mba, sertifika programı ya da özel kurgulanmış business and management, finans, piyasa, satış pazarlama eğitimi veriyoruz.

Bir başka kategori de sponsor kuruluşlarımızın sağladığı küçük maddi ödüller. Bu yarışma maddi ödül üzerine kurgulanmadı. Firmalardan gelen teklifler olunca, yarışmanın ruhuna aykırı olmayan, genç arkadaşlarımızın çalışmalarında faydalı olacağını düşündüğümüz ödülleri kabul ediyoruz.

Aslında tek tek ödüllerden söz etmeliyim belki çok zamanınınızı almamak için neler olduğunu listeleyeyim.

YARIŞMANIN SPONSORLARI

Medya Sponsoru: Akşam Yayın Grubu; Akşam Gazetesi, Platin Dergisi, ELEKTRONİK Elektronik Ortamda İletişim Sponsoru: www.insankaynakları.com (Ernst and Young)
Teknoloji Sponsoru: Gantek

ÖDÜLLER

Staj;

  • Bayındır Hayat Sigorta, DenizBank, Estore, Ernst & Young, insankaynaklari.com, Metro AG, Netaş. Oracle, Siemens, Superonline, Tansaş, The MBA Club, Vestel, Yaşar Holding’ten staj olanakları.
  • AIESEC’ten 3 kişiye yurtdışında staj olanağı.

Eğitim;

  • Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nden (ODTÜ) üniversite sonrası sertifika programı
  • Bilgi Üniversitesi’nden bir kişiye Türkçe e-mba programına katılım hakkı
  • The MBA Club’tan deneyim sahibi 10 kişiye özel eğitim
  • Enocta’dan 10 kişiye elektronik ortamda finans ve yatırım eğitimi
  • İlk on projeye Era Eğitim ve Danışmanlık’tan ücretsiz satış-pazarlama eğitimi.

Maddi ödül;

  • İlk 3’e Bayırdır Hayat Sigorta A.Ş. S.C.R. Acil Sağlık Poliçesi
  • Siemens’ten birinciye bir 1 adet cep telefonu.
  • Vestel ve Metro A.G.’den bir adet bilgisayar
  • Estore’dan 250 milyonluk hediye çeki
  • Tansaş’tan beş kişiye alışveriş çeki
  • İlk beş projeye Superonline internet erişim paketi.
  • Başarılı bir projeye Platin Dergisi’ne 6 aylık abonelik.
  • İlk 10 projeye Yapı Kredi Yayınları’ndan 3 kitaptan oluşan 1’er setlik kitap.

Ayrıca,

  • Başarılı proje sahiplerinin CV’leri, yeni iş olanaklarından yararlanabilmeleri içinindeksiletisim.comadresinde yayınlanacak.
  • Dereceye giren projelerin sahiplerinin bilgileri ve ödül töreni aylık ekonomi dergisi Platin’de yayınlanacak.

İlk yarışma sonucunda edindiğiniz izlenimleri bizimle paylaşır mısınız? Katılım düzeyi ve katılımcı profili, katılımcılarda gözlemlediğiniz beklentiler…

İlk yarışmadan edindiğim izlenimler çeşitli.
Yarışmaya katılma konusunda biz Türklerin müthiş bir cesareti var. Yarışma olsun da ne olursa olsun. Ben de yararlanayım ya da aman eksik kalmasın şeklinde. İlk yarışmada kullandığımız iletişim araçlarında haber çıktıkça, katılım yüzlerle ifade edeceğim şekilde arttı. Hatta öyle bir an geldi ki, bu katılımı nasıl yöneteceğimizi düşünür olduk. Ancak korkulacak bir şey olmadığını çok geçmeden gördük. Yarışmacıların önemli bir bölümü ödev yapmak, çalışmak ve zamanlarını harcamak konusunda cimri davrandılar. Bu bana, daha önce Türk olmakla ilgili bazı fikirlerimi doğrulama fırsatı verdi. Doğru olduğumu görmek beni sevindirmedi.

Yarışmayı kurgulamaktaki amaçlarımızdan biri konuşan Türkiye’den gerçekleştiren/yapan Türkiye’ye ulaşmak. Yazı yazmak ve araştırma yapmak ciddi bir disiplin gerektirir. Konuşmak kolaydır. Yaradana sığınıp ağzınıza ne geliyorsa söyleyebilir biraz da renklendirdiniz mi, karşınızdakini etkileyebilirsiniz. Yazı öyle değil. Sistematik bir çalışma, disiplin içinde bir düşünme süreci ve bunu ifade edebilme yeteneği gerektirir. AB fonlarından Türkiye’nin bir türlü yararlanamadığını söyleyerek şikayet ediyoruz. Yazmayan Türkiye, proje oluşturamayan Türkiye nasıl bu fonlara katılsın? Ne bekliyorsunuz?

İlk yarışmada gördüklerime devam edecek olursam; erkekler, kadınlardan daha ilgili ve istekli. En azından sayıca.

Biz toplum olarak ortak çalışma yapamıyoruz, bir araya gelemiyoruz. Ekip olarak katılım az.

İkinci yarışmada başvuru süresinin ilk yarısını geride bıraktık. Bu yarışma diğer yarışmadan daha farklı bir eğilim gösteriyor. Örneğin yığınlarla katılım yok. Her gün ciddi miktarda katılım alıyoruz. Bu yarışmada Anadolu’ya daha çok yayıldığımızı görüyorum. Bizim de istediğimiz buydu, çok mutluyuz. Gözlemlerim  İstanbul gibi büyük kentlerde yaşayan gençlerin biraz daha güvenli olduklarını gösteriyor. Umarım zaman onları haklı çıkarır. İkinci yarışmada yurt dışından katılanların sayısında artış oldu. Bir de ekip çalışmasına katılanlar sayıca arttı.

Özel sektörün projeye yaklaşımı.

Özel sektörü projeye çok olumlu yaklaştı. Doğrusu bu kadar iyi karşılanacağını tahmin etmemiştim. Olumlu olacaklarından kuşkum yoktu, kapısını çalıp projeyi anlatmak istediğim herkes ilgiyle dinlemekle kalmadı, katılmak istedi. İşdünyası taze kan arıyor. Bunu bizim filtremizden geçmiş genç arkadaşlar arasından almak onlar için önemli bir avantaj. Çoğu staj mekanizmasını istediği gibi çalıştıramıyor. Ya staj yapacak genç bulamıyor ya da torpilli stajyerlerden kafasını kaldıramıyor… İndeks Strateji Yarışması ise bu firmalara çalışmaya ve bir şeyler öğrenmeye hazır ve gönüllü arkadaşları eleyerek sunuyor.

İkinci yarışma konseptinden bahseder misiniz?

İkinci yarışmayı perakende sektöründe hazırladık. Projeleri değişik sektörlere yaymaya çalışıyoruz. Türkiye’nin gelecek yıllarda istihdam açısından hangi sektörlerde ilerleyeceğini görmeye çalışıyoruz. Perakende bunlardan biri. Bu sektörleri zaman içinde tekrarlayacağız. Çünkü her projede sektörün bir yönünü ele alabiliyorsunuz. Bazen satış ve pazarlama gözüyle bakıp böyle bir çalışma talep ediyorsunuz, bazen de finansman ya da yönetim kriterleri açısından değerlendirilmesi gerekiyor. Perakende büyüyecek bir alan. Şu an sektörün kendi içinde sorunları var, ama çok büyük bir istihdam kaynağı. Gençler için iyi bir çalışma alanı. Yalnızca Türkiye’de değil, tüm dünyada.

Yönetim Strateji Yarışmaları ile uzun vadede amaçladıklarınız? Yarışmalar nasıl bir periyotta devam edecek?

Uzun vadede bu yarışmanın “sürdürülebilir” bir yarışma olmasını amaçlıyorum. Türkiye’de hiçbir şeyin sürekliliği olamıyor. O nedenle yarışmayı başlattığımız ilk gün itibariyle alt yapı çalışmalarına öncelik verdik. Sürdürülebilir bir proje yapabilirsek herkese örnek oluruz.

Diğer yandan yarışmayı yılda dört kez planlamıştık. Bundan vazgeçtik, şu anda yılda 3 kez yapılmasını öngörüyoruz. Neden diyecek olursanız, aradaki yaz dönemini çıkardık. Bu dönemin verimli geçmeyeceğini düşünüyoruz.

Sponsorlarımız ve jüri üyelerimizden gelen değerlendirmeleri de dikkatle dinliyoruz. Bazıları yarışmanın yılda iki kez tekrarlanması gerektiğini savunuyor. Bu karara varmadan önce yarışmacı arkadaşlarımız arasında da bir yoklama yapmalıyız diye düşünüyorum. Bazı arkadaşlarımız, yarışma için gereken çalışmanın ağır olduğunu, zaman bulamadıklarını söylüyor. Oluşturduğumuz ağ içinde yapacağımız değerlendirme sonucu ortaya değişik bir karar çıkarsa, uygulamaya koyarız. Burada kriter, en iyi ve doğruyu sürekli ve sürdürülebilir bir şekilde yapabilmek.

Böyle bir projeden, işsizler ordusuna nefer olarak katılabilecek arkadaşlardan birkaç tanesine bile olsa iş bulmak, onlara kendi geleceklerini şekillendirebilecek olanak yaratmak, fırsatları değerlendirmelerini öğretebilmek, cesaretlerini ve kendilerine güvenlerini artırmak ve tabii ki dünya vatandaşı olmalarına katkıda bulunmak…

Böyle bir proje ile edindiğiniz deneyimlerin size kattığı değerler…

Böyle bir projeyi başlatmak, bunu sürdürülebilir ve sürekli kılmak benim ve ekibim için değişik şeyler ifade ediyor. Toplumda bir şey yapabilmek için, yaşlanmanız ve artık diğer dünyaya hazırlanmanız gerekmiyor. Bir şeyleri yapabilmek için çok paranız olması da gerekmiyor.

Hayattayken, elim ayağım tutuyor, koşturabiliyor ve kafam çalışıyorken bu işleri başkalarına havale etmeden yapmak istiyorum. Sonuç olarak kimse beni zorlamadı. Hayal ettiğim bir şeyi yapıyorum o zaman en çok ben koşturmalıyım.

Dünya değişiyor, bir şeyleri yapabilmek için paranız olması ve zengin olmanız gerekmiyor. Tabii ki sürdürülebilir projeler yaratmak için bir maddi olanak şart. Ama bir projeyi başlatmak ve sürdürebilmek için her şeyden önce yaratıcı olmak ve cesaret etmek gerekiyor.

Bu proje, kafamda son yıllarda giderek daha yoğun bir şekilde oluşan, değer ve düşünceleri sınamak ve onları hayata geçirmek için fırsat oldu.

Bu ülke hepimizin, bu küçük cümleyi klişe olarak algılamayın lütfen. Çalışan nüfusu ilkokulu mezunu; işsizleri üniversite mezunu çoğunluktan oluşan, iktidarı istihdamı artırmak, işsizliği azaltmak için amelelere inşaat alanları açmaktan daha yaratıcı fikirler üretemeyen bir ülkede yaşıyoruz. Bunu içime sindirmem mümkün değil. İçime sindirmeyip köşede oturmam da. Ya konuşacağım, ya bir fikir üreteceğim, ya yazacağım… Elimden gelenler bunlar.

Gençlerle birlikte olmak, onlardan bir şeyler öğrenmek hem vatandaş olarak bana hem de profesyonel bana çok şey katıyor. Onlarla geleceğin Türkiyesini gözden kaçırmıyorum.

Biraz evvel ifade etmeye çalıştım, biz Türkler ekip çalışması yapamıyoruz. Bu yarışmaya katılan ekip sayısı da az. Ama bu yarışma bir ekip çalışması. Hepimiz öğreniyoruz. Ekip içinde çalışmak, sinerji yaratmak geleceğin konuları. Bunları öğrenmeyen Türkiye’nin hiçbir alanda şansı yok. Projenin bu katkısını görmezden gelmek mümkün değil.

Eklemek istedikleriniz…

www.insankaynakları.com sitesi gerek içeriği, gerek yüklendiği misyonu, gerekse ulaşabildiği kitle düşünülecek olursa, alanında Türkiye’de tek. Böyle de kalacak. Bu siteyi yaratan ve sürdüren arkadaşlarımın yarışmaya katkıda bulunmuş olmaları çok önemli, anlamlı.

Size teşekkür etmek isterdim, ama sanki ben ev sahibi siz değilmişsiniz gibi algılanacağı için etmeyeceğim. Şöyle demeyi tercih ediyorum, elimize sağlık.

Sayın Yaprak Özer verdiğiniz bilgiler için teşekkür ediyoruz.

 

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir