İyi haber ya da olumlu Türkiye senaryosuna göre, istihdam artışı ortalama yüzde 2.9 olacak.
TÜSİAD yakın gelecekle ilgili kapsamlı bir araştırma hazırladı. Aralık 2005’te yayınlanan “Türkiye Ekonomisi’nde Sermaye Birikimi, Verimlilik ve Büyüme (1972-2003) Uluslararası Karşılaştırma ve AB’ye Yakınsama Süreci (2014)” raporunda 2006-2014 dönemi için senaryolar anlatılıyor. Bu uzun başlıklı raporun özetle bir iyi, bir de kötü haberi var.
Önce iyi haber ya da olumlu Türkiye senaryosuna göre, istihdam artışı ortalama yüzde 2.9 olacak. Verimlilik artışı yüzde 3.2’ye ulaşırsa büyüme oranı da yüzde 8.4’e çıkacak. Bu durumda ekonomik büyümenin kaynaklarının oldukça dengeli bir yapıya kavuşacağı ve büyümenin yüzde 41′inin sermaye birikiminden, yüzde 20′sinin istihdam artışından ve yüzde 40′ının da toplam faktör verimliliğinden geleceği tahminler arasında. Bunun sonucunda kişi başına gelir 2014 yılında 11 bin 908 dolar seviyesine yükselecek (AB-25 ortalamasının yüzde 30′una denk geliyor). Olumsuz Türkiye senaryosunda ise yıllık ortalama sermaye birikimi hızının yüzde 5.4, istihdam artışının yüzde 1.8, toplam faktör verimliliği artışının yüzde 0.6 ve buna bağlı olarak ortalama büyümenin yüzde 4.1 olacağı öngörüldü.
İstihdam ve büyüme birbirine sıkı sıkıya bağlı. Türkiye’de ise farklı bir seyir izliyor. Büyüme ile istihdam elele yürümüyor. Uzun süredir görülen büyüme oranları istihdamı tetiklemiyor. Herkes bu işe şaşıyor. Oysa yaygın olmasa da geçmişte değişik ülkelerde büyümeye rağmen istihdam artışı yaşanmayan dönemler görüldü. Türkiye, işsiz büyüme teşhisini yapmakla yetinip, farklı örnekleri incelemiyor.
Uzun vadeli istihdam ve verimlilik artışının bir arada olabilmesi içinse dinamik politikalar gerekiyor. AB üye ülkeleri arasında emeğin verimliliğinde büyümenin en yüksek olduğu ülkeler İrlanda ve Finlandiya. İkisi de son yıllarda istihdam yaratımında çok başarılı. İrlanda yüzde 4.3’le Avrupa Birliği ülkeleri arasında en düşük işsizlik oranına sahip. Bu sürede yeni sanayi sektörleri yarattılar. Verimlilik gelişimine odaklandılar, sanayi donatımına yatırım yaptılar, ileri teknoloji üretim yöntemlerini uyguladılar ve işgücünü eğittiler. ARGE’ye para yatırdılar ve temel işlerde keşifler gerçekleştirdiler.
Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) verilerine göre Türkiye’de toplam istihdam 22 milyon 838 bin. İşsiz sayısı 2 milyon 381 kişi. İşgücüne katılma oranı yüzde 49. 15-65 yaş arası olan çalışabilir nüfus 45 milyon. Genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 18.2. OECD verilerine göre, Türkiye’de çalışma yaşındaki nüfusun yüzde 50′sine yakını işgücüne katılmıyor. Bu rakam OECD rakamları arasında en düşük katılımı yansıtıyor. Geçen yıllardaki etkileyici büyüme göstergelerine karşın, Türkiye’de işsizlik yüksek bulunuyor. İstihdamın büyümemesinin önündeki engellerden biri olarak, iş güvencesiyle ilgili son yasal düzenlemelere uymanın getirdiği maliyet gösteriliyor. (Bu maliyet OECD üyelerindeki ortalamanın iki katından fazla.)
Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerine göre Dünya ekonomisi 2005’te 4.3 büyüme kaydetti. Dünya Bankası, gelecek iki yıl süresince yüzde 5’lik büyüme yakalanabileceğini, enflasyonun 2006’da yüzde 5, 2007’de de yüzde 4’e gerileyeceğini öngördü.
Dünya ekonomisi yavaşlıyor mu; küresel ekonomideki büyümenin ardında büyük ölçüde ABD var. 2004’te 2.5 büyüyen AB ekonomisi bu yıl 1.6 büyüyecek. 2005’te yüzde 9 büyüyen Çin’in bu yıl yüzde 8.3 büyüyeceği ABD ekonomisinin yüzde 3.5 büyüme kaydedeceği öngörülüyor. Hindistan’ın yüz de 6.3 oranında büyüyeceği tahminler arasında. Latin Amerika’da da düşüş var yüzde 6 olan büyüme yüzde 4.3′e inmiş. Gelişmekte olan ülkelerin 2006’da yüzde 5.9’dan 5.5′e gerileyeceği tahminleri yapılıyor. Türkiye önceki dönemlere göre büyüme oranı yavaşlasa da yüzde 5.5’lik büyüme ile hızlı büyüyen ülkeler arasında yer alıyor. Dünya Bankası “Ülke Destek Stratejisi” raporuna göre Türkiye’nin 2006 ve 2007’de yüzde 5’lik büyüme yakalayacağı öngörülüyor.
Büyümede manzarayı böyle özetledikten sonra, paralel gitmesi beklenen istihdamın fotoğrafını çekelim; OECD Standart İşsizlik Oranı son raporuna göre dünya’da ve Türkiye’de işsizlik rakamları şöyle: AB genelinde işsizlik oranı yüzde 5. Fransa’da yüzde 9.3, Almanya’da yüzde 9.1. Yunanistan’da yüzde 10’un üzerinde, Polonya’da yüzde 18 civarında. Belçika, İspanya ve İtalya’da yüzde 20’nin üzerinde genç işsizlik oranı yüksek. Avrupa sosyal modelinin başarılı işlediği ülkeler ise Danimarka ve İsveç. Buralarda hem yüksek istihdam hem ekonomik büyüme sağlanabiliyor.
Biraz da Türkiye özelinde bakalım; Dünya Bankası 2004-2007 Ülke Destek Stratejisi’yle ilgili ilerleme raporunda, Türkiye’nin AB’ye tam üyelik yolundaki sıkıntılarından birinin istihdamın artırılması olduğunu vurgulandı. Nüfus artış hızının, son 20 yıllık istihdam yaratma hızından yüksek olduğunu belirtildi. İstihdam oranı 2004 AB ortalamasının altında (yüzde 45). Raporda kayıt dışı istihdama dikkat çekildi. Önerileri şöyle sıralamak mümkün: İstihdam olanaklarının artırılması ve kendi hesabına çalışanların teşviki, işgücü piyasasının esnekliğini artıracak, kayıt dışılığı azaltacak, KOBİ’ler dahil özel sektörün finansmana erişimi artıracak, doğrudan yatırım önündeki bariyerler kaldıracak reformlara ihtiyaç duyulacak.
IMF Araştırma Bülteni Türkiye bilgilerine göre AB’ye girişle birlikte tarımın ekonomideki payı hala yüzde 30’lar düzeyinde. Köylerde işsiz sayısı artıyor. Ücretsiz aile işçisi olarak çalışanlar şehre göç ettiklerinde işsiz kalıyor. Kadınlarda durum daha kötü.
Avrupa Birliği İlerleme Raporu’na göre Türkiye’de emek piyasası zayıf performans göstermeye devam ediyor. İşgücünün özellikle kadınlarda düşük katılımı ve düşük istihdam, genç işsizlik, kayıt dışı ekonomi ve keskin şehir/köy pazarı farkı en zorlu konular. İnsan kaynağı gelişimi için eğitim verilmesi şart. 2002 başından beri resmi işsizlik oranı yüzde 10’larda dolanıyor. Gençler arasında ise bu oran yüzde 20’lere çıkıyor. Tarım bölgelerinde işsizlik görece düşük görünse de nedeni ücretsiz aile bireylerinin ve etkisiz tarım faaliyetleri yapanların istihdamın parçası olarak görülmesi.
IMF Birinci Başkanı Yardımcısı Anne Krueger, “Turkey’s Economy: A Future Full of Promise” başlıklı çalışmasında şu yorumlara yer veriyor; daha yüksek büyüme oranlarıyla beraber ekonomide esnekliği artırmaya yönelik olan daha çok yapısal reform uygulanmalı. İstihdam, iş güvencesiyle ilgili son yasal düzenlemeler nedeniyle artmıyor. Krueger’e göre ekonomideki gelişmeye kıyasla çok az yeni iş üretildi. İşsizlik oranı yüksek ve iş talebi ve arz arasındaki yetenek uyuşmazlığı ve emek piyasası bazı katı kurallar nedeniyle değişmiyor. Daha esnek bir pazar, yatırımları artırabilir. Sıkı kanunlar kayıt dışını özendiriyor. İşçi tutmadaki zorluklar ve katı çalışma saatleri nedeniyle Türkiye uluslararası karşılaştırmada çok başarılı görünmüyor. Krueger AB üyesi ülkeler arasında emek pazarında yapısal katılıklar barındıranların yüksek işsizlikle boğuştuğuna dikkat çekiyor. Krueger, sözünü ettiği yapısal reformları başarıyla uyguladıkları ya da sistemlerindeki katılığı erittiklerini ifade ettiği ülkelere ABD, İngiltere, Avustralya ve Şili’yi örnek gösteriyor. Bu ülkelerin istihdam politikalarında esnekliği artıran reformlar sayesinde işsizliği azaltmada ve istihdamı artırmada başarılı olduklarını vurguluyor.
Büyüme mi, istihdam mı? Ben “diğer” seçeneğine çarpı koyup, “ikisi birden!” demek istiyorum.