Gündem ağır; savaş-kan gözyaşı. Delip çıkmak zor, hatta imkansız. Hem bu nedenle ve bu savaşı yaratan nedenlerle hem de küresel ve yerel gelişmeler arasındaki makas kapandıkça bütüncül yazı yazmak zorlaştı. Bir temada ya da bir sektörde tek bir fikir üzerinden gitmek mümkün değil. Bununla birlikte, ne kadar çeşitlendirip, bulandırsanız sonuç aynı yere çıkıyor: cehalete övgü. Dünyanın her yerinde, cinsiyet ayrımı olmaksızın, yaş ve demografik diğer verilerden bağımsız, iş dünyası ya da sokak her yerde kalite sorunu yaşanıyor… Buyurun sizi gündem dışı ufuk turuna çıkarayım;
TT Madonna
Geçtiğimiz hafta “trend topic” edebiyatımızın ünlü ismi merhum Sabahattin Ali oldu. Kemikleri sızlamış olmalı, Kürk Mantolu Madonna başlıklı eseri durdu durdu bir magazin programında enine boyuna tartışıldı. Sohbet, şarkıcı Madonna’ya kadar uzadı… Skandal sayılacak gaflarla ilerledi. Hadi yaptın bir hata bir gaf, kahramanların ters köşe yapıp cahilliğe methiye düzmesine pes dedik. Savunma temelinde “Bilmeme hakkımı kullanıyorum” ve “Cahilliğim işe yaradı” argümanına oturdu. “… ama beni linç ediyorsunuz, zalimsiniz…” diyerek tribünlere selam çaktı.
Can çekişirken “selfie”
Bu haftaya damgasını vuran bir başka gelişme benzer kulvarda… İzleyenlerin, “küçük dilimi yutacaktım” diye tanımlayacakları türden. Cehaletle teknolojinin evliliği diyelim. Bir hastanenin acil servisinde hemşirelik yapan genç kadın, gece nöbetinde can sıkıntısından olsa gerek, can çekişen komada hastalarla “selfie” çekip, yorum ekleyerek sosyal medyada paylaştı. Akıllara ziyan bu yaklaşım hangi kültür, hangi eğitimin neticesi olabilir?
Tabanı uyandırmak istiyorum
Ağırlıklı faaliyeti otomotiv ve metal sanayinde olan, son yılları atak yaparak geçiren dinamik bir üretim firmasının CEO’su geçtiğimiz hafta yaptığımız görüşmede çalışan profilini tarifledi. “Herkes verilen işi yapıyor, geniş düşünemiyor, tabandan yaratıcı fikir çıkmıyor, dünyadaki trendler nereye gidiyor ya da sektöre etkisi nasıl olur diye fikri yok. Benim onlara tepeden sunduğum fikir ve yeniliklerle ilerlemekte sakınca bulmuyor, konfor alanlarından mutlu görünüyorlar. Ben ise, “bensiz” bir model yaratmak, vizyon açmak, daha geniş, daha derin, daha uzun düşünmelerini istiyorum. Arkadaşları uyandırmak istiyorum. Biraz da siz söyleyin, siz konuşun demek istiyorum.”
Meslek liselerinden vazgeçmeyin
Ağırlıklı yapı sektöründe faaliyet gösteren spesifik olarak asansör üretimi yapan bir firmanın sahibi yazdı. Çalışan profilinden dertli… Çalıştıracak eleman bulamıyor. Oysa genç işsizliği o kadar yüksek ki… Geçtiğimiz hafta yaptığı bir paylaşımda şöyle ifade etti kendisini; “Konumuz asansör sektöründe üretim. En büyük sorunumuz nitelikli çalışan. Asansör teknik bir iş olunca sorun her geçen gün artıyor. Özellikle montaj bölümü usta çırak ilişkisi olan bir sektör. Asansörde önce güvenlik gelir. Bilgili insan şart. Yalnızca İstanbul’da onlarca Asansör Endüstri Meslek Lisesi olmalı. Teknik okulların da İmam Hatip Lisesine dönüştürülmesi üzüntü verici.”
Trump’a değil arkasına bak
Dünyanın önde gelen düşünce kuruluşu, Washington merkezli Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı Bruce Jones geçtiğimiz hafta Türkiye’deydi. ABD seçimlerini yorumladı. Amerikan tarihinde fayda-çıkar-sonuç ilişkisini bu denli gözeten bir başka seçim yaşanmadığını ifade etti. Başkan adayı Donald Trump’ı kişi olarak ciddiye alan az, anlaşılan o ki temsil ettiği çevre ve gücünü dikkate almayan yok. Trump kim? Elitizme, eğitimliye-işbirliklerine- karşı, uluslararası ticarete-uluslararası her şeye karşı, Müslümanlara-göçmenlere karşı, küreselleşmeye karşı bir Başkan adayı! Amerikan halkının yüzde 30’u hararetle Trump’ı destekliyor. Aralarında en önemli grup, üniversite eğitimi olmayan, hayattan beklentisi düşük, hayatta kalma olasılığı da çeşitli nedenlerle (uyuşturucu, alkol, silahlı saldırı gibi) zayıf beyaz erkekler. Bu demografik değişimin bizle benzerlik taşımadığını söyleyebilir miyiz? ABD’nin demografik yapısındaki hızlı gelişme kaygı verici. Seçilecek Amerikan Başkanı her kim olursa olsun, içe dönük milliyetçi sosla birleşen güçlerin etkinliğini göz ardı edemeyecek.
Brexit-Putin-Apple
Avrupa’da da benzer rüzgar esiyor. Brexit eğitim seviyesi, gelecek beklentisi, uzun ve sağlıklı yaşam şansı düşük, popülist grupların desteğiyle ortaya çıktı. Fransa’da Marine Le Pen’in yükselişi benzer oy tabanının eseri. Hollanda, İspanya, Fransa, İtalya ve Almanya yakın gelecekte referandum ya da seçimlerle siyasi alt yapısı değişecek olan coğrafyalar. Sonuçları tahmin etmek şimdiden tedirginlik yaratıyor. Çin’de değişen demografik yapı tehlike sinyali veriyor. Ortadoğu’dan söz etmeye gerek var mı…. Yeni ve yine dostumuz Rusya Devlet Başkanı Putin’in nasıl bir demografik yapıdan beslendiğini düşünmeye gerek var mı… Fransa’nın ev sahipliğinde gerçekleşen Dünya Kupası’na giden Rus holiganların antrenman görüntülerini izlemiş miydiniz?… Denk gelmediyseniz arşivden bulabilirsiniz.
Sevgi ve saygı yok
Özetle dünyaya hakim olan rüzgar, çocuklarımızı daha iyi okullarda okutalım, çevreyi koruyalım, küresel ısınma karşısında yer küreyi koruyacak önlemler alalım, birbirimize saygılı olalım, sevgi dolalım değil. Artan popülizm, düşen küreselleşme, yükselen dev firmalar tesadüf değil. Apple gibi çokuluslu kurumların büyüklükleri Batılı bazı ülkelerin ekonomisinin üçte biri yer yer yarısı, dünyanın az gelişmiş bölgelerindeki ülke ekonomilerinin bazılarından daha büyük. Bu firmaların yalnızca ticarette değil siyasette söz sahibi olduğunu bilmezden gelemeyiz değil mi? Küresel vergi politikaları, yatırım olanakları ve yetenek savaşları, Trump, Brexit ve Sağcı akımların yükselişi ile kod adı Apple olan kurumsal dünyadan oluşan resimde, tavuk mu yumurtadan yumurta mı tavuktan dilemmasını görüyoruz.
O kadar ötekiyiz ki
Prof. Yılmaz Esmer liderliğinde Bahçeşehir Üniversitesi BETAM ekibi önemli bir araştırmaya imza attı. “Ya benimsin ya toprağın” diyerek tanımlamak istiyorum bu araştırmayı. Araştırma özünde seçmen davranışlarını ve tercihlerimizi neye göre yaptığımızı ortaya koyuyor. Seçimlerimizi futbol takımı tutarcasına, hatta holiganca yapıyoruz. Seçmen, sadece yüz fotoğrafına bakarak tesadüfün çok üzerinde bir oranda parti (AKP veya CHP) teşhisi yapıyor. Sadece yüzüne bakıp “bu benden” diye niteliyor, üstelik siyasetin dışında da güven duyuyor. Sonuçların yüksek bir kültür ve eğitim seviyesine işaret etmediğini söylemeye gerek var mı? “Biz” ve “öteki” ayrımını yaparken, ülkemizdeki kutuplaşma öyle düzeylere varmış ki, bir zamanların, kafatasının çapı tartışmasını anımsatıyor.
En işsiz üniversite mezunu
Ve dilimizden düşürmememiz gereken ama ağzımıza almadığımız temel sorunumuz işsizlik. Sanayide şiddetli istihdam kaybı yaşanıyor. Prof. Seyfettin Gürsel’in bu hafta açıklanan istihdam veri araştırmasına göre mevsim etkilerinden arındırılmış iş gücü verilerinde tarım dışı işsizlik arttı. (%13.2). Sanayi sektöründe de 76 binlik istihdam kaybı var. Hizmetlerdeki istihdam artışı ise çok düşük. İşsizliğin devam edeceği öngörülüyor. Cinsiyete göre “en işsiz” kadın. İşsizlikte tavan yapan grup gençler (%19.8). Aralarında “en işsiz” (%13.3) ile üniversite mezunları, 3.3 milyona denk geliyor. Niye okusun bu çocuklar?
İnsanın “Bilmeme Hakkı”nı kullanası geliyor. Yeni yaşam formülü: ne kadar cahil o kadar mutlu.