Yönetim literatüründe çeşitlilik; zenginlik, yaratıcılık, nihayetinde de başarıyla özdeşleşir. Farklı coğrafya ve milliyetlerden gelen insanların ortaya koyduğu farklı görüş ve yaklaşımların ürün/hizmet ve şirket stratejisinde mutlak başarı sağladığı iddia edilir. Bir şartla: Farklılıklar ortak hedeflerde buluştuğunda!
Türkiye hiç olmadığı kadar çeşitlilik yaşıyor. Farklı görüşler birbiriyle yarışıyor. Peki neden bizdeki çeşitlilik başarıya dönüşmüyor? Aynı coğrafyada doğup büyümüş insanlarız ama hiçbirimiz ortak hedefe koşmuyoruz. Çeşitliliğimizi ortak başarı için değil, bireysel çıkarlar için ortaya atıyoruz. Sonuç; kaos, kaçırılmış fırsat, harcanan zaman, yitirilen servet, kaybeden bir ülke. Çeşitlilik bir tek bu ülkede işe yaramıyor.
Dünyanın en büyük ve köklü sanayi firması Alman Siemens’in CEO’su Peter Löscher geçtiğimiz hafta verdiği demeçte şirketini Alman, beyaz ve erkek diye tanımladı: “600 tepe yöneticimizin çok büyük kısmı beyaz Alman erkekler. Biz çok fazla tek boyutluyuz”. Avusturya doğumlu Löscher, Financial Times gazetesine verdiği demeçte, bu yılki önceliklerinin daha rekabetçi olabilmek adına grubun kültürel farklılıklarını artırmak olduğunu söyledi. Siemens yönetim kurulunda Avusturyalı Löscher dışındaki yedi kişiden ikisi Amerikalı. Geri kalan Alman.
ABD’de başkanlık yarışının kendisi çeşitlilik üzerine. Bırakın farklı fikirleri, bir Mormon, bir kadın, bir siyah yarıştı… Bu ülkede etnik azınlıkların alım gücü 1990 ile 2003 arasında yüzde 500 oranında artmış. Bu da doğal olarak azınlıkların da yine kadınlar gibi yönetim kurullarında temsil edilmesine imkan sağlıyor. Azınlıkların 2050 yılında Amerika’daki tüketicilerin ve işgücünün yüzde 50’sini oluşturacağı öngörülüyor.
Euro 2008’de yaklaşık 13 bin kişi organizasyon için çalıştı. Takımların içindeki çeşitlilik çoğu zaman kavramakta güçlük yarattı. Medya “Milliyetçilik öldü yaşasın profesyonellik” diye başlık attı.
Hakan Yakın, Gökhan İnler ve Eren Derdiyok İsviçre forması altında mücadele ettiler. Türkiye İsviçre maçı 2-1 bitti ama 3 golü de Türk oyuncular attı. İsviçre’nin golünde Eren Derdiyok ortaladı, Hakan Yakın golü attı. Hakan Yakın’ın annesi maçtan sonra açıklama yaptı: “Hakan’ın bir gol atmasına izin verdim.” Rivayet o ki, İsviçre milli takımının en güvendiği oyuncular Türk futbolculardı. Takımda Türkiye dışında Bosna Hersek, İspanya, Arnavutluk, Kolombiya gibi ülkelerden futbolcular da var.
Fransız milli takım kadrosundaki 15 futbolcu Cezayir, Senegal, Kamerun ve Kongo gibi ülkelerden. Avusturya milli takımında da ikisi Türk 6 yabancı var. Almanya milli takımında Polonya’lıların ağırlığı hissediliyor. Alman milli takımında biri Gana, üçü Polonya, biri Brezilya ve biri İspanya asıllı olmak üzere 6 farklı kimlikten oyuncu bulunuyor. İsveç milli takımında bir Mısırlı, bir Sırbistanlı ve bir Bosna Hersekli bulunuyor. Hollanda milli takımında da 5 yabancı oyuncu bulunuyor. Bunlardan ikisi Hollanda’nın eski sömürgesi Surinam’dan. Diğer yandan Hollandalı teknik adam Guus Hiddink’in çalıştırdığı Rusya milli takımı, çeyrek finalde Hollanda milli takımını eledi.
İtalya milli takımında oynan Mauro Camoranesi Arjantinli. İtalya Camoranesi’yi büyükbabalarından birisi İtalyan göçmen olduğu için vatandaş yaptı. Turnuvaya katılan takımlardan İspanya, Polonya ve Türkiye’nin de birer yabancı oyuncusu bulunuyor. Türkiye’nin yabancı oyuncusu Brezilyalı Mehmet Aurelio. Türk vatandaşlığına geçerek Mehmet adını alan Aurelio’nun Türk milli takımına çağrılması hararetli tartışmalara neden olmuştu.
Birimiz ortalıyoruz, diğerimiz yaradana sığınıp topla buluşup kaleye golü çakıyoruz. Bir bakıyoruz hep kendi kalemize gol atmışız. Çeşitlilik ortak hedeflere doğru birlikte yol alırsanız güzel. Hepimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız. Ortak çıkarlarımız yerine başkalarının çıkarlarına hizmet ediyoruz. Bunun adı çeşitliliğin getirdiği özgürlük değil, bunun adı alık olma halinin yarattığı tutsaklık.