Soma’da maden faciası oldu işçiler öldü, Ermenek’te madende yeraltı suları faciası yaşandı işçiler öldü, Domuz ve ayılar habitatları bozulduğu için şehre indiler, üçüncü köprü ve havaalanı projeleri için sayısız ağaç kesildi, konsorsiyum şirketlerinden biri hızını alamadı Manisa’da zeytinliklere daldı, zeytinler öldü… Gezide ağaç için gençler öldü, Validebağ’da dozerler ağaçlara daldı, ağaçlar gitti insanlar tartaklandı…
ABD Çin’le 9 aydır gizlilik içinde yürüttüğü İklim Protokolü’nde son noktayı koydu. Dokuman, iki liderin mektupla katkı yaptıkları bir paket içinde imzalandı. Karbon emisyonunun azaltılması, sera gazı etkisinin azaltılması hedefleri üzerine kurulan anlaşma iklim tarihinde ilk. Çin ilk kez uluslararası bir çevre anlaşmasına imza koydu, yükümlülüklerini sorumluluklarına sahip çıktığını deklare etti.
İklim Protokolü, gezegenimizi daha yaşanır bir yer yapmayı hedefliyor. Bozduklarımızı tamir etmemize pek olanak sağlamasa da bundan sonra daha az bozmamız için kurallar getiriyor.
Çin’in bile çevreci olması anlamlı. Anlamlı olması güzel de, en çok çevre faciası bu ülkede yaşanıyor, en kötü çalışma koşulları bu ülkede… Çin kalabalık nüfusuyla pek çok konuda dünyaya meydan okuyor. Bu protokole imza atmış olmalarının altında kim bilir ne tür koşullar yatıyor.
“Çin bile çevreci oldu” başlığını attım, ama inanasım yok. Protokol ve anlaşmaların vitrin hükmünde olması çevreye saygı duyacağımız, altına imza attığımız koşullara uyacağımız anlamına gelmiyor.
Örnek olarak bizde de kurallar var, bizde yasaların en şahanesi var, bizde de her şey var… Yenisi gerekirse, yenisini çıkarıyoruz. Batan yapalım, olmamış bir daha yapalım diyoruz… Kitap tamam, okuyan yok. Ağaçlar kesiliyor, insanlar ölüyor, çevreyi katlettiğimiz için ülkenin değişik bölgelerinde kanser kol geziyor… yasa çıkarmak ya da anlaşma imzalamak ne ki, getirin bana ben de imzalarım diyen dünya kadar insanoğlu geziyor sokakta.
Vaktiyle Çernobil tetkikini çay içerek yapan bakan neticede kanserden yaşamını yitirdi. Biz ders almadık. Madendeki suyun tehlikesini yeraltı suyunu bardak bardak içerek ölçen bir işletmemizde onlarca insan öldü…
Başımıza gelen en büyük felaket eğitim katletmek oldu. Şimdi “hayır” demesini bilmeyen ilkesiz ve bilgisiz insanlar bilim yerine hurafeyle işletme yönetiyor, ülke yönetiyor.
Yazık ama çok yazık.