Çocukluğumda büyüklerim zaman geçirmek için bilmece bulmaca oyunları üretirlerdi. Onlardan biri, “Ben giderim o gider yanımda tın tın eder, bil bakalım bu ne?” sorusuydu. Yanıtı “Baston” olan tekerleme misali bilmece bugün nostalji, naif, basit, masum ve yalın. Oysa o baston bazılarımız için hayati, elzem, çok önemli! Bilmecenin, WeWalk’un peşine düşmemle bir ilgisi var mı bilmem ama WeWalk benim kafamda tın tın edip durdu uzun süre. Nedenini kısa bir cümlede toplayayım; Dünyanın görme engelli toplumu için seri üretilen ilk teknolojik ürün ve Türk…
Endüstri tasarımcısı, Mete Mordağ, WeWalk ürününün tasarımcısı. Covid izolasyonundan önce, tanışmak ve buluşmak için sözleştiğimizde, bugünleri yaşayacağımızı ikimiz de tahmin etmemiştik. “WeWalk”ı duyduktan sonra Mordağ’ın çalışmalarını radarıma aldım. Okudukça, farklı şeyler de öğrendim. Bu sohbetimiz Corona Günleri’ne de değinecek… Pandemi ile endüstriyel tasarımı birleştirip birleştiremeyeceğimizi merak ediyorum örneğin. Doğa ve evrim her şeyi daha verimli kılar mı? Corona’dan verimli bir şey çıkar mı? Yitirdiğimiz değerlere ve canlara rağmen bu işten güzel öğretilerle çıkacağımıza inanmaya inanlardanım. Örneğin, hava almak, sokakta dolaşmak, dokunabilmek gibi temel basit özgürlüklerimizi anımsayacak, kıymetini bilecek hatta havayı, denizleri kirletmeyeceğiz… Kendi kendimize yetmeyi öğrenmeye çabaladığımızı, dostluğun ve ailenin sıcaklığını özlediğimizi görüyorum. Lüks ve anlamsız tüketimin işe yaramadığını fark ediyoruz. Hatta bardağın dolu tarafından bakmaya öylesine çabalıyorum ki, Türklerin çok şanslı millet olduğunu düşünüyorum; Iskalayıp duruyoruz ya… patinaj yapıp oturuyoruz ya… zaman, akıl tutulmalarımıza bakıp, olması gereken yere uçma fırsatını veriyor bize… Bir de paylaşma konseptini gündeme getirmek istiyorum. Yazının içinde de bulacaksınız, bu salgın bize paylaştıkça çoğalabileceğimizi gösteriyor.
Burada yazdıklarımı anlamlandırmayacak, sorun geçince unutacak büyük bir kitle var, onları unutmuş görmezden gelmiş Mordağ’ın söylediği gibi doğa ve evrim onları da bildiği gibi yapacak… Güzel olan şu ki, bizler, olanca yalnızlığımızda, ırk, din, dil, milliyetlerimizden bağımsız yalnız olmadığımızı gördük. Hadi buyurun bu keyifli sohbete davet edeyim sizi.
Yaprak Özer: Mete Mordağ, siz kimsiniz?
Mete Mordağ: Ben endüstriyel ürünleri tasarımcısıyım. 2001 Boğaziçi Makine mezunuyum. Background’um makine mühendisliği üzerinden geliyor. Bir şekilde mühendisliği ve sanatı, çizim yeteneğini nasıl bir araya getiririz sorusunun çok güzel bir cevabı oldu endüstriyel tasarım, benim için… Arkasından Sydney’de iki senelik bir eğitim alıp; 2005 gibi İstanbul’a geldim. Ondan sonra 15 senedir Mordağ Tasarım üzerinden, endüstriyel tasarım üstüne destek veriyorum, firmalara ve özellikle girişimcilere …
Yaprak Özer: Günlerce tartışabileceğimiz notlar çıkardım; “evrensel güzellik”, “rasyonel sanat” ya da “istisnasız güzellik”… Ne demek istiyorsunuz, çok merak ediyorum … Daha somut sulara yönlendirmem gerekirse sohbetimizi; “Doğa ve evrim her şeyi daha verimli hale getiren iki unsur” cümlenizi yaşadığımız günlerle ilişkilendirebilir miyim? “Topluma sorumluluğum var…” derken ne kastediyorsunuz, “WeWalk” gibi ürünler ortaya çıkarmak mı? Görme engelliler için üretiminizden başlamak ister misiniz?
Mete Mordağ: Doğru… Kesinlikle… Biraz önce saydığınız “key word”lerin, ufak tefek kelimeleri, o felsefeyi anlatmak ve örneklendirmek için, “WeWalk” mükemmel bir proje… Tasarımın, teknolojiyi toplumla nasıl buluşturabildiğine, nasıl katma değer yaratabildiğine çok iyi bir örnek… “WeWalk”, YGA’nın, yani Young Guru Academy’nin süper fikri… Bundan 3-4 sene önce bu fikirle geldiler. Ellerinde, çalıştıkları bir prototip vardı. Görme engelliler toplumuna projeler üreten, yeni fikirler taşıyan ve bunları hayata geçiren bir danışmanlık grubu var. O danışmanlık grubu ile birlikte geliştirdikleri bir fikir bu… Bu fikrin endüstriyel tasarım ayağını, yani fikri-teknolojiyi görme engellilerle nasıl buluşturabiliriz? Onlar için nasıl faydalı ve iyi bir ürüne, iyi tasarıma geçirebiliriz? sorusunda destek veren kalemdim ben… Bir senelik bir çalışmanın ardından, “WeWalk”u, YGA mühendislerinin oluşturduğu ilk prototipi, güzel, düzgün, ergonomik ve faydalı bir ürüne dönüştürdük. Ardından Vestel, projeye kapılarını açtı, projenin etkin bir şekilde hayata geçmesinin ardında büyük ve önemli katkısı oldu. WeWalk bir sene içinde seri üretime geçti, ilk 1500 adedi sokaklara çıktı, kullanıcılarıyla buluştu.
Yaprak Özer: Anlatır mısınız birazcık? “WeWalk” çok özel bir şey… Nasıl bir üründür, görme engelliler için ne yapar? Ürün sizinle buluştuktan sonra neye evrildi?
Mete Mordağ: “Neye evrildi?…” düşünürseniz, Kürşat Ceylan’ın söylediği bir sözden bir alıntı yapacağım. Kürşat Ceylan, Boğaziçi Üniversitesi mezunu, görme engelli, çok sevdiğim bir arkadaşım… Doğuştan görme engellidir kendisi ve projenin başındaki kişi… “WeWalk”un kurucularından. Tanıtım filminde “Bu gördüğünüz baston, görenler için kullanılan bir ürün olsaydı, şu an uçuyor olurduk. Yani ben, 2015 yılında hâlâ bildiğiniz değnekle yolda yönümü bulabiliyorsam, bunda bir gariplik var. Yardımlarınızı bekliyoruz, desteklerinizle bu ürünü, tasarımı hayata geçireceğiz” gibi bir cümleyle kapanış konuşmasını yaptı. Türkiye’ye dair çok motive edici bir hikâye bu. “WeWalk’un tanıtım filmini, kitlesel fonlama platformu Arıkovanı’na koyduk; 200 bin TL topladı ürün… 200 bin TL’nin gerçekten çok büyük yardımı oldu, “WeWalk”un hayata geçirilmesinde, görme engellilere kazandırılmasında… Türkiye adına da insanlık adına da bence çok büyük başarı… Şöyle ki, görme engelliler için dünyada ilk defa seri üretilen en etkin ürün olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Amerika’da Edison Awards aldı. Bugüne kadar dünyada görme engelliler için üretilmiş 6-7 tane teknolojik proje var, hiçbiri hayata geçmemiş… Hepsi prototip aşamasında kalmış… Sebebi: Görme engelli toplumundan para kazanmak imkansız olduğu için, kimse bu ürünlere gerekli yatırımı yapmak için yanaşmıyor. Vestel, Turkcell gibi Türk markalarının ortaya koyduğu yardım – destekle dünyada ilk kez Türkiye’den böyle bir ürünün çıkması, çok çok çok gurur verici!
“WeWalk” prototipi aşamasında, Kürşat’ların ve YGA’nın tartıştığı en önemli konular: “Tamam, teknolojiyi görme engellilere ulaştırıyoruz; ama bu bir değnek olmak zorunda değil. Bir taç olabilir, bir bileklik olabilir, bir gözlük olabilir, yani illa değnek mi olmak zorunda?” olmuş. Oradaki görme engelli 10 tane arkadaşımın, dönüp dolaşıp geldikleri nokta şu: “Bizim elimizden bu değneği alamazsın… Bizim, bu değnek olmadan evi terk etmemiz imkansız”. İşte bu, “tasarımın bir evrimleşme süreci” olmasına da bir gönderme…
Koskoca bir görme engelliler toplumunun yüzlerce yıldır ki, çok eski bir ürün değil, “beyaz değnek”… Kanada’da ortaya çıkmış, bundan 150 yıl önce… 200 senedir alışık oldukları bir değneği ellerinden alıp, yerine bir gözlük veremezsiniz insanlara… Bunun evrimleşmesi lazım… Önce o değnek biraz evrimleşecek, değişecek; ufalacak, ufalacak, yok olacak… Bundan belki 200 sene sonra, yerini bir gözlük alabilir; ama ilk etapta onu direkt yok edemezsiniz. “WeWalk” görme engellilerin beyaz değneklerinin evrimleşme sürecinin ikinci basamağı diyebilirsiniz. “WeWalk” ne yapıyor? Görme engellinin cebindeki cep telefonunu, eline taşıyor. Üzerinde “ultrasonik sensör” var; bir tane “touch pad” var. Yeni jenerasyon bir görme engelliye bakarsanız, elinde “WeWalk” yoksa, bir elinde cep telefonu, kulağında kulaklığı vardır; o cep telefonu üzerinden her şeylerini ifa ederler. Otobüse onunla biner inerler; yollarını yönlerini onunla bulurlar; maillerine onunla bakarlar; her şeyleri o cep telefonları; ama görme engellisiniz, bir elinizde değneğiniz, bir elinizde cep telefonunuz var… Hadi ne olur otobüse binin ya da bir merdiven çıkın… Gerçekten çok zor ve imkansız… Bu kadar basit işlevler imkansız olmamalı; 2020’lere geldik… “WeWalk”un yaptığı şey, cep telefonunu değneğin içerisine taşıyor. Öyle inanılmaz, uçan kaçan bir teknoloji değil… Üzerinde aslında, kablosuz veri aktarım teknolojileri var. Bir Wi-Fi, bir Bluetooth çipi var ve bu çipler üzerinden cep telefonuyla haberleşebiliyor. Değneğin üzerindeki “touch pad” sayesinde, rahatlıkla cep telefonunu yönetebiliyorsunuz. Görme engellinin, cep telefonunun ekranını görmesine kesinlikle gerek yok… Cep telefonunu çok iyi tanıyorlar. Üzerinde ikonlar nerede, düğme nerede vs. ve değneğin üzerine siz o “touch pad”i koyduğunuzda, değneği telefona Bluetooth üzerinden bağladığınız zaman, görme engellinin elindeki değnek, onun cep telefonu oluyor. Telefonunu cevaplayabiliyor, mail atabiliyor, mail cevaplayabiliyor; Google’a bağlanıp, Google maps’le yönünü bulabiliyor. YGA’nın, belediyelerle çalışarak ürettiği bir sürü farklı aplikasyonlar var. Otobüslerin geliş-gidiş saatleri, otobüsün hangi durağın önünden geçtiği gibi… Cep telefonunun yapabildiği her şeyi, değneği yapabiliyor oluyor.
Yaprak Özer: Ne şahane bir şey; özgürlük!… Özgürlükleri hiçbir zaman yeterince algılamadık açıkçası…
Mete Mordağ: Değil mi?
Yaprak Özer: Belki bu günler, temel özgürlüklerin ne kadar anlamlı olduğunu, umuyorum düşünmeye başladığımız zamanlardır…
Mete Mordağ: Kesinlikle düşünmeye başladık…
Yaprak Özer: Ben çok düşünüyorum… Paradoksal, fark etmeden o kadar büyük eğitim alıyoruz ki… Yeter ki buna disipliner arası çalışmalarla destekleyelim. Ticari Türk firmaları-bir girişim-endüstriyel tasarım- “görmezden geldiğimiz” görme engelli toplumu- seri üretimden yeterli derecede ekonomik girdi sağlayamayacağını düşünen ticari zihniyet… disiplinler arası bir serüven ve sonunda ürünün aldığı büyük ödül! Gurur veriyor. Ödülü anlatır mısınız?
Mete Mordağ: Edison Awards… Bu ödül, bir tasarım ödülü değil, bir teknoloji ödülü… Tasarım, o ödülü almasında önemli bir kalem tabii ki… Ama esas, “WeWalk”un kendisinin aldığı bir ödül o… Bunda benim payım olabilir; ama benim aldığım bir ödül olmadığının altını çizmek istiyorum.
“WeWalk”un arkasında, hayata geçmesinde kocaman genç ve güzel bir zihin var ki… O zihinlerin takım çalışmasının sonucu “WeWalk”… İnovasyon, teknoloji ödülü Edison Awards, ABD’de uzun zamandır Tesla, Apple gibi çok büyük markalara veriliyor. Türkiye’den Kürşat sahneye çıkıp aldı, kabul etti, alkışlar arasında… Gerçekten çok çok çok gurur vericiydi!
Tekrar altını çizmek istiyorum. Dünyada görme engelli toplumu için seri üretilen ilk teknolojik ürün…
Yaprak Özer: Ben buradan, sizi başka bir yere… Yani bu “evrim, doğa” ve “tasarımcı” olarak, tasarımcıların, toplumun yaşadıkları güne ve ortama taşımak istiyorum. Birtakım dürtüler var herhalde içinizde örneğin bardağı, bardak gibi görmüyor olabilirsiniz. Olmamalısınız zaten…
Mete Mordağ: Aynen öyle…
Yaprak Özer: Bugünlerde ne görüyorsunuz? Tasarım ve endüstriyel tasarımın, bu izolasyonda anlamına yolculuk yapabilir miyiz? Nasıl bir dünyaya doğru gidiyoruz?
Mete Mordağ: Tabii ki… İlk defa gerçekten bu Covid-19 izolasyonu sonucunda bütün toplum, birazcık tüketim ve yaşam alışkanlıklarını, değiştiriyor demeyeyim ama, gözden geçirmeye başladı. Hepimiz, hep konuşulan, “sağlıklı yaşam”, “sağlıklı olmak”, “beslenmeye dikkat etmek” gibi şeylerin, ne kadar “dolaylı” değil aslında “direkt” kavramlar olduğunun farkındayız. Geçen gün önüme gelen bir makaleden bahsedeceğim: Geçtiğimiz 2-3 ay içerisinde internet üzerinden yapılan alışverişlerde hangi ürünlerde zıplamalar yaşanmış… İki tane çok güzel madde var: Tabii ki sağlık ürünleri, vitaminler en başta, ama 8. sırada, spor ekipmanları, ondan sonra 59. sırada “craft kits and projects” (Çizim ve maket yapma eşyaları) var… Toplum belki de ilk defa yalnız kalmayı öğreniyor. Kendi kendinize yapacağınız kozmetik bakım ürünleri satılmaya başlanmış… Gerçekten aslında toplum, kendi işini kendi kendine nasıl halledebileceğini, “Yalnız kalırsam bazı şeyleri kendim nasıl halledebilirim? Her şeyi para saçarak ve birilerine bir şeyler ödeyerek yapmak zorunda değilim. Bir sürü şeyi, ben kendi dünyamda, kendi evimde, kendi imkânlarım çerçevesinde halledebiliyorum”u öğreniyor. Kendi kendine yetmeyi öğreniyoruz aslında… Kendi kendimize yetmeyi öğreniyoruz. Bazı noktalarda toplumun evrimleşme sürecini hızlandırmış durumda bu Covid-19 izolasyonu… Nietzsche’nin lafı vardır: “Öldürmeyen her şey güçlendirir” diye… Bu korkunç olaydan daha güçlü, daha bilinçli, daha güvenli ve çok daha sağlıklı çıkacak olan bir insanlık var aslına bakarsanız yani…
Bu alışkanlıklar çerçevesinde, ikinci söyleyeceğim, altını çizmek istediğim şey, bu Covid-19 izolasyonu, bundan 20 sene önce dünyayla tanışsaydı, çok daha farklı bir “resim” olurdu. Şu anki teknolojinin nasıl efektif bir şekilde tasarım üzerinden de tasarımla birleşerek kullanıldığını, hayretle ve heyecanla izliyorum. Şu anda güzel bir örnek vereceğim: Son 10 senede çok fazla yaygınlaşan, özellikle üç boyutlu cihazları biliyorsunuz, 3D printer – üç boyutlu yazıcıları… Üç boyutlu yazıcının herhangi bir şey üretmesi için ihtiyacı olan şey, “veri – data”… internetten indirebilirsiniz… Nasıl artık kitapları internetten pdf olarak indirebiliyor ve ekranınızda okuyabiliyorsanız… Etrafınızda gördüğünüz bütün objeleri, bütün formları, internetten data olarak indirebilirsiniz. Ve iki boyutlu yazıcınızın yanında, bilgisayarınız ve yanında üç boyutlu bir yazıcınız varsa, evde üretebilirsiniz. Üç boyutlu yazıcılar geçtiğimiz 10 yılda o kadar yaygınlaştılar ki, 20 sene önce sadece tasarım stüdyolarında ve bazı üreticilerde olan cihazları artık ebeveynler, çocuklarına eğitim amaçlı almaya başladılar… Ve bu cihazlar için bir sürü data dolaşıyor internette… Ve bir sürü üretici ve 3D printer satıcıları ve prototip hizmeti veren noktalar, Covid-19 savaşındaki önemli objeleri, “open source” (açık kaynak) olarak internete atmaya başladı. Elinizde 3D cihazınız varsa veya bildiğiniz bir prototipleme atölyesi varsa, bu dataları internetten indirip istediğiniz kadar baskı alabiliyorsunuz. Maskeler, filtreler…
Maske, filtre, akciğer solunum kapasitenizi ölçen spirometreler… Bunlar ufak tefek cihazlardır. Eczaneye ya da bir hastaneye gitseniz, bir spirometreyi, o ufak plastik boruyu, muhtemelen size 10-15 Euro’ya satarlar. İnternetten indirip içerideki 3D printer’da üretebiliyorum. Covid -19 izolasyonu, insanları – aynı şeyle savaştıkları için- milliyetten, ırktan, renkten bağımsız olarak o kadar güzel bir şekilde bir araya toparlamış durumda ki, normalde her şeyden kar etme odaklı büyük bir kesim hala var tabii ki, ama yanı sıra güzel örnekler görüyoruz ve gerçekten o güzel örnekler bütün kesimleri daha iyi, daha erdemli olmaya ve daha yardımsever olmaya davet ediyor.
Yaprak Özer: Milliyet ya da sınırların ötesinde, yeni bir toplum çıkıyor. O toplumun “uhu”su, bilgi… Sanırım kurtuluşumuz bilgiyle olacak. Toplumlar, katman katman birbirini bulup; bilgiyi paylaşacaklar.
Mete Mordağ: “Paylaşarak”… O kısım çok önemli… Bilgiyi paylaştığınız zaman, geometrik olarak ortaya saçılmasını sağlıyorsunuz. Normalde bir tasarım projesinin sonunda, hangi markaya tasarım yapıyorsanız, tasarımı tescillerler… Eğer bir fikir varsa altında, onu patentlerler… Bu kimse kullanmasın diyedir. “Bu fikir benim fikrim, bunu ben buldum; ben kazanmak istiyorum, başka kimseyle paylaşmak istemiyorum”dan, Covid-19 izolasyonu sonucunda, nereye geldik… Şirketlerin, “Bu spirometreyi ben ürettim, ben tasarladım, tescili bana ait; ama lütfen alın, kullanın, istediğiniz gibi baskısını yapın, para istemiyorum” gibi birbirine dayanan, iç içe geçmiş çok güzel bir şeyin başlangıcı olabilir…
Yaprak Özer: Çok ileri olduğunu sandığımız toplumların bu kadar çabuk sünmesini, tökezlemesini aklım almadı, alamadı yani… Neden maske sıkıntısı çektik? Neden vantilatör sıkıntısı çekiyoruz? Bütün dünya olarak “Biz”. Oysa üç boyutlu yazıcıda çoğaltıp yapabilirken… Sorum, ilaca gelecek… İlaç yok… Oysa ilaç da basılabilir… Yeter ki, hammaddeniz olabilsin. Tabii altında etik-hukuk var… Ne düşünüyorsunuz?
Mete Mordağ: Öncelikle, bu büyük toplumlardan bahsettiniz ya… O toplumun gerçekten değerlerini ve fazlarını hangi parametrelerin üzerine oturttuğu çok önemli… Sonuçta hangi sektöre bakarsanız bakın… Medikal, bütün üretim sektörleri… Hepsi bir arz-talep zinciri üzerine kuruludur. Bütün bu sektörlerin hepsi, COVID-19’a kadar hazırlıksız yakalandı ki… Büyük bir kurumsal firmanın, önündeki 5 sene ne üreteceği, ne satacağı, ne kadara satacağı belli… Bunlar, çok net rakamsal veriler üzerine kuruludur. Ama eğer bu firmaları beklenmedik bir şeyle vurursanız, hazırlıksız yakalarsanız; bir ürünü gerçekten seri üretime sokmak ve ondan sonra kullanılabilir şekilde pazara sürmek… “WeWalk” dan örnek vereceğim: “WeWalk” bir fikir olsaydı ve içerisine endüstriyel tasarım katmış olsaydınız, ilk prototipi yapılmış olsaydı; o, iyi bir ürüne dönüşmeyebilirdi. Ürünü, görme engellilere ya da topluma ulaştırabilmeniz için ürünün arkasında durabiliyor, servisini verebiliyor, testlerini yapmış, mühendislik ve Ar-Ge sürecinden geçmiş olmanız lazım. Sadece fikir yeterli değil… Herhangi bir ürünü bir kullanıcıya ulaştırmak için de doğru ve iyi bir şekilde işlediğinden emin olmak zorundasınız. O yüzden, bir yandan soruyoruz: Evet, medikal endüstri nasıl buna cevap veremiyor? Neden üretip bize ulaştırmıyor ya da o maskeler neden hemen elimize geçmiyor bu kadar üretici varken… Milyarlarca maske üretilmiş olması lazım şu ana kadar ki, o kadar kolay olmayabiliyor gerçekten… Çok uzun süreçlerden geçiyorlar ve hepsi sonuçta kar etmek üzerine kurulu endüstriler olduğu için hazırlıksız yakalayabiliyor. Bundan 15 sene önce olsa, çok sinirlenirdim okuduğum birçok habere… insan, özünde iyi bir varlık… Ve toplumlar da özünde iyi ve birbirlerine yardım etmek istiyorlar. Ve bu çok çok daha iyi bir noktaya gelecek sonunda…
Yaprak Özer: “Her şey çok güzel olacak” diyorsunuz.
Mete Mordağ: Her zaman… Her şey dalgalanır… Aşağıda bir yerdeyiz; bundan sonra gideceğimiz yer yukarısı, emin olun…
Yaprak Özer: Şu anda neler yapıyorsunuz?
Mete Mordağ: Bundan 6-7 sene önce projelerin yüzde yüzü kurumsal ve tasarımı tanıyan bilen ve kullanman büyük firmalar olurdu… Son 3-4 senedir projelerin yüzde 60’ı girişim projesi, “WeWalk” gibi… Teknolojinin sonucu oldu. Çünkü teknoloji dediğimiz şey, kablosuz veri aktarım teknolojileri işin içine girdiği anda-herkes üzerinde cep telefonu ve ekranla dolaşıyor. Cep telefonunu ve etrafınızdaki objeleri Wi-Fi – Bluetooth üzerinden bağlayabildiğiniz anda farklı kullanım yöntemleri ile farklı akıllı cihazlar ortaya çıktı. Herkese, inanılmaz girişim kapıları açılmış durumda dünyada… Bunların her birinin bir endüstriyel tasarıma ihtiyacı oluyor; çünkü hepsi daha önce piyasada olmayan, satılmayan, “WeWalk” gibi var olmayan ürünler… Ve tasarıma en çok ihtiyacı olan ürünler… O yüzden bizim mesaimizin yüzde 90’ı girişim projelerine gidiyor, diyebilirim.
Yaprak Özer: Şu anda en fazla tartışılan konulardan bir tanesi, insanların hareketlerinin monitör edilmesi, aynen sizin tarif edegeldiğiniz şekilde bağlanma ve izlenme. Özgürlüklerin sınırlanması ya da tersine sorunların yakalanıp, özgürlüğün verilmesi de olabilir; nereden baktığınıza bağlı… Böyle bilgi ve takibe dayalı çalışmalarınız da var mı ne düşünüyorsunuz?
Mete Mordağ: Teknoloji ve veri aktarımının tasarım üzerinden topluma geçmesi, güzel kapılar açıyor bazı doğru kapıları da kapatıyor. Bu bir evrimleşme süreci… Geçen gün çok sevdiğim müşterilerimden bir tanesiyle konuştuk; ABD’de özellikle Kaliforniya’da “uçan insanlar” arttı… Ayağınıza birer tane bot takıyorsunuz havalanıyorsunuz. Bildiğiniz, havada dolaşabiliyorsunuz… Aslında belli bir yerden sonra, üç boyutlu bir trafik sistemi gerekecek… Niye hala gelmedi, çünkü şu ana kadar yanlış bir şey olmadı. O insanlardan bir tanesi başka bir insanın kafasına düşüp, bir kazaya yol açtığı zaman, o kurallar da çıkmaya başlayacak. Bütün bunların hepsi, bir evrimleşme süreci içinde… Bütün zamana ömür içerisinden, dar bir pencereden bakıyoruz. Hepimiz yetişkin hayatımızdan yaşlı hayatımıza 30-35-40 sene içerisini görüyoruz efektif olarak… O 40 senenin içerisine baktığımızda, aslında her şey o kadar yavaş gelişiyor ve evrimleşiyor ki, muhtemelen, görme engelliler için üretilen bütün teknolojik cihazların bin senelik tarihine baktığınızda, “WeWalk” komik ürünlerden ve objelerden bir tanesi olarak kalacak. Veri aktarımı, insanların vücut ısıları, nerede olduğunun, nasıl olduğunun takip edilmesi de… Başlarda bayağı komik şeyler göreceğiz; onların hepsi sonra derlenip toparlanacak ve hakikaten doğru bir yere varıyor olacak… Hepsi bir evrimleşme süreci ve hepsi zaman gerektiren şeyler… Sadece biz o zamanın ufacık bir kısmını tecrübe ettiğimiz için, kısacık zamanla ilgili yorumlarınız bazen doğru olmayabiliyor.
Söyleşimizi Yaprak Özer youtube kanalından izleyebilirsiniz.