Hafta içinde yayınlanan bir haberin girişi şöyleydi: “Başkent Doğalgaz Dağıtım A.Ş.’yi 1 milyar 610 milyon dolara özelleştiren Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, BOTAŞ ve Hazine’ye olan borçlarını şimdilik ödemeyi düşünmediğini söyledi. Enerji Bakanı Hilmi Güler ise rest çekerek, ‘Haciz uygulatırım’ mesajı gönderdi.
” BOTAŞ’ın piyasadan yaklaşık 10.5 milyar YTL alacağı bulunuyor. Alacaklarını tahsil edemeyen BOTAŞ, vergi yükümlülüklerini yerine getirmediği için haciz kıskacında. BOTAŞ, gazı Rusya’dan banka kredisiyle alıyor. Hükümet fakir fukaraya kömür dağıtmak için Türkiye Kömür İşletmeleri’nden (TKİ) satın aldığı kömürün bedelini kuruma ödemedi.
Bu yüzden TKİ, finans açığını kapatmak için bankalardan kısa vadeli kredi almak zorunda kaldı. Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) ve TKİ’nin toplam borcu 144 milyon YTL. Valilikler aracılığı ile fakirlere dağıtılan kömür, bu yıl sonunda 7.4 milyon tona ulaşacak. TTK, bu yıl 419 milyon YTL zarar edecek.
ATV-Sabah Ticari ve İktisadi Bütünlüğünün Çalık Holding tarafından TMSF’den satın alınması sırasında hiçbir finans kurumu ve özel banka toplam alım bedelinin yüzde 40’ından daha fazlasını kredilendirmeye sıcak bakmadı. Halkbank ve Vakıfbank, ihale bedeli 1.1 milyar dolarlık projeye 750 milyon dolar vermeyi kabul etti. İstanbul’da, 3 haftalık ömrü olan lalelere 4 yılda 5 milyon 500 bin YTL harcandı.
2007 Denetim Raporu’na göre, belediye bu yıl gelirlerinin yüzde 11.5’ini borçlanarak sağladı. Belediyenin 2007 yılı sonu itibarıyla 837 milyon 659 bin 832 dolar (1 milyar 89 milyon YTL) borcu bulunuyor. Dejavu, yaşanılan bir olayı daha önceden yaşamışlık veya görülen bir yeri daha önceden görmüş olma duygusu. Anı daha önceden yaşamışlık hali… KİT’lerin özel bankalardan yüksek faizle kredi alarak işletme giderlerini karşılamak zorunda bırakılmaları bugüne ait bir şey değil. Et-Balık Kurumu 1985’te 300 milyon işletme karı sağladı, 190 milyon TL vergi ödedi. Aradan 4 yıl geçmeden 1989’da l.3 milyar TL zarar açıkladı.
Kurum o yıl yüksek faizle aldığı borç karşılığı 2 milyar TL faiz ödemek zorunda kaldı. Türkiye 1970’lerde ilk kez hayali ihracat olayıyla karşılaşıyordu: Mobilya ihracatı. Mucidi Yahya Demirel’di. Demirel’in başbakanlığı döneminde Ziraat Bankası’nın kardeşi Hacı Ali Demirel’e usulsüz kredi verdiği ortaya çıktı. 1983-1991 arasında sadece özel sektöre bağlı 256 firmanın adı hayali ihracata karıştı.
İktidarda olan parti ANAP’tı. 1985, 86, 87’de hayali ihracat patladı. Tişört diye maymun filesi ihraç edildi, haksız vergi iadeleri alındı. 1994 yerel seçimlerinden önce SHP’nin önemli bir yolsuzluğu patlak verdi. İSKİ Genel Müdürü Ergun Göknel, kurumun ihalelerini paravan olarak kurduğu şirketlere vermiş, bu ihalelerde büyük yolsuzluklar yapmıştı. 1999’da devlet, Egebank, Yurtbank, Sümerbank, Yaşarbank ve Esbank’a el koydu. 1985’de Özer Çiller’in Genel Müdürlüğü’nü yaptığı İstanbul Bankası ile birlikte Odibank ve Hisarbank; 1987’de TÖBANK batık duruma geldikten sonra devlet tarafından “kurtarıldı”. Türkbank sadece 1994-1997 yılları arasında 130 trilyonluk batık kredi verdi. Anlayacağınız iktidarlar değişse de tablo hiç değişmedi.
Bal tutan parmak yaladı. Süleyman Demirel’in “verdimse ben verdim ne olmuş” sözleri tarihe geçti. Tarihe geçen bir başka olayın mürekkebi henüz kuramadı: Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 14.5 yaşındaki oğlu Mehmet Emre Gül, Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın ailesine ait Ali Babacan Tekstil Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nden sigortalandı. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı, 17 Nisan 2008 tarihinde yasalaştı. Yasa yürürlüğe girmeden önce (30 Nisan) sigorta girişi yapılanlar ile yürürlük tarihinden sonra sigortalı olanlar arasında ciddi kayıplar sözkonusu. Halkın durumuna gelince…
Değişiklik yok. Nedense hep önceden yaşanmışlık hali sözkonusu. Gençler yine işsiz. Eğitim yine yetersiz ve dengesiz. Kadınlar hep evde. Dejavu!