Halen dünyada nüfusu artmaya devam eden ve ekonomik gelişmişlik seviyesini tamamlamış bir ülke yok. Diğer bir ifadeyle gelişmiş ekonomiler nüfus olarak hızla küçülüyor.”;”
Ünlü yönetim bilimci ve pek çoklarına göre, “guruların gurusu” Peter Drucker’a göre, demografi dünyanın gidişini değiştirecek yegane olgu. Ünlü guru konuyla yeterince kişinin ilgilenmediğini ve önemsenmediğini söyleyerek şikayet ediyor. Demografi bizde tamamen gündem dışı bir konu. Nedense ilgimizi çekmiyor. Acaba kelimenin fonetik yapısını mı beğenmiyoruz…
Dünyanın önemli bir bölümünü de doğum oranları 1972 yılından bu yana ciddi düşüş içinde. Halen dünyada nüfusu artmaya devam eden ve ekonomik gelişmişlik seviyesini tamamlamış bir ülke yok. Diğer bir ifadeyle gelişmiş ekonomiler nüfus olarak hızla küçülüyor.
Yeni düzende insanlar zenginleşecek zamanı bulamadan yaşlandığını söylüyorlar. Demografik değişimin en belirgin özelliği hızlı yaşlanma.
Ve Türkiye’de bizlerin sandığı gibi, “Biz iyi durumdayız onlar kötü durumda. Genciz, Güzeliz” sendromu yaşanmıyor. Evet, dünya genelindeki şanslı ülkelerden bir tanesi olsak da, neden şanslı olduğumuzu bilemediğimiz için pek şanslı sayılmayız.
Örneğin, herkesin gözünü diktiği ve gelecekte tüm dünyayı istila etmesi beklenen, umutların bağlandığı Çinlilerin demografik açıdan durumu da parlak sayılmaz. Şaşıracaksınız ama dünyanın en kalabalık ülkesi Çin, hızla yaşlanan bir nüfusa sahip. 2020 yılında Çin’de işgücünün ciddi oranda düşüş göstermesi bekleniyor. Nüfus yapısı olarak şaşırtıcı sonuçlar gösteren bir başka coğrafya da Ortadoğu. Ortadoğu’da da, doğum oranları düşüş eğilimi içinde. ABD’ye ciddi işgücü yaratan Meksika da aynı dertten muzdarip. Son yıllarda Porto Rico’dan ABD’ye geçişler bıçakla kesilmişçesine azaldı.
Demografi özellikle iş dünyasını çok yakından ilgilendiriyor. General Motors firmasınının yaşlanan çalışan sendromu nedeniyle maliyetlerini otomobil başına neredeyse 1,800 dolar artırdığı söyleniyor.
ABD yaşlanan nüfusa karşı önlem almak için yasalarında yaptığı değişikliklerle, her yıl düzenli mülteci kabul ediyor.
Pek çok ülkede, özellikle Avrupa’da çalışan nüfusla, emekli kesim arasında büyük fikir çatışmaları yaşanıyor. Çalışan nüfus giderek daha fazla emekliyi sırtında taşımak zorunda kaldığı için iki grup arasındaki fikir ayrılığı zaman zaman ciddi çatışmalara dönüşebiliyor. Avrupa ülkelerinde, gençleri sokaklara dökülüp yaşlıları protesto ederken görmek alışılan görüntüler arasında yer alıyor.
6 Milyardan 9 Milyara
Dünya nüfusu bugün itibariyle 6 milyarın üzerinde. 2050’de nüfusun 9 milyar olması bekleniyor. Artacak 3 milyarlık nüfusun yüzde 98’nin, yaşam kalitesinin pek de parlak olmadığı gelişmekte olan ülkelerde yaşaması bekleniyor. Bu artışın en önemli kaynağı da Afrika kıtası olacak. Az gelişmiş ülkelerde yaşları 15-24 arası değişen kitle bir milyar kişi.
Gelişmiş ülkelerde ölüm oranları düşüyor. Rusya, İtalya, Almanya ve Japonya nüfus olarak azalıyor, yaşlanıyor.
Bu arada nüfusun yaşlanması kadar dünyadaki demografik dengeleri yerinden oynatan bir başka olgu, bizim ülkemizde pek de dikkat çekmeyen AIDS. AIDS dünyanın korkulu rüyası. Halen dünya üzerinde 40 milyon kişinin AIDS’e yakalanmış olduğu tahmin ediliyor.
Demografik dengeler giderek bozulurken, tek sorumlu ne AIDS ne de yaşlılık. Pek çok ülke kendi coğrafyası içinde demografik farklılıklar, çarpıcı dengesizlikler sergiliyor. Örneğin, halen 1.1 milyar kişinin yaşadığı Hindistan’da nüfusun yüzde 60’ı genç. Ancak ülkenin güneyinde nüfusun artmadığı, buna karşılık kuzeyinde hızlı bir artış olduğu gözleniyor. Kuzeyde fakirlik, kötü sağlık koşulları kol geziyor. Hindistan kendi içinde pek çok dengesizliği barındırıyor.
Peki, Ne Oluyor
Türkiye’de henüz anlayamadığımız, yorumlayamadığımız, kendimize yönelik tehlike görmediğimiz bir olgu yaşanıyor. Biz Avrupa nüfusunun giderek azalmasını kendimiz için ciddi bir avantaj olarak yorumluyoruz. Doğrudur, avantaj olduğu söylenebilir, ancak bu gözü kapalı kabul görecek bir olgu değil. Avrupa ülkeleri ve ABD bir süredir insan kaynağı yaratmaya çalışıyorlar. Bazı ülkeler ABD örneğinde olduğu gibi her yıl belli oranlarda göç almayı öngörüyor. Şimdilik bu gruba Türkleri kabul etmiş gözükmüyorlar.
Göç yeni özellikler kazanarak hayatımıza yeniden girecek. Fakat türlü sorunlarla birlikte. Örneğin göç eden kitlelerin eğitim ve kalite düzeyi bu ülkeler tarafından çok parlak bulunmuyor. Göç eden nüfus gittiği ülke nüfusuyla kısa zamanda kaynaşamıyor, adaptasyon sorunu yaşıyor.
Gelişmiş ekonomilerde değişik yöntemler uygulanıyor. Örneğin bireylerin emeklilik yaşları uzatılıyor. İnsanlar daha uzun yıllar çalışmaya devam etmek zorunda kalıyorlar.
Sorumlu Tüketici Zamanı
Değişen demografik yapının genel ülke ekonomileri kadar, mikro ekonomi düzeyinde getirdiği bazı sorunlar da var. Artık bunlara sorun mu yoksa gelişme mi diye bakmalıyız ben de tam karar verebilmiş değilim. Ama bildiğim bir şey var, bir yandan genel dengeleri izlerken diğer yandan bireylere yoğunlaşmak zorundayız.
Koşullar İş dünyası için zorlayıcı… Yalnızca genel demografik yapı değişmiyor. Tüketici de hızlı değişim içinde. Artık daha iyi eğitimli ve bilgililer… Alışveriş yapmak için daha az zaman harcıyorlar… Kolayca şikayet ediyor ve zor bağışlıyorlar… Müşteri sadakati neredeyse tarihe karıştı…
Müşterileri eskisi gibi belirli sosyo ekonomik kriterlere göre gruplandırmak çok mümkün değil. Tüketicileri belirli özelliklerine göre gruplandırıp birkaç adet tüketici tipi oluşturmak da mümkün değil. Artık şirketlerin sahip olduğu müşterisi kadar müşteri tipi var.
Neredeyse her müşteri, tek başına bir hedef kitle haline geldi. Tüketici alışkanlıkları değişiyor. Tüketim eskisinden daha farklı özellikler gösteriyor. Bu alanda dünya yeni konseptleri konuşuyor. Bunlardan bir tanesi de “sorumlu tüketici”.
Sorumlu tüketici denen grup, bütün dünyada pazarın yüzde 1 ile yüzde 10’unu oluşturuyor. Bu kadar küçük olduğunu duyduğunuzda yazmaya, konuşmaya ve üzerinde düşünmeye gerek olmadığı kanaatine kapılabilirsiniz. Kim bilir belki haklısınız, ancak pazarlama, satış ve tüketici uzmanları bu konuyu yoğun bir şekilde konuşuyor.
Araştırmalar sözü edilen ortalama 50 milyon kişinin sayıca küçük olmakla birlikte dünyayı değiştirmeye başladıklarını gösteriyor. Bu grubun yalnızca ABD’de organik üretime bir yıllık harcaması 23 milyar dolar.
Sorumlu tüketici grubu olarak anılan kitle hızla büyüyor. Bu grup ortalama eğitim seviyesinin üzerinde. Sosyal anlamda bilinçli oldukları söylenebilir. Çok sık seyahat ediyorlar. Kendi kültürlerinden farklı kültürleri merak ediyor ve onlarla ilgili bilgi birikimlerini artırmaya özen gösteriyorlar.
Bu grup televizyon izlemiyor, radyo dinliyor. Tercih ettiği kanallar çok seçici ve özel.
Çok okuyor, yaşadıkları bölgenin sorularına duyarlı olmakla kalmıyor aynı zamanda kolları sıvayıp katkıda bulunmaktan çekinmiyor. Eğitim ve çevre gibi konular kafalarını yordukları alanların başında geliyor.
Sorumlu tüketicinin cinsiyetine baktığımızda ise daha çok kadın olduğunu görüyoruz. Yapılan araştırmalar kadın erkek oranının yüzde 70-30 aralığında ve kadının leyhine olduğunu gösteriyor.
Bu gruba uygulanmak üzere yeni pazarlama taktikleri geliştirilmesi gerekiyor, çünkü reklamlara uzak durdukları gibi reklama inanmıyorlar. Reklam yerine, toplumda saygın bir yeri olan tanıdık, ünlü kişilerin malı ya da ürünü tavsiye etmesini bekliyor, reklamları izleyerek tüketim kalıplarını zorlamıyorlar.
Gençler arasında sorumlu tüketim alışkanlığı büyük kabul görüyor. Buna karşılık daha yaşlı tüketici gruplarının daha çabuk ve somut harekete geçtiği gözleniyor.
Türkiye’de yaş, cinsiyet, medeni hal vs. ne olursa olsun tüketim davranışları ağırlıklı olarak ekonomik göstergelere göre şekil değiştiriyor. Fiyat değişimi gibi makro-ekonomik değişikliklerden farklı sektörler, farklı şekillerde etkileniyor. Hızlı tüketim malları ile dayanıklı tüketim malları sektörleri kıyaslandığında, hızlı tüketim malları sektörünün değişikliklerden daha geç etkilendiği görülüyor. Kriz olduğu zaman otomotiv ya da beyaz eşya sektöründe, pazardaki duruma göre ürün değişiklikleri yapılması, sanayinin şartlarından dolayı kolay olmuyor. Krizin etkileri iç talebe dönük çözümlerden çok, ihracata yönelerek azaltılıyor. Hızlı tüketim sektöründe ise kısa dönemde dahi ambalaj boylarının değişimi, piyasaya ucuz ürünler sürülmesi gibi değişiklikler yapılabiliyor.
Kadının Rolü Önemli
Kadınların yaşamları giderek ve hızla değişiyor. Özellikle de kentlerde. Daha çok sayıda kadın, daha uzun yıllar okuyor. Daha çok sayıda kadın, eğitimini tamamladıktan sonra çalışma hayatına adım atıyor. Daha çok sayıda kadın, yeterli olsa da, olmasa da kendi parasını kazanıyor. Kadın daha az evinde oturuyor, daha uzun saatler evin dışında kalmak zorunda kalıyor. Daha planlı yaşamak zorunda, daha hızlı koşmak durumunda, daha çok şeyi ve hepsini bir arada düşünmek durumunda.
Kadının toplum içindeki rolü değişip geliştikçe, “kadın alışveriş hastasıdır” yaklaşımı da evrim geçiriyor. Kadınların, eskisi gibi kadınca değil, artık biraz da erkekçe alışveriş yaptıkları söyleniyor.
Kadınların hayatları çok değişmiş gibi görünse de, kadınlar alışveriş etmekten vazgeçmiyorlar. Alışveriş hala kadınsı ve kadına özgü. Alışveriş kadın için hala sosyal bir aktivite.
Demografi yalnızca akademisyenlerin üzerine ilgiyle eğilmeleri gereken bir konu olamaz. Tüketici davranışları da yalnızca ürün ve hizmet satanların tekelinde değil. Dünya bu iki başlığı o kadar çok konuşuyor ki, bazen neden diyecek oluyorum. Ama görüyorum ki, tamamen bize özel konular ve hayatımızın çok içinden. Bugün küçük bir giriş yapalım istedim.
İyi haftalar.