Deve Kuşu

Gözlerimi yumduğumda, acım dinmiyor; kulaklarımı tıkadığımda yolsuzluk son bulmuyor; konuşmadığım için sorunlarım azalmıyor. Kendimi sakladığımda birileri beni korumuyor. Kafamı gömdüğümde kimse dönüp bakmıyor. Hayır, ben bir deve kuşu değilim. Olmayacağım.

Deve kuşu kafasını kuma gömdüğü zaman görünmediğini sanırmış. O koca cüssesi ile minicik kafası arasındaki oransızlıktan kaynaklanıyor olsa gerek…

Biraz daha beyin olsa kafayı kuma gömmekten başka bir yol bulabilir miydi?

Sizce bizlerin hali biraz deve kuşu vari değil mi.·Bir benzerlik bulabiliyor musunuz?

Merak ettim.
Ben bir deve kuşu muyum?
Sen bir deve kuşu musun?
Bizler deve kuşları mıyız?

Soktum kafamı kuma, sanıyorum ki tüm sorunlar bitecek. Neden? Hiçbir şey görünmüyor. Ben görmüyorum ya…

Sokmuşum kafamı kuma benden başkası yokmuş gibi davranıyorum.
Sokmuşum kafamı kuma dünya dönmüyor sanıyorum.
Sokmuşum kafamı kuma hayat durmuş zannediyorum.
Sokmuşum kafamı kuma ben kendimi kandırıyorum.
****
Önce seçim olsun…
Hayır, önce AB yasaları geçsin.
Hayır, önce seçim olmalı…
Hayır önce AB yasaları geçmeli…
Ama söz vermiştiniz.
Sözümüzde duruyoruz.
Sözünde durdun, sözünde durmadın…
Bak çekilirim haa!!!
Giderim kalırsın ortada sonra.
Ben giderim sen bitersin.
*****
Hangi AB yasalarının geçmesi gerektiğini bilen var mı içinizde. Ne zaman geçmesi gerektiğini bilen var mı içinizde. Neden geçmesi gerektiğini bilen var mı içinizde. Geçmediği zaman ne olacağını kestiren var mı içinizde? AB’ye tam üyelik sürecinin başlamaması halinde başımıza gelecekleri tahmin eden var mı içinizde? Kimse size bu soruların yanıtlarını günlük hayatta başınıza geleceklerle ve rakamlarla anlattı mı? Kimse size somut olarak hayatınızda ne değişeceğini aktardı mı?

Peki ya önce neden seçim olmalı sorusunun yanıtını biliyor musunuz? Seçim olduğunda sandıktan kimin ya da kimlerin çıkacağını biliyor musunuz? Seçim olmadığı taktirde ne olabileceğini hesaplayabiliyor musunuz? Kime oy vereceğinize karar verdiniz mi?

Önce seçim olursa, AB yasalarının çıkacağına inanıyor musunuz? Birbirlerine dedin ki dedim ki diye rest çekenlerin sizce yapacak daha iyi işleri yok mu?
*****
Biz memleketi hükümetsiz bırakmayız diyenlerin ne kadar samimi olduğunu düşünüyorsunuz? Neden hükümetsiz bırakmıyorlar? Biz onları çok mu seviyoruz, çok mu istiyoruz? Bu ulvi misyonu onlara kim vermiş? Biz vermiş olabilir miyiz? Yoksa onlar kendi kendilerine bunun daha iyi olacağını mı düşünmüşler? Neyi niye düşündüklerini bilen var mı?

Onların günlük sorunuyla benimkiler örtüşüyor mu? Onların umutlarıyla umutlarım, endişeleriyle endişelerim buluşabiliyor mu?
*****
Türkiye’de kaç ailenin yaşamsal konusu AB yasaları ya da seçim sizce? Türkiye ‘de AB Yasaları çıktığında ya da seçim olduğunda kurtulacak kaç kişi var sizce? Türkiye’de kaç ailede yukarıda sözü edilen konuların detayları tartışılıyor? Tartışılan konular üzerinde bilinçli ayrılık nerelerde başlıyor, nerede bitiyor dersiniz? Türkiye’de tartışılan konular; ya da tartışılıyormuş gibi yapılan konuların kaçı, günlük hayatınıza yaşamsal katkıda bulunuyor?
*****
Kaçımız seçtiğimiz insanların bizi temsil ettiğini düşünüyoruz? Temsil etmediğini düşünüyorsak neden onları seçtik? Seçimlerimizi yaparken kendimize ben bu adayı, bu partiyi şu nedenle seçiyor, ondan bunları bekliyor, ona falanca sorumlulukları yüklüyorum dedik mi? Seçim sandığının başında yüzü gözümüzün önüne gelmeyen, adını hiç duymadığımız insanlara bizi yönetmesi için oy verdik mi? Oy verdiğimiz insanlar seçildikten sonra kendilerine oy verenlerle ilişkilendirilmiş bir yaşam kurgusu yaratabildiler mi?
*****
Eski partiler bölünüyor. Eskiler köhneleşiyor. Aynı yüzler, aynı sesler, aynı görüntüler, aynı konuşmalar…

Yeni parti eskilerden kuruluyor. Siyasette yeni yüzler deniyor, hepsi de daha önce denediklerimiz. Ben Türkiye’yi baştan yaratacağım diyen eski yeni’ler, eski Türkiye’yi nasıl yenileştireceklerini anlatmıyor, anlatamıyor, biz de sormuyoruz.

AB yasalarının çıkması gerektiğini söyleyenler, neden çıkması gerektiğini anlatmıyor, ya da anlatamıyorlar.

Kimse hiçbir konunun detayına inmiyor, inemiyor.

Aynı klişe sözler ve sözcüklerden oluşmuş cümleler dönüp dolaşılıp kullanılıyor.

Oysa vatandaşın merak ettiği sebep sonuç ilişkisi; Bunu yapacağım çünkü… Bunu değiştireceğim sonunda böyle olacak… Şu adımı bu kadar zamanda atacağım ve… şeklinde başlayan somut cümleler duymuyoruz.
*****
Ayşe, Fatma, Belgin hanımların hayatı, Türkiye, AB’ye girerse nasıl etkilenecek bilmiyoruz. Ayşe, Fatma ve Belgin hanımlar da bilmiyor. Biri ev hanımı çocuklu, diğeri dul ve güvencesiz, öbürü bekar ve çalışıyor. Acaba bu üç değişik kadın nasıl etkilenecek?

Selim, Çağrı ve Murat. Üçü de üniversiteden yeni mezun, biri askere gitmeye çabalıyor, diğeri kapağı yurt dışına kapak atmaya… öbürünü nişanlısı evlenmek için sıkıştırıyor. AB’ye girmek onları nasıl etkileyecek.

Gürcan, Seral ve Ahmet. Üçü de yeni işten çıkarılanlardan. Biri emekliliğine beş kala işten çıkarıldı, diğeri annesinin yanına sığındı, sonuncusu çocukları okuldan aldı, evi boşalttı arabayı sattı. Hala üçü de işsiz. AB yasaları onları nasıl etkileyecek. Seçim olsa onları ne ilgilendirecek. Sandıktan yeni biri çıksa, hayatlarında ne değişecek.

Bilmiyorlar.

Bilmiyorum.
*****
Ben bir deve kuşu muyum?
Aynaya bakıyorum benzemiyorum.
O kafasını kuma sokuyor.
Ben sokmuyorum.
O zaman ben bir deve kuşu sayılmayabilirim.
Ben kulaklarımı tıkadım, gözlerimi kapadım, ruhumu sattım, geleceğimi ipotek altına aldım…
Benden daha iyi deve kuşu olur mu be yahu?
****
Önce seçim olsun.
Hayır, önce AB yasalarını çıkaralım
Falanca manken yarın bize kaydolacak, olsun; tek bir oya bile ihtiyacımız var.
Derviş’i bekliyoruz, o gelince her şey bitecek
Size değil, o bize gelecek.
Yenilikçiler kapıştı.
Önce seçim olsun
Yok önce AB yasalarını çıkaralım
Bilmem kaçıncı yeni parti kuruldu
Partisinden ayrılan falanca geriye döndü
Bütün bunlardan bana ne?
****
Dünyanın en büyük şirketleri birer ikişer iflas ediyor. Bütün dünyada yeni etik değerler tartışılıyor. Farklı ülkelerde farklı dozlarda olmakla birlikte herkes geleceği nasıl şekillendireceğini ölçüp biçiyor. Yeni yasaların çıkması için çaba sarf ediliyor. Bir iflasın dünyanın bir başka köşesindeki etkisi araştırılıyor. Batan şirketler birer birer açıklama yapıyor. Bunun bir stratejik karar olduğunu söylüyorlar ve gelecek bilmem kaç yıl içinde bilmem ne kadar varlıklarını likide ederek yeniden ne şekilde sahneye çıkacaklarını söylüyorlar. Dikkatinizi çekerim batan şirketlerin ciroları öyle yabana atılır gibi değil. Sizi bizi hepimizi satın alır, döner yine satın alır.

Bizim politikacılarımızdan her hangi birinin, güncel olduğunu düşündüğüm için seçtiğim bu örnekle ilgili olarak bir kez açıklama yaptıklarını görmedim.

Ben siyasetçilerimizin kendi etraflarındaki 100 metre çapındaki dairenin dışında olan bitenle ilgili fikir beyan ettiklerini de duymuyorum.

Ne gerek var, bize ne?

Neden izlesin adam dünyayı, onun derdi gelecek dönem seçimlerde yeniden milletvekili seçilmekte.
Neden izlesin adam, onun derdi uçağa VİP binmek, harcamalarını devlete karşılatmak, dokunulmazlık sağlamak…
****
Geçtiğimiz gün radyo kanallarından birinde düzenlenen bir forumda halktan gelen telefon mesajlarını dinliyorum. Çoluk çocuk sahibi bir ev hanımı, sakin ve dingin. Programı sunan kişiye ve konuğuna dedi ki; “” Ülkede zorunlu eğitimi 8 yıla çıkardık. Çocuklarımız artık sekiz yıl okumazlarsa, temel eğitimlerini tamamlayamıyorlar. Çok yakında temel eğitimin 12 yıla çıkarılacağı söyleniyor. Bu demek oluyor ki, çocuklarımız mecburen 12 yıl okuyacaklar. Milletvekillerimizin kaç yıl zorunlu eğitim aldıklarını bilmiyorum. Çocuklarımızdan ve bizlerden daha az eğitimli olduklarına eminim. Neden cahil insanları seçiyoruz. Cahil insan çevresine de kendisi gibileri toplar. Bundan bize ne fayda çıkar?””
*****
Yalnızca Türkiye’de değil bütün demokratik rejime sahip ülkelerde, yapılan araştırmalar halkın siyasete ilgisini yitirdiğini, siyasetçiye güvenini kaybettiğini gösteriyor. Araştırmalar, halkın memnuniyetsizliğinin başlıca gerekçesinin, karar alma mekanizmalarında hiçbir şekilde sesini duyuramaması olduğunu söylüyor. Halk, seçim zamanlarında yapılan konuşmalar ile verilen sözlerin, seçim arası dönemlerde gündeme gelmemesinden, verilen sözlerin yerine getirilmemesinden rahatsız.
Amerikan halkının yalnızca yüzde 24′ü bölgelerini temsil eden iki senatörü ismen biliyor ve söyleyebiliyormuş. Neredeyse kimse yüksek mahkeme başkanını tanımıyormuş. Halkın yarısından fazlası Senato ve Temsilciler Meclisi sözcülerinin kim olduğunu bilmiyormuş. Neden bilmiyorlar?
Kendinizi dünyanın öbür ucundaki Amerikan halkından farklı mı buluyorsunuz?
*****
Sosyal sorumluluklarımızı üstlenmenin zamanı geldi mi?

Aynı trende yolculuk etmeyeceğiniz insanları, yıllarca sizi yönetmesi için seçiyorsunuz. Seçiyorum.
Aynı masada oturup yemek yemeyeceğiniz insanı yıllar boyunca sizin adınıza birileriyle yemek yemesi için seçiyorsunuz. Seçiyorum.

Karşılıklı konuşup aman ben bundan bir şeyler öğrenebilirim demeyeceğiniz adamı bizi yönetmeye gönderiyorsunuz. Gönderiyorum.
****
Ben bir deve kuşu muyum?
Ben kimden kaçıyorum?
Başkalarından mı kendimden mi?
Bir seçime daha doludizgin ilerliyorum, bir seçim sonrası gelecek yıllar içinde hayatımı birilerine emanet etmeye hazırlanıyorum.

Ben iş yaparken o kadar ince eleyip sık dokuyorum ki, bin bir yerden araştırıyorum.

Ama ben seçtiğim insanları etraflı araştırmadığımı fark ediyorum. Ben bugüne kadar kafamı hep kuma gömdüğümü görüyorum. Oyumu verdiğimde vatandaşlık görevimi yaptığımı sanıyorum.

Böyle vatandaşlık mı olunur? Kimin için ne için vatandaşlık yapıyorum.
****
Ben deve kuşu muyum?

Hayır!

Vatandaşlık görevimi yeniden tarif etmeye karar verdim. Vatandaşlık görevim gereğince önce kendime karşı sorumluyum. Kendime hayrım dokunmayacaksa, kimseye hayrım dokunmayacaktır.

Vatandaşlık görevim benden sonra çocuğuma karşı.
Vatandaşlık görevim aileme karşı.
Vatandaşlık görevim yakın çevreme, arkadaşlarıma, iş ortaklarıma, birlikte yaşadığım kimselere karşı.

Ben deve kuşu muyum?
Hayır!

Seçtiğim insanı bana hizmet etmesi için seçiyorum, bana ve çocuğuma, bana ve aileme, bana ve çevreme yaşanır bir hayat getirmesi için seçiyorum.

Seçtiğim insanın orada bulunmasının nedeni benim.
****
Ev işlerini yapacak birini işe aldığımda ona görev ve sorumluluklarını bildiren bir konuşma yapıyorum. Görev tarifini netleştiriyor, beklentilerimi açıklıyorum. Yetmezse bunları yazılı veriyorum.
Çocuğumu okula gönderiyorum, okul eve, okul düzenini, beklentileri görev ve sorumlulukları açıklayan tonlarca kağıt gönderiyor.

İlaç alıyorum, ilacı nasıl kullanacağımı gösteren prospektüsü bulunuyor.
Elektronik cihaz alıyorum, içinden kullanım kılavuzu çıkıyor.
Parti seçiyorum tüzüğü var.
Vekil seçiyorum öz geçmişi var.
Hiç birini zahmet edip satır satır okumuyorum.
****
Ben deve kuşu muyum?
Hayır!
Aldığım ilacın prospektüsünü artık okuyorum. Vekilin öz geçmişini inceliyorum.
Elektronik cihazın kullanım kılavuzunu didikliyorum.
Parti tüzüğünü inceliyorum.
İşe aldığım elamanları mülakata tabi tutuyorum.
****
Önce seçim.
Önce AB
Hayır önce seçim
Sonra AB…
Hayır, önce Ben
Sonra Sen
Seni bana hizmet etmen için gönderdim oraya, kısır tartışmalarda zaman öldürmen için değil. Kendi menfaatlerin doğrultusunda değil, benim menfaatlerim doğrultusunda görev yapman için gönderdim oraya. Seni dünyayı benden daha iyi izleyebilmen için gönderdim. Seni olan bitene karşı önlem alman için gönderdim. Seni ben oraya gönderdim bütün gün beni düşünesin diye…
****
Ben deve kuşu muyum?
Hayır…
Ben kafamı sakladığımda, gözlerimi yumduğumda, sustuğumda, kulaklarımı tıkadığımda, umursamadığımda hayat devam ediyor. O hayatın bir parçası olmalıyım. Kararlarımı kendi kendime verebilmeliyim. Ben kendime sahip çıkmalıyım.

Ben deve kuşu değilim.

 

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir