Melih Ünal Ziraat Mühendisi. Tarım sigortası konusunda beni aydınlattı bende bu vesileyi fırsat bildim kendisini davet ettim. Bursa’da yerleşik kendisi de bir üretici.
Tarımda risk desem ansiklopedik bir konu olsa da nasıl özetlersiniz? Tarım da risk nedir?
Tarım gıda, gıda yaşam demek… Hayatı doğrudan ilgilendiren bir konu. Tarım üstü açık bir fabrika. Günümüzde magazin değeri yüksek olan iklim değişikliğinden en çok etkilenen sektör. Geçmiş hava şartları ile şimdiki çok farklı. Üreticinin hem ektiği ürün çeşitlerinin ilaçlamalarını çok farklı yapıp hem engel olamayacağı konularda örneğin yağan yağmur ya da doluya karşı oluşabilecek riskleri güvence altına alması gerekiyor. Bizim çalışma yaptığımız tarım sigortaları bu nokta da çiftçiye destek olan bir sistem. Örneğin Bursa’da 2010’lu yıllarda farklı bir buğday çeşidini ektiriyordum. 2016 yıllarına geldiğimde artık yağışlar hasat mevsimine kadar çok fazla ve hızlı bir şekilde arttığı için o kök bölgesinde oluşabilecek çürüklüğe dayalı buğday çeşitlerini ekmeye başladık. Dolayısıyla hasat zamanına gittiğimiz de benim önerdiğim tarla yemyeşil ama öbür taraf o iklim değişikliğine uygun olmayan bölgedeki ekilen buğdayın sararmış ve verim kalitesi daha düşük olduğunu görüyoruz. Tarımda en büyük risk tabii ki iklim değişikliği ve buna karşı olabilecek doğal afetler TARSİM ve Tarım Sigortaları da bunu güvence altına alıyor.
Kaç çeşit sigorta yapıyorsunuz, çiftçinin köylünün karşılayabileceği sigortalardan mı bahsediyoruz? Çoğumuz pek çok sigortayı çok pahalı buluyoruz.
Tabii ben öncelikle kısaca TARSİM’ den bahsedeyim, tarımsal alanlarda oluşabilecek riskler çok olduğundan sigorta şirketlerinin bunu tek başına karşılama riski yok dünyanın bütün ülkelerinde de bu sistem geçerli. Doğal afet olduğu anda eğer sigortası yoksa çiftçinin bütün o sene ki gübre, mazot ve emeği, kazanacağı para çöpe gitmiş oluyor. Bu nokta da 2006 yılında Türkiye’de Tarım Sigortaları Merkezi kuruldu. “Devlet tarımsal üretime teşvik eder” anayasanın bir maddesidir. Bu desteği de doğrudan para olarak çiftçinin cebine vermiyor. Diyor ki ‘’Sizin üretimden dolayı sigorta yaptırmanız gerekiyor, sen sigortanı yaptır ben bunun % 50’sini karşılayayım.’’
Türkiye’de ne kadar tarım arazisi sigortalı? Türkiye’deki bütün tarım arazileri sigortalı diyebilir miyiz?
Diyemeyiz. Burada miras hukukundan kaynaklı bazı sorunlar var. Örneğin, babasının 80 dönümlük arazisi var vefat ettiğinde 6 tane çocuğu var bunlar bir araya gelip birbirleri arasında sözleşme yapıp ÇKS kaydını çıkartması gerekiyor ama bu olmadığı zaman da orası kayıtta olmadığı için sigortası yapılamıyor. Veyahut hobi amaçlı 5-6 dönüm tarla almış kendisi de köyde olmadığı için diyor ki ‘’Sen bak benim tarlama.’’ O da sözleşme yapmıyor birçok üretici ondan dolayı da ÇKS belgesini çıkartamıyor.
Ne kadardır bunlar genel tarım arazilerine kıyasla.
Yüzde 30’luk bir kısmı.
Geriye kalıyor yüzde 70. Bu yüzde 70’in ne kadarı sigortalı?
Yüzde 70’in yaklaşık yüzde 40 civarı sigortalı.
Sigorta yaptırmayanların gerekçeleri ne? Parası olmayabilir devlet yarısını verse bile. Bilgisi ya da haberi yoktur. Eğitimi yoktur. Hangilerini nasıl sıralarsınız?
Sahaya çıktığımızda aslında hepsiyle de karşılaşıyoruz. Şöyle bir örnek vereyim, 2010 yılında biz köyleri gezdik tarım sigortasını anlattık. O gece kahvelerde konuşturmadılar bizi ya ‘’Sigorta şöyle ödeniyor, şöyle oluyor böyle oluyor’’. O sene de tam Bursa’nın deveci armutlarının hasat zamanıydı. Yaprak Hanım kocaman deveci armutları tam hasada hazırken bir dolu vurdu. 100 – 150 milyarlık tüccara sattıkları çekleri geri vermek zorunda kaldılar. Ertesi sene orada müthiş bir poliçe satışımız oldu.
Bir tarım ülkesiyiz ama tarıma uzağız herhalde daha fazla anlatmak icap ediyor.
Tarım sigortası yaptıran çiftçinin başka avantajları da var. Sigortanın yüzde 50’sini devletin ödemesinin dışında Ziraat Bankası’ndan kredi kullandığı zaman yüzde 50 faiz indiriminden yararlanabiliyor. Devlet orada da bir destek veriyor çiftçiye.
Tarım sigortasında siz ürünü sigortalıyorsunuz doğru mu? Hayvanlar sigorta kapsamına giriyor mu?
Tabii büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar sigorta kapsamında. Özellikle sağmal inekler ve küçükbaş koyunlar ile ilgili birçok poliçe yaptık bugüne kadar. Tavukta da tavuk çiftliklerinde büyük tesis bazında sigorta yapılıyor. Tabii bu TARSİM’ in kapsamı yıllar geçtikçe genişletiliyor.
Yanlış yaptığını düşündüğünüz bir üreticiyi sigortalıyor musunuz?
Şöyle söyleyeyim TARSİM üretimden kaynaklı eksiklikleri karşılamıyor.
Yani her konuda koşulsuz bir sigorta söz konusu değil.
Hayvan sigortasında çok önemli bir kural var ben bunun poliçesini bütün çiftçilere söylüyorum ama bilmeyenler olduğunu görüyoruz. Büyükbaş hayvana tarım sigortası yapıldığı anda ağzından mıknatıs yutturulması gerekiyor çünkü hayvan yediği şeyleri ayırt edemez. Arazide otlanırken ya da kendi damında otların arasına bir çivi girdiyse onu da yiyebilir daha sonra o çivi gidip kalbine saplanıyor. Öldüğü anda eksper gelip midesini açıp baktığında eğer mıknatısı yutturulmamışsa TARSİM poliçesi kapsamında bu hasarını alamıyor.
Sigorta yaptıranların kredi alma kolaylığından bahsettiniz, sigorta yaparken kredi almak için mi yapıyorlar?
Yanlış bir yaklaşım. Yetiştirdiği ürüne göre de biraz değişiyor aslında, çok kaliteli ve katma değeri yüksek ürünler ise kirazda vişnede bazı hasarlar eğer don olursa o sezon hiç ürün alamıyor ona karşı mutlaka artık bilinç oluşmaya başladı.
Tarımda ürün ekiminin bilinçli oluğundan söz edebilir miyiz?
Tabii ki edemeyiz şuan ki ortamda. Bizim önce üretimden başlarsak sloganımız şuydu benim öğrencilik yıllarımdan beri, ‘Bilerek eken gülerek toplar mahsulünü’. Öncelikle ekeceği ürünü, kullanacağı ilacı, gübreyi çok iyi tespit edip ona göre üretim planlaması yapması gerekiyor çiftçinin. Öncelikle iklim değişikliğinden dolayı eğer bitkisel üretim yapacaksa buğday, arpa, yulaf, çavdar bu ürünlerin o iklim şartlarında o hava koşullarına en dayanıklı cinsini bulup ona göre ekmesi gerekmekte.
Yapıyor mu?
Yapmıyor. Atadan, dededen kalma tekniklerle işi yürütüyor. Çiftçi duyduğunu değil gördüğünü yapar. Çünkü geçmiş yıllarda çok istismar edilmiş, size şöyle bir örnek vereyim, geçmiş yıllarda bir gübreden zor bela bir köy muhtarına 600 kilo sattım dedim ki, “Muhtarım bak yeni çıktı çok güzel kükürtlü gübre bundan alın”, seneye o gübreden 180 ton sattık Yaprak Hanım. O köydeki çiftçiler o ürünü gördü sonra köy toplantısına da gidip o gübrenin faydasını anlattık.
İstismar edilen köylü ne demek? Yanlış ürün mü veriyorlar? Yanlış mı yönlendiriyorlar?
Evet yanlış yönlendirildi. Ticari kaygılarla.
Yaygın herhalde değil mi tarımda… Herhalde çok sıkı bir denetim de söz konusu değil.
Aslında tarım il ilçe müdürlüklerimiz bu konuda çok duyarlı; artık ciddi manada atılan gübrelerin içerikleri vesaire denetleniyor ama şöyle de bir olgu var, çok iyi anlatılması gerekiyor köylüye. Tarlasına, kahvesinde gidip bunu bizzat anlatıp sonra uygulaması gerektiğinde de yapıp sonuçları da anlatmanız gerekiyor. Milyonlarca ton gübre satılıyor, toprak analizlerimiz yapılmadan bu gübreler satılıyor. Toprak analizini yaptır senin toprağında azot, fosfor, potasyum ne kadar var ona göre hangi gübreyi atman gerektiği de altında reçetesi de yazıyor. Bir köye gidiyoruz tamamı 18 46’dan kullanıyorum diyor yan köye gidiyoruz 20 20. Diyorum ki niye 20 20? “Ya bizimkiler öyle atıyor işte…”
Köylünün sosyal medya merakı olduğunu söylüyorsunuz dimi? Okuyorlar diye düşünmek istiyorum. Yanılıyor muyum?
Çalışma planı da eğitim şartlarına bağlı olarak değişiyor. Örneğin hava yağışlıysa tarlada pek işi olmaz eğer hayvanları da yoksa ya ailesiyle ya da kahvede oturarak vakit geçiriyor, dolayısıyla bu zamanlarda kullandığı bir aktivite. Gerçek manada çiftçilerin ben ciddi Facebook kullanıcısı olduğunu kendim gözlemledim, hepsinin Facebook hesabı var ve oradan tabii tarım ile ilgili paylaşımlarda yapanlar oluyor, tarımda örnekleme ve tecrübelerden faydalanma çok önemli. Kahvelerde yapılan bu paylaşım ve haber ağı artık sosyal medya ortamında da aktif.
Sosyal medyanın eğlence unsuru yoğun diye algılıyorum. Eğitici bir araç olarak kullanabiliriz…
Evet ama yine de dediğim gibi orada gördüğüne çok inanmayacaktır yine de sahada…
Kadınla erkeğin rolü nasıl?
Köylerimizde genç nüfus oldukça azaldı. Bunu irdelediğimiz zaman altında gerçekten ciddi bir sosyal eksikliğin olduğu ortaya çıkıyor. Öncelikle köyde yaşayan bir genç kızımız kalktığında anneyi rol model olarak görüyor. Anne sabah kalkıyor, hayvanlar varsa hayvanlarının bakımını yapıyor sonra evini toparlıyor, kahvaltıyı hazırlıyor… sonra babayla tarlaya gidiyor eve gidiyor yine hayvanların eğer sütü varsa sütü sağılıyor bakımını yapıyor.
Kadın çok fazla çalışıyor?
Şöyle söyleyeyim bazen yemlerle ilgili eğitim toplantısı yaptığımızda, köylerde muhtarın vasıtasıyla köy okulunda kadınlarımızı toplayıp kadınlarımıza anlattık konuyu ve daha olumlu sonuçlar aldık.
İthal hayvanlar konusunda ne düşünüyorsunuz?
Türkiye gibi su kaynakları zengin tarım arazileri zengin bir yerde hayvan ithalatının yapılması gerçekten çok büyük bir haksızlık, adaletsizlik. Türkiye’ye yurt dışından hayvan ithalatının mutlaka durdurulması gerekiyor çözüm çok basit yerli üreticiye destek verilecek. Anası varsa danası da vardır yani öncelikle süt ineklerimize çok iyi bakmamız lazım. Sosyal medya dedik, sosyal medyada süt ineği kestiren çiftçilerimiz paylaşımlar yapıyor içler acısı gerçekten, çünkü yem masrafını karşılayamadığı için çok güzel süt verimi olan yeni danalar doğurabilecek ineklerini satmak zorundalar bu manzaraları Türk insanı hak etmiyor. Tarım millidir.