Bu bir iş ilanıdır, cesareti olanların başvurusu kabul edilir:
Meraklı ve sürekli öğrenen bir yapınız olacak, yaratıcılığınızı bileyeceksiniz, vizyoner olacak ve risk alacaksınız. Sonuca zıplamayacaksınız. Belirsizliğe toleranslı ve ısrarcı olacaksınız. Hem bireysel, hem de takım oyuncusu olacaksınız. Var mısınız.
Siyaset yakamızı bırakırsa, konuşulacak çok konu var. Gerçi siyaset bıraksa “ekonomi!” esir alıyor. Gelin inovatif bir yaklaşım geliştirelim, siyaset ile ekonomi arasında bir yerde buluşalım! 78 milyonun ihtiyacı olan inovasyon kavramını konuşalım.
İnovasyon söylenmesi kolay. Ağzı dolduruyor, nereye yapıştırsanız havalı duruyor, bu yüzden de bol keseden herkes günde bir kez kullanıyor.
Hakikisinden inovasyona sahip olsaydık, siyasette de ekonomide de yararlanabilirdik. Hayata inovasyon katabilirdik. Siyasette ya da futbolda seçim yapmak yerine “Dün”, “Bugün” ve “Yarın” arasında seçim yapardık. Örneğin ben yarını seçerdim. Oyumu yarını temsil ettiği için “inovasyon”a atardım.
Yeni konulardan konuşmalı, yeni şarkılar dinlemeli, yeni yerler görmeli, yeni yüzlerle tanışmalı, yeni fikirler üretmeli, sıkışan ruhumuza bir izin vermeliyiz… İsyan değil, bir yaşam şekli.
Ali Özgenç iş dünyasının tanıdığı profesyonellerden biri. İnovasyon ve yönetimi konularında çalışıyor. Algoritma Yönetici Ortağı. Profesyonel hayatında kilometre taşlarına bakınca Sabancı Holding İş Geliştirme Direktörlüğü, Çimsa, Toyotasa Pazarlama, Bimsa Yönetim Kurulu Üyeliği, Brisa’da Argesa’nın önderliği dikkat çekiyor.
Özgenç inovasyonun kurumsal dünya için sığınılacak son liman olduğunu iddia ediyor, ben de sordum: “O limana geldik mi, sığınalım mı?”
İnovasyon, patron – lider odaklı Türk iş kültürüyle uyumlu mu?
Ben patronlarda problem olmadığını düşünüyorum. Türkiye’de çok inovatif patron gördüm. Şirketteki inovasyonu bir süre kendileri süren patronlar, daha sonra ekipleri de bu işe katmak ve inovasyonu şirkete yaymak istiyorlar.
Yapı ne olursa olsun en tepedeki insanın inovasyona arkadan rüzgar vermesi ya da tepe yönetiminden bir sponsor bularak ilerlemek gerekiyor. Bu destek de, ya İnsan Kaynaklarından ya da inovasyonun sonuçlarına ihtiyaç duyan bölümlerin tepesinden geliyor. Bir başka yol ise “saman altından su yürütme” metodu. Belli olgunluğa gelince ortaya çıkarılması. Amerikalılar buna “radarın altında uçma” diyorlar. Verimsiz bir yol, şirketler artık inovasyonu açıkça teşvik ediyor. Şirketler açısından “inovatif olsak mı, olmasak mı” gibi bir seçenek yok. Büyük küçük Türk şirketleri de bu gemide… Başka yolu yok. Akıllı şirketler çoktan kavradı, irade koyup yola da çıktı.
İnovasyon yukarıdan mı aşağıdan mı çalışmalı?
Bir şirkette inovasyonun iyi çalışabilmesi ve süreklilik kazanabilmesi için öncelikle tepede bir iradenin, bir taahhüdün ortaya çıkması önemli. Dolayısıyla bir şirketin inovatif hale gelmesi, yukarıdan aşağıya bir proses. Bazı şirketler, yönetimde inovasyon yaparak “yukarı-aşağı” tanımını da kaldırdılar.
Bir inovasyon projesinin nereden başlayacağı tamamen ayrı bir konu. İnovatif bir şirkette inovasyon projeleri çalışanlardan, şirketin Pazarlama, Ar-Ge, Üretim dahil çeşitli bölümlerinden, tepeden, şirketin iş ortaklarından ve müşterilerden başlayabilir.
Neden Türkiye’den Google-Facebook çıkmıyor?
Kestirme bir yanıt olarak, bu firmalar doğru yerde doğmuş diyebilirim. Silikon Vadisi’nde girişimciliğe ve teknoloji firmalarının doğup gelişmesine çok uygun bir altyapı var. Bu firmaların hepsi erken aşamada Melek Yatırımcılık desteği almış şirketler. Silikon Vadisi’nde müthiş bir yetenek kümelenmesi var. Buradaki insanların bilgi ve fikir boyutunda birbirlerinden beslenmeleri çok kuvvetli. Üniversiteler ağı üst düzeyde. Google ve Facebook gibi şirketlerin taklit edilmesi zor özelliklerini de unutmamak gerek; bir ekosistem oluşturuyor, iş modellerinde ve ürünlerinde sürekli inovasyon yaparak kendilerini aşıyorlar. Diğer yandan kendi “laboratuvar”larında yeni ürün ve teknoloji geliştirip patentlerken, kendilerine faydalı olacak şirketleri satın alıyorlar. Facebook’un Instagram ve Oculus VR’ı satınalması, Google’ın YouTube, DoubleClick, NestLabs ve Motorola satınalmaları böyle örnekler.
Türk şirketleri girişim evreni yaratırken ne tür özellikler sergiliyor?
Büyük şirketler sayıyı çoğaltarak bir ekosistem oluşturabiliyor, bu insanlara ayrı bir yerde çalışma ortamı hazırlayabiliyor. Ben “iç girişimcilik” veya “kurumsal girişimcilik” gibi türetilen kavramların zorlama bir niteleme, bir oksimoron olduğu düşüncesindeyim. Bir insan ancak riski büyük ölçüde kendi üstlendiği ve en büyük faydayı da kendi göreceği bir durumda girişimci olarak nitelenebilir. Yani başkası için girişimcilik olmaz.
Ar-Ge ve inovasyon birbirinden nerede ayrılıyor, sınır neresi?
Birçok kişide inovasyonu, Ar-Ge yapmakla eşdeğer görme yanılgısı var. Devletin de bu konuda kafasının karışık olduğunu düşünüyorum. Ar-Ge’ye en çok para harcayan şirketler en inovatif şirketler değiller. İnovasyon yalnızca üründe değil pazarlamada, iş modelinde, hizmetlerde, süreçlerde, maliyet azaltmada ve diğer alanlarda yapılabiliyor. Ar-Ge faaliyetlerinin doğası gereği inovatif bir karakter taşıması normal bir durum. İnovasyon, Ar-Ge’ye de rol düşen daha geniş bir kavram. Ar-Ge’nin inovasyondaki rolü; yeni ürünler ve süreçlerde inovasyon için gerekli teknoloji trendlerini izlemek, teknoloji ve yol haritalarını geliştirmek, ilgili projeleri gerçekleştirmek için şirketteki teknik yetenek havuzunu oluşturmak…
İnovasyon öğrenilebilir mi, okullarda öğretilmeli mi?
Evet inovasyon öğrenilebilir. Okullarda dersler verilebilir. Özellikle üniversitelerde Master düzeyinde dersler faydalı olur. İlk-Orta-ve Lise düzeyinde ise yaratıcılığı geliştiren bir model benimsenmeli. Merakı, öğrenmeyi ve öğrenme isteğini geliştirmeniz lazım. Öğrenme, mekanik bir eğitimden daha önemli. İnsanların kafasına huniyle bilgi dolduramazsınız.
İnovasyon gençlerin tekelinde mi, yaşı ileri olanlar için umut var mı?
İnovasyon gençlerin tekelinde değil. Hatta bilgi birikiminin ilgisiz gibi görünen uçları birbirine bağlamada bir avantaj olduğunu söyleyebilirim. Halen dünyada çok inovatif işler yapan birçok kişi de belli yaşın üstünde. Örneğin Steve Jobs ölmeseydi bugün 61 yaşında olacaktı. Richard Branson ise 65 yaşında.
Meraklı ve sürekli öğrenen bir yapıda olacaksınız, yaratıcılığınızı bileyeceksiniz, vizyoner ve risk alıcı olacaksınız, sonuca zıplamayacaksınız, belirsizliğe toleranslı ve ısrarcı olacaksınız, hem bireysel hem de takım oyuncusu olacaksınız. Elbette bunlar ve inovasyonu destekleyen diğer özelliklerin hepsi tek kişide olmayabilir. İnovasyon artık tek bir kişide biten bir konu değil. İnovasyonda değişik roller var ve bu rollerin hepsi de hem kendi içinde önem taşıyor hem de toplamda bir bütünü oluşturuyorlar.