Küresel ısınma ve ekolojik dengenin bozulmasına ilişkin uyarıları neye benzetiyorum biliyor musunuz; sigara paketleri üzerindeki “öldürür” söylemine. Düğün dernek yapan, iftar yemeklerinde buluşan ve Boğaz’da sevgilisiyle araç içinde maskesiz oturanları da ambalajdaki kararmış akciğer resmine baka baka sigarasını tellendirenlere. Demek ki; “ölür ya da sürünürsün” diyerek korkutmak vazgeçirmiyor. Cezalandırmak da işe yaramıyor. Eğitmek! Evet, eğitmek gerek ama kimi?… Uzun vadede Türkiye’yi de dünyayı da kurtaracak bir çözüm aklıma geliyor; 3-7 yaş grubu. İnsanoğlunun yaş aldıkça bozulduğunu biliyor ve görüyoruz. Biliyorum, küçük omuzlara büyük yük, ama onların iyiliği için. Karar verecek pozisyonlara geldiklerinde kendilerini kurtaracaklarını, onlara bıraktığımız enkazı toparlayacaklarını umalım.
Hali pür melalimiz:
Bazı böcek türleri yok olurken bazıları hızla çoğalıyor. Kuş türlerinde de durum benzer, yaşayanların midesinden plastik çıkıyor. Erken doğumların sayısı yüksek, erkeklerin sperm sayısı azalıyor, evlat sahibi olmak için tüp bebek tedavisine başvuranların sayısı geometrik çıkışta. Hayvanlar normalin ötesinde göç halinde…. Okyanuslarda plastikte boğulan balık türleri var….
Bu arada; Capetown’da penguenler sokaklarda cirit atıyor, Boğaz’da yunuslar dans ediyor, balıkçıların zulmünden kurtulan balıklar büyüyor. İbibik kuşları evlerin bahçelerine sükun ediyor, hava kirliliğinden kaynaklanan rahatsızlıklardan ölenlerin sayısında azalma var, rivayet o ki, Uludağ’dan İstanbul görünüyor, Pamukkale’de travertenler beyazlaşıyor.
Corona’ya övgü mü düzecektik?
Türkiye’yi, küresel ısınmaya bağlı mutasyon geçirmiş bakteri kaynaklı Lyme hastalığı konusunda yıllardır bilinçlendirmeye çalışan Biyolog Prof. Dr. Barbaros Çetin’in görüşlerine başvurdum. Çetin, yüzlerce hastalığı taklit eden Lyme peşine düşmüş bir biyolog. Sonunda ABD ve Avrupa bilim çevreleri Lyme’ın tehlikeli bir salgın olduğunu kabul etti. Lyme’ın hikayesi de Corona’ya benziyor. Onda da suçlu kene! Ama kene ne yapsın, besin zinciri ve ekolojik denge bozulunca mutasyon geçiren bakteriler, kanserden alzheimer’a taklit yeteneğiyle insanlara musallat oluyor.
Barbaros Çetin çok çarpıcı birkaç saptama yaptı. Covid 19 ile ekolojik denge arasındaki bağlantıyı sorguladığım söyleşiyi youtube kanalımdan izleyebilirsiniz. Burada çarpıcı detayları paylaşacağım.
Doğanın yenilenme payı kalmadı.
Hemen hatırlatayım 2005 yılında yayınlanan Dünya Bankası Millenium Raporu yeryüzündeki doğal kaynakların üçte ikisini tükettiğimizi ilan etmişti. Yüzlerce türün yok olmaya başladığı kayıtlara geçti. Sadece böcekler değil, memeli hayvanlar, bitki türleri, kuşlar…
4 milyara yer yok.
Yer kürede yaşayan türlerden Homo Sapiens diğer canlılara yer bırakmayacak kadar çok ve hızlı çoğalıyor. Çetin, “Besin zinciri bozuldu. 8 milyar nüfusa sahibiz. Ekolojik parametrelere baktığımızda, dünya ekosistemi insanoğlunun faaliyetlerini kaldıramıyor. Aşırı çoğaldık, 8 milyar insan nüfusunun 4 milyarı fazla. Ekosistem 4 milyardan fazlasını kaldırmıyor” diyor.
Ekolojik bilanço kötü.
Dünyadaki tüm gelişmelere ekonomik gözlükle bakıyoruz. Bu nedenle doğanın ekolojik bilançosunu bozduk. Çetin; “Klasik ekonomi ekolojiyi değil, insanın bencil çıkarlarını dikkate alır. Ekolojik Ekonomik Enstitülere ihtiyacımız var. Her yıl Davos’ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu yerine Dünya Ekoloji Forumu düzenlenmeli” diyor.
Pandemi insanoğlunun kendisi.
İnsan popülasyonu işgalci. 20-30 milyonluk şehirler yaratarak doğal alanları gasp ettik. Bir biyolog olarak pandeminin en büyüğü Corona değil, insanoğlu diyor Çetin.
Aynı geminin yolcusuyuz.
Anlaşılan o ki, dünyanın bir yanını düzeltirsek bu işten sıyrılamıyoruz, her yanını düzeltmek gerekiyor. Çin’de yaratılan suni şehirler de, New York ya da İstanbul’daki beton yığınları da hepimizi etkiliyor. Şu anda hepimiz aynı gemideyiz.
Yarasanın suçu yok, adamın suçu var!
Birini suçlamak gerek; Çinli adam yarasa yiyince mi başımıza bu geldi sizce? Herkesin inandığı doğru bu! “Suç yarasa da değil, suç bizde” diyor Çetin. 1.3 milyarlık nüfusa sahip olan Çin’e tarım alanları yetmiyor. Yaban hayatı tüketime açınca Çin’de börtü böcek ve envai tür canlı sofraları süslüyor. Bu arada hatırlatmak gerekirse Corona’nın yüzlerce türü var. Bunlardan 6 tanesi insana adaptasyon sağlamış, yedincisi Covid 19. Diğerleri korkarım yolda…
Doğanın efendisi kim?
Virüs bize doğaya hakim olamayacağımızı gösterdi, nesiller yaşam sürebilecek olursa bir daha da izini kaybetmeyeceğimiz bir korkuyu yüreklerimize saldı. Zaten bundan sonra tekrarlarını göreceğimizi ortaya koydu. İzlanda’da virüsün 20 farklı mutasyonunun saptanması ve bir hastanın vücudunda iki ayrı Covid görülmesi şaşkınlık yaratmış, ben Corona haber kirliliği içinde kaçırmışım, öğrenince sarsıldım!… Çetin, “mutasyon virüslerin doğasında var. Özellikle RNA virüslerinin nesillerini devam ettirebilmelerinin şartı. Covid 19 diğer virüslerden çok daha güçlü. Bunu çok ciddiye almalıyız” diyor.
İnek dağa mı kaçtı?
Siz de çocukken şu tekerlemeyi yarıştırır mıydınız; “…su nerede, inek içti, inek nerede, dağa kaçtı, dağ nerede, yandı bitti kül oldu…” Yeni versiyonlarını üretmeliyiz çünkü çocuklar suyu ve ineği algılayamayabilir; “Ozon delindi, buzullar eridi, okyanuslara tatlı su karıştı, sudaki canlıların dengesi bozuldu, sıcak soğuk akıntılar şaştı, kasırga-hortum felaketleri çoğaldı, tarımsal alanlar ve ormanlar beton oldu, insanlar hayvanların alanlarına yerleşti, bir arada yaşamaya başladıklarında insanlar yandı bitti kül oldu…”.
Börtü böcek bizden uzak 2 ayda canlandı diye doğanın avans verdiğini sananlar, ekolojik sistemin bize son bir şans verdiğini düşünebilir mi? Zor mu diyorsunuz… Ciğerlerimde cam kırıkları varmış gibiydi diye hastalıklarını hikayeleştirenleri dinlemek bile etkisiz kaldı. Korkutmadan çocuklara anlatmalıyız.
Nasıl bir liderlik gerek?
Bu yazının, ekolojiye dikkat çeken diğer yazılar gibi eriyip gitmesini istemiyorum. İzin verirseniz liderlikle noktalamak isterim. Duyarlı, bilimsel, hızlı, kalıcı ve sürdürülebilir karar alabilecek liderliğe ihtiyaç var. Çocuklara anlatmalıyız diyerek başlamıştım, böyle sonlayacağım. Norveç Başbakanı Erna Solberg, halen görevdeki kadın meslektaşları gibi (Almanya, Tayvan, Yeni Zelenda, İzlanda, Finlandiya, Danimarka) tarihe “lider” olarak geçmeyi hak etti. Norveç Başbakanı’ndan daha az söz ediliyor. Uyguladığı yöntemi yaratıcı bulduğum için paylaşacağım. Solberg, pandemiyle ilgili aldığı hızlı ve güçlü kararlara paralel olarak hedef kitle seçimini doğru yaptı: çocuklar. Çoğunlukla propaganda iletişimi olan halka sesleniş konuşması yerine, çocuklara sesleniş konuşması tercih etti. Pandeminin özelliklerini ve korunma yöntemlerini çocuklara anlattı. Büyüklerin katılamadığı basın toplantısı düzenledi. Çocukların büyüklerden büyük sorularına tek tek cevap verirken korkmanın normal bir duygu olduğunu anlattı.
Liderlik yaratıcılıktır, ceza vermek, ürkütmek lider özellikleri değildir. Liderlik safları sıklaştırarak gücünü pekiştirmek değil, dağıtarak güçlenmek demektir. İkna metodları, kapsayıcılık ve inovatif olmakla işe başlanabilir.
Söyleşimizi Yaprak Özer youtube kanalından izleyebilirsiniz.