Seçim öncesi yapılan anket çalışmaları döne döne Türkiye’nin nabız, tansiyon, ateşini ölçülüyor… Bir puan yukarı iki puan aşağıya çekmek için hakaret dolu hararetli paslaşmalar… birbiri ardına ortaya saçılan skandallar, tehdit videoları, ipe sapa gelmez bir iletişim metodu sürdürülüyor. Henüz bir kişi yaratıcı bir fikirle çıkamadı.
Anlaşmak için dil birliği
Gelişmiş dünya bizden çok ışık yılı uzak görünüyor gelin tersten bakarak çıkarmaya çalışalım mesafeyi. Uluslararası danışmanlık firması McKinsey & Company küresel iş dünyasının nabzını ölçmüş; kurumsal risk yöneticilerine (Chief Risk Officer -CRO) risk ve direnç önceliklerini sormuş.
Soruya verilen yanıtlar, dünyadaysak geri kalanla aynı enlem ve boylamda mıyız diye bağırıyor. Türkler için risk diye bir şey yok, kriz var o da zaten kader kısmet. Bir de seçim var, orada da seçimi kim kazanacak, düzen nasıl yürüyecek sorusu var, o kadar.
Dünyada yöneticiler gelecek risklerini üç ana faktörde topluyor: teknolojik gelişmeler, küreselleşme ve düzenlemeler. Bunların alt kırılımı, siber güvenlik riskleri, iş sürekliliği, operasyonel riskler ve insan faktörü. Bir kırılım daha; rekabet- iklim değişikliği – çevresel riskler – Jeopolitik belirsizlikler. Kriz yönetimi, iş sürekliliği acil durum planlaması ve personel eğitimine yatırım yaparak hazırlandıklarını söylüyorlar.
Duyuyor musunuz iktidar ve muhalefetten tek bir farklı kelime. Keza iş dünyasından?… Bizim lügatta vergi ile imar affı, EYT… Mevzu aldım verdim, ben seni yendim. Olay anda kalmak!
Aramızdaki bağ pamuk ipliği
CRO’lara “teşhis ettiğiniz risklere karşı ne yapmalı” diye sorulmuş: devlet mekanizmasından ve hükümetlerden güncel düzenleme, etkin denetim talep etmişler. Şaşılacak şey! Bir kişi de kalkıp, biraz daha talan… kayınçoyu işe alalım dememiş.
Siber güvenlik riskleri için güvenlik protokolleri ve teknolojilerine yatırım yapmayı, uzman ve eğitimli ekiplerle çalışmanın gerekliliğini öne çıkarmışlar. İş sürekliliğinin sağlanması, operasyonel risklerin azalması için “risk yönetimi çerçevesi” önerisi getirmişler. Rekabet avantajı sağlayacak farklılaştırıcı unsurlar üzerinde çalışmanın önemine vurgu yapmışlar. İklim değişikliği ve çevresel risklerle başa çıkmak için çevre dostu uygulamalar geliştirelim, sürdürülebilirlik stratejileri kurgulayalım demişler. Jeopolitik belirsizlik için ise şirketlerin uluslararası risk yönetim kapasitesini artırmak konusunu masaya yatırmışlar.
Dünyadan bakınca Türkiye nasıl görünüyor?
Gözlerinde Türkiye satış ekseninde fırsatlarla dolu, genel itibarıyla riskli, düzenlemeden yoksun bir ülke. Yani bir nüfusu bir coğrafi konumu var. Gerisi talan… Al, sat ve kaç, enkazda kalma çıkaran olmaz! Dilini öğrenir mi, canını kurtaracak kadar yeter.