“Eğitim, Vicdan ve Ekonomi” İstiyoruz

Yaşadığımız binalar küresel karbon emisyonlarının yüzde 38’inden sorumlu. Bu emisyonların yüzde 28’i binaları ısıtmak, soğutmak ve güç sağlamak için gereken enerjiden, geri kalan yüzde 10’u malzeme ve inşaatın sorumlu olduğu emisyonlardan kaynaklanıyor.

Dudak uçuklatıyor değil mi?

Binaların çok, yeşilin az; çimentonun çok nefes alacak alanların yok olduğu ülkemizde gayrimenkul ve inşaat sektöründe dobra dobra konuşan az sayıdaki uzman bulmak kolay değil.

Dr. Duygu Erten inşaat mühendisi. “Çalışmalarımı ülkemde sürdürmek istiyorum”, diyerek ABD’den döndüğü yıllardan beri tanırım kendisini. Dünyanın en büyük yeşil emlak STK’sı olan  Amerikan Yeşil Binalar Konseyi (USGBC) Yönetim Kuruluna seçilen ilk Türk. Urban Land Institute (ULI) Avrupa Sürdürülebilirlik Komisyonu ile Uluslararası Tesis Yöneticileri (IFMA) Derneği Bilim Komitesi üyesi. Erten, Amerikan Yeşil Binalar Konseyi “Sürdürülebilirlikte Kadın Liderlik Ödülü” (2017) sahibi.

SANIYORDUM

Der ki, Duygu Erten, “En tehlikeli yanılgı, doğayı koruyup korumayacağımız konusunda bir seçeneğimiz olduğunu sanmak.” Sanmak, son derece tehlikeli bulduğum bir kelime. Vara yoka kullanıp, sorumluluktan, suçlanmaktan, katılım göstermekten kaçınmanın kestirme özürü.

Hummalı bir kentsel dönüşüm geçirdik, bazı semtler neredeyse yeniden yapıldı… Depreme dayanıklı olmadığı kanıtlanmış ya da şüpheli binalar yenilenirken iklim sorunuyla baş etmek üzere yeniden inşa edildiklerinde, mevzuata uygun yapıldıklarını sanıyoruz, değil mi? Öncelikle kentsel dönüşüm diye yapılan binaların iklim döngüsü ve kentsel dönüşümle ilgisi yokmuş. Türkiye’de 550-600 sertifikalı bina mevcutmuş. Yapılan o kadar yeni bina Erten’in tabiriyle gömülü enerji cehennemi olmuş…  Sanmaya devam edelim bakalım daha neler olacak!

“Temel, basit, güzel yaşam koşulları yaratmak için neye ihtiyacımız var?”, diye sormak istiyorum; eğitim, vicdan ve ekonomi döngüsü yeter herhalde değil mi? Var mı başka aklınıza kucaklayıcı bir şey?

GURURLANIYORUZ

İstanbul kent olarak büyüdükçe gururlanıyoruz… Erten’e göre ise yapılan en büyük kötülük şehri büyütmek olmuş. Biz uzman olmayanlar bu cümleden ne anlamalı büyümenin nesi kötü deyince; en basitiyle yanıtladı: “24 saat trafik, gelmeyen kış, gitmeyen yaz”. Dahasını sormama gerek yoktu sanırım. Tabii ki bilimsel olarak aktardığı, kanıtlarıyla ortaya koyduğu kalabalık bir kötülük listesi var.

UMUTLANIYORUZ

Umut yok mu? diye sordum pek tabii; “İsveç, Norveç, Danimarka yapabiliyorsa herkes yapabilir. Yaşam çok değerli. Umutsuz değilim” diye yanıtladı.

Kültürel bağlarımızın kuvvetli olmadığı bu Kuzey Avrupa ülkelerinin standartları üzerinden ilerlemek an itibarıyla aralarında siyasi sorun yaşadıklarımız da düşünülecek olursa, sonu olmayan bir yolculuğa dönüşebilir endişesiyle en önemli ticari partnerimiz olan Avrupa Birliği standart ve hedeflerinden örnek vermesini istedim, AB’nin durumunu özetlemem gerekirse;

HEDEFLEMEK

2050 yılına kadar “iklim nötr Avrupa” vücut bulacak. Bunun için 2030 yılına kadar 35 milyon verimsiz bina, sürdürülebilir tasarımı ve doğaya dayalı malzemeleri teşvik eden Avrupa Bauhaus felsefesiyle yenilenecek. Bu süreçte 160 bin yeşil iş yaratılacak. Yüzde 1 civarında seyreden bina yenileme 2 – 3 katına çıkmış olacak. Bina emisyonlarının en az yüzde 55 oranında azalmasının sağlanması hedefleniyor.

Bu arada bizim gibi her şeyi yıkmadıklarını öğrendim, tarihe saygılarından ve acilen zenginleştirilmesi gereken bir kesim bulunmadığından olsa gerek…  AB’deki binaların önemli bölümü 2050’yi görebilecek. Tekrar etmek gerekirse, AB Yenileme Dalgası, emisyonları azaltmak, iyileşmeyi artırmak, enerji yoksulluğunu azaltmak, vatandaşların faturalarını düşürmek yeni enerji formülleri üretmek üzere ilerliyor. Eğitim, Vicdan, Ekonomi diye özetleyebilirim.

ŞÜKÜR AB’DE DEĞİLİZ

Hemen içinizden şükür AB’de değiliz diye geçirebilirsiniz. Mutluluğunuzun uzun sürmeyeceğini düşünüyorum. Aklıma gelen ilk nokta Türk ihraç ürünleri için üreticilerin hummalı bir şekilde tamamladıkları sertifikalar ve beraberinde gelen uygulamalardan yola çıkarak, binalar söz konusu olduğunda genel anlamıyla inşaat sektörü bu anlamda taşınmazlara konu olduklarından şanslı sayılabilirler mi?…

PAŞA PAŞA

Erten; “2030 ve 2050 sera gazı emisyon hedefleri net. Türkiye de herkes gibi uymak zorunda. İş birliğinin gücünü kavrayamadık maalesef” diyerek konunun bizi teyet geçmeyeceğinin altını çizdi.

Türkiye, 1996 yılında 195 ülkenin imzaladığı BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’ne taraf. Üstelik Türkiye, BM Biyoçeşitlilik Sözleşmesi’nin 2024-2026 dönem başkanlığını yürütecek. Dahası var; Türkiye, 2024 yılında gerçekleştirilecek COP16 diye anılan Taraflar Konferansı’na gururla ev sahipliği yapacak umuyorum. İtiraf edeyim, sanmaktan daha sevimli buluyorum ummak eylemini.

BİYOÇEŞİT

Anımsamak gerekirse birkaç ay önce Montreal’de Küresel Biyoçeşitlilik Konferansı, aşağı yukarı aynı zamanlarda Mısır’da COP27 toplantısı gerçekleşti. İlki, sonuçları itibarıyla ikincisinden daha başarılı geçti. Kabul edilen metin, kaçak biyolojik çeşitlilik kaybını durdurmak için şimdi atmamız gereken eylemleri, bunu nasıl finanse ettiğimizi ve ilerlemenin nasıl izleneceğini ve raporlanacağını çerçeveleyen çok sayıda önemli hedef içeriyor. Bu anlaşmanın iddialı bir yol haritası var. Bu nedenle hayvan, bitki, insan yetmiyor toprak, su, havadan oluşan genel ekosistemimizle barışmak, uzlaşmak şart.

YABANCI DİL

Erten’le konuşmak çok rahat, akıcı ve açıklayıcı olsa da konu çoktan farklı bir jargon bütününe sahip. Yani ayrı bir dille ifade ediliyor. Dilini bilmediğiniz eylemi icra etmek mümkün olamayacağına göre öncelikle bu özel dili öğrenmek gerek. Bir iletişimci olarak sorumluluğum bu olsa gerek. İndeks İletişim web sitesinde daha geniş ve detaylı bir metin, Youtube kanalımda ise söyleşiyi bulabileceksiniz…

BASİT SÖZLÜK

Hepimizin içselleştirmesi faydalı jargonu, söyleşimizin içeriğine ve akışına sadık kalarak kolaydan zora sıralamak isterim. Bilin ki, buradaki buzdağının üstü. Bir yerden başlamak gerek;

  • “Yeşil Mutabakat”
  • “AB Yenileme Dalgası”
  • “Küresel Biyolojik Çeşitlilik Çerçevesi”
  • “BM Biyoçeşitlilik”
  • “Paris İklim Anlaşması”
  • “Ulusal Biyoçeşitlilik Stratejileri – Eylem Planları – Finans Politikaları”
  • “Yeni Bir Avrupa; Bauhaus Yaklaşımı”
  • New Zero Energy Buildings – NZEB – “Yaklaşık Sıfır Enerjili Binalar”
  • Malzeme karbonu “Gömülü Karbon”
  • Trafikte araçların yarattığı emisyon “Ulaştırma Karbonu”
  • “Yaşam Döngüsü Analizi” – YDA
  • Environmental Product Decleration – EPD “Çevresel Ürün Beyanı”
  • Fosil yakıtları (kömür, petrol ve doğal gaz) kullanan teknolojilerin, elektriği enerji kaynağı olarak kullanan teknolojilerle değiştirilmesi süreci “Elektrifikasyon”
  • “Elektrikli Emlak Hareketi”– Emlak sektöründe yeşil dönüşüm
  • “Net Sıfır” – Binanın tamamen elektrik ve yenilenebilir enerji ile çalışmasının en katı tanımı
  • “Binalar ile Yerleşmeler İçin Yeşil Sertifika Yönetmeliği”

Duygu Erten ile söyleşimizi Spotify’dan dinleyebilirsiniz.

 

 

 

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir