Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın öğretmenlerinden Saliha Aksur 97 yaşında sessiz sedasız göçtü. Türkiye’nin her yöresinden binlerce kişinin hayatına dokunmuş mücadeleci bir kadın ve öğretmenin ardından eksildiğimizi düşünüyorum. Cumhuriyet’in ve medeni Türkiye’nin köşe taşlarından biri, bu topraklarda modern kadın olarak var olabilmenin hafızasıydı.
Hala eğitim müfredatıyla uğraşan, araştırma yerine ezberi getiren, bilim ile dini birbiriyle kıyaslayan ve karıştıran, kız çocuklarını okula göndermeyen zihniyetle mücadele ederken bir eksildik. Oysa bunlar Saliha öğretmenin mesleğe adım attığında noktalanması gereken Türkiye Cumhuriyeti’nin ilkesel kararları ve gelecek politikaları olmalıydı. Ailesi, “kız çocukları yatılı okula gitmez” dediğinde onları karşısına alacak ve öğretmen olmak üzere tek başına eğitimine devam edecekti. Türkiye’nin her yöresinde çalıştı. Son günlerine kadar toplumsal katkısını eksik etmedi. Onun için, kız ile erkek eşitti, din ile bilim rakip değildi, inanç ve fikir özgürdü, merak ve cesaret teşvik unsuruydu. Çünkü bu değerler Saliha öğretmeni yetiştiren zihniyetin temelleriydi.
Çocuklara ve gençlere adanmış bir ömür yaşadı. Yaş aldı ama fikrini söylemekten geri durmadı. Gözleri göremez olup kitap okuyamadığında dostlarından kendisine kitap okumalarını rica etti. Merakını, öğrenme arzusunu hiç yitirmedi. Saliha Aksur gibi öğretmenler sayesinde iyi yetişmiş bir nesil var. Merak, bilim, bilgi, vatan sevgisi, yaratıcı olmak, üretmek, inanç ve fikir özgürlüğü asırlık bir öğretmenin mirası. Ben de onun anısına yaratıcı, meraklı, özgün ve çok cesur bulduğum iki genci sizlerle tanıştırmak istiyorum. Eksilirken çoğaldığımızı bilelim:
SANATI PAKETLEYEN GENÇ
“Kutuda Sanat Var” fikrini yaratan Sarp Suerdaş’la tanıştırmak istiyorum sizi. Sanatı kapımıza getiriyor. Bu genç girişimci sanatı paketlemiş, yayıyor. Bakın bu değişik işi nasıl yapıyor:
Sanat Kutuya nasıl sığdı?
“Kutuda Sanat Var” sanat alanında bir girişim. Her ay üyelerimize bir sanat kutusu göndererek onları sanata bulaştırmaya, yaratmaya teşvik ediyoruz. Kutu içerisinde aylık “Sanat Bahanesi” dediğimiz sürpriz bir konu var. Ağırlıklı görsel sanatlar ve çizim çalışmaları… Tiyatro-müzik henüz kutunun içerisinde yok. “Sanat bahanesi” ile her ay farklı bir konu ve temayla ilişkilendirilmiş sanat malzemeleriyle sanatseveri üretmeye, yaratmaya teşvik ediyoruz. Kutuda küçük bir notumuz var: “Yaptığınızı içimde sanat var hashtagi ile paylaşın” diyoruz.
Kendinden söz eder misin; fikir nereden çıktı?
Görsel tasarımcıyım. Sabancı Üniversitesi’nde grafik tasarımı eğitimimi tamamladıktan sonra Londra’ya gittim, ürün tasarımı masterı yaptım. Üniversite ikinci sınıftan beri serbest olarak tasarımın içindeyim.
Girişimci olma planın var mıydı?
Her zaman için kendi işimi yapacağıma dair inancım ve düşüncem vardı. Hiçbir zaman “start-up” diye bir konsept aklıma gelmedi. Tasarımcı olduğum için kendi işimi yapmak istiyordum. İki buçuk yıl reklam sektörünün içinde bulundum. Kalmak istemedim. Özgür yaratıcılığımı kullanmak için serbest çalışma tarafında kalmayı tercih ediyorum.
Nasıl çıktı bu fikir?
Yaptığım işin birilerine fayda sağlaması, dünyayı daha güzel hale getirmesini istiyordum. Sadece iş yap, para kazan, sorun çöz değil… Bir diğer taraf da Kutuda Sanat Var’ı kurmuş olabilirim ama bir sanatçı değilim. Çizim yaparım, yıllardır karalarım. Çevremden biz de yapabilsek diye yorumlar aldım. Kutuda Sanat Var’ı en fazla tetikleyen nokta bu oldu.
Peki fikir tamamıyla senin mi?
Benim fikrim. Araştırmaya başladığımda denenmiş yollar olduğunu gördüm. Onların yanlış ve doğrularını alarak Kutuda Sanat Var’ı bulunduğu noktaya getirdim. Bütün kutu fikirlerini ve kutu konseptlerini ben hazırlıyorum. Üyelikle işleyen bir e-ticaret olarak düşünebilirsiniz.
Kutuda Sanat Var’ı başarılı bir girişim olarak kabul edilebilir miyiz?
Gidişatımızı çok başarılı görüyorum. Şu anda temeldeki amacımız abone sayımızı artırmak. Abone sayımız arttıkça alım gücümüz artacak, böylece daha çok sayıda ve güzel malzemeyi kutuya sokma şansımız olacak. Yanı sıra sanat buluşmaları ya da bazı ekstra ürünleri devreye sokacağız. Sanat topluluğu olmak, sanatçılarla daha fazla iç içe birkaç iş yapmak istiyoruz.
Son bir soru, hayalin ne?
Çok huzurlu bir yerde yaşamak istiyorum. Tek hayalim bu diyebilirim.
YEREL SAĞLIKLI ATIŞTIRMALIK: OCHI
Tuğçe Ergün Ochi Foods kurucusu. Genç bir girişimci, marka serüveninde uzun ve zahmetli bir yolu olmuş. Zorluklarla birlikte büyük fırsatlar da yakalamış.
Ochi’nin bir anlamı var mı?
Ochi benim takma ismim. Kardeşim Tuğçe diyemiyor, Oçi diyormuş, aileden sonra arkadaşlarıma da yayıldı. Markanın ismini de kendimden koymak istedim. Ochi Food, şeker içermeyen, tamamen yerel tohumlardan elde ettiğimiz undan ev yapımı sağlıklı atıştırmalıklar.
Çok samimi bir marka duruşu… Seni tanıyabilir miyim?
Üsküdar Amerikan Lisesi mezunuyum. Kanada’da ekonomi okudum, Girişimci bir ailenin çocuğu olarak, kanım kaynamaya başladı. Londra’ya gittim, bir sene ilaç ve kozmetik firmalarında çalıştım. Reklam ajansında stratejist olarak çalıştım, marka kurmak, geliştirmek konusunda benim için güzel bir deneyim oldu.
Seçimlerin planlı mı yoksa tesadüfler güzel bir planlama mı yaptı?
Kafamda girişimci olmak olduğu için bunları kendim planladım, birazını da hayat getirdi. Ben yaratıcı olmayı seviyorum, fikir yaratmayı, onunla oynamayı, sunmayı. Kurumsal hayat ve rakamlar bana çok uymadı.
Ochi nasıl doğdu?
Ochi’den önce bir girişim maceram daha olmuştu. Hüsranla sonuçlandı. Sağlık problemi yaşamaya başladım, fazla stres yaratmış vücudumda. Bir anda ciddi kilo almaya başladım, hormon dengem bozuldu, cildimde yaralar çıkmaya başladı. Sağlığımın kötüye gittiğini görünce ben bu işi kendim çözeceğim diye yola çıktım. Bunun üzerine bütün gıda sistemimi, beslenme şeklimi değiştirdim. Kars’dan Manisa’ya kadar yerel üreticiler bulmak için ailemle Türkiye’yi gezmeye başladım. Bu üreticileri gezerken bunu bir iş haline dönüştürebileceğimi düşündüm. Nişantaşı’nda bir restoranda mutfakta çıraklık dönemi geçirdim. Gıda konvansiyonel bir iş olabilir, ben geleneksel ürünlerle inovatif atıştırmalıklar üzerine kafa yordum.
Tek başına mısın yoksa…
Tek başımayım. Bir süre ayda iki üç bin adet ürünü ben yaptım. İlk olarak evde başladı. Sonra tanıdığımız birinin mutfağını kullandım. Gittikçe büyüdü mutfaklar… Şimdi daha profesyonel bir üretici ile devam ediyorum.
Başarı ve girişimciler için ne önerirsin, sen ne öğrendin?
Birincisi, kalbimizden gelen, kendimizden çıkan işi seçmenin çok önemli olduğunu düşünüyorum. İkincisi utanmadan, çekinmeden, bolca kapı çalmanın çok önemli olduğunu gördüm… Üçüncüsü de vazgeçmemek lazım.
Başarısızlık yaşadın mı?
Başarısızlık benim için doğru hayal kuramamaktı. Yaptığım ilk işin altını boş bırakmaktı. Alakam olmayan moda sektöründe bir girişim yaptım. Ortağımla hiçbir detayı, hedeflerimizi doğru konuşmadığımızı gördüm. Hayallerimiz çok yukarıda olduğu için gelir modelimizi yanlış ölçmüştük. Bunun için de finansmanı çok daha düşük gelir modelleri için bitirdik, hata yaptık.
Hayalin ne?
Ben motivasyonumu sorguladığımda bir farkındalık yaratmak, fark yaratmak, iyi bir insan ve iyi bir marka sahibi olmak.
Son cümle de benden; “Büyük Türkiye”nin formulü, ülkemiz farklı düşünen ve üreten gençlerle büyüyebilir, eğitimle içeriğini zenginleştirebilir, fark yaratan düşünceler sayesinde lider olabilir.