Eski ağza yeni taam.. Sonrası “pe pe pe pe pe pe…” diye devam ediyor. Duymuş muydunuz daha önce? Geçen gün Çağan Irmak’ın “Dedemin İnsanları” başlıklı filmini izledim. Çok ama çok keyif aldım. Kime söylesem ilk sorusu, “Ağladın mı?” oldu. Evet yer yer, ama acıklı olduğu için değil, duygulandığım ve çok hoşuma gittiği için gözlerim doldu da doldu. Eski kokular, eski tatlar, eski renkler, bildik replikler, tanıdık şakalar…
Şöyle bir düşündüm, kızım çoğunu bilmiyor, bu filmi izlese benim kadar keyif alması mümkün değil. Ben o renkleri biliyorum, ben o şarkıları duydum, ben o şakaları işittim, ben o yemekleri yedim! Bu büyük bir zenginlik. Çocukluğumda mevsim dönüp sezonun ilk meyve ya da sebzesini yediğimizde doğaya teşekkür etmeyi ihmal etmezdik. İlk ısırıkta anneannem bana döner haydi gel yapalım derdi ve ikimiz bir olur “eski ağza yeni taam… pepe pepe pepe…” der pek gülerdik. Ben en çok o “pepe pepe pepe” kısmını severdim. Aynı anda pepeleyen insanlar hele de büyükler, benim çocuk gözüme çok komik görünürdü. Film bana hem büyüklerimi ne kadar özlediğimi hem de o ritüelleri anımsattı. Artık mevsim dönüşü yok. Her meyve her zaman, her sebze her coğrafyada. Ben yine de bazen içimden sessizce yeni bir şey yediğimde eski ağza yeni taam diye başlarım… Geçmişi olmayanların gelecekleri yarım yamalak oluyor. Güzel şey örf, adet anane. Tavan arasına kaldırdığımız esintiler. Diyeceksiniz ki, onlarla da yaşanmaz ki, geleceğe bakmak gerek. Haklısınız, tabii ki bazı şeyler tarih olacak, kaçınılmaz. Meziyet dün’ü bugün’le buluşturarak yarın’ı yaratmak. Madem konuyu filmlerden açtım devam edeyim… “Tezgahtar”, “memur”, “fabrikatör” sanki bir tek Türk filmlerinde yaşıyorlar… “Sekreter” kalmadı, isterseniz arayın, yerine bulsanız bulsanız “yönetici asistanı” bulabilirsiniz. “Muhasebe” yerine “mali işler”, “odacı” ya da “hademe” sözcüklerini duymayalı kim bilir ne kadar oldu. Kapıcı yerine güvenlik görevlisi, çırak yerine “office-boy”a ne dersiniz… Tezgahtarların hepsi yerlerini satış danışmanlarına bıraktı. Bir baktım emlakçılar gayrimenkul danışmanı oluvermişler. Bir süre önce İş Bankası’nda “veznedar” ve “muhasebeci”, Unilever’de “Ticari müdür” ve “Fabrika müdürü”, Honda’da “Şef yardımcısı” unvanlarının kullanılmayacağını okumuştum. Ne kadar doğru gerçekten bilmiyorum, ama kuvvetle olası ki bunlardan biri ya da ikisi değişecek… “Posta departmanı” da “posta şefi” de “planlama uzmanı” da kaybolmaya başladı. “Veri depolama uzmanı”, “ofis lojistiği koordinatörü” ve “stratejik planlama danışmanı” deniyor. Büyük marketlerin raflarını düzenleyenlere ne dendiğini bilmiyordum… Mantıklı olsun diye “raf görevlisi” deneceğini düşünüyorum… Artık böyle değil işte; “stok ikmal yöneticisi” deniyor. Bilgisayar programcıları için ise “BT stratejik kaynak analisti” gibi sofistike unvanların kullanılması tercih ediliyor. Eski ağza yeni taam Eski ağza yeni taam.. Sonrası “pe pe pe pe pe pe…” diye devam ediyor. Duymuş muydunuz daha önce? Geçen gün Çağan Irmak’ın “Dedemin İnsanları” başlıklı filmini izledim. Çok ama çok keyif aldım. Kime söylesem ilk sorusu, “Ağladın mı?” oldu. Evet yer yer, ama acıklı olduğu için değil, duygulandığım ve çok hoşuma gittiği için gözlerim doldu da doldu. Eski kokular, eski tatlar, eski renkler, bildik replikler, tanıdık şakalar… İngiliz kariyer sitesi “reed.co.uk” bin 500 çalışan üzerinde bir araştırma yapmış. Yüzde 70’i motivasyon seviyesi yüksek unvan talep ettiklerini söylemiş. Öyle ki yanıt verenlerin önemli bir bölümü kendilerini daha değerli gösteren unvan için ücret artışından fedakarlık etmeye hazır! Mimarlıkta kullanılan AutoCAD programı “teknik ressam”ların yerini aldı. Maaş ödemekle sorumlu “mutemet”ler bankaların otomatik ödeme hizmetiyle birlikte tarih oldu. Vapur /Otobüs gibi araçlardaki “biletçi”lerin yerine manyetik “Akbil” geçti. Yıllar geçerken, teknoloji gelişiyor ve ihtiyaçlar değişiyor. Her şey gibi pozisyonlar da ihtiyaca cevap vermek zorunda kalıyor. İhtiyaca yanıt veren departman, pozisyon, yönetici grubundan birisi yatırımcı ilişkileri. 2012 yılında daha popüler olacağına inanıyorum. Yalnızca halka açık olan şirketlerde değil diğerlerinde de yatırımcı ilişkileri kadrolarının oluşacağını görüyorum. Korkum moda olması. Modaların gelip geçici olduğunu zaman zaman görüyorum. Yatırımcı ilişkilerinin yeni formasyon içinde kuruma göre şekillenmesi kaçınılmaz gibi görünse de bazı standartları oluşturması ve karşılaması şart. Sanırım TÜYİD’e düşen görevlerden biri de bu konuda yaygınlaşmaya ve derinleşmeye katkı sağlamak. Kolay değil ama zevkli. Yatırımcı ilişkileri departmanlarında yetişen gençlerin sıkça transfer teklifi aldıklarını, geçtikleri kurumlarda yönetici sıfatını kazandıklarını görüyor, bu devinimi ilgiyle izliyorum. Eski ağza yeni taam… TÜYİD üyelerinin ve tüm yatırımcı ilişkileri camiasının yeni yılını en iyi dileklerimle kutluyorum.