Kadın erkek yönetimde eşit!
Tabii neden olmasın?
Duyduğunuz en büyük yalan bu.
KALDER bu yıl düzenlediği Kalite Kongresi’nde yönetimde kadın erkek eşitliği başlığında bir çalıştay hazırladı. Profesör Yıldız Ecevit’in sunumunu gerçekleştirdiği oturumda ortaya atılan bilgiler “feci”ydi. Yeni yetmelerin kullandığı gibi feci güzel… Feci şahane tadında değil, bilesiniz. Bildiğiniz feci işte.
Çalıştay biz bizeydi. Kimse kendisini aldatmasın, katılan falan yoktu. KALDER’in de şapkasını önüne koyup düşünmesi gerek. Ne yapıyorum neden bir avuç insanı bile toplayamıyorum diye.
Ben Yıdız Hanım’ın sunumunu ve bilgi aktarımı bölümüne dinleyici olarak katıldım. Size birazdan “feci.. feci! Çok feci..” rakam ve yorumları anlatacağım. Ama ondan önce şu toplantının neden, niye ve nasıl yapıldığına ilişkin notlarımı bitireyim. HP çalışanları bir skeç hazırlamışlar. Gerçekten emek vermişler, tiyatro meraklısı birkaç kişi zaman harcamış ve ortaya zevkle izlenecek bir kadın erkek eşitliği oyunu çıkarmaya gayret etmiş.
Ne yalan söyleyeyim: “Feciydi. Çok feci”. Neresinden tutayım, kadını yerin dibine sokmasını mı anlatayım, zaten karşı çıktığımız her şeyi varmış gibi göstermesini mi anlatayım. Kadının hastalıklı, çaresiz, vamp, çılgın, antiprofesyonel değil hiçbir şey olan tiplemesini mi aktarayım…
HP’yi destek verdiği için kutluyorum ama bazen neyi niye yaptığımızı sorgulamamız gerek. Ne yaptınız şimdi siz? Kime ne anlattınız? Ortaya konan kadın tipi var mı? Sizin iş görüşmesine böyle soysuz tipler geldi mi hiç? Kadın bu kadar mı zavallı. Varsa somut örnek ya da örnekleriniz ne olur gönderin onları da yazayım.
Kadın ve erkek Türkiye’de eşit değil, görülebilir bir gelecek içinde olamayacak da… Benim gibiler eşit olması için elinden geleni yapacak o başka.
Türkiye, Dünya Ekonomik Forumu’nun 2008-9 yılı araştırmasında kadın erkek eşitizliğinin en yoğun yaşandığı ülkeler arasında çıkıyor. 128’nci sırada.
Kadın ve erkeğin işgücüne katılımı açısından bakıldığında Türkiye 124’ncü sırada. Bizden sonra Mısır, Fas, Suudi Arabistan, Çad, İran, Yemen, Pakistan geliyor.
Diyeceksiniz ki Türkiye işgücüne katılım sıralamasında nerede. 130’uncu sırada. Eğitimde 110’cuyuz. Siyasi katılımda 107, Sağlıkta 93’üncüyüz. Feci feci… Çok feci!
BM İnsani Gelişmişlik Raporu’nda toplumsal ve cinsiyet verilerinde neredeyse sonuncuyuz.
Türkiye’de kadınların işgücüne katılımı yüzde 24. Cumhuriyet tarihimizin en düşüğü. Bu yüzdeye tarımda çalışanlar dahil. Kadının kırsal kesimdeki payı da azalıyor. Köydeki her 100 kadından 33’ü çalışıyor. Tarımda dengeleri değiştirmeye çalışırken tamamen bozduk. Kadın kırsalda da kentte de evde oturuyor artık. (Her dört kadından üçü evde.) OECD ülkelerinde kadınların işgücüne katılımı yüzde 62.
İşsizlik erkeklere özgün bir olay olarak algılanıyorlardı. En yüksek işsizlik genç kadınlarda. Eğitim sihirli değnek mi? Eğitim mutlaka gerekli ama tek başına korumaktan uzak. Üniversite ve lise mezunlarının işgücüne katılımının düştüğünü görüyoruz. Kadında işgücüne en yüksek katılım 25 ile 29 yaş arasında. Bu yaştan sonra evleniyor, çalışma fırsatları azalıyor.
Tüm çalışan kadınlar içinde müdür olanların oranı yüzde 5. Çalışan erkeklerin arasında müdür seviyesindeki erkeklerin oranı yüzde 13. Tüm çalışanlar arasında müdür kadınların oranı yüzde 9. Haydi kadın çalıştı diyelim, karar veren yerlere gelemiyor. Feci! Feci…
Kadından sorumlu bakanlıkta 3325 kadın var. Bakanlıkta 26 adet üst düzey kadın çalışan bulunuyor. Bakanlığın önce kendisine çeki düzen vermesi gerekmiyor mu?
Türkiye’de müsteşar kadın yok. Gerçekten sıfır! Kaymakam kadın oranı yüzde 2. Daire başkanı kadın oranı yüzde 15, bölge müdürü yüzde 1. Okul yöneticisi yüzde 7. Büyükelçi kadın oranı yüzde 10. BDDK’da kadın yok, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nda kadın yok. Öğretmenlerin yüzde 53’ü kadın, üniversite öğreti elemanlarının yüzde 40’ı kadın. Profesörlerde oran yüzde 27, kamuda yüzde 24, özel sektörde yüzde 25… Bankacılıkta yüzde 48. Memurların yüzde 31’i, doktorların yüzde 34’ü kadın.
Şimdi bu yüzdeler sizin için ne ifade eder bilemem. Lütfen üşenmeyin yukarıdaki paragrafta geçen yüzdeleri alt alta yazın. Bakın eşitsizliği göreceksiniz.
Ben bir adım daha ileri gidip size yardımcı olmak istiyorum. Aralarından cımbızla seçtiğim bir iki rakamı birbiriyle karşılaştıracağım. Öğretmenlerin yüzde 53’ü kadın değil mi? Ama okul müdürü kadın yüzdesi 7. Dikkatinizi çekerim BDDK’da kadın yönetici sıfır. Ama bankacılıkta kadın oranı yüzdesi 48. Hakim ve Savcılar Kurulu’nda kadın yok ama avukatlık mesleğinde kadın oranı yüzde 34.
Şimdi eminim soracaklar çıkacak, istediler de vermedik mi? Vermediniz. Kadının yükselmesine izin vermiyorsunuz.
Minareyi çalan kılıfını hazırlarmış. Kadınlara iyilik adı altında evlendikten sonraki bir yıl sona ermeden kıdem tazminatının hepsine hak kazanarak işyerinden ayrılma hakkı tanıdınız. Erkekler kadınları bir yıl içinde işten ayartıyorlar. Alık va açıkgöz kadınların olduğunu da göz ardı edemeyeceğim. Ama kadınlara iyilik yapmadığınızı biliyorum. Evliliğinin ilk yılında sarhoş olan kadınlar bu yolu deneyip bir daha işe dönemiyorlar.
Çocuk konusu kadının önündeki en büyük engel. Tabii ki her kadın çocuk sahibi olmalı. Dünyada bundan daha güzel bir şey yok. Ama çocuk yalnız kadının mı? Bu soruya yanıt verin, canımı alın.
Yaşlıların bakımı konusu yapılan araştırmalarda kadının önündeki en büyük engellerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Kadın nedense yaşlı ve hastaya bakması gereken tek kişi olarak karşımıza çıkıyor.
Esnek çalışma saatleri üzerinden çalışmak kadınların önünde engel mi fırsat mı yasalar ve gerçekler incelenerek ortaya konmalı. Ben esnek çalışmanın savunucusuyum. Ama neden tam randımanlı esnek çalışma yaratamıyoruz enine boyuna incelemek gerek.
Profesör Yıldız Ecevit’in öğrencilerinden biri tez çalışması olarak üst düzey kadın yönetcilerin çocuk doğurma durumlarını ele almış. Ortaya traji komik bilgiler çıkmış. Üst düzey yönetici kadın çocuk sahibi olmak için önce matematik dalında yüksek lisans yapıyor diyebilirim. Şaka bir yana, görüşleri alınan kadınların verdiği bilgiye göre öyle rastgele çocuk sahibi olunmuyor: Hangi ay hamile kalırsam, çocuk hangi ay doğar, bu aylar içinde katılmam gereken toplantılar, çıkmam gereken seyahatler. Çocuk doğduktan sonra ne kadar zamanda işime geri dönebilirim hesaplarını yapmak gerekiyor. Tez çalışmasının ulaştığı sonuca göre kadınlar matematikte master yapıyor ve çocuktan vazgeçiyor. Kimin ne hakkı var buna, sorarım! Niye bu kadar zorluyoruz kadınları. Çok mu zor kadının hem anne hem yönetici olması. İşyerlerinde düzenleme yaparsak, çocuk hem erkeğin hem kadınındır diyebilirsek bunun yasalar karşısında düzenini kurarsak kadınlar çocuksuz kalmaz.
İşyerinde kadın ve erkek sizce eşit olabilir mi?