İndeks Konuşmacı Ajansı tarafından hazırlanan Yaprak Özer’le Fikir Buluşmaları yaratıcı bir fikirle sanat alanında fark yaratan çok özel bir girişimciyi ağırlıyor: Sarp Suerdaş. Kutuda Sanat Var’ın yaratıcısı Sarp Suerdaş sanatla girişimi nasıl buluşturduğunu Yaprak Özer’e anlattı. Bir kutu içinde evlere sanat gönderen Suerdaş, kısa sürede birçok abone edindi. Sanatı bir kutuya sığdırmayı başaran Suerdaş böylelikle sıra dışı bir işe imza attı.
Yaprak Özer: İndeks Konuşmacı Ajansı Fikir Buluşmaları’nda yaratıcı bir fikirle karşınızda; “Kutuda Sanat Var” ve fikrin yaratıcısı. Sarp Suerdaş. Konu, sanatla girişimin buluşması, teknoloji ile sanatçının el ele verdiği bir serüven olarak da tanımlanabilir. Ciddi bir girişim.
Sanat kutuya sığar mı?
Yaprak Özer: Bu işin adı ne?
Sarp Suerdaş: Kutuda Sanat Var’ın çerçevesini isterseniz önce basitçe anlatayım. Kutuda Sanat Var aylık bir sanat kutusu girişimi olarak geçiyor ama tabii bu Türkiye’de söylediğimiz zaman çok havada kalıyor hala. Çünkü aylık kutu girişimleri daha Türkiye’de bakir ve daha gelişime açık bir noktada. Aylık sanat kutusu dediğimiz şu: biz her ay insanlara bir kutu göndererek onların ellerini daha fazla boyayla pisletmelerine, daha fazla sanata bulaştırmaya, daha fazla yaratmaya teşvik etmeye çalışıyoruz.
Sanatın bahanesi olabilir mi?
Yaprak Özer: Kutunun içinde ne var?
Sarp Suerdaş: Evet, fiziksel bir kutu. İsmimiz bu. Her ay fiziksel bir kutu gönderiyoruz. Kutu içerisinde “aylık sanat bahanesi” dediğimiz bir şey var. O, o ayın konusu ve sürpriz. Hiç kimse ne geldi bilmiyor.
Yaprak Özer: Herhangi bir konu mu?
Sarp Suerdaş: Herhangi bir konu. Soyut olabilir, somut olabilir. Biz daha çok görsel sanatlar ve çizim sanatları tarafındayız. Bir tiyatro-müzik henüz kutunun içerisinde yok. Kutuya sokmayı becerebilirsek neden olmasın, şu anda o noktada değiliz. “Sanat bahanesi” dediğimiz de soyut ya da somut bir konu. Kutudan çıkan malzemelerle insanlar ne yapacağını bilemeyeceği zaman bir yönlendirme konusu diyebiliriz. Her ay farklı bir konu ve temayla ilişkili sanat malzemeleri gidiyor. Amacımız kutudan çıkan malzemelerle sanatseveri üretmeye, yaratmaya teşvik etmek.
İçimize sanat kaçabilir mi?
Yaprak Özer: Üretimi görüyor musunuz?
Sarp Suerdaş: Evet. Kutuda küçük bir notumuz var: “Yaptığınızı lütfen bizimle paylaşın” diyoruz. “İçimde sanat var” hashtag’imiz var. Bu notla sosyal medyada paylaşıyorlar. Bizimle paylaşılan her işi biz de paylaşıyoruz. Dolayısıyla bir sanat komitesi oluşturmuş oluyoruz ve sosyal medya hesapları üzerinden paylaşımda bulunup sanatseveri bir topluluk içerisinde buluşturmuş oluyoruz.
Eve gelen sanat ne demek?
Yaprak Özer: Sanatla iç içe değiliz diye yakınırız; evimize kadar gelen bir sanat bu!
Sarp Suerdaş: Evet.
Yaprak Özer: Kendinden söz eder misin; fikir nereden çıktı, nasıl oldu?
Sarp Suerdaş: Görsel tasarımcıyım. Sabancı Üniversitesi’nde grafik tasarımı eğitimimi tamamladıktan sonra Londra’ya gittim, ürün tasarımı master’ı yaptım. Üniversite ikinci sınıftan beri “free lance” olarak tasarımın içindeyim, aktif olarak yapıyorum.
Yaprak Özer: Bu eğitimi alan birinin sektörde gideceği yer neresi?
Sarp Suerdaş: Türkiye’de görsel tasarım eğitimi aldıysanız -tabii çok kabaca söylüyorum, istisnalar kaideyi bozmaz- yüzde doksan gittiğiniz rota reklam sektörü oluyor. Grafik tasarımcı oluyorsunuz ve hatta grafiker oluyorsunuz. Tabii çok genellemeden bahsediyorum. Çok güzel işler çıkartılabiliyor, çok güzel ajanslar var fakat yüzde doksanlık kısım bu şekilde ilerliyor.
Yaprak Özer: Peki sen?
Sarp Suerdaş: Ben ürün tasarımına da girdim. Ürün tasarımı, grafik tasarımının yanı sıra çok daha teoride kalan ve çok daha görsel ve dijitalde kalan bir nokta. Ürün tasarımı çok daha fiziksel, çok daha fizibilitesi olan, iş modeli kurmak gibi düşünebilirsiniz, hesabını yapmanız gereken bir nokta. “Yaptım oldu” olmayan bir şey. Benim ürün tasarımı okumaktaki niyetim buydu. Tasarımı o tarafından görüp tasarım vizyonumu genişletmekti.
Sanatla girişim dünyası nasıl buluşur?
Yaprak Özer: Girişimci olma planın var mıydı?
Sarp Suerdaş: Bir girişim yoktu. Ama her zaman için kendi işimi yapacağım inancım ve düşüncem vardı.
Yaprak Özer: Benim jenerasyonum farklı şeyler hayal ediyordu. Görüyorum ki, sizin jenerasyonunuz “benim kendi işim olsun” diye bir dürtü içinde. Profesyonel hayat hayali kuranlar az.
Sarp Suerdaş: Sanırım ben ortada kalan jenerasyonum yani şu anki mezun olanlarda çok daha fazla bu var. Ben 2003 senesinde liseden, 2009’da üniversiteden mezun oldum. Çok fazla arkadaşım bir yere girip çalıştı, kurumsal hayatlara geçtiler, büyük firmalarda çalıştılar, aile işlerine girdiler. Çok daha azı kendi işini yapıyor. Riskli gözüküyordu, o kadar cesur değildik ve doğrusu 2009’da Türkiye’de “start-up” denilen kavram yoktu. Dolayısıyla benim de hiçbir zaman “start-up” diye bir kelime aklıma gelmedi. Kendi işimi yapmak istiyordum tasarımcı olduğum için. Bunu asla sektöre karşı bir cümle olarak söylemiyorum. Reklam sektörünün içinde bulundum 2,5 sene. Kalmak istemiyordum iş olduğu için. Çok sıkı çalışıldığı için, çok yoğun çalışıldığı için yaratıcılık bir süre sonra iş yapmaya dönüyor ve yaratıcılığınızı kaybetmek zorunda kalıyorsunuz.
Yaprak Özer: Yaratıcı insanların “yaratıcılık”tan feragat etmesi mümkün mü?
Sarp Suerdaş: Yaratıcı olarak yaratıcı olmamanız beklenen bir noktaya geliyor ve ben ondan kaçmak için kendi özgür yaratıcılığımı kullanmak için “free-lance” tarafında kalmayı tercih ediyorum.
Yaprak Özer: Nasıl çıktı bu fikir?
Sarp Suerdaş: Kutuda Sanat Var’ın çıkışı üç farklı konunun bir araya gelişiyle oluyor aslında. Tasarım dünyasında her tasarımcının yaşadığı bir şey vardır; “müşteri talepleri”. Sizin tasarımcı tecrübenize göre müşteri taleplerini kontrol edebilme seviyeniz değişir. O noktada ben her zaman için şu hissiyattaydım, daha faydalı bir şey yapalım. Bir fayda yaratmak, yaptığım şeyin fayda şimdi çok alışık olduğumuz bir kelime haline geldi ama… Yaptığım işin her ne olursa olsun birilerine fayda sağlaması, dünyayı daha güzel hale getirmesini istiyordum. Sadece iş yapmak için, sadece para kazanmak için, sadece bir sorunu çözmek için değil daha genel bir fayda sağlamasını istiyordum. Her zaman içimde olan bir dürtüydü. Eminim birçok insanda da vardır.
Yaprak Özer: O faydayı nasıl tanımladın ve nasıl bir işe dönüştürdün?
Sarp Suerdaş: Fayda bir tarafıydı. Bir diğer tarafta ben hiçbir zaman bir sanatçı olmadım ve sanat dallarından herhangi birinden başarılı olduğumu da söyleyemem böyle bir iddiam yok. Kutuda Sanat Var’ı kurmuş olabilirim ama bir sanatçı değilim. Fakat hep çizim yaparım. Yıllardır karalarım. Bunları yaparken çevremden çok güzel yorumlar aldım: “Aa! Nasıl yapıyorsun, keşke ben de yapabilsem ama ben yeteneksizim…” gibi. Aslına bakarsanız bu bahaneler Kutuda Sanat Var’ı en fazla tetikleyen nokta oldu.
Sanat teknolojiyle nasıl buluşur?
Yaprak Özer: Peki fikir tamamıyla senin mi?
Sarp Suerdaş: Aslında fikir benim fikrim. Araştırmaya başladım ve böyle denenmiş yollar olduğunu gördüm. Ve onlar üzerinden geliştirmeye başladık. Yani bir yerde görüp de fikri al bunu Türkiye’ye getirsem hissiyatı değildi. Denenmiş modeller üzerinden de örneklendirerek ve yanlışlarını doğrularını alarak şu anda Kutuda Sanat Var’ı bulunduğu noktaya getirdim.
Yaprak Özer: Modeli anlatabilir misin; Fikir nereden geliyor?
Sarp Suerdaş: Son sorduğunuz soruyu cevaplandırayım, fikir benden geliyor. Şu an itibariyle bütün kutu fikirlerini ve kutu konseptlerini ben hazırlıyorum. Şu anda çizim bazlıyız, ben çizimle ilgilenen bir insan olduğum için şu anda o konuda bilgi dağarcığım geniş. Çok iddialıyım bu konuda. Üç kişiyiz. Dediğim gibi kutuların ben içeriğini tasarlıyorum. Kutuları beraber oluşturduğumuz grafiklerine yardımcı olan arkadaşlarım var. Dükkanda değiliz. Bu internet bazlı bir iş olduğu için kendi ofisimiz var fakat herhangi bir müşterilerin girebileceği, ürünleri görebileceği bir mağaza yok.
Yaprak Özer: Paramı verip kutumu alabilir miyim?
Sarp Suerdaş: Hayır. Bir e-ticaret olarak düşünebilirsiniz bunu. Abonelik bazlı e-ticaret olarak geçiyor. İnternet sitemize giriyorsunuz, iki tane seçeneğimiz var abone ol ya da hediye et diye. Abone ol, aylık aboneliğe müşteriyi sokuyor. Bu herhangi bir taahhüt ya da minimum süre zarfında olan bir şey değil. Bu tamamen müşteriye kalmış bir şey. Bir cezai şartı yok. Çünkü çoğu alıştığımız abonelikte taahhüt verip bir sıkıntı oluşur.
Yaprak Özer: Kutuda Sanat Var’ı başarılı bir girişim olarak kabul edilebilir miyiz?
Sarp Suerdaş: 6 Ocak itibarıyla çalışmaya başladık. Daha başarılıyız demek için çok erken tabii ki. Gidişatımızı çok başarılı görüyorum. Kazanıyoruz demek için daha tabii ki çok erken ama kaybetmiyoruz çok rahat bir şekilde söyleyebilirim artık. Ben bunu başarı sayıyorum doğrusu. Daha da önemlisi aldığımız tepkiler beni çok fazla besliyor.
Yaprak Özer: Fonksiyonel bir şeyler mi yapıyorsun?
Sarp Suerdaş: Kesinlikle… İnsanları doyuran bir şey yapıyoruz. Ben onu öyle söylemek istiyorum. Müşterilerden daha hiç kutu sahibi olmayıp fikri gören insanlardan gelen mesajlar ki insanlar çok cömert bu konuda, çok rahat mesaj atıyorlar. Eleştiri de çok fazla gelebiliyor elbette ama olumlu eleştiri atmaktan da çekinen bir milletiz, ben genelde öyle görüyorum. Çok güzel yorumlar alıyorum.
Yaprak Özer: Gelecek beş ayda ya da beş yılda ne olacak?
Sarp Suerdaş: Şu anda temeldeki amacımız abone sayımızı artırmak tabii ki. Çünkü abone sayımız arttıkça alım gücümüz artacak, böylece daha fazla malzemeyi, daha güzel malzemeyi kutuya sokma şansımız olacak. Böylece müşterilerimize daha güzel ürünler sunabileceğiz. Aslında temelimiz bu. Fakat birçok proje gelişiyor yandan. Basamak altında da birçok proje gelişiyor. Küçük girişimler diyelim. Kutuda Sanat Var ürünleri, Kutuda Sanat Var’ın aylık sanat kutusu standart ürünümüz. Zaten bizim ana ürünümüz bu. Fakat onun yanı sıra birkaç ipucu vermek gerekirse sanat buluşmaları ya da bazı özel kutular gibi ekstra ürünlerimizi sokacağız devreye. Sanat topluluğu olmayı daha güzel bir şekilde yaşamak istiyoruz. Sanatçılarla daha iç içe birkaç iş yapmak istiyoruz.
Yaprak Özer: Son bir soru, hayalin ne?
Sarp Suerdaş: İş için mi soruyorsunuz? Benim çok basit. Çok huzurlu bir yerde yaşamak istiyorum. Tek hayalim bu diyebilirim çok rahat bir şekilde.