Milli Eğitim Bakanlığı, 2004 yılında başlattığı “Bilgi Teknolojileri Sınıfı Projesi” kapsamında Türkiye’deki okulların bilişim haritasını çıkardı. Toplam 81 ildeki okullarda öğrencilerin eğitimi için ayrılan bilgisayar sayısını gösteren haritaya göre, Türkiye’deki 62 bin ilköğretim okulu ve lisede toplam 210 bin 854 bilgisayar bulunuyor. Yaklaşık 18 milyon öğrencisi olan Türkiye’de 70 öğrenciye bir bilgisayar düşüyor.
Bilişim haritasında, 19 bin 45 bilgisayarla en fazla bilgisayara sahip il İstanbul. Ancak
toplam 3 bin 700 anaokulu, ilköğretim okulu ve lise bulunan İstanbul’da, bir bilgisayarı 110 öğrenci kullanıyor.
İstanbul’u 10 bin 824 adet bilgisayarla İzmir takip ediyor. Yaklaşık 610 bin öğrencinin bulunduğu İzmir’de ise 60 öğrenciye bir bilgisayar düşüyor. Bilgisayarlı eğitime öncülük eden Ankara’daki okullarda da 9 bin 623 bilgisayar bulunuyor. 765 bin öğrencinin okuduğu Ankara’da bir bilgisayarı 79 öğrenci kullanıyor.
Okullardaki bilişim altyapısı bakamından ‘en zayıf il’ Iğdır. Buna göre, 166 ilköğretim okulu ve 12 de lisesi bulunan Iğdır’da öğrencilerin ders gördüğü sadece 385 bilgisayar var. Okul başına 2 bilgisayarın düştüğü Iğdır’da ilköğretim ve lisede toplam 65 bin öğrenci eğitim görüyor. Okullarında en az bilgisayar bulunan iller sıralamasında, Iğdır’ı 579 bilgisayarla Ardahan, 665 bilgisayarla Kilis, 647 bilgisayarla Bayburt izliyor.
Rekabette Geriledik
Dünya Ekonomik Forumu tarafından hazırlanan 2004-2005 Dünya Ekonomik Raporu yayımlandı. 104 ülke arasında yapılan rekabet sıralamasında, geçen yıl 65. sırada bulunan Türkiye, bu yıl 66. sıraya geriledi.
104 ülkenin rekabetçiliğinin ölçüldüğü raporda, İskandinav ülkeleri üst sıralarda yer aldı. Bu ülkelerin üst sıralarda yer almasına neden olarak, ”bütçe fazlası vermeleri, yolsuzluğun çok düşük düzeye gerilemesi, ekonomik performanslarının artması, özel şirketlerin de, hukuka saygılı olarak, profesyonel bir şekilde yönetilmesi” gösterildi.
Geçen yılın birincisi Finlandiya, bu yıl da birinciliği kaptırmadı. Finlandiya’nın birinci olmasında, ”devamlı yenilikçi teknolojilere dayalı yatırım yapması, kamu ve özel sektör kurumlarında tam bir yönetimsel etkinliğin sağlanması” belirleyici oldu.
Finlandiya’yı ABD ve İsveç izledi. Rapordaki sıralamada, Japonya 9. sırada, İngiltere 11. sırada, Almanya 13. sırada Fransa ise 27. sırada yer aldı. Geçen yıl 41. sırada yer alan İtalya ise bu yıl 47. sıraya geriledi. Geçen yıl Türkiye’nin bulunduğu 65. sırada ise bu yıl Jamaika yer aldı. En son 104. sırada ise Çad bulunuyor.
Verim Düşük
Milli Prodüktivite Merkezi (MPM) 3. verimlilik raporunu yayınladı. Rapora göre Türkiye, OECD ülkeleri arasında verimliliği en düşük ülke oldu.
Rapora göre, Türkiye’de büyüme verimliliğe dayanmıyor ve mevcut kaynakların eksik ve kötü kullanılmasından dolayı yeterince yeni iş, istihdam ve gelir yaratılamıyor. Bu durum, gelir dağılımındaki bozulmanın giderilmesine ve büyümenin sağlıklı ve istikrarlı bir yapıya kavuşturulmasına engel teşkil ediyor.
Raporda, Türkiye’de toplam faktör verimliliğinin 1972-1991’de büyümeye katkısının yüzde 9.5, 1992-2000 döneminde ise yüzde 2.1 olduğu vurgulanıyor. Batıda girdilerin büyümedeki payı yüzde 30-40 civarında. Teknolojik ilerleme, yaparak öğrenme, eğitim ve yönetimde etkinlik gibi konularda ise yüzde 60-70’e kadar çıkıyor.
Bu sonuçlara göre, 1994-2001 yılları arasında Türkiye imalat sanayiinde Toplam Faktör Verimliliği kümülatif olarak yüzde 8.4 düştü. Yıllık olarak ortalama 1.23’lik düşüşe denk gelen bu gelişmenin kaynağı, bu yıllar arasında yatırımların yetersizliği ya da meydana gelen yıpranmaların yatırımlar ile telafi edilememesi nedeniyle yüzde 4.7’lik bir negatif teknolojik gelişme olarak gösterildi.
Rapor, Türkiye’de stratejik ağırlığın yeni ve teknoloji yatırımlarına kaydırılması gerektiğini vurguluyor.
Müsrifiz
İsrafı Önleme Vakfı Başkanı, AKP Diyarbakır Milletvekili Aziz Akgül’ün araştırmasına göre 65 katrilyon lira israf eden Türkiye, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkeleri arasında ‘en müsrif’ ülke. Aynı zamanda da OECD ülkeleri arasında en fakiri.
Türkiye’de 2003 rakamlarına göre 65 katrilyon lira israf edilmiş. 65 katrilyonluk israftan sadece yüzde 10 tasarruf edilebilse 2004 yılında kamu yatırımlarına ayrılan 6.5 katrilyonluk rakam kazanılıyor.
Fakiriz
Türkiye’de kişi başı aylık ortalama brüt kazanç 1 milyar 154 milyon lira / En yüksek kazanç petrol sektöründe
Kişi başına aylık ortalama brüt kazanç 2004 yılının birinci döneminde 1 milyar 154 milyon lira, kişi başına aylık ortalama brüt ücret ise 1 milyar 3 milyon lira olarak tahmin edildi. İstanbul Bölgesi’nde kişi başına aylık ortalama brüt kazanç 1 milyar 88 milyon TL oldu.
DİE’nin Üç Aylık İmalat Sanayi Üretim Anketi’nin 2004 I. Dönem (1 Ocak – 31 Mart 2004) geçici sonuçlarına göre; Özel sektörde kişi başına aylık ortalama brüt ücret ve kazancın kamu sektöründeki kişi başına aylık ortalama brüt ücret ve kazançdan düşük.
2004 yılının birinci döneminde fiili çalışma karşılığı saatlik brüt ücret, işyeri büyüklüğüne göre karşılaştırıldığında, işyeri büyüklük grubu arttıkça kişi başına fiili çalışma karşılığı saatlik brüt ücretin de arttığı görüldü. İşyeri büyüklük grubuna göre en yüksek fiili çalışma karşılığı saatlik brüt ücret; 500 ve daha fazla ücretli çalışanı bulunan büyük ölçekli işyerleri olarak belirlendi.
Eğitim Standartların Altında
Türkiye’de bir öğrenci için yılda harcanan ortalama para 400 dolar. Bu rakam AB’ye yeni giren Polonya’da bile en az bin 500 dolar.
Amerika’da öğrenci başına 6-7 bin dolar, AB ülkelerinden İngiltere’de 5 bin, İspanya’da 4 bin, Portekiz’de 4 bin 500, Fransa ve Almanya’da 6 bin dolar harcanıyor. Çek Cumhuriyeti’nde 3 bin, Macaristan’da 2 bin doları buluyor.
Türkiye’de öğrenci başına düşen eğitim harcamalarında büyük uçurum var. 53 bini aşkın okulun 2 bini özel ve bu okullarda sadece bine yakın öğrenci öğrenim görüyor. Geriye kalan 12.5 milyon öğrenci devlet okullarında okuyor.
Devlet İstatistik Enstitüsü’nün (DİE) 2003 yılı Hane halkı Bütçe Anketi’ne göre, nüfusun en az gelire sahip yüzde 20’lik kesiminin eğitim hizmetleri içindeki payı yüzde 2.6’dan yüzde 1.2’ye düştü. Buna karşılık, en üst gelir grubunun payı yüzde 62.2’den yüzde 69.1’e yükseldi.
Gelir Adaletsiz
Türkiye’nin Avrupa Birliği ülkeleri ile AB’ye aday diğer ülkeler arasında gelir dağılımı en adaletsiz ülke olduğu belirlendi. 2003 yılındaki nispi düzelmeye rağmen Türkiye, en yoksul ve en zengin kesimler arasındaki gelir farklılığının yüksekliğinde de ilk sırada geliyor.
Dünya Bankası verilerinden yapılan belirlemelere göre Türkiye, 0.42’lik Gini katsayısı ile gelir dağılımının bozukluğuna ilişkin sıralamada sadece AB ve AB’ye aday ülkeler arasında değil, dünyadaki birçok ülkenin de üzerinde yer aldı.
DİE’nin açıkladığı gelir dağılımı verilerine göre Türkiye’deki en yoksul yüzde 20’lik dilim toplam gelirden yüzde 6, en zengin yüzde 20’lik dilim ise yüzde 48.3 oranında pay alıyor. Türkiye’nin, sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımındaki adaleti, 1’e yaklaştıkça da adaletsizliği gösteren Gini katsayısı da 0.42 olarak hesaplandı.
Dünya Bankası verilerine göre, 25 AB üyesi içinde Gini katsayısı 0.40 ve üzerinde ülke bulunmuyor. Söz konusu ülkelerin tümünde Gini katsayısı 0.40’ın altında seyrediyor. En yoksul kesimle en zengin kesim arasındaki gelir farkı ise en fazla 7.2 kata kadar yükseliyor.
Türkiye’de en zengin kesimle en yoksul kesim arasındaki gelir farkı 8.1 kat.
Gelir dağılımındaki adaletsizlikte Türkiye, Jamaika, Moldava, Moritanya, Endonezya, Pakistan, Tayland, Tunus, Özbekistan, Kırgızistan ve Kazakistan gibi ülkelerin gerisinde. Türkiye, Guatemala, Dominik Cumhuriyeti, Kenya, Madagaskar, Malavi, Nikaragua, Panama ve Meksika gibi ülkeleri geride bırakabildi.