Alper Şaşmaz, küçük bir Anadolu kenti olan Yozgat’ta memur bir babanın oğlu olarak dünyaya geldi. Ankara’da ODTÜ Makine Mühendisliği bölümünden mezun oldu. Hedefi iyi bir mühendis olmaktı. Girişimci olmaya karar verdi, ama okulu bitirince memur oldu. Halen Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nda çalışıyor, yaptığı işi “yenilikçi ve teknolojik iş fikirlerine Ar-Ge hibe ve teşvikleri sağlamak” şeklinde tanımlıyor. Yine kendi ifadesiyle Türkiye’nin en ilginç projelerini görme fırsatını buluyor. Türkiye’nin en iyi girişimcileri, akademisyen, sanayici ve yatırımcıları ile tanışma fırsatına sahip. Şaşmaz, ülkemizin inovasyon ve girişimciliğe dair mevcut eksiklerini ve sorunlarını farklı bir pencereden ele aldığı yazılarını İçerik Fabrikası’nda yayınlıyor. (www.icerikfabrikasi.com) Bu konuları ve yazı yazmaktaki amacı girişimcilik ve inovasyona dair farkındalığı artırmak. Bize kamudan bakınca görünen resmi aktarmak… Şaşmaz, inovasyon, girişimcilik, Ar-Ge, hibe ve teşvik programları, ekonomi, teknoloji üzerine yazılar kaleme alıyor.
“Girişimcilik Bakanlığı kurulmalı mı?” diye sorduğu soruyu anlamlı buldum. Okuduğumda yazının özellikle Keiretsu hedef kitlesi için fonksiyonu olacağını, farkındalık yaratmakla kalmayıp yakın gelecekte Şaşmaz’ın hayalini kurduğu bakanlık için temellerin atılabileceğini gördüğümden kendisine sorup yine kendi kendine yanıtladığı yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.
“Ar-Ge, yenilikçilik, girişim gibi kavramlar son yıllarda ülke gündeminde sıkça yer almaktadır. Her geçen gün bu kelimelerin kullanıldığı alanlar da artmaktadır. Buna paralel olarak ülkemizde birçok kamu kurumu farklı adlar altında Ar-Ge, girişimcilik ve yenilikçilik çalışmalarının artırılması için teşvik ve destek programları yürütmektedir. Sayıları 150’ye yaklaşan destek ve teşvik programları salt kamu kurumlarının yanı sıra ülkenin itici gücü, fikir üreten oluşumları olan üniversiteler ve piyasanın nabzını tutan özel sektör tarafından da yürütülmektedir. Bu teşvikler, savunma, otomotiv, bilişim ve tarım sektörü gibi birçok alanda Ar-Ge ve girişimcilik kültürünün yerleşmesi ve yaygınlaşması amacıyla verilmektedir.
Her kamu kurumu, yürütmekte olduğu programları daha fazla kişiye ulaştırmak ve bunun sonucu olarak daha nitelikli başvurular almak suretiyle ülkeye katma değer oluşturacak yüksek potansiyelli projeleri desteklemek istemektedir. Ancak bu şekilde gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşmanın mümkün olabileceğinin farkındadırlar. Bu nedenledir ki her kurum her bir destek programını potansiyel adaylara tanıtmak amacıyla il il dolaşarak sunumlar ve konferanslar gibi tanıtım faaliyetleri düzenlemektedir. Bu tanıtım faaliyetleri her ne kadar destek ve teşvik programlarını anlatsa da yeterli etkiyi yapamadığı, ülkemizin gayrisafi mili hasıladan Ar-Ge’ye harcaması gereken orandan anlaşılmaktadır. 2023 yılı için %3 olan hedef 2015 yılı için %1 seviyelerine ancak erişmiştir. Tanıtım faaliyetlerinin yeterli seviyeye ulaşamadığının bir örneği de Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen lisans ve üstü düzeyde yenilikçi ve teknolojik iş fikirleri bulunan bireysel girişimcilere 100.000 TL karşılıksız destek veren bir program olan Teknogirişim Sermayesi Desteği programına 2015 yılı içinde 2000’e yakın başvuru gelmiş olmasıdır. Türkiye’nin nüfusu ve her yıl mezun verdiği 500 bine yakın öğrenci potansiyeli düşünüldüğünde başvuru sayısının çok az olduğu görülmektedir. Ayrıca kurumlar hibe programları için ayırdıkları kaynağı bitirmekte de ciddi anlamda zorlanmaktadır.
Bu kadar fırsat varken…
Bu kadar çok destek ve teşvik mekanizmasının olmasına rağmen tanıtımının sağlanamaması ya da kişilerin programlara ilgisiz kalması farklı nedenlerle açıklanabilir. Ve bu konuda değişik tezler de ortaya konulabilir. Örneğin Türkiye’deki girişimcilik kapasitesinin doyuma ulaştığı düşünülebilir. Hatta destek başvuruları içerisinde mükerrer kişi ve kuruluşlar olduğundan dolayı reel seviyenin daha da aşağılarda olduğu iddia edilebilir. Veya devlet kurumlarının başarısızlığı ana sebep olarak da kabul edilebilir. Bu sorunun kaynağı hakkında kesin konuşulamayışının nedeni ise verilerin çok sağlıklı olmaması ve birden fazla kurum tarafından bu programların yürütülmesidir.
Kısaca destek programlarının tek bir merkezden yürütülmemesi böyle bir karmaşayı da beraberinde getirmektedir. Bu nedenle kontrolü zorlaşan bir sistem doğmaktadır. Amacı ve hedef kitlesi aynı olan programlar bile farklı kurumlarca değişik adlarla yürütülmektedir. Bir örnek vermek gerekirse TÜBİTAK 1512 programının ismi Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nda olduğu gibi Teknogirişim Sermayesi Desteği’dir. Bu ve benzer durumların sonucunda kariyerinin başında girişimci olmak isteyen kişilerde bir kafa karışıklığı meydana getirmektedir. Kamu açısından da program çıktılarının belirlenmesi ve etki analizinin yapılması zor ve zaman alıcı hale dönüşmektedir.
Ayrıca mevcut durumda kamu kurumlarının hibeleri etkin kullanamadığı yönünde belli kesimlerce getirilen bazı eleştiriler bulunmaktadır. Sistemde ciddi açıkların bulunduğu, desteklerin yanlış kişilere verildiği ve suistimal edildiği, ayrılan bütçenin verimli ve adil bir şekilde kullanılamadığı gibi benzeri yorumlar yapılmaktadır. Bu eleştirilerin hiçbiri göz ardı edilmemeli ve üzerinde bir hayli düşünülmelidir. Ancak unutulmaması gereken bir şey de bugüne kadar uygulanan destek programlarının temel ve pilot uygulamalar olduğudur.
Bu kapsamda Ar-Ge ve girişimcilik desteklerinin mevcut durumu ve yapılan eleştiriler dikkate alındığında tüm programların tek bir merkezden koordine edilmesi seçeneği akla gelmektedir. Bugüne kadar birçok kamu kurumu çeşitli destekleri sağlayarak belli bir Ar-Ge ve yenilikçilik kültürünün oluşmasında bu kritik görevi üstlenmişlerdir. Artık bu süreçten sonra gerekli reformların yapılması ve tek bir noktadan idare edilebilmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. Programların etkin şekilde yürütülmesi ülkemiz ve 2023 hedefleri açısından zaruri bir durum haline gelmiştir. Girişimcilik Bakanlığı gibi bir üst kurul tarafından tüm desteklerin tek bir merkezde toplanması hem özel sektör hem de kamu açısından önemli olabilecektir. Ayrıca diğer kamu kurumlarından bu alanda yetişmiş personelin de yeni bakanlığa kaydırılarak tecrübe ve bilgi birikimlerinden istifade edilebilecektir.
Girişimcilik Bakanlığı veya benzeri bir organizasyonun kurulabilmesi özel sektörün ve girişimcilik ekosisteminde bulunan diğer paydaşların gayretlerine de bağlı olacaktır. Devletin bu konuda ikna edilmesinin ve böyle bir ihtiyacın gerekli olduğunun açık bir şekilde ortaya konulmasıyla mümkün olabilecektir. Dünyada Hırvatistan ve Hindistan gibi ülkelerde örnek uygulamalar görülmektedir. Bu ve benzeri örneklerin incelenerek ülkemiz için en uygun organizasyonun inşa edilmesi ülkemiz açısından faydalı olabilir.