Güzellikle olmazsa, oldururuz

Zorla güzellik olmazdan, zor kullanmak mübahtır versiyonuna uzanan yolculuğu anlatacağım. “Soft Power”dan “Medeniyetler Çatışması Lite”a geçiş yaptık.

Soft Power nedir, hatırlayan kaldı mı? Önce durum tespiti yapalım. Kavram, 1990’ların başında Harvard Üniversitesi profesörlerinden Joseph S. Nye Jr. tarafından literatüre kazandırıldı. Nye, ülkelerin askeri kuvvet ya da ekonomik baskı yerine, ikna, kültürel cazibe ve meşruiyet üzerinden etkili olabileceğini savundu. Gücün yeni tanımını da yaptı: “Zorlamadan istediğini elde etme kapasitesi.” Marifet diye kabul ettik.

“Soft Power / Yumuşak Güç”, iletişim mimarisinden başka bir şey değil. Dünya sahnesinde öne çıkmak için geliştirilen bir teknik. Yolu,  güven inşa etmek, farklı aktörlerle gönüllü iş birliği sağlamaktan ve bunları anlatmaktan geçiyor.  Bir anlatı disiplini.

Kavram, siyasette tek kutuplu uluslararası sistemde, ABD üzerinden yeşerdi…karşımızda askeri gücünün yanı sıra kültürel sosyal ekonomik süper gücün teorik çerçevesini oluşturdu.

Soft Power Örnekleri Neler?

Böylece, Hollywood’dan fast food’a, üniversitelerden insan hakları söylemine kadar uzanan küresel Amerikan etkisi, yalnızca askeri güçle değil, sosyal-kültürel-magazin-eğitim ve akla gelecek her türlü özenilecek, sertlikten uzak konularla eşleşmeye başladı. Bunun bir illüzyon olduğu tartışmasını başka bir zaman yapalım.

Soft Power konsepti tuttu, popüler oldu… zaman içinde faydalı bir sistem olduğunu gören başka ülkeler de kavrama sahip çıkar oldu. Soft Power trendi doğdu. Avrupa Birliği’nin “normatif güç” olarak kabul edilmesi; iklim diplomasisi, yumuşak hukuk çerçeveleri ve fon mekanizmaları ile etkili olması; Çin’in Konfüçyüs Enstitüleri aracılığıyla oluşturduğu kültürel etki stratejisi — tümü Soft Power pratikleri.

Hikayelerin Pembe mi?

Soft Power aslında kırılgan bir yapı. Uzun yılların birikimiyle oluşan meşakkatli bir iletişim çalışması. İğne oyası gibi örmek gerekiyor diyebiliriz. Soft Power’ın güvenle kol kola gimesi gerekiyor. Güveni inşa etmek nasıl uzun sürüyorsa, Soft Power da böyle. Unutmamalı ki, zarar vermek, yok etmek de kısa sürede olabiliyor. Zamanla Soft Power için gereken sabrı göstermeyen ikincil güçler ters örneklerle tarih yazmaya başaldılar. Örneğin, Çin’in yumuşak güç inşa etmeye çalışırken Himalaya sınırında sebep olduğu gerilim, Rusya’nın klasik müzikle kurduğu diplomatik tonun Ukrayna işgalinde çöktüğü anlar gibi… Ve irili ufaklı daha niceleri. İllüzyon yıkılmaya başladı diyebiliriz… Kendisini hikayenin sonuna kaptıranların içerik oluşturma niyeti kalmayınca, güven duygusuyla yaratılan değerler de birbir yok oldu.

Yumuşak Güçsüzlük

Mariana Mazzucato, çağdaş ekonomi düşüncesinin etkili ve aykırı figürlerinden biri. Özellikle devletin ekonomik rolünü yeniden tanımlayan yaklaşımıyla tanınıyor. Mazzucato “The Broken Economic Order: How to Rewire the International System in the Age of TrumpForeign Affairs, 2025) başlıklı makalesinde, küresel ekonomik düzenin kırılganlığını, ABD’nin ikinci Trump dönemiyle artan ekonomik milliyetçiliğini ve bu gelişmelere karşı nasıl yeni bir uluslararası sistem inşa edilebileceğini tartışıyor. Yumuşak gücün kaybını doğrudan isimlendirmiyor bu makalede, ben anlattıklarından çıkarım yaptım.

Mazzucato, sistemsel kırılmanın sonucunda yumuşak güçsüzlüğün yaşandığını ileri sürüyor. Ekonomik eşitsizlik, liderlik boşluğu, uluslararası kurumlara güvensizliğin ürünü olan şu örnekleri kullanıyor; BM’nin Gazze’de insani felaket karşısında cılız sesi. Ukrayna’da güçler dengesi konuşulmasına karşın kurulamayan barış masası. Suriye’de insani diplomasinin yerini bölgesel çıkar pazarlıklarına bırakmış olması. Anlıyoruz ki, yumuşak gücün olması gereken yerlerde pazarlık ve tehdit yeşeriyor.

Pazarlık ve Tehdit

ABD’nin, Soft Power ile özdeşleşmiş “dünya liderliği” imajı yerine içe kapanık, sert ve bazen çelişkili bir dış politika profili hepimizin dikkatini çekiyor. Söylemlerde pazarlık, tehdit sık sık yeni söylem olarak yerini alıyor. Pazarlık diplomasinin doğasında olsa da tehdit, şiddetli görünümüyle Soft Power’a ait durmuyor.

Yumuşak Güç kavramının mimarı Nye, yıllar içinde “Smart Power” kavramını ortaya atmıştı. Hem soft hem hard (yumuşak ve sert) gücün akıllıca birleşimi. Uluslararası siyasetin yeni türünde kantarın topuzu kaçmış, pazarlıklar şantaja dönüşmüş görünüyor. Anlaşılan akıllı güç diyebileceğimiz yaklaşım kendisine dil ve görüntü bulamadan sahneden inmiş.

Ekonomi, Soft Power mı?

Soft Power ekonominin önemli bir aracı aynı zamanda… Bu, özellikle Mazzucato’nun önerdiği kamu yararını önceleyen “misyon odaklı” ekonomi anlayışında net biçimde görülüyor. Brezilya örneğini veriyor: Gıda, sağlık, yeşil dönüşüm gibi alanlarda misyon belirleyen devlet, yalnızca içeride değil küresel sahnede de bir cazibe üretmeye çalışıyor. Küresel rekabetin GSYH rakamları üzerinden değil, zenginliğin nasıl ve kimler için üretildiği üzerinden tanımlanmasını öneriyor. Anlatabilmenin, inandırabilmenin esası olduğunu anımsatmalıyım yeniden. ABD’nin hızla ters bir sisteme yaptığı yolculuğu kolaylaştıran unsur, Biden yönetiminin teknik olarak başarılı sayılabilecek ekonomik politika yatırımlarını yeterince ve yaygın olarak anlatamamış olması.

Sert Dalga

Öneri kaynaklarımdan biri Michael Kimmage. Kimmage, Amerikan dış politikası, transatlantik ilişkiler ve entelektüel tarih alanlarında önde gelen bir akademisyen, yazar ve analist. Lider zihniyeti, jeopolitik dönüşüm ve uluslararası düzenin geleceği üzerine analizleriyle tanınıyor.

Bir dalganın içindeyiz. Kimmage adına “Medeniyetler Çatışması Lite” diyor. The World Trump WantsForeign Affairs, 2025) başlıklı makalesi net fotoğraf çekiyor. Soğuk Savaş sonrası küreselleşmenin milliyetçilik karşısında üstünlük kazandığını hatırlatıyor. Özellikle 2010’dan sonra güçlü lider figürlerinin ve ulusal kimlik vurgusunun ön plana çıktığını vurguluyor. Rusya’da  Vladimir Putin, Çin’de Xi Jinping, Hindistan’da Narendra Modi’nin iktidar koltuğuna oturmasıyla örneklendiriliyor. Bu liderler arasında Türkiye de yer alıyor. Yeni dönemin liderleri kurumsal diplomasi yerine medeniyet anlatılarına, karizmatik liderliğe ve tarihi büyüklük iddialarına yatırım yapıyor.

Kimmage bunu Medeniyetler Çatışmasının “lite” sürümü olarak adlandırıyor. Bu atmosferde Soft Power değil, retorik güç gösterisi öne çıkıyor. “Simgesel Güç” de diyebiliriz. Bu güç; tarihsel büyüklük, ulusal gurur ve lider karizması etrafında örülmüş bir iletişim stratejisi. Kimmage’in işaret ettiği lider profillerinin yakın gelecekte Soft Power’a prim vermeyeceğini söylemek falcılık olmaz.

Paylaş