“Aklıma geldi, evrene bilgi atayım, eşe dosta bir paylaşım yapayım” demeden önce, lütfen bir dakika duralım!
Evrende bilgi ve haber, denizde kum kadar. Küresel ahali fiziksel olarak açlık çekiyor, buna karşın bilgi obezi. Tüketirken şımarık, satın alırken cimri. Sağlıksız. İletişim bildiğimiz dinamiklerinden uzaklaştı, vezir ve rezil olmak an meselesi. Bu yüzden konuşmadan önce, niye konuşmalıyım diye kendi kendinize sorun, “2V formülü”nü de aklınızda tutun lütfen. V’lerden biri “value” yani değer, diğeri “volume” yani miktar. Çokluğun zenginlik yerine yokluğa dönüşebildiğini idrak etmeliyiz artık.
Bu hafta yayınlanan, kendi dünyasında önemli bir haberin anatomisini paylaşmak istiyorum, takdiri size bırakacağım, fikirlerinizden mahrum bırakmayın bizleri.
Bildiğiniz gibi, gelişmiş ülkeler ve farklı derecelerde gelişmekte olan ülkeler uzay çalışmalarına hız verdi. Meteorolojiden güvenlik-savunmaya, dünyadaki kıt kaynaklara alternatif geliştirmekten iletişim-haberleşmeye uzanan büyük bir evren iştah kabartmakla kalmıyor, zorunluluk haline dönüşüyor. Öyle ki, bu alanda öne çıkan birkaç ülke, gelecekte var olma stratejilerini uzay üzerinden yürütmeye başladıklarını resmen duyurdu.
Türkiye de bu yıl içinde çalışmalarını kamuoyuna açıkladı. İlgili haberleri taradığınızda 2021 yılına uzanıyor. Anlaşıldığı üzere konu taze, önemi henüz yeterince anlaşılmamış, haber yapmaya, röportajlar vermeye müsait, özetle alan bakir! Şunu da hatırlatmak isterim, her ne kadar her konu eşit öneme sahiptir desek de gündem ve güncel gelişmeler ve çeşitli diğer etmenler nedeniyle konular arasında eşitlik yok, itibar bazılarında daha çok. Uzay çalışmaları da zorluğu, ender bulunurluğu ve yarattığı olanaklar açısından pahada ağır. Hafifletmeye hiç gerek yok.
Türkiye Uzay Ajansı (TUA) Başkanı, bir Türk vatandaşının 2023’te ilk defa uzaya gönderilmesi projesine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu, zincirleme müjdeler verdi. Başlığı ve devamında haberi okuyunca, Milli Uzay Programı’nın bir yemek projesi olduğunu kavradım. Bakın nasıl adım adım birlikte okuyalım;
UZAY HEDEFİMİZ YÜKSEK
“Milli Uzay Programı’nda 10 büyük hedefimiz var” diye söze başlayıp ilk müjdeyi bir Türk vatandaşının ilk defa uzaya çıkmasına bağlamış başkan; “… orada bilimsel çalışmalar yapması ve Türk bayrağının uzayda temsil edilen bayraklar arasına girmesi…” gurur kotamıza koyuyoruz bu bilgiyi.
Takiben, ne kadar ciddi bir proje olduğunun altını çizmek üzere rakamsal verilere başvurmuş; “…uzaya.gov.tr sitesine girip bakanların sayısı 5 milyonu aşmış durumda, kaydını tamamlayanların sayısı 36 bini geçti…” Şaşkınlığım arttı! Uzay bilimi okumuş, konuya ilgili vatandaşımız varlığı muhteşem. Üniversitelerimizin hepsinde uzay bilimleri fakültesi bulunuyor olmalı!
UZAYA TÜRK YEMEĞİ GÖNDERMEK
İkinci müjdeyle devam ediyor Başkan; “…Türk vatandaşı yanında Türkiye’yi temsil edecek sürpriz nesneler götürebilecek. Mesela yiyecek olarak Türk mutfağından bir şeyler götürülebilir. Uzay yolcumuz orada bulunanlara da bundan ikram etsin. Şu an bunun ne olacağı konusunda çalışmalar devam ediyor.”
Yok artık!… Hayal gücünün sınırları ufkumu zorladı. Dünya alem Türk misafirperverliğini görsün. uzaya.gov.tr’de soralım halkımıza; imam bayıldı mı, kadın budu köfte mi yoksa hünkar beğendi mi gönderelim uzaya. Sizce uzay koşullarına hangisi dayanır… Üniversiteye hazırlanan gençlerin kafası karışır mı acaba; uzay mühendisliği bölümü yerine aşçılık meslek yüksek okulunu seçmesinler sakın. Kaldı ki 5 milyon site ziyaretçisi ve 36 bin başvuru, Acun Medya’nın popüler yemek programına başvurduklarını da sanmış olabilir. Başkan ne dediğini biliyordur, biz dertlenmeyelim. İletişimci orduları yok mu zaten.
ÇİN ÖRNEĞİ
Tesadüf bu ya aynı sıralarda BBC, Çin’in uzay çalışmalarıyla ilgili bir haber yayınladı, farkı göreyim diye hemen okudum; “…Çin, geçtiğimiz yıl Tiangong (Cennetlik Saray) uzay istasyonunun ilk modülünü yörüngeye yerleştirdi. Yıl sonuna kadar Mengtian laboratuvarı gibi başka modüller de eklemeyi planlıyor. Gelecek yıl ise Xuntian adlı uzay teleskobunu fırlatacak. Bu teleskop uzay istasyonuna yakın uçup, bakım ve yakıt ikmali için istasyona kenetlenecek. Tiangong’un kendi yakıtı, itiş gücü, yaşam destek sistemleri ve yaşam alanları olacak…” Bizimki kadar etkileyici değil kesin, Çin yemeklerini göremedim…
MİLLİ OTOMOBİL MİLLİ UZAY ARACI
Başkanın milli uzay programıyla ilgili ilginç açıklamaları bitmiyor;
Uzaya bir Türk insanının bilimsel bir misyonla gönderilmesi dışında çok sayıda önemli hedefleri olduğunu dile getiriyor; “İlk hedefimiz aya ulaşmak. Ancak biz Ay’a insan göndermeyeceğiz. Bu kapasite şu an dünyada sadece 3 ülkede var…” İtiraf edeyim, tam anlayamamıştım, neyse bir sonraki paragrafta konuya açıklık getiriyor. Milli otomobil TOGG’u duymuş, görmüşlüğümüz olduğundan uzay çıkarması gözümde canlandı;
“…TÜBİTAK Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü’yle bir anlaşma imzaladık, aya gidecek aracımızı hazırlama görevini onlara verdik. Temmuz başı gibi bu iş bitecek ve aracın imalatı başlayacak. Yaklaşık 2 buçuk ton ağırlığında, tamamen yerli motora sahip, bir otomobilden biraz daha büyük olacağını öngörüyoruz. Türkiye, aya ulaşabilen ve bir araç gönderebilen çok az sayıdaki ülke arasına girmiş olacak…” Yerli otomobil seferberliğine girmişken yerli uzay aracımız neden olmasın. Tabii milli araçla ilgili yanıtlanmamış sorunları koy sepete.
HERKES BİZE ÖZENİYOR
Haber şöyle devam ediyor; “…Dünyadaki uzay camiası Türkiye’nin milli uzay planının farkında. Hatta bizim gibi ya da bizden biraz daha geride olan birçok ülke ‘Biz sizin bu programınızdan istifade edebilir miyiz’ diyor. Biz de memnuniyetle yardımcı olmak için kapıları açıyoruz. Uluslararası ilişkiler uzay çalışmalarında çok önemlidir.”
İLETİŞİM OLARAK
Türkiye’nin önemli çizerlerinden Latif Demirci’nin cenazesi de bu haberin yayın tarihine denk geldi. Yaşasaydı, nasıl bir yorum getirirdi Demirci? Bir kare çizgiyle, ansiklopediye sığacak görüşleri ifade etmek zor iş. Demirci’nin zekası, birikimi ve yeteneği ülkem gerçekleriyle buluştuğunda, top da adeta filelerle öpüşüyordu… Belli ki, bundan sonra konu, Cem Yılmaz’ın uzay filmlerine esin kaynağı olabilecek.
Kendimi tutamayacağım, iletişim uzmanlık gerektiriyor, bilmeyenler öğrensin, bilen bilmeyene anlatsın.