Güngören’deki patlamada 17 kişi öldü, 154 kişi yaralandı. Yakalanan zanlı eylemlerin süreceğini açıklamış. İçimizi korku sardı!
Dünya nüfusu 100 yılda iki kat, su tüketimi 6 kat arttı. Türkiye’de 1950’de kişi başına düşen su tüketim miktarı 16 bin 800 metreküp, 2025’te 4 bin 800 metreküp! Üç büyük kentimiz susuz. Korkuyoruz…
Temmuz başından bu yana Ankara’da bir hastanede 50’ye yakın yeni doğmuş bebek öldü. Bebek ölümleri, öncelikle hamilelerin korkulu rüyası.
Dünya aç! 30 yıldır ilk kez aynı anda pek çok yerde gıda yüzünden protestolar patlak verdi. Bangladeş kargaşa içinde, Çin endişeli… Mısır ve Haiti’deki gıda krizi çatışmaya dönüştü. Türkiye uzun zamandır kendisini besleyemiyor. Korkun!
Ergenekon masalı, küçükken uykudan önce ninni gibi gelirdi. O gün destan, bugün çete. Kaç kişi içeride, kaçı dışarıda; kimin eli kimin cebinde belli değil. Ayağınızın altındaki zemin kayıyor. Bir tür sosyal deprem. Korkuyorsunuz.
Çevre kirliliği dünyada yaklaşık 1 milyar kişiyi hasta ediyor. Dünyanın en kirli yerleri arasında Çernobil etki alanındaki Hopa da var. Son 3 yılda meydana gelen ölümlerin yüzde 47,9’unun nedeni kanser. Bakan bize bir şey olmaz demişti. Korkmak gerek.
Küresel ısınma yazıldı çizildi, hiçbirimiz korkmadık, polenler çoğaldı, alerji arttı, akciğer ve solunum hastalıkları tetiklendi, ortalığı keneler sardı, insanlar ölmeye başladı. Türkiye’de 2008’de toplam 37 kişi Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı nedeniyle hayatını kaybetti. Herkes korku içinde, piknik alanları boş.
Cumhurbaşkanı rektör atamalarını yaptı. Üniversiteler istifalarla yerinden oynadı. Eğitim sorunlu ama ne gam. Geleceğimizi eğitimle şekillendirmek yerine, şekillendirdiğimiz geleceğe eğitimle ulaşmak korkutuyor.
Bugün 1,4 milyar kişi çevrimiçi. İnternete girmek için 1,5 milyar cihaz kullanılıyor. İnternet güvenliği devi Kaspersky’nin Malezya web sitesini bir Türk hackledi. Tam 8.5 milyon KEY hak sahibinin kişisel bilgileri yayınlanarak açığa çıktı. Korksanız iyi olur.
Geçen gün araziye bırakılmış cesetler bulundu. Daha iyi bir yaşam için hayal peşindeydiler. Bunun adı kısaca göç! Tır kasasında, gemi deposunda özgürlük adına boğuldular. Korkunç.
“Güvenlik” ne ifade ediyor? Çoğumuzun pek de kafa yormadığı bir konu! MGK web sitesinin Sıkça Sorulan Sorular bölümünden alıntı yapacak olursak güvenlik:
“…Güvenlik kavramı, başlangıçta yalnız askeri ihtiyaçlar ve düzenlemeler için kullanılırken, günümüzde bir sosyal bilim kavramı olarak kullanılmaya başlanmıştır. İnsanların ve toplumların en temel güdüsü ve en ilkel ihtiyacı olan güvenlik karşılanamadığı takdirde, toplumların özgürlük ve refah arayışlarını gerçekleştirmeleri mümkün olamamaktadır…
… Bu çerçevede, dünyanın ilgilenmesi gereken altı tehdit / risk grubu bulunmaktadır. Bunlar, terörizm, ülkeler arası çatışma, iç savaş, soykırım ve diğer büyük çaplı şiddet olayları dahil iç çatışma, nükleer, biyolojik ve kimyasal silahlar, sınır aşan organize suçlar, açlık, bulaşıcı hastalık ve çevre sorunları dâhil ekonomik ve sosyal tehdit / risklerdir…”
Günlük sığ tartışmalar arasında boğuluyor, önümüze atılan ilginç konularla beynimizi uyuşturuyoruz. Herkes koro halinde aynı konuları konuşup yazıyor. Ezber! Gözümüzü kapamış gösterilen hedefe doğru koşarken, aslında korunması gereken en önemli şeyin, “biz ve yaşam” olduğunu ne zaman göreceğiz.
Küresel terörizm, küresel ısınma, uluslararası göç, salgın hastalıklar, ekonomik güvenlik, çevre kirliliği ve doğal kaynakların yok olması, etnik anlaşmazlıklar, uluslararası göç, uyuşturucu ticareti, kaçakçılık, bilgi güvenliği eskiden “soft security issues” (hafif konular) sayılırdı. Artık tehdidin ta kendisi.
Geleneksel güvenlik anlayışının egemen olduğu 20’nci yüzyıl insanlık tarihinin en kanlı dönemi. Bugün güvenlik geleneksel algılanmıyor, resmi savaşların sayısı az, ama kan daha çok dökülüyor. Hafif konuları tükettik. Değerlerimiz tehdit altında. Ahlak, iyi vatandaşlık, sosyal fayda, yardım, eşitlik, özgürlük, kadın, çocuk, azınlıklar, haklar gibi… Bunları yok ettiğimiz için doğa da bizi terketti. Tehdit altındayız.