Benim çok anlayacağım bir şey değil. Alışveriş kısmı değil. Onu seviyorum ve yapıyorum. Elektronik alışveriş kısmına hevesim yok. Belki cesaretim de yoktur. Ya da beceriksiz olduğum için yapamıyorumdur. Bildiğim bir şey var, ben çıkarıp takmasını, giyip bakmasını, hep aynı renkleri alsam da diğer renklerini sormasını, gittiğim yerlerde sohbet etmeyi, alışveriş yaparken çay kahve içmeyi seviyorum.
Bizi tanımayanlar ofisin alt katının Markafoni’ye ait olduğunu sanabilirler. Birlikte çalıştığım arkadaşlarım bayılıyor. Üstelik ben de onların tercihlerine ve giyimlerine bayılıyorum.
Biz birbirimizi böyle kabul ettik, merak etmeyin ben de elektronik dünyanın başarılarını kabul ediyorum ve bugün sizi Markafoni’yle buluşturuyorum. İçinden herkesin kendisine göre bulacağı ipuçları çıkarılabilir. Girişimciler için iyi bir temel okuma, yarının zenginleri için iyi bir motivasyon kaynağı, araştırmacılar için harika bir veri deposu.
Bakalım siz nasıl bulacaksınız?
Yaprak Özer: Her beş kişiden biri mi elektronik alışveriş yapıyor?
Ahmet Sarı: Aslında biraz daha fazla. Her beş kişiden birinden biraz daha fazla olacak diye düşünüyoruz.
Yaprak Özer: Bankalar Arası Kart Merkezinin BKM’nin verilerine göre, 2011 sonu toplam 22 milyar TL tutarında elektronik ticaret işlemi gerçekleşmiş.
Ahmet Sarı: Evet, sanal post üzerinden geçen e-ticaret işlemi.
Yaprak Özer: Bunun içerisinde yalnızca alışveriş mi var ?
Ahmet Sarı: Bunun içerisinde tabiiki uçak biletleri de “mail order” yoluyla alınan, sigorta ödemeleri de, farklı ödemeler de var. Aslında bu sanal posttan geçen miktar.
Yaprak Özer: Siz ayrıştırabiliyor musunuz? Sizin gibi siteler üzerinden alışveriş yapanlar bu rakamın ne kadarı olabilir?
Ahmet Sarı: Yüzde 20-25 diyebiliriz. Yaklaşık 5-6 milyar TL’lik bir pazardan bahsediyoruz. Burada sırf perakende üzerinden gidiyoruz. Perakende e-ticaret üzerinden, internet üzerinden yapılan perakende harcamaları. Bunlardan uçak biletlerini çıkartıyoruz, diğer ödemeleri çıkartıyoruz; ama oyunları kattığımızda yine tatil harcamalarını kattığımızda e-ticaret pazarı daha da büyüyor.
Yaprak Özer: Kredi kartları alışverişi tetikliyor değil mi?
Ahmet Sarı: Tabi, Türkiye’nin en büyük avantajlarından biri bu zaten. Bir kredi kartı penetrasyonumuz var, yaklaşık 46 milyon. Nüfusun %60-70’ine varan bir kredi kartı penetrasyonu var. Diğer ülkelerdeki operasyonlarımıza baktığımızda, Türkiye’nin burada ciddi bir avantajı olduğunu görüyoruz. İyi bir lojistik altyapımız var Türkiye olarak.
Yaprak Özer: Neyi kastediyorsunuz lojistik altyapısı derken?
Ahmet Sarı: Tamamen ürünlerin dağıtımını kastediyoruz. Türkiye’nin bir ucundan diğer ucuna iki gün, en fazla üç gün içinde, çok merkezi olmayan yerlere bir ürünü gönderebiliyorsunuz.
Yaprak Özer: Kışta kıyamette ne yaptınız?
Ahmet Sarı: Yine de gönderiyoruz. İstanbul’da çok ufak bir sıkıntı oldu; ama bir günlük bir sıkıntı oldu.
Yaprak Özer: Peki, ülkenin diğer yörelerinde? Kar altında o kadar uzun süre kaldık ki bu yıl. Sizi hiç engellemedi galiba, değil mi? Alışveriş olunca akan sular duruyor. Şimdi Türkiye’de kredi kartı sayısı 51 milyonun üzerinde, banka kartları bunun içerisinde. Otomatik vezne makinesi, ATM sayısı 32 bin 500 civarı. Bunlar hep size kaldıraç vazifesi gören unsurlar, değil mi? Bir yerden şikayet ediyoruz, “kredi kartlarımız doluyor, şuursuzca harcıyoruz” diye; ama öbür taraftan da böyle bir ticaretin doğmasına vesile oluyor galiba.
Ahmet Sarı: Türkiye’deki e-ticaretin hızlı büyümesindeki en önemli etkenlerden biri, bu altyapının çok güçlü olması.
Yaprak Özer: Kuruluşunuz nasıl oldu, ne zaman oldu?
Ahmet Sarı: 2008’in ikinci çeyreğinde resmi olarak açıldık; fakat sitenin faaliyete geçmesi 2008’in son çeyreğinde oldu.
Yaprak Özer: Bu bir sanal dükkan değil mi? Yaklaşık kaç tane ürün var?
Ahmet Sarı: Aylık olarak 70 bin çeşit ürün sunuyoruz ve bizim konseptimiz, özel alışveriş grubu konsepti olduğu için burada markalara özel kampanyalar düzenliyoruz. Bir markayı o ay içinde sadece 2 günlük özel kampanyalarla yüzde 80-90’a varan indirimlerle kısa süreli satışlarını yapıyoruz.
Yaprak Özer: Şunu anlatsanıza bize; yüzde 80-90’a varan indirimi nasıl yapıyorsunuz? Nasıl bu kadar fark ediyor?
Ahmet Sarı: Bizim en büyük gücümüz şu anda, dört milyon üzerinde üyemiz var, dört buçuk milyona yaklaştık. Verdiğim her rakam, 1-2 ay sonra geçerliliğini yitiriyor. Çok hızlı büyümeye devam ediyoruz. Ayda 300-400 bin üye alımı gerçekleştiriyoruz. Dört milyon üyemiz var, dört buçuk milyon diyelim daha gerçekçi olsun. Her sabah bu üyelerimize biz, e-mail yoluyla o gün aktif olan kampanyaların bilgisini veriyoruz. 22 marka genelde çıkarıyoruz. Bunların içinde ağırlıklı olarak moda, daha sonra çocuk, yaşam ürünleri, “lifestyle” dediğimiz dekorasyon ürünleri, farklı ürün konseptleri var. Bu markaları kullanıcılarımıza sunuyoruz ve fırsatları belirtiyoruz. Ayda yaklaşık 600 marka yer alıyor, her gün 22 markayla özel kampanyalar.
Yaprak Özer: Her bir markanın altında da bir sürü ürün var tabiki.
Ahmet Sarı: Tabiki. Ayda 70 bin çeşit ürün sunuyoruz ve bunları büyük indirimlerle sunuyoruz. Diğer avantajımız, bu dört milyon üyeden bir ziyaret alıyoruz. Günlük 600-700 bin tekil ziyaretçilere ulaşabiliyoruz. Ayda 18 milyon ziyaret alıyoruz. Tabi bunu bir AVM ile karşılaştırdığınızı düşünün, fiziki sınırları yıkıyorsunuz bir noktada.
Yaprak Özer: Karşılaştıralım bakalım ne oluyor?
Ahmet Sarı: Büyük bir AVM’den örnek verelim. Yaklaşık günlük 20 bin, bilemediniz 30 bin ziyaretçisi olur. Bir AVM’de 250 mağaza olduğunu düşünün. Bu 30 bin ziyaretçinin yüzde 60-70’i mağazalardan çok “entertainment” kısmına gidiyorlar, food court’lara veya sinemaya gidiyorlar. Geri kalan 9-10 bin kişinin alışveriş için dolaştığını düşünün. 250 mağazayı zaten dolaşamıyorlar, fiziki olarak öyle bir şansları yok. Ürünleri toplasanız, dört mağazadan 30 ürün görebilirlerken, bizim sitemizde bir günde 700 bin kişi markaya odaklı olarak, markanın 200-300 çeşit ürününü, bazen 1000’lere de çıkabiliyor bu, rahatlıkla inceleyebiliyor, karşılaştırabiliyorlar.
Yaprak Özer: Nasıl karşılaştırıyorlar bir başka ürünle? Üstüne giyip çıkartamıyor.
Ahmet Sarı: Evet, ama şimdi üstüne giyip çıkarma kısmında şöyle bir kolaylık sağlıyoruz; 30 gün içerisinde iade edebiliyorlar koşulsuz olarak, mesafeli satış olduğu için. Hatta bizim diğer yapılandırmalarımız Markafoni dışında ”Zizigo” ve “Misspera” var. Zizigo’da mesela ayakkabı mağazamız, dikey yapılanma. 365 gün iade imkanı sunuyoruz.
Yaprak Özer: Ne kadar iadeniz oluyor?
Ahmet Sarı: Ayakkabıda, Zizigo’da oldukça fazla. Yüzde 20’lere yakın bir iade oranı var. Ama bunun amacı, zaten burada sezon fiyatına ürün satmanın rahatlığı. İnternetten alışverişin rahatlık kısmının artık Türkiye’de yer etmesini istiyoruz.
Yaprak Özer: Tamam yüzde 90 indirimi nasıl yapıyorsunuz? Rakipler de şöyle bir silkelensin, nasıl oluyormuş bu?
Ahmet Sarı: Bir gün içinde bir markanın 40 binden fazla ürününü satarsanız, bu indirimleri elde edebiliyorsunuz tabiki.
Yaprak Özer: Saçımın rengi, vücut ölçülerim, bunlara yardımcı olabileceğiniz bir şey var mı? İnsanlar kendilerini bir şekilde sanal ortamda görebilecekler mi?
Ahmet Sarı: Olabildiğince ürünlerin açıklamalarını sayfamızda yer veriyoruz ve ayrıca beden ölçü tablolarımız var. Ama dediğimiz gibi, burada önemli olan kullanıcının hiçbir şüphe duymadan ürünü alması ve bir beden uyumsuzluğu olduğunda veya herhangi bir beklentisini karşılamadığında satılabilir olma kaydıyla, kullanılmamış olma kaydıyla ücretsiz olarak geri gönderebiliyor olması.
Yaprak Özer: Kadın erkek oranı nedir müşterilerinizde?
Ahmet Sarı: Yüzde 70 kadın ağırlıklı, moda, yaşam tarzı olunca.
Yaprak Özer: Ben alışverişin tadı tuzu kalmadı diyecektim; ama vazgeçtim diyemiyorum çünkü demek ki tadı tuzu oranı orada.
Ahmet Sarı: Çok büyük rahatlık.
Yaprak Özer: Bize biraz alışveriş alışkanlıklarımızdan söz eder misiniz? Biz kendimize eziyet edercesine uzun uzun dolaşırdık. Ben hala öyleyim, hala elektronik hiçbir şey satın almıyorum, hala korkuyorum. Siz şu anda aslında size göre taş devrinden gelen biriyle konuşuyorsunuz; ama böyle benim gibi insanlar da var. Dolayısıyla dokunmayı seviyorum, bakmayı seviyorum, üstümde denemeyi… Nasıl olacak? Ben nasıl ikna edilebilirim mesela?
Ahmet Sarı: Sadece arkadaşlarınızın referansıyla üye olabiliyorsunuz. Dolayısıyla insanlar birbirine önererek bu güven sorununu ortadan kaldırdılar, rahatlıkla alışveriş yapmaya başladılar. Bizim için en önemli kriter, bizden bir kere alışveriş yapmanız. 7/24 çalışan bir müşteri hizmetleri departmanımız var ki; Türkiye’nin sayılı müşteri hizmetleri departmanlarından diyebilirim. Her soruna e-mail’lerinize 10 dakika içinde dönüş yapılıyor, 24 saat ulaşabiliyorsunuz.
Yaprak Özer: Nasıl alınır hiç ona aklım ermiyor. Yani ayağınız taraklıdır, tamamıyla küçücüktür, başka bir sorunu vardır, bir parmağınız uzundur… Nasıl bunlar denenmeden alınır? Alanları tebrik ediyoruz.
Ahmet Sarı: Bir kere alışveriş yapıldıktan sonra, müşteri o deneyimi kazandıktan sonra, bu rahatlıktan vazgeçemiyor.
Yaprak Özer: Kaç ülkedesiniz siz?
Ahmet Sarı: Aktif olarak beş ülkedeyiz. Türkiye, Yunanistan, Ukrayna, Polonya, şu anda Romanya’da bir yapılanma içerisindeyiz; fakat Romanya’yla birlikte yaklaşık bir dört ülke daha yine Doğu Avrupa’da eklenecek.
Yaprak Özer: İlk yatırımınızın oysa Avustralya olduğunu okumuştum. Neden bir Türk, Avustralya’da yatırım yapar?
Ahmet Sarı: Bizim bir yatırım ayağımız da var. Yatırımda en önem verdiğimiz şey, mutlaka girişimci takım diyelim. Burada Avustralya’da çok iyi bir takımla tanıştık. Bunu Avustralya’da yapabiliyorsak, her yerde yapabiliriz dedik. Avustralya, Markafoni yapısı içerisinden çıktı. Yeni ortaklığımızda daha çok Avrupa’ya odaklandığımız için. Ortaklık devam etmiyor; ama bizim hala kişisel kurucular olarak ortaklığımız devam ediyor.
Yaprak Özer: Yunanistan’ı merak ediyorum. Şu an sizin için nasıl bir pazar?
Ahmet Sarı: Tabi Yunanistan’daki ekonomik krizden dolayı bir durgunluk var. Türkiye’de biz girdiğimizde de 2008 yılı krizi vardı. Bu kriz zamanında yapılan yatırımlar, krizin aşılmasından sonra çok hızlı büyümeyle geri dönüş yapılıyor. Şöyle bir örnek verebilirim; 2008 yılında e-ticaret pazarının BKM verilerine göre büyümesi yüzde 10’larda kaldı. 2009 yılında yüzde 10’larda kaldı. Biz o dönemde büyümemizi gerçekleştiriyorduk. 2010 yılında yine BKM verilerine göre pazar yüzde 50 büyümesine rağmen, Markafoni yüzde 700 büyüdü. Yedi katlık bir büyümeden bahsediyoruz. Perakende git gide buradaki payını arttırıyor. Perakendeye şöyle bakabiliriz; gelişmiş ülkelerde offline perakendenin online’a oranı yaklaşık yüzde 10-12 seviyelerinde. Türkiye’de şu anda yüzde üç seviyelerinde olduğunu düşünüyoruz, yani dört katlık bir büyüme potansiyeli daha var.
Yaprak Özer: Mesela Avustralya’daki pazar nasıl?
Ahmet Sarı: Avustralya’da “Brands Exclusive” hala pazar lideri; fakat Avustralya’nın farklı bir konumu var. Nüfus yoğunluğu daha az biliyorsunuz ve pazar daha sofistike, daha doymuş bir pazar. Türkiye şu anda Hindistan’dan sonra, Çin’le beraber dünyada en hızlı büyüyen e-ticaret sektörüne sahip. Tabiki bir Türkiye’yle karşılaştıramıyoruz. Ama orada nasıl avantajlar var? Kullanıcılar çok alışkın. Çok rahat “convert” edebiliyorsunuz, e-ticarete yönlendirebiliyorsunuz. Fakat belli bir büyüklükten sonra da pazarın kendi limitleri oluşuyor. Türkiye’de şu anda o limitlerden çok uzağız.
Yaprak Özer: Doğu Avrupa anladığım kadarıyla bu limitlere hala yine uzak bir coğrafya ki, sizin gözünüz burada doğru mudur?
Ahmet Sarı: Evet, biraz da Batı Avrupada’ki yapılanma daha oturmuş olduğu için, rekabet daha fazla olduğu için Doğu Avrupa’da her zaman bizim işlerimizde ilk olmanın avantajını Markafoni’de, bunu çok kullandık. Diğer ülke yatırımlarımızda da bunu gözetiyoruz.
Yaprak Özer: Fikir kimin fikri, sizin fikriniz mi?
Ahmet Sarı: Yok, açıkçası bu 2007 yılında biz üç ortak toplandığımızda zaten birkaç projeden bahsediyorduk.
Yaprak Özer: “Bu tutar” dediniz öyle mi? Diğer projeler de buna benzer projeler miydi?
Ahmet Sarı: Sosyal medyayla ilgili bir çalışma vardı. Yine e-ticaretle ilgili bir iki çalışma vardı pazar yeri olarak. Fakat biz bu modelin daha açık olduğunu düşündük.
Yaprak Özer: O dönem dediğiniz şunun şurasında birkaç sene öncesi zaten, öyle değil mi?
Ahmet Sarı: Evet tabi, ama çok hızlı büyüdü pazar. 2008 yılında moda ve yaşam tarzında Türkiye’de açıkçası birkaç site vardı; ama ağırlıklı olarak sistemli bir yapı yoktu. Dört milyon üyesi olan, ayda 600 bin ürün satan bir yapı yoktu.
Yaprak Özer: Bu zamanı yakalamak işi olsa gerek… Katılıyor musunuz? Siz girmeseydiniz, başka biri girse onlar ilk giren olarak bu başarıyı yakalayacaklardı. Hani doymuş pazar diyoruz; ama doymuş fikir pazarı da aslında bundan da söz etmek mümkün olabilir değil mi?
Ahmet Sarı: Tabii. Türkiye’ye baktığımızda şöyle bir sıkıntı var; herkesin isteği temennisi Türkiye’den orijinal fikirlerin çıkması; ama bir yandan bunun için ciddi bir yatırım gerekiyor ve yatırımcı da yatırıma karar verirken riski minimize etmek istiyor. Bunu minimize etmenin en kolay yolu da, yurtdışında başarılı örnekleri olan modellerin Türkiye gibi hızlı büyüyen bir pazarda uygulanması. Dolayısıyla bu belki 1-2 yıl daha böyle devam edecek. Fakat yurtdışında çok büyük bir ilgi var Türkiye pazarına, bunu herkes görüyor.
Yaprak Özer: Elektronik ortamda alışveriş yaparken nelere dikkat etmek lazım?
Ahmet Sarı: Aslında elektronik ortamda alışverişin birçok avantajı var güvenlik açısından da. Öncelikle alışveriş yaptığınız siteyi çok rahatlıkla internette araştırabiliyorsunuz. Bu sizin üç ya da beş dakikanızı alıyor, farklı sitelerdeki yorumlara bakabiliyorsunuz. Bizim uyguladığımız “yeşil browser” var. Yeşil Browser, yüksek güvenlikli browser. Bunları bir sertifika alan firmalar var. Bunu bankalar ve birkaç e-ticaret sitesi yapıyor. Bu da ciddi denetimlere tabi.
Yaprak Özer: Yani tüketici bunu görebilir, daha dikkat edebilir.
Ahmet Sarı: Görebilir, browser ekranı yeşil bir şey oluyor. Bunun dışında internet siteleri mümkün mertebe zaten çoğu biz tutmuyoruz mesela, kredi kartını tutmazlar, bu riski kimse almak istemez. O yüzden her seferinde tekrar tekrar kredi kartlarınızı giriyorsunuz. Kredi kartları da e-ticaret siteleri tarafından tutulmuyor. Dolayısıyla aslında güvenli bir yöntem.
Yaprak Özer: Bu işin bir tarafı.
Ahmet Sarı: Tabi. Fiziksel olarak kredi kartınızı, hesabı öderken vermenizle burada siteye girmeniz arasında, siteye girmeniz daha güvenli. Çünkü tutulmuyor.
Yaprak Özer: Ne tür önlemler alalım başka?
Ahmet Sarı: Sitenin “track record”unu internetten takip edebiliyorsunuz. Bu bile yeterli. Tabiki kredi kartı bilgilerini paylaşmamak gerekiyor. Bunların browser tarafından kaydedilmemesi, ayarlarınıza dikkat etmeniz gerekiyor. Public bir yerde kullanıyorsanız, buna dikkat etmeniz gerekiyor.
Yaprak Özer: Halka açık bir yerden girmemekte fayda var galiba, değil mi?
Ahmet Sarı: Yok, girebilirsiniz; ama browser ayarlarında bu bilginin kaşe yazılmamasını sağlamamanız lazım. Onu da ayarlardan ayarlıyorsunuz.
Yaprak Özer: Elektronik alışveriş yapanlar bunlara gerçekten internet kafelerden giriyorlar mı? Ne kadardır bunun oranı?
Ahmet Sarı: Net bir oran veremeyeceğim; ama ağırlık bizim sitemizden baktığımızda iş yeri ve evler daha ağırlıklı.
Yaprak Özer: Kadın ve erkeğin alışkanlıklarında herhangi bir değişiklik var mı? Bunun kimi işyerinde, kimi evinde?
Ahmet Sarı: Genelde bizim konseptimizde, özel alışveriş kulübü konseptinde sınırlı sürede bir fırsat sunulduğu için alışverişin büyük çoğunluğu sabah saatlerinde yapılıyor.
Yaprak Özer: Peki, iş yerleri bundan memnun değildir. Sürekli girilen bir şey değil midir?
Ahmet Sarı: Kısa süren bir sistem, 7 buçukta başlayan bir kampanyadan bahsediyoruz. 15 dakika içinde siz zaten ihtiyaçlarınızı alıp çıkıyorsunuz.
Yaprak Özer: Sizi yasaklayan iş yerleri var mı?
Ahmet Sarı: Bildiğimiz kadarıyla yok.
Yaprak Özer: En büyük alışveriş ne?
Ahmet Sarı: Tekstil. Sitede satılan ürünlerden en fazlası tekstil, daha sonra ayakkabı. Çantalarda farklı rakamlara ulaşabiliyoruz. 15-20 bin TL’lik çantaların da satıldığı oluyor.
Yaprak Özer: Peki, İstanbul – Anadolu?
Ahmet Sarı: Ağırlık e-ticarette hala İstanbul’da yüzde 50 oranında. Anadolu’yu da büyük şehirlere ayırırsak, Ankara ve İzmir yüzde 10-10 seviyelerindedir. Bu üş aşağı beş yukarı bütün e-ticarette de böyle. Geri kalan yüzde 30 da Anadolu diyebiliriz.Tabiki Marmara Bölgesi, sanayileşmiş kentler biraz daha ön plana çıkıyor, kıyı kentleri ön plana çıkıyor; ama bizde 81 ilde satışımız yapılıyor, Iğdır’a da, Van’a da, Hakkari’ye de satış yapıyoruz.
Yaprak Özer: Fiziki koşullar nedeniyle birebir tüketiciye ulaşılamayan markalar, yolu aslında tam tersinden kat ediyorlar.
Ahmet Sarı: En büyük avantajı o; çünkü bir markanın fiziki olarak Anadolu’da bu kadar yaygınlaşmasının maliyeti çok yüksek. Dolayısıyla buralara alışveriş merkezi açılması veya bu markaların her alışveriş merkezinde yer alması yeter. Dolayısıyla Anadolu’da aslında ileriye dönük bu oranın, Anadolu’da artmasını da bekliyoruz.
Yaprak Özer: Arda Turan’la, ünlü futbolcumuzla ortak olmuşsunuz.
Ahmet Sarı: Evet, Lidiana.com takı ve aksesuar sitesi.
Yaprak Özer: Neden bir futbolcu takı ve aksesuar satar?
Ahmet Sarı: Tabi burada Hakan Baş ve Onur Kınay aslında kurucu ortaklar ve şu anda işletmede çok iyi bir ekip. Arda yatırımcı olarak girdi. Biz de yatırımcı olarak girdik. Yatırımcı olarak da zaten iyi, başarılı bir ekip gördüğünüzde mutlaka fikirden bazen takım daha ön planda olabiliyor.
Yaprak Özer: Reklam odaklı bakmışsınız bütün ekran yüzleri sizde. Bir de Arda Turan’ın ismi olayı götürür, diye düşünüyorsunuz.
Ahmet Sarı: Birçok “celebrity” de siteye destek veriyor. Özellikle Twitter üzerinden, sosyal medyada oldukça fazla destek var.
Yaprak Özer: İşe başlarken yatırım yaptınız mı? Cebinizden para mı koydunuz, yoksa sizin dünyanızda bu işler de sanal mı oluyor?
Ahmet Sarı: Ben daha önce kariyer yapıyordum, 2007 yılında şu anki ortağım Tolga Tatari’yle ilk ortaklığımızı yaptık. 2008 yılında da üçüncü ortağımız Sina Afra’yla. O dönemde e-Bay’de çalışıyordu. Bu yapıyı yaparken, bizim ilk çıkış noktamız Sina’yla tanışmadan önce, Tolga’yla beraber öz sermayeyle kendi yatırımlarımızı birkaç yıl sonra yapmaktı.
Yaprak Özer: Ne kadarlık bir yatırım gerekirdi böyle bir şey için?
Ahmet Sarı: O dönemde yine yaklaşık 500 bin dolar gibi bir giriş sermayesi gerekli olurdu.
Yaprak Özer: Oysa sizin durumuzda siz bir yatırımcı aldınız, değil mi?
Ahmet Sarı: Melek yatırımcı.
Yaprak Özer: Melek yatırımcıdan kasıt nedir?
Ahmet Sarı: Melek yatırımcılar, genelde başlangıç seviyesindeki fikir veya başlangıç seviyesindeki projelere yatırım yapan yatırımcılardır.
Yaprak Özer: Çok küçük şeylere değil mi, yani gerçekten başlangıç?
Ahmet Sarı: Evet. Başlangıç seviyesi diyoruz, “early stage” yatırımcılar. Erken dönem yatırımlarını yapıyorlar. Bu yatırımcılar belli bir süreye kadar devam ederler.
Yaprak Özer: Ne kadardır o belli süre?
Ahmet Sarı: Şirketin başarısıyla alakalı; ama A serisi ve B serisi diye yatırım süreçleri vardır. Biz 2011’in Temmuz ayında bizim tüm melek yatırımcılarımız, A serisi ve B serisi olarak yatırımcılarımız da ayrıldı. Biz kurucu ortaklar olarak devam ediyoruz. Tek bir stratejik yatırım için de devam ediyoruz.
Yaprak Özer: Yani sürekli bir fonlanma mı söz konusu?
Ahmet Sarı: Evet.
Yaprak Özer: Birisi bu çocuklarda iş var, ben beğendim diyor ve o da kazanıyor. 2 yıl kalıp çıkıyor. Bu ortalamalarda mı gidiyor hep?
Ahmet Sarı: Genelde bu ortalamalarda gider.
Yaprak Özer: O çıkarken siz başkasını mı buluyorsunuz?
Ahmet Sarı: Evet. Daha ileriki dönemlerde bizde devam edecek; çünkü şirket büyüdükçe yatırım ihtiyacı ve stratejik ihtiyaçları da değişiyor.
Yaprak Özer: Yeni yatırımcınızı ne zaman aldınız? Bu sene içinde mi?
Ahmet Sarı: 2011 Temmuz ayında.
Yaprak Özer: Nasıl bir sıçrama yaratıyor?
Ahmet Sarı: MIH grubuna baktığımızda, sadece MIH Europe kısmına giriyorum, şu anda grupla beraber çalışıyoruz, Avrupa’da 130’dan fazla…
Yaprak Özer: Bunlar Amerikalı mıdır?
Ahmet Sarı: Aslen Güney Afrikalı bir medya grubu. Bu medya grubunun içinde basın ve PayTV dediğimiz iki tane ana grup var. Üçüncü grup da internet yatırımları ki; biz o internet yatırımlarının olduğu grubun içerisindeyiz. Burada da sadece Avrupa’da 130’dan fazla şirket var şu anda ortaklık yaptıkları. Çok ciddi bir sinerji alıyorsunuz, dünyanın her yerinde aynı işi yapan farklı firmalarla görüşebiliyorsunuz.
Yaprak Özer: Siz o havuzdan yararlanıyor musunuz?
Ahmet Sarı: Bizim başarılarımızdaki etkenlerden biri buydu. Bir önceki yatırım grubu da, melek yatırımcıyı seçerken de sadece paraya bakmıyorsunuz. Para aslında hele ki şu konjonktürde bulunması en kolay, eğer iyi bir fikriniz ve iyi bir ekibiniz varsa. Artık melek yatırımcıdan beklenen veya yatırımcıdan beklenen biraz daha stratejik faydalar sağlaması. Yatırımcılarımızdan doğan bir 13-14 şirketlik bir özel alışveriş kulübü sisteminin içerisindeydik. Her yıl beraber konferanslar yapıp ülkeler arasındaki farkları değerlendirip know-how paylaşımında bulunuyorduk.
Yaprak Özer: Gözünüz sürekli dışarıda mı?
Ahmet Sarı: Mutlaka.
Yaprak Özer: Zengin oldunuz mu? ’78 doğumlusunuz, üç sene önce bir firma kuruyorsunuz, Türkiye’de herkes konuşuyor, bir yatırımcı geliyor, yatırım yapıyor, o gidiyor, arkasında bir başka. Aiz baya bir zengin olmuşsunuzdur herhalde?
Ahmet Sarı: Açık söylemek gerekirse 2007 yılında küçük ölçekli bir şirket ortağı iken, şu anda Türkiye’nin en büyük e-ticaret şirketlerinden birinin ortağıyız. Ama tabiki biz hala içerdeyiz. Şirket olarak daha değerli bir şirketin ortağıyız.
Yaprak Özer: Ne demek o?
Ahmet Sarı: Hani bunu nakite dönüştürmedik henüz. Çalışmamız devam ediyor.
Yaprak Özer: Hedef ne?
Ahmet Sarı: Bizim Türkiye’de ilk milyar dolarlık değerlenmeye ulaşan şirket olmasını istiyoruz.
Yaprak Özer: Ne kadar zamanda olur?
Ahmet Sarı: İki-üç yıl içerisinde.
Yaprak Özer: Hiçbir şey değil.
Ahmet Sarı: Çok çalışmamız lazım.
Yaprak Özer: Eski ekonomiyi falan terkedelim… Biz yanlış yerlerde çalışıyoruz.
Ahmet Sarı: E-ticaret olarak baktığınızda, e-ticaretin hızlı büyüdüğü bir dönemdeyiz. Bunun üç-dört yıl daha devam etmesini öngörüyoruz.
Yaprak Özer: Sonra ne olacak, üç-dört yıl sonra?
Ahmet Sarı: Pazar daha olgunluk dönemine girmiş olacak. Burada yeni fikirlerle çok büyük şeyler başarabilirsiniz; ama şu andaki dönemin avantajı, doğru bir iş yaparsanız, zaten pazar her yıl %50-60 oranında büyüyor.
Yaprak Özer: Üç-dört yıl sonra siz ne yapacaksınız?
Ahmet Sarı: Açıkçası şu anda ne yapıyoruz bu işin dışında? Biz olabildiğince pazarın gelişmesi için melek yatırım kısmında da devam ediyoruz.
Yaprak Özer: Siz başkalarına yatırım yapıyorsunuz.
Ahmet Sarı: Evet. Burada iki tane boyut var. Bir, Markafoni olarak, bizimki biraz daha sosyal sorumluluk projesi gibi. Olabildiğince yardımcı olmaya çalışıyoruz; çünkü bizde bir başarı hikayesi var burada. Bu başarı hikayesini aldığınız kadar vermek de istiyorsunuz.
Yaprak Özer: Yüzde kaç başarı çalışmakla geldi? Yüzde kaçı sizce bu fikirle oldu? Nasıl siz bunu değerlendirirsiniz?
Ahmet Sarı: Bizim bu hikayeye baktığımızda yüzde 80’i çalışma; çünkü fikir olarak sadece doğru fikri doğru zamanda uygulama fikri. Orijinal olarak fikri biz çıkarmadık; ama çok iyi uyguladık. Hatta dünyadaki örneklerinden bazı noktalarda ne çıktık, yani sadece o fikirde kalmadık. İlk iPhone uygulamasını biz yaptık, ilk “celebrity” kampanyalarını biz yaptık.
Yaprak Özer: Yani cesurdunuz. Riski aldınız mı?
Ahmet Sarı: Riski aldık; çünkü hali hazırda devam eden bir şirketimiz vardı. Bu şirketin faaliyetlerine artık son verip, aktif faaliyetlerini durdurup bu şirkete yoğunlaşma kararı verdik. Kurulu düzeni de bırakmak ciddi bir karardı aslında; ama burada çalışmak en önemlisi. Zamanlama doğruydu; ama şimdi geri dönüp baktığımızda,mantığa bürünmek çok kolay. Yine de o dönemde belli olan bir şey vardı herkesin söylediği, e-ticaret çok hızlı büyüme trendine girecek. Sadece bunu söylemek değil, uygulamaya geçmek çok önemli.
Yaprak Özer: Size öykünen hem de fikri olan bir sürü insan var. Üç öneri vermek isteseniz, ne veririsiniz?
Ahmet Sarı: Okuyan kesim için mutlaka okulla beraber iş deneyimlerini artırsınlar. Yazlarında da ve okul hayatında da yapabiliyorlarsa, farklı sektörlere girip çıksınlar. İkinci olarak gündemi takip etsinler.
Yaprak Özer: Gündem derken neyi kastediyoruz. Türkiye gündemi mi, yurtdışı gündemi mi?
Ahmet Sarı: İkisi de. Biz yurtdışındaki sistemi takip etmeseydik, o sistemi Türkiye’ye getirmeyi akıl edemezdik.
Yaprak Özer: Üçüncüsü çok çalışmaları lazım, yani çalışmadan olmuyor.
Ahmet Sarı: Kesinlikle olmuyor.
AHMET SARI KİMDİR?
Ahmet Sarı, İstanbul Bilgi ÜNiversitesi Reklamcılık bölümünden mezun olduktan sonra profesyonel eğitimini Deloitte Academy ve Boğaziçi Üniversitesi’nde finans ve ticaret üzerinde devam ettirdi. 2008’de halen Türkiye’nin en büyük sanal alışveriş şirketlerinden biri olan Markafoni’yi kurdu.