Kendi işinin sahibi olmayı kim istemez ki! Bunu birçok insan ister ama kendi işini kuran ve dahası bu işi yürütebilenlerin sayısını çok azdır. Peki neden?
Sebepler çok… Hangi girişimci adayına sorsanız hepsi size farklı bir hikâye anlatır ve hepsinin gerçeklik payı yüksektir. Sermaye yetersizliği, iş planı eksikliği, rekabet, tecrübesizlik, pazarın küçüklüğü gibi birçok faktör önemli olsa da işin temelinde girişimci adayının kendi tanımaması ve girişimcilik yeteneklerinin tam olarak farkında olmaması yatmaktadır.
Bunun için öncelikle girişimcinin hangi yeteneklere sahip olması gerektiğini çok iyi bilmesi gerekiyor. Avrupa Birliği Komisyonu tarafından hazırlanan “Skills Panorama” girişimci adaylarının belli başlı yeteneklerini geliştirmesi gerektiğini söylüyor. Nedir bunlar?
- Planlama
- Organizasyon
- Risk ve bilgi temelli analiz yeteneği
- Takım halinde çalışma
- Risk Yönetimi
- Trendleri okuma
- Fırsatları değerlendirme
- Karar alma
- İletişim
Girişimci de “eğitim” diyor
Yukarıdaki yeteneklerin ya hiç olmayışı ya da yapılan iş ile girişimcinin yeteneklerinin tam olarak örtüşmemesi başarısızlığa kapı aralıyor. Peki, yetenekleri geliştirmek ya da doğru yetenekleri doğru işler ya da girişimlerle buluşturmak için ne yapmak gerekiyor? Bunun cevabını da girişimcilere sormak daha doğru olacaktır. 2013 yılında yayınlanan “Amway Global Entrepreneurship” raporu için yapılan araştırmada katılımcılara bir iş kurma ya da girişimde bulunmalarını tetikleyen en önemli unsur sorulduğunda; bu konuda aldıkları eğitimi ve yeteneklerini ilk sıraya koyduklarını görüyoruz. Fakat Batı Avrupa ülkelerinde bunu söyleyenlerin oranı yüzde 50’yi bulurken Türkiye’nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan ülkelerde bu oran yüzde 22’lere kadar geriliyor. Anlaşılan söz konusu olan girişim olduğunda ne eğitimimize ne de yeteneklerimize çok fazla güvenmiyoruz…
Bilgi, beceri ve girişimciliğin geliştirilmesi için birçok şey yapılabilir ama bunu eğitim ve öğretimle birleştirmediğinizde etkili bir şekilde yol almak mümkün olmayacaktır. Çünkü eğitim hem girişimci adaylarının kendilerini tanımaları hem de girişimciliğin benimsenmesi açısından önemli bir katalizör rolü üstelenecektir. Bu yüzden birçok ülke girişimcilik eğitim stratejileri geliştirmeye, iyi ve etkili uygulamalarla girişimciliği teşvik etmeye çalışıyor.
Uzun yol arkadaşı: İletişim
Girişimcilik için nasıl ki uzun vadede en önemli strateji eğitimse tüm bu süreçler boyunca girişimcimin en çok ihtiyacı olan şey de iletişim becerisi olacaktır. Üstelik start-upların buna tüm diğer şirketlerden daha fazla ihtiyacı var. Neden?
- Melek yatırımcılara gerçek bir başarı hikâyesini anlatma gereği
- Hızlı fon bulma ihtiyacı
- Tüketicileri dinleme ve onların isteklerine cevap verme ihtiyacı
- Yapılan işi medyada doğru ve etkili bir şekilde anlatabilme ihtiyacı
Tüm bu ihtiyaç ve gereklilikler bir şirketin erken dönemlerinde çok daha fazla önem taşır. Eğer melek yatırımcıyı başarı hikâyenize ortak edemezseniz fon bulamazsınız. Yaptığınız girişimin heyecanına kapılır, tüketici ile aranızdaki iletişim kanallarınızı güçlendirmezseniz ne onların gerçek ihtiyaçlarını doğru bir şekilde tespit edebilir ne de kendi derdinizi tam olarak anlatabilirsiniz. Tüm bunların üzerine medyayı da etkin bir şekilde kullanamazsanız melek yatırımcılara ulaşmak için en etkili kanallardan birini de ıskalamış olursunuz. Evet, son iki madde büyük şirketlerin de yapması gereken aksiyonları içerse de start-upların ilk iki maddeden dolayı iletişim yeteneklerini geliştirmeye çok daha fazla ihtiyacı var.
Bu temel ihtiyaçlara ulaşmak için girişimcilerin yapması gereken birçok ödev var. İşin başı iletişim ve hatta yüz yüze iletişim… Fakat bu da yeterli değil, herkesle yüz yüze iletişim kurmaya ne zamanınız ne de gücünüz yeter. Üstelik bir start-up şirketiyseniz daha yapmanız gereken birçok şey var:
- Yazma ve raporlama yeteneğinizi geliştirmelisiniz.
- Sunum tekniklerini öğrenmeli ve geliştirmelisiniz.
- Kalabalık topluluklar karşısında konuşmaya hazırlıklı olmalısınız.
- Müzakere tekniklerini öğrenmelisiniz.
- Beden dilini keşfedip ve geliştirmelisiniz.
- Medya ile ilişkileri yönetmeyi öğrenmelisiniz.
- İyi konuşmacıların ve işinin ehli yöneticilerin konferanslarını kaçırmamalısınız.
- Sosyal medyayı etkili kullanmalısınız.
Bunlar sizin için elzem olan iletişim gereksinimleri… Tabii dünya iletişim konusunda nereye gidiyor? Öğrendiklerinizi son trendlere uygun olarak nasıl geliştirebilirsiniz? Bu sorulara da yukarıdaki ev ödevlerine paralel olarak cevap bulmalısınız. Küresel iletişim trendlerine hızlıca göz attığımızda bazı başlıkların özellikle öne çıktığını görüyoruz:
- Her şey mobil: Küresel internet trafiğinin yüzde 17’si mobil cihazlar tarafından üretiliyor ve bu hızla yükselmeye devam ediyor.
- Kendi gezegenini yarat: Kişiye özel içeriğin sayısı her geçen gün artıyor. Geleneksel iletişim yöntemlerinin mobile uyarlanması ile bu süreç daha da ilginç bir hal alacak.
- Sosyal medya etkisi: Dijital etkileşim yapan unsurlar son 2 yılda en az 30 kat arttı. Sosyal medya, iletişimin en önemli parçalarından biri haline geldi.
- Marka gazeteciliği: Haber tanımı değişti. Sosyal medya markalar için oluşturulan içeriğin kitleler tarafından daha fazla konuşulmasını ve geliştirilmesinin önünü açıyor.
- Kriz her an kapıda: Şirketler itibarlarını korumak için sosyal medyayı çok iyi takip etmek durumundalar. Bir viral video, bir marka için büyük bir kriz çıkarabilir.
- Şeffaflık kral: Bu kadar hiperaktif bir dünyada, şeffaf bir iletişim kaçınılmaz bir hal aldı. Kimseden bir şeyleri kaçırma ve saklama şansınız yok.
Evet, belki tüm bunlar başınızı ağrıtabilir ve hepsinin altından kalkamayacağınızı düşünebilirsiniz. Zaten bu anlatılanlar da buz dağının sadece görünen yüzü… Fakat haklısınız, tüm bunları tek başına yapamazsınız. Yukarıdaki konularda uzman kişi ve kurumlardan mutlaka destek alın. Her işi ehline bırakmak bir yandan sizin işinizi kolaylaştırırken diğer yandan da gelecekteki iş yaşamınızda işbirliği yeteneklerinizi geliştirmek için de size faydalı olacaktır.