Bu yıl liseyi bitirenler, geçtiğimiz yıl istediği bölüme girememiş olanlar, bir kez daha kendini denemek isteyenler, ikinci bir hayata yelken açma planı yapanlar, kendini geliştirmeyi hedefleyenler üniversite sınavına girdi, elde ettiği sonuca göre bir fakülteye yerleşti ya da yerleşecek.
İşte bugünlerde önemli bir grubun gördüğü ve yaşadığı Türkiye resmi: Geleceğini arayan Türkiye. Bu resmi görenler, gelecek için seçim yapmak, gelecekte doğru pozisyonlanmak istiyor. Bunun için iyi bir eğitim, iyi bir meslek, iyi bir kariyer, iyi bir gelecek düşlüyor.
Bir başka grubun gördüğü Türkiye resmine bakalım: Başarısız bir üniversite sınav sonucu alarak açıkta kalmak ve eğitim hayatının sonlanması ya da sistemin yerleştirdiği tesadüfi bir yerde okumak zorunda kalmak… Bu grupta gruplaşmalar dikkat çekiyor. Belirgin olanlardan bir başka örnek vermek gerekirse; başarılı lise yılları, başarılı bir üniversite tercihi, zorlu bir eğitim süreci, parlak bir diplomaya karşın sonuçsuz iş arama ve işsizlik! (Hatırlatmak üzere: KPSS sınav sorularından 12’si iptal, ÖSYM soruları geleneksel olarak hep tartışmalı.) Umudu kırılmış, heyecanını yitirmiş Türkiye…
Üçüncü bir fotoğraf, okul sırasını atlamış, vatan görevini savmak için sınırımızı bekleyen Mehmetçik, kariyer olarak seçim yapan genç subay-astsubay ya da polis… Onların gördüğü fotoğrafta yaşam süresi belirsiz, heyecan yerine adrenalin, gelecek yerine zamansızlık hakim..
Bir senaryo daha var. TV’deki yaz sezonu gençlik dizilerinde ya da gazete ve dergilerin magazin sayfalarında yer alıyorlar… Burada hayaller bol ve renkli. Örneğin son model otomobil, acayip iyi kazandıran bir iş, güzel bir ev, bol harcama kapasitesi, şık giysiler, dünya güzeli kızlar yakışıklı erkekler… pahalı restoranlar, çokça seyahat etmek, eğlenmek, çok para ve güç!
Türkiye genç nüfusu kalabalık olan, bu nedenle hayal kurma yeteneği yüksek olması gereken bir ülke. Gençlerimizin, içinde bulunduğumuz siyasi ve ekonomik koşullar 10 yıl, 3-5 yıl hatta 3-5 gün sonrasını görmelerini mümkün kılıyor mu? Akıl tutulması içindeyiz!
Ve kaderin nasıl bir cilvesidir ki, Türkiye G-20 ülkeleri arasında. G-20 dünyanın en gelişmiş ekonomilerinden oluşan takım. Varsayılıyor ki, ülkemiz gelecekteki en büyük ekonomilerden. Ekonominin büyüklüğüne yüzölçümü, nüfus, toprak altı zenginlikleri, tarım ve temel sanayi üretimi olarak bakıp hacim ve ağırlığımızı tarifleyebiliriz… Bu yazının konusu ekonomik büyüklüğü tariflemek değil, büyüklük üzerinden gençlerin büyüme arzularına dikkat çekmek. Başarının simgesi olan büyüklük ölçütlerinin arasına geleceğe inanmak, kaliteli hayal kurmak gibi kriterlerin alınmasını teklif ediyorum.
Bir genç için büyüme hayalleri ne olabilir? İyi bir eğitim almak, iyi bir iş iyi bir eş bulmak… Sizce bu Türkiye’de nasıl mümkün olabilir? Bugünlerde üniversitede okuduğu bölüme kayıt yaptırma heyecanını yaşayan hangi genç, okuyacağı fakülteden çıktığında “işte budur” diyebileceğimiz bir hayata kavuşabileceğine inanıyor. Sizce bu yıl hangi üniversitenin hangi bölümüne giren genç başarı merdivenlerini koşarak tırmanacak? Sizce Türkiye’de hangi meslek, aile geçindirecek, mutlu edecek bir servet ile buluşmanın yollarına halı döşeyecek. Sizce Türkiye’de hangi işler en heyecanlı mesleklerin kollarında oturuyor.
İstanbul ya da Yıldız Teknik’te elektrik elektronik mühendisliği bölümünden mezun olan gencin, Bilkent ya da Boğaziçi Üniversitesi uluslararası ilişkiler ve siyaset bölümünden mezun olan bir gencin, Koç’tan hukuktan mezun olmuş, Galatasaray’da gazetecilik bitirmiş, Sabancı’dan mekatronik mühendisi diploması olan gencin yukarıdaki yaygın ve genel geçer başarı tarifine uyabilmesi mümkün mü? Sıraladığım üniversitelerin en iyileri olduğunu hatırlatırım. İstanbul’un her semtinde apartman katlarına asılmış üniversite tabelalarını, Anadolu’da eğitmeni olmadığı için bölümü açılmayan fakülteleri, mezunlarına iş olanağı olmayan üniversiteleri de anımsatmak istiyorum.
Hunger Games bir film serisi. Çok etkili. Maksatlı iletişimle uyuşturulan ve bastırılan kitleler ile onları yöneten azınlığın resmini çizen, içinde hunharca ve zararlı rekabetin olduğu popüler bir yapım… Çoklarınız izlemiş olmalı. Hunger Games bana Türkiye’yi anımsattı. Tuhaf resimlerle uyuşturulan gençliğin geleceğe dair gözündeki umutsuzluk…
Gençlerin önündeki kariyer örneklerinden hangisi sizce klişe başarı tarifinin içinde yer alıyor? Akademisyenler örneğin, doktorlar, öğretmenler, mühendisler?… Bilemediniz! İnşaatçılar, siyasetçi ya da siyasetten beslenenler, magazin sayfalarından aşina olduğumuz ama ne yaptığını bilmediğimiz yüzler…
Ben ne olacağım, bana ne olacak? Pek çok masum gencin sorduğu soru… Yüreğiniz yetiyorsa cevaplayın. Kariyeri kağıt üzerinde yaşayan ve anlatan sözde birçok uzman gençlere hangi bölüme gireceği konusunda taktiksel bilgi veriyor. Sabrınız yetiyorsa izleyin, dinleyin ve okuyun. Hunger Games Türkiye’nin senaryosu, küçük bir zümrenin menfaati için kapıştırmak, yığınları kızıştırmak ve öldürmek. Sevgili gençler ve gençlerin değerli aileleri, çocuklarımız çok vahşi bir ortamda. Onların ümitlerinin ölmesine izin vermeyelim.
Türkiye’nin gençlere, gençlerin umuda ihtiyacı var. Geleceğin Türkiye’sini ne inşaatçılar ne de siyasiler inşa edebileceği gibi onlara iletişim olanağı sağlayan ezberi bozulmuş zembereği kırılmış eski okul iletişimciler de değil! Dünya hızla dönüşürken kağıt üzerinde G-20’deki Türkiye’yi kurtaracak bir tek şey var, iyi yetişmiş meslek sahibi gençler. Onları yaldızlı hayatlarla uyuşturacak yerde geleceğe hazırlamalıyız.
Sevgili gençler hangi bölüme giriyorsanız girin. Girdiğiniz bölümden alacağınız diplomanın önemi sınırlı. İş yapabilme kabiliyetiniz, merak duygunuz, heyecanınız, kendinizi geliştirmek için vereceğiniz zaman, disiplin ve sistem, çok çalışmak ve sürdürülebilir olmak… İşte formül bu. Elle tutulmayan özelliklerden söz ediyorum. Değeri yaratan sizsiniz! Bileğinize mutlaka bir bilezik takın. Genel geçer ve kıymeti kendinden menkul işlerin ne modası kaldı ne geçerliliği. Az ve doğru adamla hedef vurmak üzere kurgulanmış gerçeklerde yaşadığımız bir dünya var. Hiçbir üniversite diploması tıp dahil inter-disipliner olmazsa işe yaramıyor! Bulunduğunuz coğrafyayı ve ihtiyaçlarını analiz edin, boşlukları görüp yetenekleriniz ve hayallerinizle buluşturun. Başarının kestirme yolu yok; çalışmak gerekiyor. Biz iletişimcilerin, bu köşelerde ya da ekranlarda, size başarılı örnek olarak sunduğu tüm parlak şahsiyetler bilin ki, çalıştıkları, farklı oldukları, diyet ödedikleri için oradalar. Sahte başarı tarifine uyanların ömürleri kısıtlı. Karnınızı da gönlünüzü de boş lafla doldurmayın. Çalışmak, araştırmak, merak etmek, cesur olmak, risk almak, denemek, sebat etmek yolundan şaşmayın. Asırlardır formül aynı.
Hunger Games aslında oyun içinde oyun. Ne yazık ki Türkiye, Evrensel Hunger Games’in baş savaşçı rolünde…
Sizin gelecek oyununuz bu kadar dar olmamalı.