İlle de power; hard, soft ve smart power

“Yumuşak güç”, “kaba güç”, “akıllı güç”, “kamu diplomasisi”, “dış politika”, “kamu politikası” kavramlarının yeniden tanımlanması gerekiyor. Bu kavramların platformunu yaratan iletişim Türkiye’de ehil ellerde olmadığı gibi herkesin elinde oyuncak. Amatörlerin, meslek dışından olanların, bu alanı menfaatleri için kullananların ellerini iletişim dünyasından acilen çekmeleri gerekiyor.

SOFT, HARD, SMART

Güzel Türkçemizi katletmek isteyecek son kişiyim, affınıza sığınarak “soft”, “hard” ve “smart power” terimlerini kullanıyorum. Türkçe karşılıkları olmadığından değil, hayatımıza nüfus etmedikleri için Türkçemiz karşılayamıyor. Bir istisnayla: hard power… Onun karşılığı bizde var: kaba kuvvet!

Soft power; yeni bir terim değil. Bir ülkenin, dış dünyayı askeri ve ekonomik gücüyle değil, kültürel öğeleri ve diplomasi kanallarını kullanmak suretiyle etki altına alması olarak ifade edilebilir. Yumuşak Güç olarak karşılık buluyor. Tatlı sert bir kavram.

SOĞUK GÜNLER 

“İnovasyon” kavramını seven siyasiler yeterince inovatif olamadılar. Soğuk Savaş sonrası jeo strateji ve jeo politikanın hakim olduğu günlere döndük. Soft power, Soğuk Savaş dönemini bitirdiği söylenen iletişim stratejisi bütünü. Siyasilerin medet umduğu konu ise içinde yaşadığımız çok uluslu ve uluslararası (transnational) terör tehdidine çare üretmek. Olur mu, birlikte göreceğiz.

Soft power teriminin öncüsü Prof. Dr. Joseph Nye Jr. Nye, Harvard Üniversitesi Kennedy School of Government eski Dekanı, ABD Dışişleri eski Bakan Yardımcısı. Görev süresinde güvenlik, bilim ve teknolojiden sorumluydu. 2004 ve 2008 yıllarında yayınlanmış iki önemli kitabı var; “soft power” konseptinin içini dolduruyor.

TÜRKİYE “SOFT POWER” MI?

Nye’in tanımını kullanacak olursak, soft power başkalarını satın alarak ya da baskı ve zorbalıkla değil, özendirerek ve cezbederek etki altına alma yeteneği. Bu tanıma göre bir ülkenin yumuşak gücü, onun kültüründe, değerlerinde ve politikalarında gizli. Aklınıza gelen soruyu izin verin ben sorayım: Türkiye bir “soft power” mı, değilse olabilir mi?  Soruyu dilediğiniz yere çekebilirsiniz. Bence kültür ve değerleriyle tartışmasız evet, politikalarıyla hayır!

“Smart power” ne diyeceksiniz. Tam burada devreye giriyor. Akıllı Güç diyelim ona da,  askeri/ekonomik (kaba güç) güç ile entelektüel (yumuşak güç) birlikteliğinden türemiş strateji. Nye’dan alıntı yapacak olursak küresel terörü yenmek üzere gönülleri ve kafaları fethetmek gerekiyor. Şu an küresel güçlerin kullandığı kaba güçle başarı mümkün görünmüyor. Küçük bir hatırlatma, küresel terör soft power kullanıyor.

KAMU DİPLOMASİSİ Mİ?

Public diplomacy de eski-yeni kavram. Türkçe karşılığı kamu diplomasisi. Kamu diplomasisi akıllı (smart) gücün önemli elemanı. Akıllı kamu diplomasisi yumuşak gücün vazgeçilmezi sayılan “güvenilir olmak”, “eleştiriye açık olmak” ve “sivil topluma sahip olmak” sac ayağını anlamaktan geçer. Kısa bir süre önce Galatasaray Üniversitesi Mediar Medya Çalışmaları Merkezi’nin konuğu olarak önemli bir isim İstanbul’a geldi: University of Southern California Annenberg School for Communication an Journalism Dekan Yardımcı Prof. Dr. Philip Seib. Seib, kamu diplomasisi alanında hatırı sayılır isimlerden biri. Turkey’s Public Diplomacy (Türkiye’nin Kamu Diplomasisi) adlı bir kitabı Doç. Senem Çevik’le edit etti. Konuyla ilgili çok az sayıdaki kaynaktan biri.

BİZ NE OLMAK İSTİYORUZ?

Seib’in konuşmasında, Türkiye için çok basit gibi görünen önemli bir soru sordu: Ne olmak istiyorsunuz, nasıl anılmak istiyoruz?…

ABD Türkiye, Rusya Türkiye, Türkiye Avrupa derken Türkiye tüm dünya ilişkilerinde “soğuk” günler yaşarken, Başkan Obama görev süresini tamamlamadan önce camiye giden ilk Başkan, doğa programı çeken ilk Başkan olarak “yumuşak” adımlar atarken, Seib’le söyleşi yapmak istedim. Önceliğim terimleri tanımla buluşturmak ve güncel konuların üzerinden evrensel iletişim diliyle geçmekti. Umarım ilginizi çeker:

Kamu diplomasisi stratejisi için “Türkiye’nin ne olmak istediğine karar vermesi gerekir” diyorsunuz. Siz bu soruya nasıl yanıt verirdiniz? 

Benim ancak önerim olabilir; Türkiye komşularına karşı eli açık, istikrarlı bir demokrasi olmalı. “Eli açıktan” kastım, ekonomik yardımın ötesinde, demokrasi ile gelişme arasındaki ilişkiyi kurduğu için, aynı anlayışın komşularında da yeşermesi yönünde örnek olmak. Bu Türkiye’nin prestijini de etki alanını da artırır.

Türkiye, “egzotik ülke”, “İslam ülkesi”, “bölgesel denge” olma seçenekleri arasına sıkışmış kalmış görünüyor. Yok mu başka şansımız, örneğin “bilim ülkesi” olmayı seçemez miyiz? 

Katılıyorum. İyi bir örnek; TV dizisi ihracatında fenomensiniz… Bundan sonra ne olabilir?

Türkiye bir “soft power” mı? Değilse neden?

Türkiye, ulusal çıkarları başkalarına zorla hükmederek değil, özendirerek etki altına almak anlamına gelen “yumuşak güç” üretebilecek bir ülke. Ancak önce, içeride kendi halkından gelen eleştirilere karşı, azınlık halklarına ya da bazı komşu ülkelerle ilişkilerde zalim/baskıcı algısının üstesinden gelmeli.

Tükiye’nin kamu diplomasisi alanında başarılı olduğunu söyleyebilir misiniz?

Kamu diplomasisi, onu oluşturan politika kadar başarılı olabilir. Türkiye’nin kamu politikası özetlediğim unsurların gölgesinde.

Kamu diplomasisini kamu politikasından ayıran nedir?

Kamu diplomasisi, ülke çıkarlarına paralel olarak başka ülke halklarına ulaşmaktır. Kamu politikası ise, en azından ABD’de kullanıldığı şekliyle içinde hükümetin yönetsel politika ve iç politika süreçlerini barındıran daha geniş bir şemsiyedir. İkisi çok alakalı değildir.

Kamu diplomasisi PR mı, propaganda mı? 

Bazıları kamu diplomasisinin propagandanın yeni ismi olduğunu ileri sürüyor. Ben, içeride kültür üretenlerin dış dünya toplumlarıyla iletişime geçtiği geniş bir alan olduğunu savunuyorum.

Kamu diplomasisinin ne kadarı dış dünyaya ne kadarı iç topluma yöneliktir?

Kamu diplomasisi, içeride, ülkenin dışarıdaki algısının ne olduğunu, farklı kültürlerle nasıl iletişim kurulduğunu öğretmek rolü üstlense de, öncelikle uluslararası toplumlar içindir.

Amerikan kamu diplomasisini başarılı buluyor musunuz?

Biraz karışık. Eğitim ve kültür alışverişi gibi programların başarısı iyi olsa da geliştirilmeye muhtaç; uluslararası yayıncılık bence başarılı değil. ABD kamu diplomasisini internet tabanlı yeni iletişim dünyasına uyarlayamadı.

Başkan Obama’nın son yılı çok renkli geçiyor. Cami ziyareti kamu diplomasisi miydi? Zamanlaması sizce nasıldı?

Bir kamu diplomasisi örneğidir. Dış dünyaya ve özellikle Müslüman dünyaya, aynı zamanda İslamofobi geliştirmiş Başkan adayları ile benzer düşünen kitlelere karşılık verdiği bir iletişimdi. Aslında Başkan Obama’nın 2009 Kahire konuşmasının geç kalmış devamıydı.

Başkan Obama TV’de bir doğa programına konuk hatta sunucu oldu. Buradaki mesajları nasıl tercüme edeceğiz?

Başkan’ın çevre konularına duyarlılığını gösteren bir program olarak dış dünyaya verdiği mesajlarla kamu diplomasisi örneği olarak kabul edilebilir.

Siyasi liderleri iletişim unsuru olarak kullanmayı nasıl buluyorsunuz? 

Liderler sürecin yalnızca bir parçası. Bir ülkede, diğer ülke halklarına uzanabilen herkes elçidir. Bu kişilerin ülke değerlerini yansıttığı varsayılır. Bir ülkenin dış dünyaya iletişim elçisi olarak görev yapan pek çok yapısı olmalı.

Teknolojiyle birlikte halklar, algılar, en çok da iletişim dünyası değişti. Kamu diplomasisi yeni gelişmelere ayak uydurdu mu?

Yeterli hızda değil. Kamu diplomasisi özellikle daha genç topluluklara ulaşmak için sosyal mecrayı daha iyi kullanmalı.

Hızlı, interaktif, cazip ve tehlikeli… Kamu diplomasisi bu özelliklerden nasıl etkileniyor?

Hız tehlikeli olabilir. İşte zaten bu yüzden kamu diplomasisinin kurallara ve yapısal bir tabana ihtiyacı var. Küçük bir örnek vermek gerekirse örneğin Dışişleri Bakanlığı, büyükelçiliklerde kimin tweet mesajı atabileceğine karar vermeli ve yetkilendirmeli.

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir