Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin 72, Hindistan Başbakanı Narendra Modi 74, İsrail Başbakanı 75, Xi Jinping 71, Tayyip Erdoğan 70, Güney Afrika Cumhurbaşkanı 71, ABD Başkanlığına aday Donald Trump 78 yaşında. Dünyada 8.2 milyar kişi yaşadığı tahmin ediliyor. Küresel yaş ortalaması ise 30.6. 70 üstü, 30 yaş grubunu yönetiyor.
Yazının ilk bölümünü, longevity hayallerini altüst edecek gelecekle ilgili bilimsel araştırma sonucunu paylaşarak, ikinci ve üçüncü bölümünü longevity yakalamış iki şanslı liderin güncel konuşmalarından örneklerle uzun yaşamın iletişim etkilerine ayıracağım.
Öncelikle sonsuza kadar yaşayabileceğini düşünenlere kötü haber; insan türünün bugün bulunduğu yerin ötesinde bir yaşam beklentisi varsa, bunun mümkün olamayacağı ifade ediliyor. Uzun lafın kısası ömrümüz kısıtlı.
Hawaii Üniversitesi, Harvard ve UCLA’dan araştırmacılarla birlikte yürütülen analiz, insan ömrünün potansiyel sınırlarına ilişkin otuz yıllık bir tartışmanın son bölümü. Chicago Illinois Üniversitesi’nin yeni bir çalışmasına dayanıyor… 20. yüzyılda neredeyse iki katına çıkan yaşamda artış hızının, son 30 yılda yavaşladığı tespit edilmiş. Dünyanın en uzun yaşayan nüfuslarında doğumda beklenen yaşam süresinin 1990’dan bu yana beklendiği kadar değil, ancak ortalama 6 buçuk yıl arttığı gözlenmiş.
ÖLÜMSÜZLÜK MÜMKÜN MÜ?
Sizin benim hayallerimi tabii ki uzun ve iyi yaşam süslüyor ama çok zengin ve çok güçlü küresel vatandaşlar bizim gibi masum isteklerin ötesinde vizyonlarını ölümsüzlük düşü üzerine kuruyor. Abarttım tabii ama bizim hayallerimizi katlıyor onlarınki. Büyük servet harcadıkları söyleniyor. Belli ki güce paraya hükmetmeye daha uzun süre devam etmek arzusundalar.
Bilim insanları, yaşam beklentisinin sınırı olduğunu kanıtladıktan sonra araştırma notlarında, ömrü kaliteli yaşamak üzere geliştirdikleri çalışmalara odaklandıklarını ifade etmişler.
YARA BANDI
Bugün doğan insanların çoğunun 100 yıldan fazla yaşayacağı yönündeki beklentinin çöp olduğunu kavradık. Bugün ileri yaşlarda yaşayan çoğu insanın da tıp tarafından üretilmiş “ekstra” bir zamanı kullandığını anlatıyor aynı çalışma. Bana çok ilginç geldi. Bir sonraki cümle daha da enteresan; tıptaki bu gelişmeyi insan ömrü için “yara bandı”na benzetiyor.
EK YILLAR
Ek yılları cebe koyan için bilim insanları, bunlar sağlıklı yıllar değilse, zararlı olabileceğine dikkat çekiyorlar. Sanırım kastettikleri hem fiziki hem bilişsel sağlık. Sağlık süresi, bir kişinin sadece hayatta olduğu değil, sağlıklı olduğu yılların sayısını ölçen nispeten yeni bir ölçüt. Referans: S. Jay Olshansky, Bradley J. Willcox, Lloyd Demetrius ve Hiram Beltrán-Sánchez, “Yirmi birinci yüzyılda insanlarda radikal yaşam uzatmanın mantıksızlığı”, 7 Ekim 2024, Nature Aging.
EK SÜREYİ CEBE KOYANLAR
Dünyaya hükmedenlere bakalım. İleri yaşta, iletişim ve dil ilginç ipuçlarıyla dolu. Rusya lideri Vladimir Putin’den çok yakın bir örnek; 22 Ekim Salı günü Rusya’nın güneybatısındaki Kazan’da seçtiği basın mensuplarına yaptığı açıklamadan alıntı yapacağım. Çin ve Hindistan’a övgü yağdırdığı konuşmasında Batı ile alay etmiş. Ukrayna topraklarını geri vermeyeceğini bir kez daha ilan etmiş. ABD’nin, NATO’nun Avrupalı üyelerini, Asya’da Çin’le karşı karşıya getirmek için “büyük bir adamın çektiği tasmalı küçük köpekler”e benzetmiş. Putin, “Çin’in ilerlemesini durduramazlar. Bu güneşe doğmamasını söylemenin imkansız olduğu gibi bir şey. Her halükarda yükselecektir” demiş. Putin, hakkında Uluslararası Ceza Mahkemeleri çıkarılan tutuklama emrini, “Bu, Rusya’nın yargı yetkisini tanımadığı uluslararası bir örgüt” diyerek silip atmış. Bir gazeteci sorusuna da; “…askerlerimizin savaş alanında uğruna savaştığı topraklar bizim topraklarımız. Bunlar Lugansk Halk Cumhuriyeti’dir, Donetsk Halk Cumhuriyeti, Zaporozhye ve Kherson bölgeleri” ifadesinden sonra Batı’nın yeni güvenlik tavizleri vermesi ve dört bölgeyi kendisine bırakması gerektiğini sözlerine eklemiş.
BİZDE HAVADA UÇUŞANLAR
Diyeceksiniz ki, bizim ülkemizde her gün ne laflar sözler ediliyor. Bu da bir şey mi? Doğru, Rusya lideri ölçülü ve deneyimli ayrıca hesabı kitabı olan biri. Az ve öz konuşuyor. Üstelik liderler arasında görece genç. Bu noktada, benden beklediğiniz üzere konuyu iletişime bağlayacağım. İletişim hemen her işin aynası. Pek dikkat etmediğimiz bu süreçte içeriğin en küçük birimi sözler-sözcükler üzerinden yüksek sesle bağırıyoruz; dikkatli bir kulak, bir çift göz satır arası söylenenler kadar, yıllara meydan okuyan fiziki görüntüye karşın zihindeki yıpranma payını gözler önüne seriyor. Kurduğumuz iletişim her aşamasında bizi pek çok açıdan ele veriyor. Öfkemizi, hıncımızı özlemimizi, niyetimizi… ve daha nicesini dile getirmesek de haykırıyoruz. Pek çok analistin, siyaset ve sosyal bilimcinin geleceğe dair telaşı ve endişesi de bundan.
BELKİ DE HAFTAYA BEYAZ SARAY
Dünyanın diğer ucunda, tüm bu suçlamaların kahramanı ABD’ye Başkan adayı olan bir Donald Trump var ki, hayaller gerçekleşirse ortada savaş ve NATO kalmayacak. Biden’ın adaylıktan çekilmesiyle 78 yaşındaki Trump tarihteki en yaşlı başkan adayı oldu. Kazanırsa dönemin sonunda 82 yaşına gelecek. ABD tarihinin “en yaşlı başkanı” sıfatını taşıyacak.
AĞIZDAN ÇIKANI KULAK DUYOR MU?
Trump duymayan liderlerden. Putin’in öfke ve inat gibi örneklerinden Trump’a geçecek olursak, Başkan adayının mitingleri, röportajları, açıklamaları ve sosyal medya paylaşımları mercek altında. Çoğu zaman gerçeğe bağlı kalmıyor. Yaş aldıkça konuşmaları daha karanlık, daha sert, daha uzun, daha öfkeli, daha az odaklı, daha saygısız ve geçmişe daha saplantılı.
YA HEP YA HİÇ
ABD’de şimdilik bağımsız bir medya var. Trump bu nedenle diğer liderlerden daha fazla mercek altında. The New York Times tarafından yapılan bir bilgisayar analizine göre, Trump’ın miting konuşmaları 2016’da 45 dakika iken artık ortalama 82 dakika. Oransal olarak, sekiz yıl öncesine kıyasla “her zaman” ve “asla” gibi – ya hep ya hiç- terimlerini daha sık kullanıyor ki, bu bazı uzmanlar tarafından ilerleyen yaşın bir işareti olarak değerlendiriliyor.
ÖFKELİ VE YANLIŞ İDDİALAR
Mitingleri öfkeden güç alıyor. Çarpıtmaları ve yanlış iddiaları tahminleri aşan seviyelere ulaşıyor. Rakiplerini, “deliler” ve “dengesizler”, “komünistler” ve “faşistler” diye sıfatlarla anıyor. Tek bir düşünce zincirine uzun süre bağlı kalmıyor. Söylediklerinin bir kısmı, onu düzenli olarak dinleyen ve steno dilini anlayanlar dışında açıklanamıyor.
2016’da yüzde 21 olan olumlu kelimelere kıyasla güncel konuşmalarında yüzde 32 daha fazla olumsuz kelime, yüzde 69 daha fazla küfürlü kelime kullanıyor… Uzmanlar “disinhibisyon” (kabaca kısıtlamasız) olarak adlandırıyormuş. Trump bilgi referans çerçevesi için sık sık geçmişe, genellikle de magazinle beslenen altın çağını yaşadığı 1980’li ve 1990’lı yıllara uzanıyor. Verdiği örneklerde sözcükleri ve isimleri birbirine karıştırıyor.
Kendisini “İki saat boyunca teleprompters olmadan konuşuyorum ve eğer bir kelimeyi eksik söylersem, ‘bilişsel olarak engelli’ diyorlar”, diye savunuyor. Başıboş ve dolambaçlı tarzını “örgü” olarak adlandırıyor ve bunun “parlak” bir iletişim stratejisi olduğunu iddia ediyor. Uzmanlar ise Başkan adayı Trump’ın konuşma tarzındaki değişikliklerin yaşın tipik etkilerine mi yoksa daha önemli bir duruma mı işaret ettiğine karar vermediklerini ifade ediyor.
TEKRAR ETMEK GEREKİRSE
İnsan türü yaşam döngüsünün sonuna gelmiş. Küresel nüfusun yaş ortalaması 30. Onları yönetenler en geç 70 yaş ve üstü. 2024 itibarıyla dünya genelinde 70 yaş üstü nüfus, toplam nüfusun yaklaşık %6-8’i, 80 yaş üstü ise yaklaşık %1.5-2. Kazasız belasız, savaşsız ve ekstra hastalıksız, 73-74 yaşta ömür sonlanıyor. Son yıllarda ne dilenir hayattan, bireye de çevresine de huzur! Başka ne olabilir, siz söyleyin… Öfke dili, hırs atakları, ölümlü dünyada insanın eylemlerinin de bir sınırı olmasın mı?