Yıl: 2008, Yer: Türkiye, Konu: Kadınlar, Günlerden: 8 Mart, Fatura: Ağır, Görüntü: Retrospektif, Yüreğim: Acıyor.
Türkiye 1 Şubat’ta türbana esir düştü. Kadınlar yenik, erkekler zafer sarhoşluğu içinde.
Ben 2008 yılına gelene kadar Türkiye’de kadının tek sorununun türban olduğunu bilmezdim. Örneğin ayrımcılık, ekonomik bağımsızlık, eğitim, istihdam, sağlık hizmetlerine erişim, tecavüz, aile içi şiddet, töre gibi sorunları hiç olmamış. Kadının tek sorunu başını örtememekmiş.
Oysa liseyi bitiren kızlardan sadece yüzde 1’inin başörtüsü yasağı yüzünden üniversiteye gidemediğini söylüyor araştırmalar. Üniversiteye devam edememiş olan kadınların yüzde 30’u sınavı kazanamadığı için; yüzde 14,6’sı evlenip okulu bıraktığı için; yüzde 10,5’i ailesi izin vermediği için üniversiteye gidemiyor. Ben de rahatsızım kadınların ayrıma uğramasına. Ama türbana gelene kadar çözülmesi gereken bunca sorun varken, yakışır mı Türkiye’ye Türk kadınına? Türbana sokulan kadın tartışabilecek mi, ayrımcılığı, ekonomik özgürlüğü, töreyi, aile içi şiddeti?…
Türkiye’de kadınlarla ilgili hep erkekler konuşuyor. AKP ve MHP’nin türban konusunda Anayasa değişikliği teklifini belirlemek üzere oluşturduğu heyetin tamamı erkekti: Türban ile ilgili eylemlerin çoğunda erkekler öndeydi. Ellerinde “Eğitim, ya örtümüzle, ya örtümüzle” yazan pankartlar taşıyan erkekler sloganlar attı, başörtülü kızlar baktı.
İki dönem hükümet olan AKP ile MHP, evlenince baş örttüren kocalar, babalar ve ağabeylerle dolu. Birçoğunun eşi öğretmen. Zamanında çalışma hayali kuran genç kadınlarmış. Kocalarıyla tanışıp evlendiklerinde ilk şart örtünmek olmuş. Türkiye’de kadınların yüzde 45,7’sine koca seçiminde danışılmıyor, yüzde 50,8’i rızaları olmadan evlendiriliyor.
Türban tartışmalarının örttüğü ‘Kadın İstihdamının’ başını açmak istiyorum. Tüm dünyada kadın istihdamı artarken Türkiye’de düşüyor. Her dört kadından yalnızca biri çalışıyor ve çalışanların dörtte biri kadın. Erkeklerde işgücüne katılma oranı yüzde 70.9, kadınlarda yüzde 23.4. Kadın eğitim oranı düştükçe işgücüne katılma daha da düşüyor.
Hükümet uzun zamandır üzerinde çalıştığı istihdam paketini bu yıl başında açıkladı. Pakette kadın istihdamını teşvik edecek, kadına çalışmayı özendirecek yeni hiçbir şey yok. Bu acaba yalnızca AKP’nin suçu mu? DİSK- Türk-İş-Hak-İş nerede? Erkeklerin elinde! DİSK üyesi işçilerin yüzde 8,3’ü, delegelerin yüzde 3,5’i, yönetimin yüzde sıfırı kadın. Türk-İş ve Hak-İş de aynı durumda.
2008 yılında Türkiye’nin kadın politikası yok. Kadın istihdamını ağzına alan bakan yok. Bakın kadın nerede, nasıl anılıyor: Başbakan kadın konusunu zaman zaman “Bekara karı boşamak kolay” deyimiyle dile getiriyor. Arşivleri tarayın çok örnek var. Dışişleri bakanı, ekonomiden sorumlu devlet bakanı olarak yaptığı bir konuşmasında, ‘eşlerine iş buluyoruz hanımlar evde oturabilecekler’ müjdesini vermişti. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan bir konuşmasında “Kredi kartını alan, hazine buldu sanki, harca Allah harca. Yarın sen ödeyeceksin! Hanımları bu konuda eğitin” demişti.
Komşumuz İran 8 Mart kadınlar gününü buruk kutluyor. “Kime göre?” diyeceksiniz. Kadınlara göre tabii… 2007 Olof Palme ödülünü kazanan İranlı gazeteci ve kadın hakları savunucusu Perven Ardalan’ın ödülünü alması için yurt dışına çıkmasına izin verilmedi. Ardalan bindiği uçaktan indirilip pasaportuna el kondu. Çünkü Ardalan Tahran’da faaliyet gösteren Kadın Kültür Merkezinin kurucu üyesi. Bir süre önce kapatılan “Zenistan” (Kadınlar Ülkesi) dergisinin genel yayın yönetmeni. Kadının örtülmesine ses çıkarıyor. Kadınlar için eşitlik isteyen bir milyon imza kampanyasının lideri. Belli ki Ardalan erkekleri korkutmuş.
Dün bindiğim taksinin dört çocuk babası şoförü, annesinden yaşça büyük yengesinin tokalaşmak için artık elini vermediğini, “haram” diye ekmeğini yemediğini anlatırken, “Yazıklar olsun be abla, oğlu sayılırım ağrıma gidiyor. Dindar olmak bu mu?” diye isyan etti. Kadınlar gününüzü kutlamak istiyorum, bu dileğimi ciddiye alır mısınız bilemem?