Kadınları tebrik etmek gerek. Bütün gündem maddelerini delerek, zirveye tırmanmayı başardılar. Unakıntan’ın çocukları, yumurta ve villalarını geride bırakmak kolay iş değil. Başbakanın “lan ne yaptın, lan ne ettin”, üslubunu gölgede bırakmak her babayiğidin harcı değil! Bizim kadınlar böyledir işte. Ses getirir.
“Kadının kurtuluşu Sosyalizm’dedir” diye pankart açmazlar mı,.. Lan sen ne yapıyorsun diye soracaklar. Sormasalar, lan sen nerede kaldın demezler mi? Gazetede siz de mutlaka görmüşsünüzdür. TİSK (Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu) üzerine vazifeymiş gibi, tut sen kadın konusunda bir panel yap! ‘İşverenin yapacağı başka şey kalmadı mı lan…’ diye sormasınlar adama. İşte böyle başınıza taş yağmazsa kadınlar yağar.
TİSK Başkanı kürsüde konuşurken tamı tamına üç kadın “Özelleştirmeyi savunanlar kadın istihdamından söz edemez, siz kadınları savunamazssınız” diye bağırmaya başlamasın mı… Bu üç tehlikeli unsuru yaka paça götürmek lazım, nitekim yapıyorlar. Sürüklenen üç kadının yüzlerini koca bir avuç içinde gördüm. Ağızlarını sıkıca kapatmışlardı. Dudaklarından “sosyalizm” dökülmesin diye! Kimsenin hakkını yemek istemem, her şeye karşın düşünceli insanlar. Kadından Sorumlu Sayın Devlet Bakanımızın orada olmasının da büyük bir katkısı vardır mutlaka. Kadın protestocuyu kadınlar sürüklüyor. Erkek eli değmemiş hiçbirine. Gönlünüzü ferah tutun. Namus yerinde. Sosyalizme ölüm!
Kadın, Sosyalizm; Sosyalizm, kadın. Unutmuşuz o günleri. Hey gidi günler hey, özlemişim lan diyeceğim… Olmayacak! Annem babam bu yazıyı okuyacak ağzıma kırmızı biberi sürecek. Ben de onlara kızıyorum. Öyle konuşulmaz, böyle konuşulmaz… Ayıp diye büyüttüler. Gördünüz mü şimdi zevkli sohbet edemiyorum. Şu ”lan” kelimesini nereye koyacağımı bilemiyorum. Sanki her cümle bir “lan” istiyor. Böyle başlayıp böyle bitirmek mi gerek acaba?
Bu kadınlar ne istiyor lan? diye düşünmüş olabilirsiniz. Özetle, “kurtulmak” istiyorlar diyebiliriz… Türkiye’de kadınların işgücüne katılımı yüzde 24 seviyelerinde. AB ortalaması yüzde 62’lerde. Türkiye’de her üç kadından ikisi işsiz. Çalışan kadınların yüzde 50’den fazlası tarımda çalışıyor. Tarımda çalışan kadınların yüzde 85’i ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyor.
Türkiye’de her dört kadından biri okuma yazma bilmiyor. Kadın nüfusunun neredeyse yarısı ilkokul, yalnızca yüzde 3,9’u üniversite mezunu. Türkiyemiz’de kadınların ortalama eğitim süresi üç yıl. Kadınların kazancı erkeklerden daha az. Karar mekanizmalarındaki kadın oranı ancak yüzde 7. İstihdam edilen kadın nüfusun yüzde 49,8’i ücretsiz aile işçisi, yüzde 39,3’ü ücretli işçi, yüzde 10,1’i kendi hesabına çalışan, yüzde 0,9’u işveren konumunda.
Kadın panelinde ulaşılan sonuç özetle şu; kadınların sosyal yönden dışlanmaları onların işgücü piyasasasına hiç girememelerine ya da işgücünden ayrılmalarına neden oluyor. Kadının aile içindeki konumu, kadına toplum içinde atfedilen rol ve değer yargılarıyla birlikte kadınlar için meslek ve aile yaşamlarını uyumlaştıracak destek programlarının yeterince geliştirilememiş olması kadınların etkin biçimde iş gücüne katılımını engelliyor… Ne acı değil mi, kadından korkan kadın panelleri yapmak, kadının evde oturmasını teşfik etmek, yeter ki sosyal hayata katılmasın diye duacı olmak… Geleceği yakalamaya kalkan Türkiye’nin kadın manzarası iyi değil.
Gelelim gündemin diğer önemli maddesine; Danimarka! Danimarka’dan nefret etmek için başka ne tür nedenler yaratabilirim diye düşündüm. Çok da zorlanmadım. Kadın ve Danimarka’nın yan yana gelmesi yetti. Bakalım şu Danimarka’da kadın halleri nasılmış? Danimarka’da kadının adı var mı yok mu diye merak ettim… Hay merak etmeseymişim. Varmış.
OECD ülkeleri içinde kadınların işgücüne katılımının en yüksek olduğu ikinci ülke Danimarka. Aynı konuda Türkiye son sırada yer alıyor. Danimarka’da 30-40 yaş arasındaki nüfusta kadın ve erkeklerin istihdama katılımı neredeyse eşit. Kadınlar erkeklere göre daha uzun süre okula gidiyor. Yüksek öğrenim kurumlarında kadınların ağırlıkta olduğu görülüyor. Kadınlar mezun olduktan sonra genelde orta ve idari kademede görev alıyor. Erkekler daha çok üst kademelerde ya da vasıflı işçi olarak teknik mesleklerde (tesisatçı, elektrikçi gibi) rol alıyor. Kadın erkekten daha az kazanır diye bir doğa kanunu bu ülkede yok.
Danimarka’da kadınlar için esnek çalışma yöntemleri yaygın. Tam gün çalışanlar haftada 37 saat çalışıyor. Ancak çalışma süresini birey kendisi ayarlayabiliyor. Önemli olan yıllık ortalamada haftada 37 saate ulaşmak. Bu ülkede kadınlar esnek anlayacağınız. Danimarka’da doğum izni 48 hafta. Bunun 28 haftası ücretli. Bu süre babayla anne arasında paylaşılabiliyor. Danimarkalı erkekler ev işlerine aktif olarak katılıyor.
Danimarka’daki üç ile beş yaş arasındaki çocukların yüzde 90’ı yuvaya gidiyor. Yuva masraflarının yarısını devlet karşılıyor.
Kadın, Sosyalizm ve Danimarka! Uzak durun lan, patlayabilir.