Türkiye’de her dört kadından birinin işi yok. Kadınların çoğu kayıt dışı, kayıt içi olanların arasında orta kademe bol, üst kademe yok, girişimci az…
Türkiye’de yaşayan kadınların çoğu evde oturuyor, çalışmak isteyenlerin çoğunun yeterli eğitimi yok, eğitimi olup çalışmak isteyenler işsizlikle boğuşuyor, çalışıp çalışmıyor gibi görünen çok büyük bir kısım tarlada ter döküyor ama bir tek kuruş bile kazanmıyor. Kabuğunu yırtıp, eğitimini alıp, çalışma hayatında profesyonel olarak ilerleyenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor, kadın girişimciler hala parmakla gösteriliyor, tepede yöneten kadın ise neredeyse yok.
Türkiye’de kadın istihdamını üç ayrı grupta ele almak gerekiyor. Yoğunluklu olarak tarımda çalışanlar. Bunlar ilk grubu oluşturuyor. Kırsal kesimde ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyorlar.
İkinci gruptakiler kentlerde düşük ücretli, emek yoğun işlerde istihdam edilen, eğitimsiz ya da kısıtlı eğitime sahip, alt sosyoekonomik sınıftan kadınlar.
Üçüncü grup; meslek sahibi, yüksek eğitimli, orta ya da yüksek orta sınıf kadınları.
Aslına bakacak olursanız, kadın istihdamıyla ilgili rakamlarda karşılaşılan en önemli sorun, gerçek rakamlara ulaşamamak. Tarım ya da tarım dışı sektörlerde ücretsiz aile işçisi olarak çalışanlar ya da diğer sektörlerde ücretli çalışanlar düzensiz çalıştıkları için ve ev içinde gelir getiren işler yaptıklarından, kendilerini çalışıyor olarak görmüyorlar.
Çoğu Ev Kadını
Türkiye’de 15 yaş ve üzeri 23 milyon 334 bin kadın nüfusundan sadece 5 milyon 938 bini (yüzde 25.5) istihdam ediliyor.
Devlet İstatistik Enstitüsü’nün 2002 yılı Nisan – Mayıs – Haziran dönemini kapsayan hane halkı iş gücü anketi geçici sonuçlarına göre, kadınların dörtte üçünün istihdam edilmediği Türkiye’de, 11 milyon 700 bin ev kadını var. Bu, çalışabilir durumdaki (öğrenci, emekli, çalışamaz durumda ve diğer hariç) 19 milyon 109 bin kadının yüzde 61.2′sinin ev kadını olması demek.
Çok Azı Çalışıyor
Türkiye’de 20 milyon 869 bin olan istihdamın 14 milyon 931 bini erkeklerden, 5 milyon 938 bini kadınlardan oluşuyor. Yine 2 milyon 217 bin işsizin 1 milyon 651 bini erkeklerden, 566 bini ise kadınlardan meydana geliyor.
“”Müşteriye gittik. Üçüncü toplantıdayız, müşteri “”Siz de hiç erkek çalışmıyor mu?”” diye sordu. “”Çalışıyor ama onlar mutfakta”” dedim. Çok bozuldu. Ertesi gün şirkette bize bir erkek lazım diye duyurdum. Bir tane aldık, gittik. “”Buyurun, erkek çalışma arkadaşlarımdan biri. Bunun erkekçesi nasıl oluyor bilmiyorum ama konuşun biz de görelim”” dedim.””
İş gücüne dahil olmayan 23 milyon 442 bin nüfusun 16 milyon 831 bini (yüzde 71.8) kadınlardan oluşuyor.
İstihdam edilen kadınların yüzde 59′u tarım sektöründe çalışıyor. Bu sektörde kadınların yüzde 80.2′sini ise ücretsiz aile işçileri oluşturuyor.
Rakamsal ifadeyle tamı tamına 2 milyon 966 bin kadın ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyor. Ücretsiz aile işçisi olarak çalışan kadınların, toplam ücretsiz aile işçileri içindeki oranı yüzde 67.1.
Genel İşsizlik Verileri
Türkiye genelinde işsizlik geçen yıla göre 650 bin kişi arttı. İşsizlerin sayısı 2 milyon 217 bine ulaştı. Türkiye genelinde işsizlik oranı yüzde 9.6, tarım dışı sektörlerde işsizlik oranı ise yüzde 13.9 olarak tahmin ediliyor. İşsizlikte erkeklerin oranı yüzde 10; kadınların oranı yüzde 8.7. Türkiye’de genel çalışabilir nüfusun yüzde 50.4′ü (23 milyon 442 bin kişi) iş gücüne dahil değil. Geçen yıla göre bu rakam 554 bin artmış.
İş gücüne dahil olmayan nüfusun alt grupları incelendiğinde, yüzde 50.9′unu ev kadınları oluşturuyor.
Eğitimli İşsizlik
Yapılan bir araştırmanın sonuçları çalışan kadınların meslek dağılımlarına ışık tutuyor. Türkiye’de istihdam edilen kadınların yüzde 75.1′inin mesleği tarımdır. Çalışan kadınların yüzde 6.1′inin mesleği sorulduğunda ilmi ve teknik eleman gibi bir yanıt vermekteler. Kadın istihdamı genel olarak düşük olmasına karşın “”ilmi ve teknik elemanlar”” meslek kategorisindeki yüksek eğitimli profesyonel kadınların Türkiye’deki oranı, kadın iş gücünün çok daha yoğun olduğu birçok batı ülkesiyle benzer oranlarda, hatta kimilerinden daha yüksek.
Müteşebbis ve üst düzey yönetici olarak bu oranlara baktığımızda ise kadınlara neredeyse hiç rastlamıyoruz. Bu oran yüzde 0.8′lerde kalıyor. İşveren/kendi hesabına çalışanların oranı kadınlarda yüzde 8.8.
Türkiye’nin temel sorunlarından biri eğitimli işsizlik. Eğitimli işsizlik sorunundan en çok kadınlar etkileniyor. Yapılan araştırmalar kadının eğitim düzeyi yükseldikçe iş gücüne katılım oranının yükseldiği, fakülte ve dengi okul mezunu kadınlarda iş gücüne katılım oranının arttığı, boşanmış kadınlarda da çalışmaya katılımın arttığı ancak evlenenlerin işi bırakma eğilimine kapıldıkları gözlenen bulgulardan yalnızca birkaçı.
Tüm gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de kamu sektörü kadınlar için istihdam olanakları yaratmakta önemli açılımlar sunuyor. Kadınların kamuda yoğunlaştıkları gözleniyor. Kamu çalışanı kadınların hizmet sınıfına göre dağılımında ilk sırada avukatlık hizmetleri, ikinci sırada sağlık hizmetleri ve üçüncü sırada eğitim ve öğretim hizmetlerinin aldığı gözleniyor.
Sigortası da Yok
1999 yılı sonu itibariyle Türkiye’de toplam 5 milyon 832 bin 913 kişi sigortalıydı. Bunların 5 milyon 260 bin 302′si erkek; 571 bin 913′ü kadındı. Yine aynı yıl sonu itibariyle toplam SSK emeklisi 2 milyon yüz altı bin 88 idi. Bunun bir milyon 771 bin 691′i erkek ve yalnızca 334 bin 397′si kadındı.
Sigortalı kadın sayısı çok düşük; araştırmalar, sigortalı olanların da zaman içinde koca ya da baba zoruyla çıkıp, kısa süreli sigortalılık hallerini paraya çevirmeye çalıştıklarını gösteriyor.
Türkiye’de kadınların ücret karşılığı çalışma süresi ortalama sekiz yılla sınırlı kalmakta; ev dışında çalışma yaşamına katılan her iki kadından biri beş yıl içerisinde, genellikle evlilik ya da hamilelik gibi nedenlerle emekliliğe hak kazanmadan işten ayrılmaktalar ve çalıştıkları süreyi de tabiri caiz ise yakmaktalar.
Ağlamaya Gerek Yok
Kadınların durumunu hep ağlayarak dinlemenin bir gereği yok. Gerçekleri bir kenara itip kendimizi başka diyarlarda sanmaya da.
Kadınların çalışma hayatı içindeki en önemli sorunları tepe noktalarda yeterince yer almamaları. Türkiye’nin değil, bu, tüm dünyanın sorunu aslında. İngiltere’de her 5 yöneticiden biri kadın ama toplam tepe yöneticilerinin ancak yüzde 3.6′sı kadın.
ABD kadınların aktif çalışma hayatına yüksek oranlarda katıldığı ülkelerden biri. Fortune 500 arasında tepe noktada yer alan kadınların sayısı birkaç elin parmaklarıyla ifade edilebilir. Çok uluslu ve çok kültürlü büyük kuruluşlar kadınların hemen her kademede bulunmasıyla övünürler ama kadınların gerçek sayısını öğrenmeniz için insan kaynakları departmanına uğramanıza gerek kalmaz.
Bugüne kadar özellikle tepe yönetiminde kadının az olması bundan sonra da durumun benzer bir çizgide devam edeceğini göstermez. Endüstri toplumunun prototipinin erkek olduğunu biliyoruz. Bilgi toplumununki ise kadın. Kadınların yalnızca genel anlamda sayıları değil, aynı zamanda etkili pozisyonlardaki sayıları da katlanarak artıyor.
Tencere Dibin Kara
Türkiye kadınların istihdam edilme oranı itibariyle Avrupa Birliği ülkeleri arasında iyi bir konumda değil. Ama onların durumu da pek parlak değil. Yapılan tüm araştırmalarda hemcinsleriyle kıyaslandıklarında kadınların aynı iş için daha düşük ücret aldıklarını gösteriyor. AB ortalamasında kadın, aynı işi yapan erkeğin aldığı ücretin yüzde 76′sını ancak kazanabiliyor.
Türkiye’de bu konuda yapılmış bir araştırma yok. Kadınların istihdam oranını düşüren faktörlerden biri de çocuk.
Bazı Avrupa ülkelerinde bu durum erkeklerin de çocuk olduğunda sorumluluğu eşit şekilde paylaşabilmesi için tanınan haklarla yumuşatılmaya çalışılmışsa da, geri kalan ülkelerde böyle esnek bir anlayışa sahip olunduğu söylenemez.
75 Yılda Kadın
“”75 Yılda Kadın ve Erkekler”” başlıklı kitabın “”Türkiye’deki üst düzey kadın yöneticiler profili araştırması””nda hiç hoşuma gitmeyen ancak sanırım genel itibariyle doğru bilgiler var:
Üst düzey yöneticiliğin Türk kadınının çok kısıtlı bir bölümüne açık olduğu ifade edilen araştırmada ancak üst sosyoekonomik sınıflardan ailelerin kızlarının bu görevlere gelebildikleri; bu kişilerin hem eğitim, prestij ve motivasyon gibi onları arkadan iten olumlu faktörlere sahip oldukları, hem de yine kendileri gibi üst sosyoekonomik grup mensuplarıyla evlendikleri, gelir avantajını kullandıkları böylece yardımcı ve zaman satın alabildikleri söylenmekte.
Evet, ne yazık ki üst düzeyde karar verici noktadaki koltuklara oturan kadın sayısı az.
Bilişimde Kadınlar
Bu kaderi yıkan bir sektör var, bilişim.
Bilişim sektörü, kadın istihdam oranının yanında kadın yönetici konusunda da başı çekiyor.
En önemli neden, sektörün çok genç ve dinamik olması. Yeni yeni gelişen sektörün insan kaynağı açığı var. Bu nedenle kadın erkek düşünülmeden pek çok kişi istihdam ediliyor. Kadınlar sektöre geleneksel sektörlerdeki gibi kalıplar yerleşmeden girdikleri için sayıları da diğer sektörlerdeki kadınlardan daha fazla.
İşte bu yüzden gelecek senaryoları yazanlar, kadınların tepe noktalara hızla tırmanacaklarını öngörüyor. Sektörler yeni olduğunda, kadın erkek ayırımı yapmak mümkün olmuyor. Kadınlar yeni düzen içerisinde kendilerini daha rahat gösterebiliyor, kalıplaşmış yapıların hiyerarşisi içinde düşüp kalkmak zorunda kalmıyorlar.
Aynı Dili Konuşuyorlar mı?
Araştırmalar yüksek gelir grubu kadınlarının şanslı, alt gelir grubu kadınlarını şanssız olduğunu gösteriyor ve mantık da zaten bunu söylüyor. Her iki grup kadını belki aynı platformda buluşturmak mümkün görünmüyor.
Birinin ekonomik gücü var diğerinin yok, birinin eğitimi var diğerinin muhtemelen yok, birinin yakınları var, diğerinin olsa bile kendisi yardıma muhtaç… Böyle bir sürü zıtlık.
Ama bu iki grup kadını birbirinden ayırmak da mümkün değil. Çünkü temelde bazı sorunlar aynı.
Birkaç üst düzey yönetici ve patron kadının kendi hayatlarından kesitleri yine kendi dillerinden aktarıyorum. Kim oldukları önemli değil. Onlar kendi şanslarını kendileri yaratmış, ama tabii ülkenin diğer coğrafyalarında yaşayan diğer hemcinslerine göre de şanslı doğmuş kadınlar:
“”İki çocuğum var. Kadınlarla büyüttüm. İkinci oğlum doğduğu zaman ilk oğlumu yuvaya verdik. Yuvaya verirken bir pediyatriste şunu sordum; “”Çalışan annemi daha iyi, evde oturan mı olmalıyım?””. Bana, “”Mutlu anne iyi annedir. Evde oturmaktan hoşlanıyorsanız oturun, ama çalışmaktan hoşlanıyorsanız sakın kariyerinizi feda etmeyin.”” dedi.
“”Oğlum bakıcılarla büyüdü ama avantajım büyük annenin olmasıydı. Çok seyahatim oluyordu.14 yıl geçti, şimdi artık arkadaşız. O zaman iyi ki de işten kopmamışım. Planlı yaşamanız gerekiyor, zamanımı planlamakta başarılı olduğum için sorun yaşamadım. Ancak yeni nesil kadın çalışanlar ara veriyorlar. Doğru bulmuyorum.””
“”Ben işimi çocuğum nedeniyle kurdum. Bankacılıkta çok yoğun çalışıyordum. İşe başlayıp 3-4 gün çıkmadığım oluyordu. Doğumdan sonra annem, kayınvalidem geldi, üç ay sonra işe başladım. Ama kendimi kötü hissettim. ‘Bu çocuğu başkaları için mi doğurdum?’ diye düşündüm. İstifa ederek, serbest danışmanlık yapmaya karar verdim. İki yıl böyle geçti. Ayın 15 günü çocuğumla beraber oldum, 15 gün çalıştım. Sonra şirketimi kurdum.””
Dip Not: Yazı aralarında geçen spotların hepsi yaşanmış hayatlardan, gerçek aktarımlar. “”Çalışmak isterim, çünkü…”” diye başlayan spotlar “”75 Yılda Kadınlar ve Erkekler”” İş Bankası Yayınları, İpek İlkkaracan, “”Kentli Kadınlar ve Çalışma Yaşamı””. Diğer spotlar üst düzey yönetici ve patron dört kadınla röportajlardan…