İş dünyası “bilgiye ve fikre” aç, hayli sabırsız… Telaşlı, hedef odaklı ve hızlı. Tempolu tüketiyor. Sürekli bir yarış. Patron, yönetici, çalışan, ekonomiden siyasete, teknolojiden sosyolojiye her konuda kendisini yeni koşullara konumlandırma ihtiyacında. Nasıl olacak?
Okumak kişileri geliştiren en kutsal ve katma değerli çaba… Espriyle karışık, “Çok okuyan mı çok gezen mi bilir” diye sorarlar… Nedense şaşırtmacalı bir soruymuş gibi hınzırca bakıp, “gezen”in daha çok bildiğine dikkat çekerler. Gerekçeyi geçmişte arayacağız. Gezmek pahalı ve herkese nasip olmayan bir hareketti. Okumak görece daha rahat ve pasif bir aktiviteydi. Bugünün koşullarında yanıt hem okuyan hem gezeni de kapsayan daha geniş; bilgi!
Daha da ileri gideceğim, zaman fakiri bir kurumsal dünya için yanıt; iyi konuşma, iyi konuşmacı. İyi bir konuşmacı ne vermeli… İyi bir konuşmacı bilgi aktarmalı, iyi bir konuşmacı daha öteye geçip deneyim paylaşımı yapmalı, iyi bir konuşmacı spesifik-güncel sorulara yanıt vermeli, başarı-başarısızlıklarından ders notları çıkarıp paylaşmalı, fikir gelişmesine zemin hazırlamalı, dinleyene ufuk turu sunmalı.
Dünyada gündem hızla değişiyor. Türkiye’nin kendi içindeki değişim, deyim yerindeyse baş döndürüyor. Mülteci sorunu, ekolojik sistemde bozulma, komşularla ilişkileri, finansal piyasalardaki dalgalanma, nükleer enerji, toplumsal olaylar, doğrudan yatırımlar, doğal afetler, savaşlar, seçimler, hukuk, medya, erkler arasında savaş, demokrasi…
Listeyi uzatmak mümkün. Bu konular her gün dünyanın bir köşesinde farklı masalar etrafında konuşuluyor, tartışılıyor. Seminerler, kongreler, konferanslar yanı sıra çalışma grupları, şirket yönetimleri, icra kurulları hop oturuyor hop kalkıyor. Hepsinin ortak amacı doğru kişiye, doğru bilgiye ulaşmak.
Neden bu kadar meraklı bu insanlar kendilerini doğrudan ya da dolaylı konularda birini dinlemeye. Pozisyon almak için! Hazırlıklı olmak, reaksiyon göstermeden proaktif olmak fark yaratıyor. Özetlemek gerekirse bizi ilgilendirmeyen hiçbir konu kalmadı. Her gelişmeden etkileniyoruz. Bu kadar çeşitli konu ve sorun arasında nasıl ilerleyeceğimiz zaman zaman bilemeyebiliyoruz, kararlarımızda sağduyudan ayrılmadan kurum menfaatlerini öne çıkarmaya çalışırken yanlışın maliyetini hesaplıyoruz.
Biz, İndeks Konuşmacı Ajansı olarak çok geniş ve zengin bir portföye sahibiz. Bu anlamda Türkiye’de tekiz. Çeşitli kategori ve konuda temsil ettiğimiz yerli ve yabancı portföyle amacımız değinemediğimiz bir konu kalmaması. Deyim yerindeyse bilgiyi üretenle bilgiye ulaşmaya çalışan arasında köprü görevi görüyoruz. Kongre, konferans, seminer, kurum içi eğitimler için konuşmacı hizmeti veriyoruz. Türkiye’nin en kalabalık platformuyuz.
Dün kitlesel konferanslarda boy gösteren konuşmacıları daha fazla ön plana çıkarıyorduk. Her konuda olduğu gibi konuşmacı piyasasında da ihtiyaçlar ve bu piyasanın dinamikleri değişti. Hiç bir şey eskiden olduğu gibi kolay değil. Yine yığınları yerinden hoplatan konferanslar düzenliyoruz, ama kapalı kapılar ardında kısa paslaşmalar hoplattığımız yürekler kabararak artıyor.
“Size özel” dönemi!” politikamız. Hiçbir şirketin ihtiyacı bir diğeriyle aynı olmuyor. Dinleyenler monolog ve şablona dönüşmüş konuşmalar istemiyor. Kendilerini anlatan, kendilerine anlatan, destekli-örnekli, gerekçeli ve alternatifli konuşmalar istiyorlar.
Büyük küçük birçok grubun ve hedef kitlenin konuşmacı talebini karşılıyoruz. Yığınların buluştuğu toplantılarda sahne hakimiyeti ve yüzlerce kişinin ilgisini canlı tutmak ne kadar zorsa, küçük gruplarda gelen spesifik sorulara yanıt vermek o kadar kritik. Son yıllarda dikkat çeken toplantı örneği yönetim kurullarına konuşmacı davet edilmesi… Karar vericilerin farklı seslere ihtiyaç duyduğunu unutmamak gerek. Türkiye’nin ve dünyanın sürekli değişen ekonomi, dış politika ve siyaseti bu ihtiyacı doğuruyor.
Şirketler doğru konuşmacıya nasıl ulaşmalı: “Bize bir konuşmacı lazım” demek ne yazık ki başlamak için yeterli değil. Konuşmacı bulmak üzere hareket geçen aracı kurumlar da derde çare olamıyor. Nasıl olsun bir otel, yemek, börtü böcek kadar zaman harcanmayan konuşmacıdan performans beklemek mümkün gözükmüyor. Konuşmacıdan ne beklendiği, hedef kitlenin kimler olduğu çok net tarif edilemeyen organizasyonlar ne yazık ki başarısızlığa imza atıyor.
Biz ne iş yapıyoruz? Kuruma yalnızca konuşmacı verip işin içinden çıkmıyoruz. Aslında içerik danışmanlığı vererek başlıyoruz işe. Hedef kitleyi analiz ediyor, temayı buluyor, konuşmacı ya da birden fazla konuşmacıyla içerik oluşturuyoruz. Mutfakta yemek pişiriyoruz.