Doç. Dr. Oğuz Babüroğlu, Arama Katılımlı Yönetim Danışmanlığı kurucu yöneticisi, Sabancı Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve yazar.
Yaprak Özer: Arama katılımlı diyince insanlar anlamıyorlar. Arama Konferansı dersem pek çoğu sizin iş dünyası zaten tanışıyor, onlara konferanslar düzenliyorsunuz. Arama Konferansı dediğimiz şey nedir, siz ne yapıyorsunuz aslında?
Oğuz Babüroğlu: Arama Konferansı bir katılımlı akıl üretme yöntemi. Yani konuyla alakalı tüm iddia sahipleri tüm paydaşları en az iki günlük bir ortamda bir araya topluyoruz ve gelecekle alakalı iddialarını buldurabilmek için, bugünle alakalı saptamalarını çıkartabilmek için bir konsantre, yoğun bir tartışma ortamına sokuyoruz.
Yaprak Özer: Peki, onlar yapamıyorlar mı bunu?
Oğuz Babüroğlu: Kendileri yaptıkları zaman bazı engellerle karşılaşabilirler. Hassas konulara girmekte zorlanabilirler. Kurumun kültürü içerisinde veya yönetim anlayışı tarzı içerisindeki bir takım olumsuzluklara çok fazla önem verebilirler. Hiyerarşi çok fazla hakim olabilir. İnsanlar görüşlerini söylemeyebilir. Halbuki biz sadece bildiklerini değil, bildiğini de bilmediklerini o tür bilgiyi de biz onlara çıkarttırıyoruz ve bunları toparlayıp belirli bir stratejik yön ve yol bulmalarını sağlıyoruz.
Yaprak Özer: Aslında siz deşiyorsunuz. Sistemi anlatabilir misiniz? Belirli konularda katılımcıları soru sormaya teşvik ediyorsunuz. Ya da tam tersine cevap vermeleri icin teşvik ediyorsunuz, değil mi?
Oğuz Babüroğlu: Doğru, bir sistem içerisinde, basit bir planlama mantığı içerisinde koşturduğumuz bir seri çalıştaylar var, belirli konular üzerine ve özel bir hazırlık yaparak da gelmiyorlar. Aslında taşıdıkları bilgi bizim için önemli. O bilgiyi deşip, ciddi bir arkeoloji çalışması aslında. Çünkü insanlar aslında çok şey biliyorlar. Hem kendi kurumlarıyla alakalı, hem sektörleriyle alakalı hem de olması gerektiği yerle alakalı. Fakat bunları birbirlerine düzgün bir şekilde, disiplinli bir şekilde anlatamıyorlar. Okuma özürlü genelde Türk yöneticileri, insanı çok fazla okumuyor biliyoruz bunu. Dolayısıyla yüz yüze sohbeti daha disipline ve yöntemli yaptırdığımız sürece ki biz 20 senedir bunu pek çok kurumda yapıyoruz.
Yaprak Özer: Kaç kurumda yaptınız?
Oğuz Babüroğlu: 550’nin üstünde.
Yaprak Özer: Bunların hepsi Türkiye sınırları içerisinde değil mi?
Oğuz Babüroğlu: Bunların hepsi Türkiye sınırları içerisinde, 70 civarı da yurtdışında yaptık. İtalya, Norveç, Amerika, Avustralya.
Yaprak Özer: Yurtdışında gerçekleşenler Türk şirketleri mi yoksa yabancı mı?
Oğuz Babüroğlu: Rusya’da bir iki Türk şirketiyle çalıştık ama diğerlerinin hepsi yabancı mesela Fiat uluslararası bir şirket, onun dönüşümünü yaptık, 7 tane arama konferansıyla.
Yaprak Özer: Son dönemde ne arıyor firmalar, kurumlar? Kilit kelime ya da konseptin “gelecek” olduğunu anlıyorum. Ama dönemsel olarak ne aradıklarını öğrenmek istyorlar, siz ne gözlemliyorsunuz, nedir eksikleri firmaların son dönemlerde?
Oğuz Babüroğlu: Son 1 yıl içerisinde bizim büyük kuruluşlar çok ilgileniyorlar. Türk Hava Yolları’yla, Tüpraş’la, Vestel’le çalıştık. Ama Koleksiyon Mobilya gibi çok değerli markaya sahip olan şirketler de bizle çalışmak istiyor. Aslında bı tür şirketler bizle hep çalışıyor. Aslında Türkiye’deki değişiklik kamu yararına olan kuruluşlarla ilgili. Tarihi Yarımada’ya bir yönetim düzeni geliştirmek üzere bir danışmanlık verdik bir sene kadar. Topkapı Sarayını Suri Sultaniye sınırlarına genişletilmesi için yine katılımlı demokrasi yöntemleriyle yani bizim sunduğumuz yöntemlerle çalışmalar yaptırdık. Kalkınma ajanslarıyla çalıştık.
Yaprak Özer: Şimdi bütün bu kurumlar birbirinden farklı alanlarda faaliyet gösteriyorlar, büyük ve dinamik yapılar. Sanırım siz kurumun içerisindekilerin yanısıra başka paydaşların da toplantıya fiilen katılımını sağlıyorsunuz.
Oğuz Babüroğlu: O günü, mevcut durumu ve olması istedikleri durumu etkileyecek ve etkilenecek bilgi birikimi, ilgili, çünkü bazı insanlar dolaylı veya direk ilgili bir tartışma ortamında bulunup bazen “kral çıplaktır, imparator böyledir, şöyledir” diyecek türde insanlar. Bazıları da müşteri ilişkisinde önemli bir müşterisini, tedarik zinciri içerisinde bir partnerini bunları da aynı ortama, bir reklam ajansı, iletişim ajansı, aynı ortama getiriyoruz.
Yaprak Özer: Türkiye’de siyasetten iş dünyasına “ben yaptım oldu, ben söyledim oldu” daha dominant yöneticilerimizin de olduğu bir kültürümüz var. Bu kültüre sizin Arama Konferansınızın aykırı gibi geliyor. Yanılıyor da olabilirim. Nasıl oluyor mutlak doğrular ve aranan başka gerçekler?
Oğuz Babüroğlu: Bütün yöneticiler Türkiye’de hangi kurumun başında olurlarsa olsunlar ister Merkez Bankası’nın başında olsunlar, isterse Sabancı, Koç gibi holdinglerinin başında olsunlar, son 20 senede ki, biz bu seneler içerisinde faaliyet gösterdik. Bir şeyi çok iyi öğrendiler; stratejik hatanın maliyeti çok büyük. Stratejik hatanın maliyeti çok yüksekse, siz danışabileceğiniz, kullanabileceğiniz her türlü aklı kullanmak istiyorsunuz. Dolayısıyla çok hiyerarşik bir yönetim tarzı da olsa, çok hakim olmak istese de, bizim yöntemlerimizle gayet kontrol edilebilir, disiplinli diyaloglarla arama konferansı, karar konferansı, diyalog konferansı gibi 20 tane bizim yöntemimiz var. Biz bunları birleştirerek yönetim danışmanlığı hizmeti veriyoruz. Bunlar içerisinde aslında hem herkesin bilgisi ortaya çıkıyor, hem kendi bilgilerini koyuyorlar ve tabii ki o kurumun değişim eşiğine göre de iddia üzerine de hemen ardından da gidebiliyorlar.
Yaprak Özer: Günün sonunda kazancı ve hedefleri vurmayı mutlak hakimiyet saplantısına karşı terchi edebilldiklerini anlıyorum.
Oğuz Babüroğlu: O mutlak hakimiyette dediğiniz gibi karar oluşturma, karar verme değil. Bu katılımlı yöntemlerdeki çok kritik bir konu. Karar verme tabii ki resmi tanımlanmış, ya kanunla tanımlanmış veya mevzuatla tanımlanmış veya ticaret hukukuyla tanımlanmış hissedarlar vs. yönetim kurullarına ait karar verme yetkisi ama stratejiyi oluşturmak için bütün bu iddia sahiplerinin çalışanlarının katkısı son derece kritik.
Yaprak Özer: Arama Konseptini en çok kim sever? Patron mu seviyor, onun bir altı yöneticiler mi seviyor?
Oğuz Babüroğlu: Aramayı herkes seviyor. Girip de aramayı sevmeyen yok. Herkes bir fayda alıyor, ya iletişim faydası alıyor ya fikir faydası alıyor, ya ikna oluyor ya da ortak akıl üretip kulaktan kulağa fikir iletişimi yapacaklarına farklı farklı şeyleri birbirlerine söyleyeceklerine biliyorlar, inanılmaz bir zaman kullanma avantajı yaratıyor.
Yaprak Özer: Siz takibini yapabiliyor musunuz çalışmalarınızın? Arama konferansları yapılıp orada kalıyor mu?
Oğuz Babüroğlu: Bir ürünümüz çok iyi biliniyor Türkiye’de gerçekten böyle bir kategoriyi yaratan bir ürünümüz arama konferansı ama biz katılımlı yönetim danışmanlığı hizmeti veriyoruz. Yani insanlara dertlerini söyleterek ve dertlerini tanımlatarak onlara çözüm ürettirerek bir değişim, dönüşüm danışmanlık hizmeti veriyoruz. Dolayısıyla 7 sene çalıştığımız kurumlar var. 18 sene çalıştığımız kurumlar var. Dolayısıyla bir fayda görmüyorsa özellikle büyük kuruluşlarımız, küçük kuruluşlarımız gerçekten takip edilmese ve devam etmesek üreteceğimiz değer her zaman sınırlıdır.
Yaprak Özer: KOBİ’ler sizden fayda sağlayabilirler mi? Onların gücü sizin gibi kurumlarla çalışmaya yeter mi?
Oğuz Babüroğlu: Dernekleri ve birlikleri vasıtasıyla İTKİP’le son 12 senedir beraber çalışıyoruz. İstanbul moda merkezlerinden Rusya’ya giriş stratejilerinden örgütleriyle çalışarak bir sürü fayda ürettik o sektörde ve gözle görülür değişimler yaşadılar. Yeni nesil rekabet stratejilerini ürettik. Tekstilde bakın ölecek bitecek dediler ama fersah fersah değer zincirinde farklı bir noktaya kayabildikleri için, birlikte hareket edebildikleri için, öyle bir işbirliği avantajı yaratabildikleri için çok iyi gidiyor. Otomotiv de başka bir örnek.