Kelebek etkisi

ABD’de halkın dinlendiği anlaşıldı, olay oldu. ABD yönetimi, bugüne kadar 1 milyon kişinin telefon, SMS ve e-posta trafiğini izlemiş.  Bitmedi… İngiltere’nin dünyadaki bütün telefon konuşmalarına ve internet bilgi akışına erişip, elde ettiği verileri ABD ile paylaştığı ortaya çıktı. İngiltere iletişim ve istihbarat birimi dünyadaki bütün telefon konuşmaları ve internet bilgi akışına erişebiliyormuş. Elde ettiği bilgileri 30 gün depolama teknolojisine sahipmiş ve bu bilgileri süzerek analiz ettikten sonra Amerikan ortağıyla  paylaşıyormuş.

Skandal ortaya çıkınca, yetkililer dinlemeyi, güvenlik için yaptıklarını ifade ettiler. Bitmedi… İngiliz hükümeti, “ulusal güvenliği tehdit edebilecek türde bilgilerin yayımlanmaması” için aralarında BBC, ITN, Sky News gibi kanalların da yer aldığı İngiliz basın kuruluşlarına hükümet tarafından kullanılan “D bildirimi”ni (D notice) gönderdi. (Kaynak: The Guardian )

Duruma ne ad verelim?

Bu bir dinleme skandalı mı? Bu bir özgürlük ihlali mi? Bu bir güvenlik durumu mu?

Gizli bilgileri ortaya çıkaranlar bir çeşit kahraman. İlginçtir, özgürlük içinde büyümüş oluyorlar, yaşadıkları özgür ülkelerin, özgürlükleri ihlal ettiğini ortaya çıkarıyorlar ve özgür kalabilmek için özgürlüklerin sınırlı olduğu coğrafyalardan sığınma hakkı talep etmek zorunda kalıyorlar.

Başkasının başına geldiğinde “ama çok ayıp çocuklar” tadında açıklamalar yapan Batı, sarsılıyor, sallanıyor.

Bir milyon kişiyi dinlediğini kabul eden Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı; Microsoft, Yahoo, Google, Facebook, PalTalk, AOL, Skype, YouTube ve Apple gibi teknoloji devlerinden destek almış. Söz konusu şirketler acilen açıklama yaparak kullanıcıların özel bilgilerine erişim izni vermediklerini, sadece yasal yükümlülüklerini yerine getirdiklerini itiraf etti.

Nasıl yani? Verdin mi vermedin mi? Verdin!

Yapılan araştırma ve takip eden açıklamalarda, dinlenen kişilerin ABD vatandaşı olmadığı ortaya kondu, ancak kimlerin dinlendiği tam olarak bilinmiyor.

Nasıl yani? Ne anlama geliyor şimdi bu? Başkasının vatandaşını dinliyor, kendi halkına dönüp “hey bak dostum, sen bendensin!…” mi demek istiyor.

Öteki’ni dinlemek normal mi?… Zaten öteki’ler  “çifte kavrulmuş” değil mi?  Herkes birbirini dinliyor.

Uluslararası organizasyonlar nerede? Örneğin Birleşmiş Milletler, NATO, AB, Adalet Divanı… Savaş sonrası ihtiyaçlarla vücut bulan kurumların görev ve yetki alanlarına girmiyor mu? Artık savaşlar topla tüfekle yapılmıyor. Ne olacak şimdi, bu girmiyorsa, ne giriyor?

ABD’deki dinleme ve elektronik takip sonrası elde edilen verilerin halkta fişlenme kaygısı yarattığı, bunun ileri bir boyuta taşındığı, bir tür paranoya oluştuğu ifade ediliyor.

Öteki’lerin ruh hali zaten bozuk, ne gam!..

Olayın akışı sırasında, Hollywood filmleri tadında gelişmeler oluyor. Kepçeyle skandal, bir tutam adalet, biraz iletişim… Bir taşım kaynatınca, tadından yenmiyor: ABD Milli İstihbarat Şefi, Amerika’nın en büyük 9 internet sitesinin taban verilerine girildiğini kabul etti, ama ABD vatandaşları hakkında dosya tutulduğu iddialarını yalanladı. Bizim buralarda “Özrü kabahatinden büyük” deniyor. Bir de utanmadan kullanıcı bilgisi toplamamışlar, bilgi akışı içerisinde belli terimleri hedef alarak veri biriktirmişler.

Dinlemek neden normal?

Başka ülke vatandaşlarını dinlemek neden hafifletici bir gerekçe? Ne kadar dinleyebilirsin, kimi dinleyebilirsin, ne zaman dinleyebilirsin?…

“…Ne kadar da naif…” değilim. Yukarıda aktardıklarımı gazete dış haber sayfalarında okudunuz. Çoğunlukla ilk paragraftan sonra sıkıldınız ve veya “bana ne” dediniz.

“Güvenlik” ve “savunma” kavramlarını  yeniden tanımlamak gerekiyor. Uzunca tartışma yaratacak kavramlar. Bireysel güvenlik, ulusal güvenlik, bölgesel güvenlik… nerede başlar, nerede biter? Özgürlükler aynı şekilde… Benim özgürlüğüm seni yutar mı?

Hangisi, hangisi?

Güvenlik konseptinin  savunma konseptinden farkı nedir. Güvenlik içine girenlerden hangileri savunma başlığı altında ya da tam tersi… Dış ülke dinlemesi güvenlik konusu mudur, savunma mı?…

Gezi Parkı ile başlayan protestolar güvenlik mi savunma mı? Yeşilin yok edilmesi, oksijen yetersizliği hayvan ve bitki florasının yok olması gibi sonuçlar doğuracağı için bir tehdit ve nihayetinde bir güvenlik konusu olabilir mi? Örneğin trafik terörü bir güvenlik unsuru mudur? PKK sorunu savunmaya mı girer, güvenliğe mi?… Mülteci problemi hangi kategoridedir? SBS sınavlarının her yıl şekil değiştirmesini ve neticesinde ruh hali bozulan çocuklar ile ebeveynlerinin yarattığı toplumsal tehlikeyi nasıl tanımlayabiliriz? Domuz gribi, kuş gribi nasıl tehditlerdir? Tehdit olarak gördüğümüz konular hangi hallerde güvenlik tanımına takılır?

Ezberi bozulan dünyada gündemi bugüne kadar  işgal etmeyen konular, bundan sonra ajandamızın hep ama hep bir numarasında yer alacak.

Böyle daldan dala kelebek gibi konmak değildi maksadım. Dünyanın bir ucunda bir kelebek kanat çırptı!…

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir